Search
English Turkish Sentence Translations Page 4820
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| What if... | Ya... | Arrow-1 | 2012 | |
| What if he faked his escape | Ya firarı da sahteyse... | Arrow-1 | 2012 | |
| the same way that he faked being insane? | ...tıpkı deliliğin de sahte olması gibi? | Arrow-1 | 2012 | |
| I should have killed you when I had the chance. | Fırsatım varken seni öldürmeliydim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I said turn around. | Sana arkanı dön dedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| All those years on that island. | O adada onca yıl. | Arrow-1 | 2012 | |
| So the Count didn't fake losing his mind, did he? | Yani Kont aklını oynatmış numarası yapmıyordu, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| This was you the whole time. | Başından beri sendin. | Arrow-1 | 2012 | |
| How'd you get him to give you the formula for Vertigo? Huh? | Ondan Vertigo'nun formülünü vermesini nasıl sağladın? | Arrow-1 | 2012 | |
| Chemistry doesn't seem like his best subject right now. | Kimya şu anda onun en iyi olduğu alan gibi görünmüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| He couldn't tell me if he wanted to. | İsteseydi bile bana anlatamazdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I ordered a biopsy on his kidneys. | Böbreklerinden biyopsi alınmasını emretmiştim. | Arrow-1 | 2012 | |
| The tissue was suffused with the narcotic after his O.D. | Doku, aşırı dozdan sonra uyuşturucuyla doluydu. | Arrow-1 | 2012 | |
| When I got the results, I realized I could | Sonuçları aldığımda, tersine mühendislik... | Arrow-1 | 2012 | |
| reverse engineer the chemical compound of the drug, | ...yaparak uyuşturucunun kimyasal bileşimini bulabileceğimi... | Arrow-1 | 2012 | |
| produce a synthesized version myself | ...buradaki olanakları kullanarak kendime ait sentetik... | Arrow-1 | 2012 | |
| And made a few improvements, | Ve klorpromazin eklemek gibi birkaç iyileştirme yaptın. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's how you found us. | Bizi de böyle buldun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Cops came around, started asking questions, | Polisler geldi, sorular sormaya başladı... | Arrow-1 | 2012 | |
| you faked the Count's disappearance to draw | ..şüpheleri bertaraf etmek için... | Arrow-1 | 2012 | |
| attention away from yourself. | ...Kont'un ortadan kayboluşunu tezgahladın. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's clever. | Akıllıca. | Arrow-1 | 2012 | |
| I wasn't trying to be a criminal mastermind. | Bir suç dehası olmaya çalışmıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I just needed the money. | Paraya ihtiyacım vardı sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| Something I'm sure a billionaire wouldn't understand. | Bir milyarderin anlamayacağından emin olduğum bir şey. | Arrow-1 | 2012 | |
| Believe me, | İnan bana, seni gayet iyi anlıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Open his mouth. | Ağzını aç. Hayır. Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| From what I've read in the tabloids, | Magazinlerden okuduğuma göre... | Arrow-1 | 2012 | |
| no one will be surprised to hear Oliver Queen | ...kimse Oliver Queen'in aşıdı dozdan öldüğünü... | Arrow-1 | 2012 | |
| died of a drug overdose. | ...duyduğuna şaşırmazmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| I doubt you could aim a single arrow. | Bir tek ok bile atabileceğini sanmam. | Arrow-1 | 2012 | |
| Looks like I'm the last one standing. | Anlaşılan ayakta kalan son adam benim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sitting. Spinning. | Oturmak. Dönmek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Something to do. | Yapacak bir şey. | Arrow-1 | 2012 | |
| What was I going to do? | Ne yapacaktım ben? Seni yalnız göndereceğime ölmeyi yeğlerim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Memory not what it once was. | Hafıza eskisi gibi değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Nothing what it once was. | Hiçbir şey eskisi gibi değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Is there a name on the gravestone? | Mezar taşının üstünde bir isim var mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| No. | Hayır. Bu yeni. | Arrow-1 | 2012 | |
| And clean. | Ve temiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| And waiting. | Ve bekliyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're finished here. | Burada işimiz bitti. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey. How we doing? | Selam. Nasılız? Siyahlardayız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did the Hood get his man? | Başlıklı adamını devirdi mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, we won't be having any problems with Vertigo anymore. | Artık Vertigo ile bir derdimiz olmayacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, Tommy, I'm sorry. | Bak Tommy, özür dilerim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've caught up the bookkeeping | Muhasebeye gömüldüm... | Arrow-1 | 2012 | |
| and all my notes on the inventory are in there, | ...ve envanterle ilgili tüm notlarım... | Arrow-1 | 2012 | |
| along with a list of suppliers that we use. | ...kullandığımız tedarikçilerin listesiyle birlikte orada. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't see why you're telling me that. | Bunu bana neden söylediğini anlayamadım. | Arrow-1 | 2012 | |
