Search
English Turkish Sentence Translations Page 3398
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| All right, so we'll sit here and wait. | Tamamdır, artık oturup bekleyeceğiz. | Alphas-2 | 2011 | |
| No, Bill. | Hayır, Bill. | Alphas-2 | 2011 | |
| We have to go back to the precinct. | Karakola tekrar gitmemiz gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Mm mm. Yeah, the cell tower. | Evet, telefon uydusu var. | Alphas-2 | 2011 | |
| We're not going to the precinct. | Karakola falan gitmeyeceğiz. | Alphas-2 | 2011 | |
| We have to use the cell tower on the roof. | Çatıdaki telefon uydusunu kullanmamız gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| It's a good it's a good tower. | Çok iyi bir uydudur. | Alphas-2 | 2011 | |
| That's where I get the the frequencies. | Frekansları oradan yakalarım ben. | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay, oh, all right. | Tamam, peki. | Alphas-2 | 2011 | |
| Let's go. Come on, Gary. | Gidelim. Hadi, Gary. | Alphas-2 | 2011 | |
| Let's go. Grab your stuff. | Gidelim. Al onların hepsini. | Alphas-2 | 2011 | |
| No, no, Bill. Come on, come on. | Hayır, hayır, Bill. Hadi, hadi. | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm separating it. We're on the fly, let's go. | Ne güzel ayırıyordum. Gitmemiz gerek, gidelim. | Alphas-2 | 2011 | |
| I've separated these. Gary, let's go. | Ayırıyorum ya şunları. Gary, gidelim. | Alphas-2 | 2011 | |
| Bill, you're mashing it! | Bill, mahvediyorsun hep! | Alphas-2 | 2011 | |
| Come on, Gary. You ruined it. | Hadi, Gary. Mahvettin hepsini. | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, we have to go! Okay. | Gary, gitmemiz gerekiyor. Peki. | Alphas-2 | 2011 | |
| Thank you, Alonso. | Teşekkürler, Alonso. | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, it's 11:14, right? Yeah. | Gary, saat 23:14 oldu, değil mi? Evet. | Alphas-2 | 2011 | |
| This call was supposed to happen at, what, 11:00? | Saat 11'de aramaları gerekmiyor muydu? | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah. No, it takes time, Bill. | Evet. Biraz zaman alıyor, Bill. | Alphas-2 | 2011 | |
| There are a lot of signals. | Bir sürü sinyal var sonuçta. | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay, yeah. You have to be patient. | Tamam. Sabırlı olman gerek. | Alphas-2 | 2011 | |
| I know that, but Patience is a virtue, Bill. | Biliyorum, ama Sabırlı olmak erdemdir, Bill. | Alphas-2 | 2011 | |
| All right. It's a famous saying. | Pekâlâ. Bir atasözü bu. | Alphas-2 | 2011 | |
| But what do you what do you see? | Ne görüyorsun şimdi? | Alphas-2 | 2011 | |
| Like, millions of signals up here? | Bir sürü sinyal mi var yukarıda? | Alphas-2 | 2011 | |
| How how do you know you didn't lose the burn in | O kadar sinyal içinden onu... | Alphas-2 | 2011 | |
| and all that? | ...nasıl bulabiliyorsun? | Alphas-2 | 2011 | |
| Bill, each signal is unique, | Bill, her sinyal eşsizdir... | Alphas-2 | 2011 | |
| and you have to know where to look. | ...nereye bakacağını bilmen gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| I know where to look. | Nereye bakacağımı biliyorum ben. | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay, so tell me. | Tamam, bana da söyle. | Alphas-2 | 2011 | |
| What do you see, exactly? | Tam olarak ne görüyorsun şimdi sen? | Alphas-2 | 2011 | |
| Is it colors or or numbers? | Renkler ya da numaralar falan mı var? | Alphas-2 | 2011 | |
| No, Bill, I know what I do is amazing, | Hayır, Bill. Yaptığım şeyin harika olduğunu biliyorum... | Alphas-2 | 2011 | |
| but I need to work. | ...ama çalışmam gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| All right. My bad. | Tamamdır. Benim hatam. | Alphas-2 | 2011 | |
| Just do your thing, okay? | İşini yap sen, olur mu? | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah. Focus, right? | Evet. Odaklan, tamam mı? | Alphas-2 | 2011 | |
| If you find that phone, I'm gonna let you drive. | Eğer o telefonu bulursan, araba kullanmana izin vereceğim. | Alphas-2 | 2011 | |
| You just made a promise. | Az önce bir söz verdin. | Alphas-2 | 2011 | |
| You said I could drive. That's a promise, Bill. | Araba kullanacağımı söyledin. Bu bir sözdür, Bill. | Alphas-2 | 2011 | |
| I know. Now just Gary, focus, all right? | Biliyorum. Şimdi, odaklanır mısın lütfen? | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay. Okay! | Tamam. Tamam! | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay! Bill, I got it. | Tamamdır! Bill, yakaladım sinyali. | Alphas-2 | 2011 | |
| I got it. They're calling. | Yakaladım. Arıyorlar şu anda. | Alphas-2 | 2011 | |
| They're late. They're calling. | Gecikmişler. Arıyorlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| I got it. All right, good, good. | Yakaladım. Pekâlâ. Güzel, güzel. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah, Bill, give me the keys. | Evet, Bill. Anahtarları ver bana. | Alphas-2 | 2011 | |
