Search
English Turkish Sentence Translations Page 3659
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Why didn't you just go? | Neden gitmedin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You said to save myself, so I did. | Kendimi kurtarmamı söyledin, ben de öyle yaptım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Now we're both dead. | Şimdi ikimiz de öldük. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, wait. Where are you going? | Hayır, bekle. Nereye gidiyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| To save myself. | Kendimi kurtarmaya. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Please, come with us. | Lütfen bizimle gel. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You know the route. With you, it's safe. | Yolu biliyorsun. Seninle olmamız daha güvenli. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That's impossible. Good bye. | Bu imkansız. Güle güle. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Where is he going? | O nereye gidiyor? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What about the Osela? | Osela ne oldu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Where's the petrol? | Yakıt nerede? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I just found out | Daha yeni öğrendim | American Odyssey-1 | 2015 | |
| that I'm not a killer. | Ben bir katil değilim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Good. That's good. | Güzel. Bu daha iyi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm sorry to leave you with this mess, | Seni bu karmaşanın içinde bıraktığım için özür dilerim | American Odyssey-1 | 2015 | |
| but the election, it has its demands. | ama bu bir seçim, onun da istekleri var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm not sure what to do next. | Bir sonraki adımın ne olduğundan emin değilim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The testimony of an assassin isn't worth | Bir suikastçının Societele'ye karşı ifadesinin bir değeri yoktur. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I have faith in you, Peter. You'll work something out. | Sana inancım tam, Peter. Bununla ilgili birşeyler yapacağına. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I will work something out? | Bir çalışma mı yapacağım? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Of course I will help you. | Elbette sana yardım edeceğim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Your husband was killed at Black Sands. | Kocan Black Sands'de öldürüldü. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| SOC continues to manipulate, threaten, and murder | SOC tehdit ve ciinayetlerine beceriyle devam ediyor, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| everyone who comes after them, | kendilerinden sonra gelen herkese bunu yapıyorlar | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and you're just going to walk away? | ve sen de sadece yürüyüp gidiyor musun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But this isn't just about you and me anymore, Peter. | Ama artık bu sadece benimle ilgili değil, Peter. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I need to think about fulfilling the promises | Ülkemin insanlarına verdiğim sözleri yerine getirmeyi düşünmeliyim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're not considering taking Baker's deal, are you? | Baker'la anlaşmayı düşünmüyorsun, değil mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That's our leverage. | Bu bizim kozumuz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| If you agree to an arrangement, | Eğer bir anlaşma yapmayı kabul edersen | American Odyssey-1 | 2015 | |
| they'll get away with everything. | her şeyin üstesinden geleceklerdir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I realize that. | Bunun farkındayım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Sophia, there is another Yusuf out there. | Sophia, orada başka Yusuf'lar var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Someone or something, some other evidence we can use. | Biri ya da bir şey, kullanabileceğimiz başka bir kanıt. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Whatever it is, I'll find it. | Ne olursa olsun, onu bulacağım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I know you will. | Yapacağını biliyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You'll keep me posted. | Beni haberdar et. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You sent people. | Birilerini gönderdin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They beat him up. | Onu dövdüler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He knows who they are. | Kim olduklarını biliyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You know the answer to that. | Bunun cevabını biliyorsun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Never hang up on me. | Hiç yüzüme kapatmayacaktın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You have yet to eliminate him. | Onu henüz ortadan kaldırmadın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Now you've come to convince me why you shouldn't. | Şimdi de neden yapmadığın konusunda beni ikna etmeye geldin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Let me handle it my way. | Ben bildiğim gibi halledeyim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He's already been questioned by the Feds. | Zaten Federallerden tarafından sorguya çekildi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He's under constant surveillance. | Sürekli gözetim altında. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| If I do it now, it risks exposure. | Eğer şimdi yaparsam, riskli olur. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We should wait a few weeks. | Birkaç hafta beklemeliyiz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is that how this relationship works? | Bu ilişki nasıl yürüyor? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We negotiate? | Pazarlık mı yapıyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm reporting from the field. | Sahadan bildiriyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That's my job. | Bu benim işim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is it also your job to fall in love with your target? | Ayrıca senin işin hedefine aşık olmak mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is it? Yeah. | Öyle mi? Öyle. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I hear it in your voice, your tone, | Sesinden, tonundan, benimle nasıl konuştuğundan anladım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're screwing him. | Onunla yatıyorsun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So he trusts me. | Bana güveniyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Brings me closer to Yusuf Qasim. | Beni Yusuf Qasim'a yaklaştırıyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You were always spot on. You never wavered, ever. | Oh, Tanrım. Oh. Her zaman tam isabet ettirirdin. Asla tereddüt etmezdin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Something's changed. | Değişen bir şeyler var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm not here to play mind games. | Buraya akıl oyunları oynamaya gelmedim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| If you have a deadline for Harrison, | Eğer Harrison için bir mühletiniz varsa, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| get someone else to do it. | başkası yapsın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, you'll do it. | Hayır, bunu sen yapacaksın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The only question is whether you do it | Bu olmadan önce tek bir sorum var | American Odyssey-1 | 2015 | |
| before or after I tell him who killed his father. | babasını kimin öldürdüğünü ona söylemeden önce veya sonra mı yapmak istersin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I will make sure Harrison knows what I know: | Harrison'un şunu bilip bilmediğinden emin olmalıyım: | American Odyssey-1 | 2015 | |
| you are a killer. | sen bir katilsin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Maybe I've changed. | Belki ben değiştim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| People like us don't change, | Şükürler olsun ki bizim gibi insanlar değişmez. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm not a killer. | Ben bir katil değilim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Then who are you? | Öyleyse sen kimsin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Where do you belong? | Senin yerin neresi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You think you belong with him? | Onun yanında yerin olduğunu mu sanıyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You killed his father in cold blood. | Soğukkanlılıkla babasını öldürdün. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You ordered me to. | Bana emrettin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What does that matter to him? | Onun için ne önemi var? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You think he'll forgive you? | Seni affeder mi sanıyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Save you? Love you? | Seni korur mu? Sever mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He'll be the first to call the police. | İlk yapacağı şey polisi aramak olacaktır. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And then where will you go? | Sonra nereye gideceksin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| This is the only place in the world where you are safe, Ruby. | Bu dünyadaki güvende olduğun tek yer, Ruby, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| This is the only place where the things that you have done | yaptığımız şeylerin kabul gördüğü yerdir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| they are praised. | Onlar bizi överler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And I only ask one thing in return: | Karşılığında senden tek bir şey isterler: | American Odyssey-1 | 2015 | |
| loyalty. | sadakat. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| To me, to your essential nature, to your God given talent. | Bana göre, senin doğal, Allah tarafından verilmiş bir yeteneğin var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Tell me what you are. | Bana ne olduğunu söyle bakalım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Who are you, Ruby? Say it. | Sen kimsin, Ruby? Söyle. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm a killer. | Bir katilim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| There's the petrol. | Yakıt burda. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Any news? | Hiç haber var mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I asked some people. Nobody has seen Luc. | Bazı insanlara sordum. Kimse Luc'u görmemiş. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Should we wait for him? | Onu bekleyelim mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're back? | Geri mi döndün? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| My gun. Please. | Silahım. Lütfen. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You coming with us? | Bizimle geliyor musun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| My gun. | Silahım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Odelle! | Odelle! | American Odyssey-1 | 2015 |