| This club is important to me. | Bu kulüp benim için önemli. senin içinse bir paravan. | Arrow-1 | 2012 | |
| You want me to keep your secret, | Sırrını saklamamı... | Arrow-1 | 2012 | |
| help you be this thing you've become, | ...dönüştüğün bu şey olmana yardım etmemi istiyorsun... | Arrow-1 | 2012 | |
| but you refuse to see me for what I've become. | ...ama benim ne hale geldiğimi görmeyi reddediyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've got just a bit too much self respect for that. | Bunun için biraz fazla öz saygım var. | Arrow-1 | 2012 | |
| I quit. | Bırakıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're still doing that? | Hâlâ bunu mu yapıyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Fyers better be careful with his bowls of water. | Fyers su kaselerine dikkat etse iyi olur. | Arrow-1 | 2012 | |
| When are we going to do actual training? | Asıl eğitimi ne zaman yapacağız? | Arrow-1 | 2012 | |
| There once was a young boy whose father dropped him off | Bir zamanlar Kung Fu öğrenmesi için babası tarafından... | Arrow-1 | 2012 | |
| at a shaolin monastery to study Kung Fu. | ...bir Shaolin manastırına bırakılan bir çocuk varmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Good, a story. | Güzel, bir hikâye. | Arrow-1 | 2012 | |
| After a year, the boy came to visit his family. | Bir yıl sonra çocuk ailesini ziyarete gelmiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| When they asked what he'd learned, | Ne öğrendiğini sorduklarında... | Arrow-1 | 2012 | |
| the boy hung his head in shame. | ...çocuk başını utançla önüne eğmiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| All the monks had him do was slap water in a barrel for a year. | Keşişlerin ona yaptırdığı tek şey bir yıl boyunca bir su fıçısına vurmakmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| We don't have a year. | Bir yılımız yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| So I hope your training regimen is a bit faster. | Dolayısıyla eğitim rejimin bundan daha hızlı olur. | Arrow-1 | 2012 | |
| The family didn't believe him, so he showed them. | Aile ona inanmamış, dolayısıyla çocuk onlara göstermiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| He raised his hand and hit the table they were eating on. | Elini kaldırmış ve yemek yedikleri masaya vurmuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| It broke in half. | İkiye kırmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm gonna be able to break a table? | Bir masa kırabilecek miyim? | Arrow-1 | 2012 | |
| Better. | Daha da iyisini yapacaksın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Draw the bow. | Yayı ger. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll be damned. | Tanrı cezamı versin. | Arrow-1 | 2012 | |
| What's next? | Sırada ne var? Sana atmayı öğreteceğiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Drinking alone? | Yalnız mı içiyorsun? Hayır, artık değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just soda? | Sadece gazoz mu? | Arrow-1 | 2012 | |
| Bartender forget the scotch? | Barmen viskiyi mi unutmuş? | Arrow-1 | 2012 | |
| I didn't really feel the need for it. | Ona ihtiyacım olmadı aslında. | Arrow-1 | 2012 | |
| So, um, the girl who died, | Peki, ölen kız... | Arrow-1 | 2012 | |
| it turns out that she got her Vertigo from a co worker. | ...meğer Vertigo'yu bir iş arkadaşından almış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Guess I owe your boyfriend an apology. | Sanırım erkek arkadaşına bir özür borcum var. | Arrow-1 | 2012 | |
| He has a name, you know. | Onu bir adı var biliyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, I just can't seem to bring myself to use it. | Evet de bir türlü söyleyemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Baby steps. | Bebek adımlarla. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did I screw things up between us again? | Aranızdaki şeyleri yine bok mu ettim? | Arrow-1 | 2012 | |
| No. | Hayır? Saat 8'de ARGUS'da sorgum var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, I really wasn't looking to jam up Merlyn, ok? | Bak, gerçekten Merlyn'i içeri tıkmayı aramıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I knew by pursuing him that I could throw a wrench in | Onun peşine düşmekle işleri bozabileceğimi biliyordun... | Arrow-1 | 2012 | |
| Then why did you do it? | O halde niye yaptın? Ortada kanıt vardı Laurel... | Arrow-1 | 2012 | |
| and I had to follow it. I had to. | ...ve izlemek zorundaydım. Zorundaydım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, your mom was right, you were right. | Bak, annen haklıydı. Sen haklıydın. Artık hepiniz çetemin bir üyesisiniz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Like you said about me and the Vigilante, | Benimle Kanunsuz hakkında söylediklerin gibi... | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't let things go. | ...peşini bırakamıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I close cases, it's what I do. | Ben vakaları çözerim, yaptığım iş bu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Everyone else be damned. | Geri kalan herkesin canı cehenneme. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, maybe the fact that there's no scotch in there means | Orada viski olmadığı gerçeği belki artık... | Arrow-1 | 2012 | |
| you're ready to work on that. | ...bu konuyu halletmeye hazır olduğu anlamına geliyordur. | Arrow-1 | 2012 | |
| People can change. | İnsanlar değişebilir. | Arrow-1 | 2012 |