Search
English Turkish Sentence Translations Page 4817
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Authorities issued an immediate lockdown | Otoriteler, firarın ardından Starling City... | Arrow-1 | 2012 | |
| at the Starling County Institute for Mental Health | ...Akıl Sağlığı Enstitüsünün kapatılmasını emretti. | Arrow-1 | 2012 | |
| Police are warning people to avoid contact | Polis halkı Kont olarak tanınan uyuşturucu satıcısına yaklaşmamaları için uyardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Not so crazy after all, huh? | O kadar da kaçık değilmiş meğer, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yarım Kalan İş | Arrow-1 | 2012 | ||
| I was administering his meds. He was babbling. | İlaçlarını veriyordum. Bir şeyler geveliyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| His usual ranting, then he's ice cold. | Her zamanki zırvalıkları, sonra buz gibi oldu. Beni alt etti. | Arrow-1 | 2012 | |
| He forced me to take him out through the maintenance exit. | Onu bakım kapısından çıkarmaya zorladı beni. | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought he was harmless. Basically a vegetable, you said. | Zararsız olduğunu sanmıştım. Neredeyse bir bitki gibi demiştiniz. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know. Which means... | Biliyorum. Bu da demektir ki... | Arrow-1 | 2012 | |
| I've interviewed him dozens of times | Geçen birkaç ayda onunla defalarca görüştüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| To be deceived by a patient so completely | Bir hasta tarafından böylesine tamamen kandırılmak... | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't worry. We'll find him. | Endişelenmeyin. Onu bulacağız. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's going to find prison a lot harder to break out of. | Cezaevinden firarı çok daha zor bulacaktır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Detective... | Dedektif, adam tehlikeli. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't underestimate him. | Onu hafife almayın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did we get anything from the security cameras? | Güvenlik kameralarından herhangi bir şey çıkardık mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Not according to the orderly here. | Buradaki düzene göre değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Due to budget cuts, the cameras were the first to go. | Bütçe kesintileri nedeniyle ilk gidenler kameralar olmuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| That is unbelievable. | Bu akıl alır gibi değil. Başka bir nokta daha var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Veronica Sparks, the dead girl from Verdant? | Veronica Sparks, Verdant'tan ölü kız? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah? I checked her LUDs. | Evet? Arama kayıtlarına baktım. | Arrow-1 | 2012 | |
| The last person she texted before she died | Ölmeden önce mesaj çektiği son kişi Tommy Merlyn'miş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, that was over five years ago. | Evet, o beş yıl önceydi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe he's just better at not getting himself arrested. | Belki de sadece tutuklanmamakta daha beceriklidir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, Laurel says he's changed ever since his father cut him off. | Laurel, babası parasını kestiğinden beri değiştiğini söylemişti. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, a leopard and his spots, you know? | Tabii, leopar ve noktaları, anladın mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe pushing Vertigo at his new club | Belki Vertigo'yu yeni kulübünde satması eski hayat tarzını sürdürmesinin bir yoludur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, or maybe going after Meryln's | Evet ya da Merlyn'in peşine düşmek... | Arrow-1 | 2012 | |
| a great way to get my daughter | ...kızımın benimle bir daha konuşmaması için muhteşem bir yoldur Hilt. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, Quentin, you know I get that. | Bak, Quentin, bunu anlıyorum biliyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| But here's the thing on a hunch, | Ama mesele şu... Bir önseziye dayanarak... | Arrow-1 | 2012 | |
| I subpoenaed the club's bank accounts. | ...kulübün banka hesapları için bir mahkeme emri çıkardım. | Arrow-1 | 2012 | |
| There's ten large missing from their operating expenses. | İşletme masraflarından koca bir on bin kayıp | Arrow-1 | 2012 | |
| You think Merlyn spent that money on Vertigo? | Sence Merlyn parayı Vertigo’ya mı harcadı? | Arrow-1 | 2012 | |
| I think I can't explain how that much money just gets misplaced. | Bu kadar çok paranın nasıl kaybolduğunu açıklayabileceğimi sanmıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, I'll take a run at it. | Bak, ben gider bir bakarım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Keep you out of it. No. | Seni bu işin dışında tutarım. Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| I should do it. | Bunu benim yapmam lazım. | Arrow-1 | 2012 | |
| What you need? | Ne istiyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| The person of color has successfully purchased your drugs. | Renkli herif uyuşturucularını başarıyla satın aldı. | Arrow-1 | 2012 | |
| For the record, I offered. | Kayda geçsin diye diyorum, ben teklif ettim. | Arrow-1 | 2012 | |
| How will we know when the tracker is active? | İzleyicinin ne zaman aktif olduğunu nasıl bileceğiz? | Arrow-1 | 2012 | |
| It already is. I'm getting a good signal | Şu anda aktif bile. Banknotlara yerleştirdiğimiz... | Arrow-1 | 2012 | |
| off the monofilament strips we placed in the bills. | ...monofilament banttan iyi bir sinyal alıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Drug money's like a pigeon it always finds its way home. | Uyuşturucu parası güvercin gibidir. Her zaman evinin yolunu bulur. | Arrow-1 | 2012 | |
