Search
English Turkish Sentence Translations Page 1977
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Well, you just said yes | Bir az önce 12 tane başparmak ve 4 tane kalple birlikte evet dedin. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Wait. What? | Bir dakika, ne dedin? Ver şunu bana. Will ile tırnaklarımızı yaptırıyoruz ve... | About a Boy-4 | 2014 | |
| and seeing Sriracha in one week? | ...bir hafta içinde de Sriracha'yı mı göreceğim? | About a Boy-4 | 2014 | |
| My dream pillow really does work. | Hayal yastığım gerçekten de işe yarıyor. | About a Boy-4 | 2014 | |
| The white zones are for loading and... | Beyaz bölgeler yükleme yapmak içindir... | About a Boy-4 | 2014 | |
| The perfect woman is leaving me. | Mükemmel kadın beni terk ediyor. Mükemmellikten çok uzağım. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I know, I know. | Biliyorum, biliyorum. Ayak başparmağın 5 mm. daha uzun olsaydı, mükemmeldin. | About a Boy-4 | 2014 | |
| but that's not on you. That's genetics. | Ama bu sana bağlı değil ki. Genetik bir şey. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Well, you are the perfect guy. | Sen mükemmel bir erkeksin. | About a Boy-4 | 2014 | |
| You're funny and smart and sexy. | Komiksin, akıllısın, seksisin. | About a Boy-4 | 2014 | |
| And even your cuticles are perfect. | Ayrıca, parmak derilerin de mükemmel. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Did you get a manicure? Manicure? | Manikür mü yaptırdın? Manikür mü? | About a Boy-4 | 2014 | |
| No, that'd be weird, right? | Hayır, böyle bir şey garip kaçardı değil mi? | About a Boy-4 | 2014 | |
| No, I've been told I just have | Söylediğim gibi, doğal olarak kendi kendine yenilenen derilerim var. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Mm. There's that. | İşte geldik. | About a Boy-4 | 2014 | |
| God, I can't believe this is happening. | Tanrım, bunun gerçekleştiğine inanamıyorum. Gidiyorsun. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I want to get on that plane with you | Uçağa seninle binmeyi o kadar çok istiyorum ki şu anda. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Yeah, I want you to too. | Evet, ben de öyle. | About a Boy-4 | 2014 | |
| You got to go. Okay. | Gitmen lazım. Peki. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I don't want to do this. I don't want to be without you. | Bunu yapmak istemiyorum. Sensiz kalmak istemiyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I don't want to be without you. | Ben de sensiz kalmak istemiyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| You mean, like, now? Like, for the weekend? | Şimdi mi demek istiyorsun? Yoksa hafta sonu mu? | About a Boy-4 | 2014 | |
| Come with me to New York! Move with me! | Benimle New York'a gel! Benimle birlikte sen de taşın! | About a Boy-4 | 2014 | |
| Hello. | Merhaba. Marcus, dün Sam'in gittiğini söyledi. | About a Boy-4 | 2014 | |
| so I made you my sad muffins. | Bu yüzden, üzüntü çörekleri yaptım. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Oh, well, I'm already sad. | Zaten üzgünüm ki. | About a Boy-4 | 2014 | |
| No, they're muffins you eat | Hayır, bu çörekler üzgünken yediğinde seni mutlu eder. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Got ya. Well, the name's super confusing. | Anladım, ama ismi çok kafa karıştırıcı. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Well, they're full of foods known to fight sadness... | Üzüntüye karşı savaş açan besinlerle dolu: | About a Boy-4 | 2014 | |
| collards, potato, habanero, grapefruit. | Kara lahana, patates, habanero biberi ve greyfurt. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Wow. Now I'm really sad. | Şimdi, gerçekten de üzgünüm. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I'll leave the muffins. | Çörekleri burada bırakıyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Hey, Fiona, I actually need some advice. | Hey, Fiona. Aslında biraz tavsiyeye ihtiyacım var. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Is this where I say, "from me?" | "Benim tavsiyeme mi?" değimde, "Hayır, Marcus'un." mu diyeceksin? | About a Boy-4 | 2014 | |
| No, I'm... I'm... | Hayır, ben de... | About a Boy-4 | 2014 | |
| I'm as shocked as you are. | Ben de, senin kadar şaşkınım. | About a Boy-4 | 2014 | |
| The thing is, | Mesele şu ki... | About a Boy-4 | 2014 | |
| Sam has asked me to come with her to New York, | Sam, onunla New York'a gitmemi istedi. | About a Boy-4 | 2014 | |
| you know, to move there with her. | Anlarsın ya, onunla birlikte oraya taşınmamı... | About a Boy-4 | 2014 | |
| [Muffled] And what did you say? | Peki, sen ne dedin? | About a Boy-4 | 2014 | |
| Well, nothing yet. I mean, I don't know what to do. | Hiçbir şey söylemedim daha. Yani, ne yapacağımı bilmiyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Bit of a dilemma, isn't it? | İkilemde mi kaldın? | About a Boy-4 | 2014 | |
| I mean, part of me just wants to drop everything and go. | Bir tarafım her şeyi bırakıp gitmek istiyor. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I mean, New York is an incredible city, right? | New York, inanılmaz bir şehir. Haksız mıyım? | About a Boy-4 | 2014 | |
| It's a wonderful city. | Mükemmel bir şehir. | About a Boy-4 | 2014 | |
| It's romantic, and, like, I'd be in love | Romantizm dolu bir yer. Hem aşk yaşardım hem de orada otururdum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Quite blustery in the winter, though, isn't it? | Yine de kışın oldukça fırtınalı, değil mi? | About a Boy-4 | 2014 | |
| But how do... how do I know? | Ama nereden bilebilirim ki? | About a Boy-4 | 2014 | |
| Like, is she the one? | Aradığım kişi o mu? | About a Boy-4 | 2014 | |
| It seems like she is, | O gibi gözüküyor. | About a Boy-4 | 2014 | |
