Search
English Turkish Sentence Translations Page 4822
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| This is our son, Taylor. | Bu oğlumuz Taylor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, you are in very capable hands. | Oldukça emin ellerdesiniz. Tanıştığımıza sevindim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Edward Rasmus isn't known for playing with kid gloves, | Edward Rasmus, yumuşak oynamakla tanınan biri değil, yani bu iş sertleşebilir. | Arrow-1 | 2012 | |
| We invested our entire life savings with Rasmus and he stole it. | Hayatımız boyunca biriktirdiklerimizi Rasmus'a yatırdık ve adam onları çaldı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Our retirement. | Emekliliğimizi. Taylor'un üniversite parasını. | Arrow-1 | 2012 | |
| He stole our future, Ms. Lance. | O bizim geleceğimizi çaldı Bayan Lance. | Arrow-1 | 2012 | |
| We want it back. | Onu geri istiyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, then let's go get it. | Güzel, o halde gidip alalım onu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hello? | Merhaba. Bay Moore? | Arrow-1 | 2012 | |
| What a nice home you have here. | Ne güzel bir eviniz varmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| You can really... | Gerçekten hissedebiliyorsunuz... sevgiyi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sorry about the mess. | Dağınıklık için kusura bakmayın. | Arrow-1 | 2012 | |
| This works better if it looks like a break in. | Bir haneye tecavüz gibi görünürse daha çok işe yarar. | Arrow-1 | 2012 | |
| Is it done? The parents, yes. | Halledildi mi? Ebeveynler evet. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm afraid there's been a variable. The child got away. | Ne yazık ki bir değişken vardı. Çocuk kaçtı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Got away? | Kaçtı mı? Seni gördü mü? | Arrow-1 | 2012 | |
| No, Mr. Rasmus. | Hayır Bay Rasmus. | Arrow-1 | 2012 | |
| What he saw was the face of the man | Çocuğun gördüğü şey, onu ailesiyle kavuşturacak olan adamın yüzü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Starling City is expected to be host | Starling City'nin bu yılki Işık Festivali sergisinin ev sahibi olması bekleniyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| In other news, the bodies of Mr. and Mrs. Moore | Diğer haberlere geçersek, Bay ve Bayan Moore'un cesetleri... | Arrow-1 | 2012 | |
| were found early this morning. | ...bu sabahın erken saatlerinde bulundu. | Arrow-1 | 2012 | |
| The couple were being represented | Çift, yatırımcı Edward Rasmus aleyhindeki bir hukuk davasında... | Arrow-1 | 2012 | |
| in a lawsuit against financier Edward Rasmus. | ...CNRI'dan avukat Laurel Lance tarafından temsil ediyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Miraculously, their seven year old son Taylor | Çiftin yedi yaşındaki oğulları Taylor bu korkunç saldırıdan... | Arrow-1 | 2012 | |
| survived the horrific attack. | ... mucize eseri sağ olarak kurtuldu. | Arrow-1 | 2012 | |
| <font color=00FF00>Arrow 1x20</font> <font color=00FFFF>Home Invasion</font> | Haneye Tecavüz | Arrow-1 | 2012 | |
| This isn't your fault, Laurel, you shouldn't feel guilty. | Bu senin hatan değil Laurel, kendini suçlu hissetmemelisin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't feel guilty. I'm angry. | Suçluluk hissetmiyorum. Kızgınım. | Arrow-1 | 2012 | |
| This wasn't some random break in. | Bu rastgele bir haneye tecavüz değildi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Edward Rasmus is involved, I know it. | Edward Rasmus'un parmağı var, bunu biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, listen, our guys are looking into this. | Tamam, dinle, adamlarımız bunu araştırıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| But you need to stay out of it, ok? | Ama senin karışmaman gerekiyor, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Because if Rasmus is behind this, | Çünkü bunun ardında Rasmus varsa, adam kesinlikle dalga geçmiyordur. | Arrow-1 | 2012 | |
| If you'd like to say good bye to Taylor, | Taylor'a hoşça kal demek isterseniz, onu çocuk hizmetlerine götüreceğim de. | Arrow-1 | 2012 | |
| Doesn't he have any other family? | Başka bir akrabası yok mu? Büyük anne ve babası Melbourne'da. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're tracking them down, but until then, | Onları bulmaya çalışıyoruz ama o zamana kadar... | Arrow-1 | 2012 | |
| he's going to be a temporary ward of the state. | ...devlet gözetiminde kalacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| He can stay with me. | Benimle kalabilir. | Arrow-1 | 2012 | |
| As his attorney, I am assigning myself | Onun avukatı olarak kendimi onun geçici vasisi olarak atıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You'd still need a judge's order. | Yine de bir yargıcın kararına ihtiyacınız olacak. Bir durum ortaya çıktı ve benimle gelmeniz gerekli. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll have it to you in an hour. | Kararı size bir saat için ulaştırırım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, have it your way. | Nasıl isterseniz öyle yapın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, look, I'm going to park a patrol car | Tamam, bak, evinin önünde bir devriye arabası bulunduracağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Fine. And you... | Tamam. Ve sen de... | Arrow-1 | 2012 | |
| You look after them, all right? | Onlara iyi bak, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| I spend most nights at your daughter's anyways. | Çoğu geceyi zaten kızının evinde geçiriyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| There was probably a better time to tell you that. | Muhtemelen bunu sana söylemek için daha uygun bir zaman vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Probably not. | Muhtemelen yoktu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, come stay in my house, ok? | Hey, gelip evimde kalacaksın, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| What are you doing here? I heard what happened, | Burada ne arıyorsun? Olanları duydum... | Arrow-1 | 2012 | |