| We can follow the money all the way back to the Count. | Parayı ta Kont'a kadar izleyebiliriz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Keep tracking it. | İzlemeye devam et. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, what are you going to do with all the Vertigo you bought? | Satın aldığın bu kadar Vertigo ile ne yapacaksın? | Arrow-1 | 2012 | |
| Plan on having a party, Felicity? | Bir parti yapmayı mı düşünüyorsun Felicity? | Arrow-1 | 2012 | |
| My only experience with drugs was an encounter | Uyuşturucu ile tek deneyimim üniversite birinci sınıfta esrarlı bir yaş kekle oldu. | Arrow-1 | 2012 | |
| by mistake. | Kazara. | Arrow-1 | 2012 | |
| Which could have been fun, except I'm allergic to nuts. | Eğlenceli de olabilirdi, eğer fındığa alerjim olmasaydı. | Arrow-1 | 2012 | |
| All right, head shot. | Pekâlâ, keskin nişancı. Yine öldürüyor. Bu sefer bir ABD senatörü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where have you been tracking him? | İzini nerede sürüyordun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Not very far. I ran his Floyd Lawton alias | Çok uzakta değil. Floyd Lawton lakaplarını... | Arrow-1 | 2012 | |
| through every conceivable law enforcement database. | ...akla gelen her kanun gücü veritabanında arattım. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's made a series of calls to an Alberto Garcia. | Alberto Garcia adlı birine bir dizi arama yapmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Huh. According to NSA, | Ulusal Güvenlik Dairesine göre Garcia ünlü bir yeraltı yetenek avcısıymış. | Arrow-1 | 2012 | |
| He books all the Deadshot's hits. | Keskin nişancının tüm hedeflerini kendisi rezerve ediyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not much to go on, but... | Çok bir şey değil ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, but it's something, Felicity, thanks. | Evet ama hiç yoktan iyidir Felicity, teşekkürler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't you think Oliver should know? | Sence Oliver'ın bilmesi gerekmez mi? Hayır, bu kişisel bir şey. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lawton is my problem to deal with. | Lawton benim halledeceğim bir problem. | Arrow-1 | 2012 | |
| What brings you by? | Seni buraya ne getirdi? Hey, akşam yemeği ister misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Your daughter ordered way too much Thai food. | Kızın çok fazla Tayvan yemeği sipariş etti. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, thanks. | Hayır, teşekkürler. Bu bir iş ziyareti aslında. | Arrow-1 | 2012 | |
| I got some follow up questions on the Sparks' girl's death. | Sparks adlı kızın ölümü hakkında bazı soruları takip ediyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sure. The girl was in the club before she got run over. | Elbette, ezilmeden önce kulüpte olan kız. | Arrow-1 | 2012 | |
| You said you didn't know her, but, um, | Onu tanımadığını söyledin ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| but the last text off her phone was to you. | ...telefonundan en son sana mesaj çekmiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Really? Because, uh... | Sahi mi? Çünkü... | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I'll be damned. | Tanrı cezamı verecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Huh. Well, I didn't reply. | Şey, cevap vermemişim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I get a hundred texts like this a night. | Bir gecede bunun gibi yüzlerce mesaj alıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| People wanting to get into the club. | Kulübe girmek isteyen kişilerden. | Arrow-1 | 2012 | |
| So that's what she meant by, "Can you hook me up?" | Yani "Beni ayarlayabilir misin?" ile bunu mu demek istemiş? | Arrow-1 | 2012 | |
| What else would it be about? | Başka ne ile ilgili olabilir ki? | Arrow-1 | 2012 | |
| $10,000 is missing from your club's bank accounts. | Kulübünüzün banka hesaplarından kaybolan 10,000'le | Arrow-1 | 2012 | |
| What'd you spend the money on? | Parayı nereye harcadın? | Arrow-1 | 2012 | |
| No idea. There must be some sort of bookkeeping error | Hiçbir fikrim yok. Bir muhasebe hatası filan olmalı... | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, let me put this another way | Pekâlâ, izin ver bunu başka bir şekilde söyleyeyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| if you spent that money on Vertigo so that you could "hook up" | Eğer paranı müşterileri "ayarlamak" için... | Arrow-1 | 2012 | |
| your clientele Dad! | ...Vertigo’ya harcadıysan... Baba! | Arrow-1 | 2012 | |
| Then the best thing for you right now | ...o zaman şu anda senin için en iyisi... | Arrow-1 | 2012 | |
| is to cop to it, ok? Get out in front of this. | ...bunu hemen kabul etmen, tamam mı? Bu sorunun önüne geç. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't say anything. | Hiçbir şey söyleme. Ben sadece... | Arrow-1 | 2012 | |
| To do your job? Yeah, I know. | İşini yapmaya mı çalışıyorsun? Evet, biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| And this is me doing mine. | Ve ben de kendiminkini yapıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Laurel, I know I look like | Laurel, onaylamayan bir baba gibi göründüğümü biliyorum...yine. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I came down here so another cop wouldn't. | Fakat buraya başka bir polis gelmesin diye geldim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy, I... | Tommy, ben... Artık aç değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hold up hand up. | Elini kaldır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Palm facing me. | Avuç içi bana dönük. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hit the water. | Suya vur. | Arrow-1 | 2012 | |
| What? Hit it. | Ne? Vur hadi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Again. | Yine. | Arrow-1 | 2012 | |
| Again. Harder. | Tekrar. Daha sert. | Arrow-1 | 2012 | |
| If the point of this | Eğer bu kendimi yine aptal gibi hissetmem içinse, işe yarıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| "A journey of a thousand miles | "Binlerce kilometrelik bir seyahat tek bir adımla başlar." | Arrow-1 | 2012 |