Search
English Turkish Sentence Translations Page 4850
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| And frightening. | Biraz da korkutucu. | Arthur-1 | 2011 | |
| Did you put this building here just so you can spy on me? | Bu binayı beni gözetlemek için mi buraya diktin? | Arthur-1 | 2011 | |
| Shouldn't you be getting to the hospital? | Senin hastaneye gitmen gerekmiyor mu? | Arthur-1 | 2011 | |
| If I ran off to the hospital every time I got a little boo boo... | Her canım yandığında hastaneye koşacak olsaydım... | Arthur-1 | 2011 | |
| Yeah. What's a nail through the body? | Tabii. Vücuduna giren çivi nedir ki? | Arthur-1 | 2011 | |
| Made a hero out of Jesus. | İsa bu sayede kahraman olmadı mı? | Arthur-1 | 2011 | |
| Uh, Burt, I'm starting to feel a bit queasy. | Burt, benim içim bir garip olmaya başladı. | Arthur-1 | 2011 | |
| Let's cut the bullshit, Arthur. I'm from Pittsburgh... | Saçmalamayı kes artık Arthur. Ben Pittsburgh'tan çıktım... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...and now I own skyscrapers. | ...ve şimdi de gökdelenlerim var. | Arthur-1 | 2011 | |
| Unlike you, I wasn't given my billions. | Senin gibi değilim, bana milyonlar miras kalmadı. | Arthur-1 | 2011 | |
| I took them. | Hepsini kendim kazandım. | Arthur-1 | 2011 | |
| But you know... | Yine de... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...I'm actually fine with my little girl marrying you. | ...kızımın seninle evlenmesine aslında seviniyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Do you know why? | Neden, biliyor musun? | Arthur-1 | 2011 | |
| Because you've lost a lot of blood and you're disoriented? | Çok kan kaybettiğin ve dengen bozulduğu için mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| My little Susan can turn you around. | Küçük Susan'ım seni değiştirebilir. | Arthur-1 | 2011 | |
| You know, she once bought a crack house and turned it into a condo. | Bir keresinde gecekondu gibi bir şey alıp onu güzel bir eve dönüştürmüştü. | Arthur-1 | 2011 | |
| That's funny, I once did the exact opposite. | İlginç, ben de tam tersini yaptım. | Arthur-1 | 2011 | |
| Now, you listen to me carefully. I need to trust that you'll do what she says. | Şimdi beni iyice dinle. O ne derse onu yapacağına güvenebilmeliyim. | Arthur-1 | 2011 | |
| Yes. Table saw. | Evet. Masa testeresi. | Arthur-1 | 2011 | |
| Most dangerous piece of equipment on a job site. | İnşaat alanındaki en tehlikeli aletlerden biri. | Arthur-1 | 2011 | |
| Hands five inches on either side of the blade and you'll be fine. | Ellerini bıçağın iki tarafından da on santim uzağa koy, bir şey olmaz. | Arthur-1 | 2011 | |
| No, I don't like things like this. Come on. You can do it. | Ben böyle şeyleri pek sevmem. Haydi, yapabilirsin. | Arthur-1 | 2011 | |
| No... Just, uh... Just push it through. | Hayır... Ben... Sadece iteceğim. | Arthur-1 | 2011 | |
| I did it, Burt! I did a man thing! That was incredible. | Yaptım Burt! Bir erkek işi yaptım! İnanılmazdı! | Arthur-1 | 2011 | |
| Let's saw something else in half. How about your finger? | Haydi başka bir şeyi ikiye bölelim. Parmağına ne dersin? | Arthur-1 | 2011 | |
| My finger? | Parmağım mı? | Arthur-1 | 2011 | |
| It's okay, the saw has a safety device. It detects moisture. | Bir şey olmaz, testerede güvenlik önlemi var, nem dedektörü var. | Arthur-1 | 2011 | |
| Anything containing moisture touches that blade, and bam, it'll stop. | Nemli herhangi bir şey bıçağa dokununca, bum, hemen durur. | Arthur-1 | 2011 | |
| That sounds a little bit risky to me, Burt. | Bana biraz riskli gibi durdu, Burt. | Arthur-1 | 2011 | |
| Use your tongue. | Dilini dene. | Arthur-1 | 2011 | |
| My tongue? Plenty of moisture in your tongue. | Dilimi mi? En nemli uzvun odur. | Arthur-1 | 2011 | |
| Oh, no. I don't think I should do that, Burt. | Olmaz, yani bunu yapmasam daha iyi sanki Burt. | Arthur-1 | 2011 | |
