Search
English Turkish Sentence Translations Page 2001
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Oh. I could... | Bir bardak şarap içebilirim belki ya da... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Maybe aybe another time. Ahem. 1 | Belki başka bir zaman. Olur tabii. İyi geceler. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, my God. Are you spying on me? | Yok artık. Beni mi izliyorsun sen? | About a Boy-5 | 2014 | |
| It was like a car accident, | Araba kazası gibiydi resmen. İzlemek istemedim ama gözlerimi de alamadım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Did you just "Boop" Mr. Chris on the nose? | Biraz önce Chris'in burnuna "bup" mu yaptın sen? 1 | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, he wanted to come in, and I... | İçeri girmek istedi. Elim ayağıma girdi. Niye ki? | About a Boy-5 | 2014 | |
| 'Cause, you know, | İşte şey yapmadık ya... Ne? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You haven't shoveled snow together? | Karları mı temizlemediniz? Şey yapmadık... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Consummated. What? | Tamamına erdirmedik işte. Ne dedin? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Ew. What are you... | O zaman siz... Tamam be, tamam. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You guys have gone on, like, what, six dates | Altı kere mi ne randevuya çıktınız, bir kere bile yatmadınız mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Eight. And I know the time | 8 kere çıktık ve muhtemelen de zamanı gelmişti artık. 6 randevu önce gelmişti. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm out of practice and I can't get over this hurdle. | İdmansızım. Kafamdan atamıyorum bu problemi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Sex. Sex happens in the middle. | Seks. Seks yapıyorlar o arada da. Başında da sonunda da. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Look, Mr. Chris isn't my favorite person | Bak. Chris şu dünyada pek de sevdiğim bir tip değil ama yine de erkek sonuçta. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's still a human. You need to get over this, | Bir insan. Bunun üstesinden gelmen lazım. Aşman lazım bu engeli. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And these are some of the ribs that we've eaten over the years. | Bunlar da yıllardır yediğimiz pirzolalar işte. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We got the feelings wheel, some orange soda legs, | Duygu çemberi, portakallı gazozdan bacakları ve ayağında da bir tane bıçak var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, honestly I think this is the moment | Bence bu andan itibaren arkadaşlığımız inkar edilemez hâle geldi yani. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Definitely. What's the hair? | Kesinlikle. Saçları neden? Saçları gerçekten de senin kendi saçların. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You see, I snuck into your bathroom | Gizlice banyona girip giderden topladım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| There's even some of my mom's in there, too. | Hatta annemin bile saçları vardı orada. Göstermek için yarını bekleyemedim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And that would make tomorrow... | Yani yarın da "Dostluk Günü"müz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Can you believe it's a year ago tomorrow that we first met? | Yarın tanışmamızın üzerinden 1 yıl geçmiş olacak. İnanabiliyor musun? Aynen ya. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Aw, man, this is such a nice... | Dostum, ne kadar... Ne kadar da yaratıcı bir hediye olmuş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| bone scrubbing. Man, I can't wait | Kemikleri temizledi. Hediyemi görmek için sabırsızlanıyorum. Evet, ben de öyle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Could I have a hint? No, no, no, I don't want a hint. | İpucu alabilir miyim? Yok, yok. İstemiyorum. Tamam, sadece bir ipucu olsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, let me tell you something, Marcus. | Bir konuyu açıklığa kavuşturalım Marcus. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I can't tell you what I got you | Asıl gün yarın olduğu için sana ne aldığımı söyleyemem. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No, it's not. | Yok artık. Aynen öyle. Altın Kapı Kadın Festivali'ne bilet mi aldın? | About a Boy-5 | 2014 | |
| The folk festival of iconic female singers. | İz bırakan kadın şarkıcıların halk festivali. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus has been begging me to take him | Marcus, buraya taşındığımızdan beri yalvarıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Two tickets to Femfest. You and me. | Kadın festivaline iki tane biletimiz var. Sen ve ben... Hayaller gerçek oluyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| VIP experience all the way, bud. | Başından sonuna kadar VIP kalitesiyle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Does that mean what I think it means? | Bu düşündüğüm şey mi demek oluyor? Lisa Loeb ile mi tanışacağım? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Grammy nominated singer/songwriter/ | Grammy adayı şarkıcı, söz yazarı, gözlük modasının hakimi Lisa Loeb'le mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I guess you are. Oh, my God! | Sanırım öyle. Oha yani! Giyecek bir şeyler bulmam lazım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Something that says, "I'm obsessed with you, | İçimden bir ses onunla kafayı bozduğumu ama hâlâ normal olduğumu söylüyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, maybe my Lisa Loeb shirt, and my Lisa Loeb beanie, | O zaman Lisa Loeb tişörtümle şapkamı giyeyim ama pantolonlarım normal olsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, I don't want to come across as a stalker. | Evet, sapığı gibi gözükmem istemem. Pekâlâ, seni çok seviyorum Will! | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right, buddy. See you later. | Tamamdır dostum. Sonra görüşürüz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What the hell just happened? | Bu neydi lan böyle? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You may not have those tickets yet, | Hâlâ biletleri almamış olabilirsin ama gidip alacaksın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Every man in that child's life lets him down, | Hayatındaki herkes onu hayal kırıklığına uğrattı ama sen uğratmayacaksın Will. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I don't even know who Lisa Loeb is. | Lisa Loeb'in kim olduğunu bile bilmiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ You say I only hear what I want to ♪ | Sadece istediklerimi duyuyormuşum dediğine göre... | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ Talk so all the time ♪ Please stop, please! | Konuşuyormuşum durmadan... Ne olur kes! Ne olur! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, we have. We go every year. | Biz duyduk. Her yıl gidiyoruz. Ne? Öyle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's not something I scream from the mountaintops, | Dağa çıkıp da haykırılacak kadar iyi değil ama Laurie halk festivallerini seviyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| She becomes the Laurie I fell in love with. | Aşık olduğum Laurie'ye dönüşüyor. Eğlenceli, çılgın bir tip oluyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Sexy. Oh, God, dude. | Seksi. Yapma bunu. İç çamaşırı da giymiyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But I don't know what you're going to do. | Sana gelirsek ne yapacağını bilmiyorum. Bir ay önce bütün biletler tükendi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What? Yeah, we got our tickets, | Nasıl ya? Biletlerimizi dört ay önce aldık biz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, you take a lot, Will. | Her şeyi alabilirsin Will ama Festivalci Laurie'yi asla. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You will not. | Asla. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, hello. Hello, Marcus' English teacher. | Merhaba. Merhabalar, Marcus'un İngilizce öğretmeni. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, Mr. Chris, is it? Yes, hello. | Bay Chris değil mi? Evet, merhaba. Merhaba. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I wonder if we could have a word? | Biraz konuşabilir miyiz acaba? Evet, açıkçası ben de istiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I actually wanted to talk to you as well, | Marcus'un "Satıcının Ölümü" ile ilgili ödevi hakkında konuşmak istiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Good. Both: Yes. | Güzel. Yani evet. Hadi şuraya geçelim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I thought perhaps we could stay in. | ...evde takılabiliriz diye düşünmüştüm. Marcus akşam evde olmayacak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So I thought that you could finally see my house. | Hem böylece en sonunda evimi de görmüş olursun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh. You know, all the rooms. | Hem de bütün odalarını. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That sounds great. What can I bring? | Kulağa çok hoş geliyor. Ne getireyim? | About a Boy-5 | 2014 | |
| A bottle of red? Dessert? | Kırmızı şarap mı? Tatlı mı? Yok, yok, yok, yok. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Your body is dessert, I got it. | Tatlı senin vücudun olacak demek. Anladım. Bayağı heyecanlandım şimdi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, yeah. I am, too. | Aynen, ben de öyle. Gitmeliyim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| This is the face of an excited person. | Bu surat heyecanlanınca böyle oluyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I just don't understand what you've been doing | Seks yapmadıysanız sekiz randevudur ne yapıyorsunuz anlamadım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's a fascinating conversationalist. | Muhabbeti büyüleyici bir insan. Sonuçta dünyanın dört bir yanını dolaşmış. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Exactly. Can you imagine what he knows, | Aynen işte. Neler bildiğini, neler öğrendiğini tahmin edebiliyor musun? Evet. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's learned six languages. | Altı dil öğrenmiş. Şu anda da Zulu dilini öğreniyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No, I'm talking positions. Positions? | Yok, ben pozisyonlardan bahsediyorum. Ne pozisyonu? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, hold on, hold on. I mean, let's just review. | Bir dakika, bir dakika. Gözden geçirelim bir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, there's... There's basically two posit... | Zaten temel olarak iki pozis... Yok, üç tane. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Lying down's one. Oh, no, no, no, no, no. | Birincisi uzanmak. Dur, dur, dur... Ters dön... | About a Boy-5 | 2014 | |
| to turn the mom part off, | Fiona, anne modundan çıkıp seks tanrıçasına dönmeyi öğrenmelisin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, but how do I do that? | Tamam da nasıl yapacağım bunu? Şöyle... | About a Boy-5 | 2014 | |
| I take a shot of Goldschlager | Bir bardak Goldschlager çakıyorum. Üstüne de "Orange is the New Black"ten bir bölüm. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But that's what works for me. | Ama bu benim için işe yarayan bir şey. Sen de kendi yöntemini bulmalısın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| How's your bedroom? Is it appropriate | Yatak odan nasıl? Bir adamı eğlendirmeye müsait mi? 1 | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, yeah, yeah, yeah, yeah, yeah, absolutely. | Tabi canım. Tabii tabii. Kesinlikle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I think... I think that's... | Bence... Hiç inandırıcı gelmedi. Yani bence... | About a Boy-5 | 2014 | |
| that'll be our second stop. | İşte burası da ikinci durağımız. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's going to be like a little pinch. | Çimdikliyorlarmış gibi olacak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Just give her what you give me. | Bana yaptığının aynısından. Bu taraftan. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Brazilian? No, British. | Brezilya usulü mü? Yok, İngilizim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Do you think anybody else here | Sence burada bizden başka dostluklarını kutlayan var mıdır? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I highly doubt it. | Hiç sanmam. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh hey, look. Hey. | Baksana. Selam. Nasılsınız gençler? Selam. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What's up? Whoo. | N'aber? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh. Wow, Laurie. | Vay anasını, Laurie. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You look different. Thank you very much, Will. | Ne kadar farklısın bugün. Çok teşekkür ederim Will. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I said different. Keep your pants on. | "Farklısın" dedim ben. Çıkarma sakın donunu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| How'd you get the tix? | Nereden buldun biletleri? | About a Boy-5 | 2014 | |
| My buddy, Craig. Mr. List, huh? | Arkadaşım İlan'dan aldım. Şu internet sitesi olandan mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| How have I never met this guy? | Nasıl oldu da tanışmadım onunla? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus, are you excited? | Marcus, heyecan var mı? Hem de nasıl heyecanlıyım Laurie. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, do you think I could have a brownie? | Kek alabilir miyim? Olmaz, olmaz, olmaz. Hayır dostum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Those are Andy's brownies. | Andy'nin kekleri onlar. Yetişkin keki. | About a Boy-5 | 2014 |