English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 3330
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Nothing black and white. | Siyahtan ve beyazlıktan başka bir şey yoktu. | Aloha-1 | 2015 |  |
| Soul crushing mercenaries. | Ruhu parçalanmış paralı askerler. Ben de onlardan biriydim. | Aloha-1 | 2015 | |
| I saw that missile coming for me, and I didn't get out of the way. | Füzenin üzerime geldiğini gördüm ama yoldan çekilmedim. | Aloha-1 | 2015 | |
| I didn't care. | Umurumda değildi. | Aloha-1 | 2015 | |
| You lost your Iridium flares. | İridium parlamasını yitirmişsin. | Aloha-1 | 2015 | |
| Tonight... | Bu gece... | Aloha-1 | 2015 | |
| It's kind of the first night I'm truly happy I lived. | ...gerçekten yaşadığıma sevindiğim ilk gece galiba. | Aloha-1 | 2015 | |
| Gilcrest. | Gilcrest. | Aloha-1 | 2015 | |
| Pow. | Savaş esiri. | Aloha-1 | 2015 | |
| Really? I'm a major select, sir. | Gerçekten mi? Ben esas seçimim efendim. | Aloha-1 | 2015 | |
| I'm at a crossroads where I can't mess up. | İşleri berbat edemeyeceğim bir kavşaktayım. | Aloha-1 | 2015 | |
| And I don't wanna wind up a decal on your laptop. | Dizüstü bilgisayarındaki çıkartmaları sökmek istemiyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| Because I couldn't breathe. | Çünkü nefes alamam. | Aloha-1 | 2015 | |
| All flattened out there with everybody else, so it's | Diğer herkesle süzülmeye geçince yani... | Aloha-1 | 2015 | |
| Wanna see something you've never seen before? | Daha önce hiç görmediğin bir şey görmek ister misin? | Aloha-1 | 2015 | |
| I left my sunglasses at the Kingdom. | Güneş gözlüklerimi Krallıkta unuttum galiba. | Aloha-1 | 2015 | |
| Oh, that's a tough asset to lose. | Çok değerli bir kayıpmış. Bakmadan duramıyorsun değil mi? | Aloha-1 | 2015 | |
| It's mesmerizing. Mm hm. | Büyüleyici bir şey. | Aloha-1 | 2015 | |
| Just try to look away. I can't. | Yana bakmaya çalış. Bakamıyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| It's impossible. Mm hm. | İmkansız bir şey. Sudan'daydım. | Aloha-1 | 2015 | |
| It was me and two guys. We stepped on a PBD mine. | Ben ve iki eleman vardı. PBD mayınına bastık. | Aloha-1 | 2015 | |
| There was a horrible doctor... | Berbat da bir doktor vardı. | Aloha-1 | 2015 | |
| ...and he sewed one of the guy's toes onto my foot. | Elemanlardan birinin parmağını benim ayağıma dikti. | Aloha-1 | 2015 | |
| That's another guy's toe? Oh, my God. Mm hm. | Diğer elemanın parmağını mı? Aman Tanrım! | Aloha-1 | 2015 | |
| Yeah, if you look closely... | Yakından bakarsan tüm Orta Doğu anlaşmazlığını bacağımda görürsün. | Aloha-1 | 2015 | |
| Like we're in the room with another person. | Sanki odada başka biriyle berabermişiz gibi. | Aloha-1 | 2015 | |
| We are. | Öyleyiz zaten. Söylediğin her şeye inanıyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| Well, you shouldn't. I'm a contractor, nothing more. | İnanmamalısın. Paralı bir askerden fazlası değilim. | Aloha-1 | 2015 | |
| Here I am complaining about my sunglasses. | Ben de tutmuş güneş gözlüklerimden şikayet ediyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| And here I am complaining about nothing. | Ben de hiçbir şeyden şikâyet etmiyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| Yo! Morning. | Günaydın. | Aloha-1 | 2015 | |
| Hey, Hula. Happy Saturday. | Merhaba Hulacı kız. İyi Cumartesiler. | Aloha-1 | 2015 | |
| Hey. Are your parents home? | Selam. Annenle baban evde mi? | Aloha-1 | 2015 | |
| Wanted to thank them for the other night. | Geçen gece için teşekkür etmek istedim de. | Aloha-1 | 2015 | |
| They're not home. | Evde değiller. Bebek bakıcılığı yapmak zorunda kaldım. | Aloha-1 | 2015 | |
