Search
English Turkish Sentence Translations Page 1997
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| because I didn't notice how distended | Çünkü acı dolu, bitmek bilmeyen, kanlı ishal başlayana kadar... | About a Boy-5 | 2014 | |
| until you get the painful, endless, bloody diarrhea... | ...karnımın kabarıp şiştiğini fark etmemiştim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm gonna go use mother nature's powder room. | Ben gidip Doğa Ana'nın tuvaletini kullanacağım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You care to join me? No. | Benimle gelmek ister misin? Hayır. Hadi Fiona, tuvalete gidelim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay. Okay, come on. | Peki. Hadi bakalım. İshal mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I kept thinking, "don't talk about hookworms. | "Kancalı kurtlardan bahsetme." diye düşünüp durdum ama, her nasılsa bahsediyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, first dates are tough. | Pekâlâ, ilk buluşmalar hep zordur. Uzlaşmacı olmanın her zaman işe yaradığını keşfettim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Whatever he says, just go with it. | Her ne derse, sen de ona katıl. Yumurtalı içki seviyorsa, sen de seviyorsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I don't like eggnog. | Sevmiyorum ki. Chris'in iyi hissetmesi için öyle diyebilirsin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Isn't that really dishonest? | Yalancılık değil mi bu? Canım kimse ilk buluşmasında dürüst olmaz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's how you get to a second date. | Bu şekilde ikinci buluşmayı elde edersin. Tabii ya. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, I can do that. No, no, but... | Tamam, yapabilirim bunu. Hayır, hayır, ama... | About a Boy-5 | 2014 | |
| um, Chris. Yeah? | Chris. Evet? Yumurtalı içki sever misin? Pek değil. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Neither do I. | Ben de sevmem. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right, so I read Alex if you give a mouse a cookie, | Alex'e bir fareye kurabiye verirsen ne olacağını... | About a Boy-5 | 2014 | |
| and I read Madison if you give a moose a muffin, | ...Madison'a da bir geyiğe kek verirsen ne olacağını anlattım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and I finally got Jonah to stop crying. | Sonunda Jonah'ın ağlamasını da kestim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Something tells me | İçimden bir ses, iki aşığın arasındaki bu sessizliğin hiç hoş olmadığını söylüyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| When conversation stalls, me and mom play a game called | Muhabbet kesilince annemle bir oyun oynarız: "Merak ediyorum da...". | About a Boy-5 | 2014 | |
| and then we take turns asking each other questions | Sıramız geldikçe birbirimize, şu ana kadar en merak ettiğimiz soruları sorarız. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Laurie, I always wondered | Laurie, merak ediyorum da... | About a Boy-5 | 2014 | |
| how you and Andy met. | ...Andy ile nasıl tanıştınız? Hukuk hazırlık sınıfındaydı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Wow, see? That's interesting. | Öyle mi? İlginçmiş. Andy bir avukat olmak istemiş. Bunu bilmiyordum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, neither did I, but apparently he did. | Ben de bilmiyordum, ama belli ki istemiş. Avukat olmak falan istemedim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I only took the class | Sadece derslere girdim, çünkü sınıftaki tatlı bir kıza aşık olmuştum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Alison Alpert? | Alison Alpert'a mı? Herkes ona ve ışıl ışıl aptal saçlarına bayılıyordu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It wasn't Alison Alpert. | Alison Alpert değildi. Bana zor anlar yaşatan akıllı ve çok güzel bir esmerdi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You remember her? | Hatırladın mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's me, isn't it? Yes. | Benim, değil mi? Evet, sensin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's always been you. | Her zaman da sendin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right, first course, grilled artichokes. | Pekâlâ, ilk ders kızarmış enginar... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Or alcachofas, as they say in españa. | ...ya da İspanyollar'ın da söylediği gibi alcachofa. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I hope you like herb mayonnaise. I make my own. | Umarım mayonez seviyorsundur. Kendim yaptım. Mayoneze bayılırım. Öyle mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, isn't that what you call heart attack cream? | Bu yüzden mi öldüren krem diyorsun ona? Cebinden sarkan şey de ne, Will? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Chris, the artichoke looks really good. | Chris, enginarlar harika gözüküyor. Evet, tarifi Barselona'da aldım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I was teacher a group of homeless kids basketball. | Evsiz çocukların basket hocasıydım. En sevdiğim spordur. Benim de. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I've always been kind of a Knicks guy myself. | Ben hep Knicks'i destekledim. Seçmek zorunda kalsam, Knicks'i seçerdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, nice. Nice. | Güzel. Evet, güzelmiş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Who's your favorite player? What color are Dakota's eyes? | En sevdiğin oyuncu kim? Dakota'nın gözleri ne renk? | About a Boy-5 | 2014 | |
| What color is a basketball? What's Dakota's last name? | Basket topu hangi renktedir? Dakota'nın soyadı ne? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay. | Pekâlâ. Ana yemeğimizin vakti geldi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I have been curing this | Bunu iki hafta boyunca meşeden yapılmış kızartma kabinimde tütsüledim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| This is Mr. Chris' world famous | Bu, Bay Chris'in dünyaca ünlü iki haftalık Pekin ördeği. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh! Bravo. | Bravo, bravo! Çok güzel gözüküyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You do like duck, don't you? | Ördek seviyorsun, değil mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's my favorite. What would you like? | En sevdiğim. Ne istersin? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You want a wing or a leg? | Kanat mı istersin but mu? Tam da Sophie'nin tercihi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Take your time with that one. | Hangisini seçeceğin konusunda acele etmene gerek yok. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So hard to choose a body part | İkisi de şahane olduğundan... | About a Boy-5 | 2014 | |