| I just wanted to make sure Laurel was ok. | ...Laurel’ın iyi olduğundan emin olmak istedim sadece. Ondan daha fazlasına ihtiyacı var. Dig bayıldığında... | Arrow-1 | 2012 | |
| You could have just called. | Sadece arasan da olurdu. | Arrow-1 | 2012 | |
| I met Laurel's clients and their son yesterday | Dün Laurel’ın müvekkilleri ve oğullarıyla tanışmıştım... | Arrow-1 | 2012 | |
| and I felt badly. | ...ve kendimi kötü hissettim. Onlarla mı tanıştın? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, when I was picking up Laurel for lunch... | Evet, Laurel'ı öğle yemeği için almaya geldiğimde... | Arrow-1 | 2012 | |
| Which she didn't tell you about. | ...ki bunu sana söylememiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tell you what? | Neyi söyleyecektim? Hiçbir şey. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's settled. | Halloldu. Taylor bu akşam bizimle eve geliyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, if you need anything... | Tamam, bir şeye ihtiyacınız olursa... | Arrow-1 | 2012 | |
| we're fine. Ok. | Biz iyiyiz. Tamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| We should really get going. | Gerçekten gitmemiz gerekiyor. Gel bakalım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Set your sight. | Nişan al. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hit the tree. | Ağacı vur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Probably hit a tree. | Muhtemelen bir ağacı vurmuştur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Steady your anchor point. | Dayanak noktanı sabit tut. | Arrow-1 | 2012 | |
| I hope you're getting closer... | Umarım gittikçe yakınlaşıyorsundur... | Arrow-1 | 2012 | |
| At teaching him how to be a better marksman. | ...ona nasıl daha iyi bir nişancı olduğunu öğretmek konusunda. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not as though our lives depend on it or anything. | Nasılsa hayatlarımız buna bağlı gibi de değil hani. | Arrow-1 | 2012 | |
| Try again. Ok. | Tekrar dene. Tamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lyla's mission profile on the trap | Lyla'nın Deadshot için kurdukları tuzaktaki görev profili. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lawton is set to meet his new employer | Lawton yeni işvereniyle yarın saat 8'de buluşup hedefini alacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Only, his new employer... | Ancak yeni işvereni... bir ARGUS ajanı olacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lyla will then swoop in with her team | Sonra Lyla ekibiyle birlikte baskın yapıp onu tutuklayacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you want Lawton arrested? | Lawton'un tutuklanmasını istiyor musun? Adı neyse öyle diyelim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Then tomorrow night, we cross Floyd Lawton's name off your list. | O halde yarın akşam Floyd Lawton'un adını senin listeden sileriz. | Arrow-1 | 2012 | |
| There is something else we need to look into. | Araştırmamız gereken bir şey daha var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Two of Laurel's clients were murdered last night. | Laurel'ın müvekkillerinden ikisi dün gece öldürüldü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Their seven year old son barely escaped. | Yedi yaşındaki oğulları zor bela kaçtı. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's terrible. | Bu çok korkunç. Edward Rasmus... | Arrow-1 | 2012 | |
| the financial advisor Laurel was taking to court, | ...Laurel'ın mahkemeye verdiği mali danışman... | Arrow-1 | 2012 | |
| may not have pulled the trigger, but he probably called in the hit. | ...tetiği kendi çekmemiş olabilir ancak emri muhtemelen kendisi verdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| I want you to get into his corporate accounts, | Adamın şirketinin hesaplarına, telefon kayıtlarına... | Arrow-1 | 2012 | |
| phone records, anything that may link him to the killer, ok? | ...girmeni istiyorum. Onu katile bağlayacak herhangi bir şey, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Where are you going? | Nereye gidiyorsun? Laurel'ın evine. | Arrow-1 | 2012 | |
| Another friendly meal? | Bir başka arkadaşça yemek mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| My daughter is secure at her place? | Kızım evinde güvende mi? Şu ana kadar her şey sakin. | Arrow-1 | 2012 | |
| All right, let me know if there is any movement. | Herhangi bir hareket olursa beni bilgilendir. Anlaşıldı efendim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm heading over there right now. | Şu anda oraya geliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| What did you steal this time? | Bu sefer ne çaldın? | Arrow-1 | 2012 | |
| You got a minute? No. | Bir dakikanız var mı? Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's about the Hood. | Başlıklı hakkında. | Arrow-1 | 2012 | |
| When my men found you on that subway car | Kaçırıldıktan sonra adamlarım seni o metro vagonunda bulduklarında... | Arrow-1 | 2012 | |
| you told them you didn't know anything about the vigilante. | ...Kanunsuz hakkında hiçbir şey bilmediğini söylemiştin. | Arrow-1 | 2012 | |
| So there's something you forgot to tell them? | Yani onlara söylemeyi unuttuğun bir şey mi var? | Arrow-1 | 2012 | |
| No. | Hayır. Tıpkı herkes gibi ben de onun adalete teslim edildiğini görmek istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't worry, kid. We'll get him. | Merak etme evlat. Onu yakalayacağız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just keep making sure I don't have a reason to get you. | Sen, seni yakalamak için bir nedenim olmamasını sağla sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| Taylor? Sweetheart? | Taylor? Bir tanem? Aç mısın? | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, I make the world's best | Biliyor musun, ben dünyanın en iyi peynirli makarnasını yaparım. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's the only thing she knows how to make. | Yapmayı bildiği tek şeydir. | Arrow-1 | 2012 |