| I think I'd like to go back over there now to house. | Sanırım şimdi ben eve dönsem en iyisi olur. | Arthur-1 | 2011 | |
| No, Burt! What are you doing? Lick the saw! | Hayır Burt! Ne yapıyorsun? Testereyi yala! | Arthur-1 | 2011 | |
| No, Burt. You've taken leave of your senses. | Hayır, Burt! Akli dengeni kaybettin galiba. | Arthur-1 | 2011 | |
| You need to stick out your tongue or it won't sense the moisture. | Dilini çıkarsan iyi edersin, yoksa nemi farkedemez. | Arthur-1 | 2011 | |
| I want my nanny. | Bakıcımı istiyorum ben! | Arthur-1 | 2011 | |
| Mr. Johnson, a very wise man once said: | Bay Johnson, bir bilgin zamanında şöyle demişti: | Arthur-1 | 2011 | |
| "I like your tower, but I love your daughter. " | "Kulenizi çok beğendim, ama ben kızınızı seviyorum." | Arthur-1 | 2011 | |
| Can I marry her, please? | Onunla evlenebilir miyim? Lütfen? | Arthur-1 | 2011 | |
| Pascal, I'm gonna have the veal. Excellent choice. | Ben dana biftek alacağım Pascal. Harika bir seçim. | Arthur-1 | 2011 | |
| Could you tell Jerome, please, that it was a little dry last time? | Jerome'ye söyler misin lütfen, geçen sefer biraz kuru olmuştu. | Arthur-1 | 2011 | |
| I will see to it. Thank you. | Hemen ilgileniyorum. Teşekkür ederim. | Arthur-1 | 2011 | |
| For you, sir? Just a caldron of tequila and a spoon. | Size ne getireyim efendim? Bir kazan tekila ve bir kaşık. | Arthur-1 | 2011 | |
| I hear you have something to ask me. | Bana sormak istediğin bir şey var galiba? | Arthur-1 | 2011 | |
| Yeah, I do, as a matter of fact, Susan. | Evet, aslında sana bir şey sormak istiyorum Susan. | Arthur-1 | 2011 | |
| Would you mind telling me what the bloody hell's been going on? | Neler dönüyor böyle Allah aşkına, söyler misin? | Arthur-1 | 2011 | |
| We're having a magical night. I don't understand. | Muhteşem bir gece geçiriyoruz. N'oldu, anlamadım? | Arthur-1 | 2011 | |
| You don't understand that there's a macabre conspiracy... | Beni içinde sevgi olmayan bir evliliğe... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...to inveigle me into a loveless marriage. Susan, we... | ...girişmem için kurulan bu iğrenç komplonun farkında değilsin. Susan... | Arthur-1 | 2011 | |
| "Loveless marriage. " We should not get married. | İçinde sevgi yokmuşmuş... Evlenmemeliyiz. | Arthur-1 | 2011 | |
| We don't have anything in common, do we? | Ortak hiçbir noktamız yok, var mı? | Arthur-1 | 2011 | |
| I mean, we don't like the same food. Veal? I think that's really cruel. | Düşünsene, yemek konusunda bile anlaşamıyoruz. Biftek mi? Çok vahşice. | Arthur-1 | 2011 | |
| Do you like it because it's cruel? | Vahşi olduğu için mi seviyorsun? | Arthur-1 | 2011 | |
| We don't like the same people, music. | Aynı insanları, aynı müzikleri de sevmiyoruz. | Arthur-1 | 2011 | |
| You love horses. | Sen atları seviyorsun. | Arthur-1 | 2011 | |
| I do. I don't trust them. | Evet, seviyorum. Ben onlara güvenmem. | Arthur-1 | 2011 | |
| Think about this. Their eyes, their sneaky feet. | Ama şöyle düşünsene O gözleri, o yılansı ayakları... | Arthur-1 | 2011 | |
| This is a business... Stay with me. Their shoes are permanent. | Bu bir iş Beni dinle. Ayakkabıları hep sabit. | Arthur-1 | 2011 | |
| All you have to do... Who makes that commitment to a shoe? | Tek yapman gereken... Kim ayakkabısına bu kadar bağlanır ki? | Arthur-1 | 2011 | |
| Most marriages devolve eventually. Mean faces. | Evliliklerin çoğu bir şekilde idame olur. O sert bakışları hele. | Arthur-1 | 2011 | |
| This is all it is, it's a business partnership. | Bu iş bundan ibaret. Bir iş birlikteliği. | Arthur-1 | 2011 | |
| With the added benefit of attraction. | Yanında çekiciliğin getirileri de olacak. | Arthur-1 | 2011 | |
| Undeniably, you have got something dark and twisted in you. | Şüphesiz, içinde kötü ve karanlık bir yön var. | Arthur-1 | 2011 | |
| And for awhile, I thought I might be able to bugger it out. | Bir süre için, bunu içinden çıkarıp atabileceğime inandım... | Arthur-1 | 2011 | |