| when they're both so scrumptious, isn't it? | ...herhangi bir parçayı seçmek çok zor, değil mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, let me get my carving knife | Sen bunu düşüne dururken ben de et bıçağımı alayım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Have you guys ever read | Gençler! Siz hiç anne ördeğin... | About a Boy-5 | 2014 | |
| that wonderful children's book make way for ducklings, | ...yavru ördeklere yol açtığı harika çocuk kitabını okudunuz mu? | About a Boy-5 | 2014 | |
| where the mama duck, you know, | Hani anne ördek yavrularını karşıdan karşıya geçirmek için yol açar ya! | About a Boy-5 | 2014 | |
| You got to wonder where those baby ducks are right now. | Şimdi o bebek ördeklerin nerede olduğunu merak ediyorsunuzdur. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Probably swimming around a pond, | Muhtemelen bir gölette yüzüyorlardır. | About a Boy-5 | 2014 | |
| wondering where their little mommy quacked off to, | Cici anneleri de yavrularının çığlıklarının, vakvaklamalarının... | About a Boy-5 | 2014 | |
| screaming for them. | ...nereden geldiğini merak ediyordur. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Mama! Mama, mama! | Anne! Anne! Anne! | About a Boy-5 | 2014 | |
| I can't! I can't! | Yiyemem! Yiyemem! Hayır! | About a Boy-5 | 2014 | |
| How far can a dead duck fly? | Ölü bir ördek ne kadar uzağa uçabilir ki? Fiona, sen ne... | About a Boy-5 | 2014 | |
| what are you doing? Why were you sabotaging me? | Ne yapıyorsun? Neden beni sabote ediyordun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You have officially destroyed any chance I had with Dakota. | Dakota konusunda sahip olduğum şansı resmen yok ettin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, no, what will you do? Oh, I know. | Olamaz, ne olacak ya şimdi? Dur tahmin edeyim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You'll just go and shag the next girl you lay eyes on, | Gidip gözüne kestirdiğin sıradaki kızla sevişeceksin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| because that's what you do, | Yaptığın tek şey de bu zaten ve ben senin gibi değilim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| This never happens to me, Will. | Başıma hiç böyle bir şey gelmiyor Will. Gerçekten ondan hoşlanıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, if you like him, | Pekâlâ, madem ondan hoşlanıyorsun... | About a Boy-5 | 2014 | |
| then why don't you just be yourself around him? | ...o zaman neden onun yanındayken kendin olmuyorsun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, I don't know. | Bilmiyorum. Belki de sürekli ne kadar tuhaf, sinir bozucu ve itici olduğumu... | About a Boy-5 | 2014 | |
| who's constantly telling me how weird and annoying | ...söyleyen birinin bitişiğinde yaşamak istediğim içindir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Fiona... just forget it, Will. | Fiona... Unut gitsin, Will. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You're not annoying or weird or repulsive. | Sinir bozucu, tuhaf ya da itici değilsin. Zekisin, kibarsın... | About a Boy-5 | 2014 | |
| and you're beautiful. | Sizce iyi bir vakit geçirmek isteyen Usta'nın aklında böyle bir şey olabilir mi? ...güzelsin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What? Not to me. | Ne? Benim için değil. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No, I want... I want to be very clear on this thing. | Yani demek istiyorum ki... Bu konuda çok açık olmak istiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, you are not my thing on so many levels. | Sen de biliyorsun ki birçok düzeyde bana göre değilsin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, no, I get it. | Evet farkındayım. Bilirsin işte, şey gibi... | About a Boy-5 | 2014 | |
| when you see a movie and you're totally not into it, | ...bir filme gittiğinde her ne kadar ilgini çekmese de... | About a Boy-5 | 2014 | |
| but you understand that it's an awesome movie, | ...muhteşem bir film olduğunu anlarsın. 'İngiliz Hasta' filmi gibi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, I think... | Anla işte, sanırım... Sanırım benim İngiliz hastam sensin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and I think you deserve to win all the awards. | Bence bütün ödülleri kazanmayı hak ediyorsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I love that film. | O filmi seviyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Just help me find the bloody duck, will you? | Lanet ördeği bulmama yardım edecek misin? Peki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, you have to admit that it is | Demem o ki, gerçekten sıkıcı bir film olduğunu kabul etmelisin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's hard to get through. | Sonuna kadar izlemek çok zor. Ördeği bulacağım. O ördek buraya gelecek. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Chris, I found your duck. | Chris, ördeğini buldum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's got a bit of moss on it, | Üzerinde biraz yosun var ama muhtemelen kıyısından köşesinden yiyebilriisn. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Look, there's something clearly going on | Komşunla aranda olup biten bir şeyler olduğu bariz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm guessing not over me. | Bana düşmez sanırım. Gerçekten beni bağlamaz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I don't have wet eye syndrome. Huh? | Bende sulu göz sendromu yok. Ne? | About a Boy-5 | 2014 | |
| The other day when I asked you out, | Geçen gün sana çıkma teklif ettiğimde... | About a Boy-5 | 2014 | |
| I said I had wet eye syndrome, | ...sulu göz sendromum olduğunu söylemiştim ama yok öyle bir şey. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's not even a real syndrome. | Gerçek bir sendrom bile değil. Öyle düşünmemiştim zaten. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I cried because I'm weird. | Tuhaf olduğumdan dolayı ağladım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Also, I don't know anything about basketball, | Ayrıca, basketbolla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and I loathe mayonnaise. | Mayonezden de hiç hoşlanmam. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I don't like duck | Hatta, ördek ya da başka bir et olsun hiçbirini sevmem. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But I do like you, | Senden hoşlanıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| so much so that I brought my friends with me, | Bu yüzden yanımda arkadaşlarımı da getirdim. | About a Boy-5 | 2014 |