| Shut up. Hey, baby. | Kes sesini. Merhaba bebecik. | Aloha-1 | 2015 | |
| I'm kidding. Can I leave a note? | Şaka yaptım. Not bırakabilir miyim? | Aloha-1 | 2015 | |
| Of course. Come in. Okay. | Elbette. İçeri gel. Tamam. | Aloha-1 | 2015 | |
| What are you watching? | Ne izliyorsun? | Aloha-1 | 2015 | |
| Some footage that I shot. | Çektiğim bazı görüntüleri. | Aloha-1 | 2015 | |
| You shot this? Mm hm. | Bunu sen mi çektin? Evet. | Aloha-1 | 2015 | |
| Holy mackerel. | Vay arkadaş be. Sence nedir bu? | Aloha-1 | 2015 | |
| Look at the size of that thing. | Şunun büyüklüğüne baksana. | Aloha-1 | 2015 | |
| It seems very sophisticated. | Çok komplike görünüyor. | Aloha-1 | 2015 | |
| This is a big covert operation. | Çok büyük bir gizli operasyon bu. | Aloha-1 | 2015 | |
| I bet the whole Pacific is in play. | Bence kesin tüm Pasifik işin içindedir. | Aloha-1 | 2015 | |
| When did you shoot this? | Ne zaman çektin bunu? | Aloha-1 | 2015 | |
| Middle of the night. | Gece yarısı. İki gece önce. | Aloha-1 | 2015 | |
| Butt kick, stick it to the back. Nice. | Kalçanıza kadar değdirin ayağınızı. Sırta doğru. Aynen böyle. | Aloha-1 | 2015 | |
| I called you because I think I have to tender my resignation. | Seni aradım çünkü sanırım istifamı sunmam gerek. | Aloha-1 | 2015 | |
| Is "tender" the right word for that? Come on. It's Saturday. Don't do this. | "Sunmak" bunun için doğru kelime mi? Hadi ama. Bugün cumartesi. Yapma böyle. | Aloha-1 | 2015 | |
| I'm sorry to disturb your Saturday. | Cumartesini engel olduğum için üzgünüm. | Aloha-1 | 2015 | |
| I got Troy and Melissa here. I got a girlfriend's kid, Don. | Troy ve Melissa'yı buraya getirdim. Bir kız arkadaşımın çocuğu Don da var. | Aloha-1 | 2015 | |
| No, sir. Hi, Don. | Hayır efendim. Merhaba Don. | Aloha-1 | 2015 | |
| Come on. This feels more like a Monday kind of thing. | Senin dediğin daha çok pazartesi işi gibi sanki. | Aloha-1 | 2015 | |
| Tell me everything you know. I don't know what's going on up there. | Bildiğin her şeyi anlat bana Albay. Orada neler dönüyor bilmiyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| It's not an Air Force launch. They let me know what they want me to know. | Hava Kuvvetleri fırlatma işi değil. Bilmeme izin verdiklerini biliyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| Private money's running the whole thing. We work for them. | Tüm işi özel sektör idare ediyor. Onlar için çalışıyoruz. | Aloha-1 | 2015 | |
| This is the new military, captain. | Yeni ordu artık bu Yüzbaşı. Kesha bile uydu fırlatabilir isterse. | Aloha-1 | 2015 | |
| She doesn't have to tell us what's on it either. No treaty for that. | Üzerinde ne olduğunu bize söylemek zorunda da değil. Bunun için bir anlaşma yok. | Aloha-1 | 2015 | |
| This one looks like a dual purpose launch vehicle that will amp up... | Bana göre bu, gökyüzünü silahlarla doldurma konusunda... | Aloha-1 | 2015 | |
| I didn't get the memo on that. We don't know what's on this launch. | Öyle bir bilgi almadım. Bu roketin üzerinde ne var bilmiyoruz. | Aloha-1 | 2015 | |
| If that's true, we're in worse trouble than I thought. | Eğer bu doğruysa başımız düşündüğümden daha belada demektir. | Aloha-1 | 2015 | |
| Don't resign, all right? You'd have better luck talking to privateers. | İstifa etme Yüzbaşı. Senin korsanlarla konuşma şansın çok iyi. | Aloha-1 | 2015 | |
| Contractors are running everything. | Her şeyi paralı askerler kontrol ediyor. Global One bütün bu operasyonun başı. | Aloha-1 | 2015 | |
| It's Carson Welch's rocket. Gilcrest? | Carson Welch'in roketi bu. Peki ya Gilcrest? | Aloha-1 | 2015 | |