| But I tried really hard and I think it's still in there. | ...ama o kadar uğraşmama rağmen, galiba hâlâ orada duruyor. | Arthur-1 | 2011 | |
| Reach into your pocket, pull out the ring, and say four little words. | Elini cebine sok, yüzüğü çıkar ve o kelimeleri söyle. | Arthur-1 | 2011 | |
| Okay. Uh, I don't love you. | Tamam. Seni sev mi yo rum. | Arthur-1 | 2011 | |
| I like other girls. | Başka kızlardan hoşlanıyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Oh, well, me too. Let's invite one over. I'll embarrass you. Daily. | Ben de. Masaya çağıralım mı birini? Seni utandırırım. Her gün. | Arthur-1 | 2011 | |
| For example, look, I'm quite capable of this kind of conduct. | Bak mesela, ben bu tarz şeyler yapabilecek biriyim. | Arthur-1 | 2011 | |
| I've seen it before. | Daha önce görmediğim bir şey değil. | Arthur-1 | 2011 | |
| All right. Yes. | Tamam, evet. | Arthur-1 | 2011 | |
| That's just part of my repertoire. By thunder, here's a pretty dame. | Bu, repertuarımın sadece bir kısmı. Bak, burada güzel bir yaşlı hanım varmış. | Arthur-1 | 2011 | |
| There. Hmm? What do you think about that? She's probably pregnant. | Al işte. Buna ne diyeceksin? Muhtemelen hamile. | Arthur-1 | 2011 | |
| Well done. Go on. Okay. | Aferim. Devam et. Peki. | Arthur-1 | 2011 | |
| Where's the kitchen? I'm going to the kitchen. | Mutfak nerede? Mutfağa gitmek istiyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Coming in the kitchen. Isn't he mad? | Mutfağa geliyorum! Çok çılgın, değil mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| I'm a naughty robot. | Ben yaramaz bir robotum. | Arthur-1 | 2011 | |
| But I just love him. I've got tin titties. | Ama seviyorum işte onu. Metal memelerim var benim! | Arthur-1 | 2011 | |
| This is what you're doing to me. This is how I feel. | Bana yaptığın şey bu işte. Böyle hissediyorum senin yüzünden. | Arthur-1 | 2011 | |
| I think this sausage is cooked. Pascal, drinks, for everyone. | Sanırım sosis pişti. Pascal, herkese içki ver. | Arthur-1 | 2011 | |
| I'll tell you what, it's a lot more fun in that bloody kitchen. | Şunu söyleyebilirim, mutfak buradan çok çok daha eğlenceli. | Arthur-1 | 2011 | |
| Daddy did, uh, show you his little table saw, didn't he? | Babam sana küçük masa testeresini göstermişti, değil mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| Turn around and tell everyone you're crazy when you're in love. Ready? Go. | Şimdi dön ve herkese aşkından çıldırdığını söyle. Hazır mısın? Haydi. | Arthur-1 | 2011 | |
| I don't know why I did all of those things just then. I go crazy when I'm in love. | Bütün bunları neden yaptım hiç fikrim yok. Galiba aşık olunca deliriyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Sit down. Great. | Otur. Harika. | Arthur-1 | 2011 | |
| Help me. Help me. | İmdat. İmdat. | Arthur-1 | 2011 | |
| Embarrassing me or your family is the one thing that will not be tolerated. | Beni ya da aileni utandırmak tolere edemeyeceğim tek şeydir. | Arthur-1 | 2011 | |
| Is that clear? Yes, please. | Anlaşıldı mı? Evet. | Arthur-1 | 2011 | |
| Sweet boy, this can all be a ton of fun if you let it. | Akıllı çocuk. Akışına bırakırsan tüm bunlar çok eğlenceli olabilir. | Arthur-1 | 2011 | |
| Shall we try again? | Tekrar deneyelim mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| On one knee. I'm just an old fashioned girl. Just go ahead. | Dizinin üstüne çök. Ben eski kafalı bir kızım. Haydi, başla. | Arthur-1 | 2011 | |
| Susan. Pfft. | Susan. | Arthur-1 | 2011 | |
| Are you sure about this? You're running from yourself, Arthur. | Bundan emin misin? Kendinden kaçıyorsun, Arthur. | Arthur-1 | 2011 | |
| I wish I was, because I'd let me get away. | Keşke öyle olsa çünkü o zaman kendimi rahat bırakırdım. | Arthur-1 | 2011 | |
| Ask me. Ask me. | Sor haydi, sor. | Arthur-1 | 2011 | |
| Have it. Go on. | Al, senin olsun. | Arthur-1 | 2011 | |
| Yes, Arthur. | Evet, Arthur. | Arthur-1 | 2011 |