| No, no, no. Lessons. | Hayır, hayır, hayır. Önce ders alman gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Bill, you didn't say that. | Bill, sen öyle bir şey demedin. | Alphas-2 | 2011 | |
| What? You said I could drive. | Ne? Araba kullanacağımı söyledin. | Alphas-2 | 2011 | |
| Everybody needs lessons. I don't. | Herkesin derse ihtiyacı vardır. Hayır yoktur. | Alphas-2 | 2011 | |
| You wanna drive? You wanna drive, right? | Araba sürmek istiyor musun? Araba sürmek istiyorsun, değil mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| You wanna talk to the guys downstairs? | Aşağıdaki adamlarla konuşmak ister misin? | Alphas-2 | 2011 | |
| You deceived me. | Beni kandırdın. | Alphas-2 | 2011 | |
| I dec | Kandırm | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm not I'm not laughing at you. | Sana gülmüyorum ben. | Alphas-2 | 2011 | |
| It's not fair. I'm laughing near you. | Bu adil değil. Yanında gülüyorum sadece. | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm not laughing at you. | Sana gülmüyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Are you kidding me? | Dalga mı geçiyorsun yahu? | Alphas-2 | 2011 | |
| You gotta be yanking my chain on this. | Kafayı yedirteceksin bana. | Alphas-2 | 2011 | |
| No, just look inside. | Hayır, içine bak sen. | Alphas-2 | 2011 | |
| His name's on the tag. | Etikette ismi yazılı. | Alphas-2 | 2011 | |
| I saw Caddyshack, like, a hundred times. | Büyük Samata'yı yüzlerce defa izledim. | Alphas-2 | 2011 | |
| To stand here holding Bill Murray's hat. | Şimdi de durmuş, Bill Murray'ın şapkasını tutuyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Au revoir, gopher. | Au revoir, gopher. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah, never seen it. | Evet, hiç izlemedim filmi. | Alphas-2 | 2011 | |
| You own the hat. | Şapka senin. | Alphas-2 | 2011 | |
| It was a gift from Bill. | Bill'in hediyesiydi. | Alphas-2 | 2011 | |
| You pushed Bill Murray? | Gücünü Bill Murray'da mı kullandın? | Alphas-2 | 2011 | |
| Before I met Rosen, I was on a tear. | Rosen'le tanışmadan önce, başıboş dolaşırdım öylece. | Alphas-2 | 2011 | |
| I pushed a lot of people. | Bir sürü insanda gücümü kullandım. | Alphas-2 | 2011 | |
| Like that cop. | Tıpkı o polis gibi. | Alphas-2 | 2011 | |
| I thought you were just here for the tour. | Tur için buradasın sanıyordum. | Alphas-2 | 2011 | |
| If you're in some kind of trouble, | Eğer başın beladaysa... | Alphas-2 | 2011 | |
| let us help you, okay? | ...bırak da sana yardım edelim, olur mu? | Alphas-2 | 2011 | |
| Rosen will protect you. | Rosen seni koruyacaktır. | Alphas-2 | 2011 | |
| Or I can just keep pushing Kellerman. | Ya da Kellerman'da gücümü kullanmaya devam ederim. | Alphas-2 | 2011 | |
| I mean, it's worked so far. | Şimdiye kadar işe yaradı. | Alphas-2 | 2011 | |
| Well, then, you're gonna have to push me, too, | Gücünü bende de kullanman gerekecek o zaman... | Alphas-2 | 2011 | |
| because I'm not gonna drop it. | ...çünkü eşelemekten vazgeçmeyeceğim. | Alphas-2 | 2011 | |
| Not until you tell me what's going on. | Bana neler olduğunu söyleyene kadar olmaz. | Alphas-2 | 2011 | |
| I dated this guy, Tim Darren, | Tim Darren adında biriyle çıkmıştım... | Alphas-2 | 2011 | |
| before I really understood my ability. | ...yeteneğimi kavramadan önce yani. | Alphas-2 | 2011 | |
| And Tim wasn't what you'd call a good guy. | Tim'de iyi birisi değildi. | Alphas-2 | 2011 | |
| I tried to break it off a couple of times, but... | Birkaç defa ayrılmayı denedim, ama | Alphas-2 | 2011 | |
| Then this one time, we had this argument, | Bir gün, ciddi bir şekilde tartıştık... | Alphas-2 | 2011 | |
| and I yelled at him. | ...ben de ona bağırdım. | Alphas-2 | 2011 | |
| And I said, "Why don't you do me a favor | Sonra dönüp dedim ki "Neden bana bir iyilik yapıp... | Alphas-2 | 2011 | |
| and kill yourself?" | ...kendini öldürmüyorsun." | Alphas-2 | 2011 | |
| Look, Nina, it was an accident. | Nina, kazaymış sadece. | Alphas-2 | 2011 | |
| I keep trying to tell myself, | Ben de bunu kendime söyleyip duruyorum... | Alphas-2 | 2011 | |
| but it doesn't help much. | ...ama pek yardımı dokunmuyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Maybe you should talk to Kellerman, | Belki de Kellerman'la konuşmalı... | Alphas-2 | 2011 | |
| tell him the truth. | ...ve ona doğruyu söylemelisin. | Alphas-2 | 2011 | |
| Look, at the very least, he could stop hounding you. | Bak, en azından peşinde dolanmaktan vazgeçer. | Alphas-2 | 2011 | |
| Tell him what? | Tanrım. Ona ne diyeceğim peki? | Alphas-2 | 2011 | |
| I mind controlled my ex boyfriend? | Eski sevgilimin aklını kontrol ettiğimi mi? | Alphas-2 | 2011 |