| How much does Gilcrest know, sir? | Gilcrest işin ne kadarını biliyor efendim? | Aloha-1 | 2015 | |
| Now that he's back with Welch, how much does he not know? | Welch'in yanına geri döndü ne kadarından haberi olamaz ki? | Aloha-1 | 2015 | |
| You know what? I'll take that hat too. | Aslına bakarsanız şu şapkayı da alacağım. | Aloha-1 | 2015 | |
| Oh, boy, am I a goner. | Kesin öleceğim ben. | Aloha-1 | 2015 | |
| Hello, sir. | Merhaba efendim. Merhaba Yüzbaşı. | Aloha-1 | 2015 | |
| It is a victory and an honor to steal you away this afternoon. | Seni bu öğleden sonrası için yolundan etmek zafer ve onurdur. | Aloha-1 | 2015 | |
| Got you a peppermint tea. Ahem. | Sana naneli çay söylemiştim. | Aloha-1 | 2015 | |
| Oh, the hat. | Bir de bu şapka. | Aloha-1 | 2015 | |
| You must be wondering about this hat. This hat serves no purpose. | Bu şapkayı merak ediyor olmalısın. Bu şapkanın bir amacı yok. | Aloha-1 | 2015 | |
| The entire idea of including sunglasses in the actual hat... | Şapkaya güneş gözlüğü ekleme fikri saçma ve uygulamada kullanımı zor. | Aloha-1 | 2015 | |
| Yet somehow, ahem... | Gerçi nasılsa güneş gözlüğünü kaybettin ve biri artist görünüşünü çaldı. | Aloha-1 | 2015 | |
| Anyway, heh... | Her neyse... | Aloha-1 | 2015 | |
| ...you may now wear the hat. | ...artık bu şapkayı takabilirsin. | Aloha-1 | 2015 | |
| I understand your reluctance. I know what it represents. | İsteksizliğini anlıyorum. Neyi temsil ettiğini biliyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| My first civilian gift to you. | Sana olan ilk sivil hediyem. | Aloha-1 | 2015 | |
| And what do I really have to offer you? | Gerçekte sana ne mi teklif etmeliyim? | Aloha-1 | 2015 | |
| Everybody I've gotten close to, I've managed to detach myself in some way. | Bana yakın olan herkesi kötü bir şekilde kendimden koparmışımdır. | Aloha-1 | 2015 | |
| And frankly, just floating the idea of you and me as a couple... | Açıkçası seninle bir çift olma fikrinde... | Aloha-1 | 2015 | |
| ...all I see are problems. I am talking about world chaos. | ...tek gördüğüm şey problemler. Dünya kaosundan bahsediyorum burada. | Aloha-1 | 2015 | |
| I'm talking about panic in the streets. | Sokaklardaki panikten söz ediyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| Demonstrations, riots, problems with your promotion, strange incidents. | Bütün Midwest boyunca gösteriler, ayaklanmalar... | Aloha-1 | 2015 | |
| And let's just be honest, it'll end as it began. | Dürüst olmak gerekirse başladığı gibi biter. | Aloha-1 | 2015 | |
| A flicker of an impossible dream and an avalanche of emotional chaos. | İmkânsız bir rüyanın alevi ve duygusal bir kaosun çığı. | Aloha-1 | 2015 | |
| And I'm sorry, but... | Üzgünüm fakat... | Aloha-1 | 2015 | |
| ...I'm in for all of it. | ...ben hepsine varım. | Aloha-1 | 2015 | |
| Is that a yes? | Evet mi bu? | Aloha-1 | 2015 | |
| I think I have an allergy. lt's going around. You loving the hat? | Sanırım alerjim var. Etrafta var öyle. Şapkayı sevdin mi? | Aloha-1 | 2015 | |
| I feel silly. | Aptal gibi hissediyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| Well, you wear silly well. | Aptallık yakışıyor sana. | Aloha-1 | 2015 | |
| I know what you know. | Bildiğin şeyi biliyorum. | Aloha-1 | 2015 | |
| What? | Ne? Oyun oynamayı bırak. | Aloha-1 | 2015 | |
| Oh, my God. I got personal with you. | Yakınlık kurdum resmen. Asla yapmam böyle bir şey. | Aloha-1 | 2015 | |
| I had fun with you. Good. | Seninle eğlenceli vakit geçirdim. Güzel. | Aloha-1 | 2015 | |
| I believed you. Heh. Good. | Sana inandım. Bu da güzel. | Aloha-1 | 2015 | |