| and I definitely have never felt this way about anyone. | Ve daha önce kesinlikle kimseye karşı böyle şeyler hissetmedim. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Then you got summers, of course... | Sonra, yine yazı yaşarsınız tabii. | About a Boy-4 | 2014 | |
| saunas, disgusting. | Saunalar, iğrenç bir şey. | About a Boy-4 | 2014 | |
| It's so fast. | Çok hızlı gelişti. Daha yeni tanışmışız gibi hissediyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| But I guess, like, the only way to know for sure | Ama sanırım, emin olmanın tek yolu... | About a Boy-4 | 2014 | |
| is just to go for it, right? | ...bu yolda devam etmek değil mi? | About a Boy-4 | 2014 | |
| Got to weigh your options, don't you? | Seçeneklerini iyice düşünüp taşınmamalı mısın? | About a Boy-4 | 2014 | |
| Your life in San Francisco... | San Francisco'daki hayatına bakarsak... | About a Boy-4 | 2014 | |
| I mean, we've got Andy and T.J. And... 1 | Yani, Andy, TJ ve ayrıca... | About a Boy-4 | 2014 | |
| Marcus. | Marcus var. | About a Boy-4 | 2014 | |
| And Marcus. | Marcus var. | About a Boy-4 | 2014 | |
| You just ate all my sad muffins. | Az önce, bütün üzüntü çöreklerimi yedin. Sana da bir şans tanındı, değil mi? | About a Boy-4 | 2014 | |
| I am not okay, Will. I am not okay. | Hiç iyi değilim, Will. Hiç iyi değilim. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Yes, you are okay. | Evet, gayet de iyisin. | About a Boy-4 | 2014 | |
| You're gonna do this. You got this, buddy. | Halledeceksin, işi kaptın dostum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I'm... I'm drifting into a fugue state. | Dissosiyatif füge doğru sürükleniyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Do not go fugue! You got this, man. | Sürüklenme! Hallettin, neredeyse vardın bile. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Yeah, ring it. | Evet, çal hadi. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Oh, my God, Will, I did it. | Tanrım. Will, başardım. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I faced certain death and prevailed. | Mutlak ölümle yüzleştim ve galip geldim. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Well, you were harnessed and belayed, | Emniyet kemerin takılmış ve bir halata bağlıydın. | About a Boy-4 | 2014 | |
| so certain death is a slight overstatement, | Bu yüzden, mutlak ölüm biraz abartı oldu. Ama güzel iş çıkardın. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Thank you, Will. | Teşekkür ederim, Will. Sen olmasaydın asla başaramazdım. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I feel like you and me together could conquer anything, | İkimiz birlikte her şeyi başarabilirmişiz gibi hissediyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| because we're best friends. | Çünkü biz birbirimizin en iyi arkadaşıyız ve dostlar her zaman birbirine sadıktır. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Lowering! | Alçalıyor! | About a Boy-4 | 2014 | |
| So, uh, have you thought any more about it? | Hiç düşündün mü bu konuyu? Evet. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Well, before you answer, I want to show you where I am. | Cevap vermeden önce, nerede olduğumu göstermek istiyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Are you ready? Yep. | Hazır mısın? Evet. 1 | About a Boy-4 | 2014 | |
| Oh, my God. | Aman Tanrım. Dememiş miydim? | About a Boy-4 | 2014 | |
| Can you believe it? That's real. | İnanabiliyor musun? Sahiden de o. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Listen, I... | Dinle, ben... | About a Boy-4 | 2014 | |
| I know it's crazy, and I know it's fast, | Biraz çılgınca ve çabuk olduğunu biliyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| but I I don't know. | Ama bilemiyorum. Bu evle ilgili bir şey var. | About a Boy-4 | 2014 | |
| When I saw it, I thought it was ours, for us, | Gördüğüm zaman, bu evin bizim için olduğunu düşündüm. | About a Boy-4 | 2014 | |
| like it was meant to be or something. | Sanki öyle olması gerekiyormuş gibi. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Well, I've been thinking about it, uh... | Bu konuyu düşündüm. | About a Boy-4 | 2014 | |
| A lot. Okay. | Hem de çok fazla. Peki. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I mean, it's all I've been thinking about. | Demek istediğim, bütün düşündüğüm şey buydu. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I've been all over the map, but I just... | Haritadaki her yerde bulundum, ama ben... | About a Boy-4 | 2014 | |
| I can't do this, Sam. | Bunu yapamam, Sam. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Okay. | Tamam. Bunu istemek aşırıya kaçtı. | About a Boy-4 | 2014 | |
| No, no, no, no. I can't do this. | Hayır, hayır. Bunu yapamam. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I can't be without you. Let's do it. | Sensiz yaşayamam. Yapalım şu işi. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Are... are you serious? Yeah. | Ciddi misin? Evet. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I can't believe you just said that. | Bunu söylediğine inanamıyorum. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I don't know how this works. I've never done this. | Bu işler nasıl yürür bilmiyorum. Hiç yapmadım, ama manzaramızı tekrar göstersene. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Oh, my God, it's just incredible. | Tanrım, inanılmaz bir şey. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I was gonna apologize for the noise, | Gürültü için özür dileyecektim, ama şimdi bunun için özür dilerim. | About a Boy-4 | 2014 | |
| but now I'm gonna apologize for that. | Ne yapıyorsun sen? Onunla tartışmaya girme. Sadece iyi davranıyordum. | About a Boy-4 | 2014 |