English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 9124
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| we're doing our best. | ...elimizden geleni yapıyoruz. | Braindead-1 | 2016 |  |
| Messed up how? Well, the plumbing, | Nasıl karıştı? Mesela bir tanesi... | Braindead-1 | 2016 | |
| for one thing. I keep telling them it's not adequate. | ...su sistemi. Yeterli değil deyip duruyorum. | Braindead-1 | 2016 | |
| We got pipes for a sprinkler system but no bathrooms. | Su püskürtme sistemi için boru var ama banyo için yok. | Braindead-1 | 2016 | |
| Very disappointing. And I don't care what else is going on. | Çok üzücü. Başka da ne oluyor bilmiyorum. | Braindead-1 | 2016 | |
| Where are people gonna do their business? | İnsanlar işlerini nerede yapacaklar? | Braindead-1 | 2016 | |
| The plans say each building | Planlara göre her binada... | Braindead-1 | 2016 | |
| is supposed to hold 500 beds. | ...500 yatak olmalı. | Braindead-1 | 2016 | |
| Yeah, tell me about it. I got 30 truckloads | Bir de bana sor. Perşembe günü... | Braindead-1 | 2016 | |
| of potting soil arriving on Thursday. | ...30 tır saksı toprağı gelecek. | Braindead-1 | 2016 | |
| We haven't even put up all the glass roofs yet. | Daha cam tavanları takmadık. | Braindead-1 | 2016 | |
| They're not internment camps. | Bunlar göz altı kampları değil. | Braindead-1 | 2016 | |
| There you are. I thought I told you to stay at your desk. | İşte buradasın. Sana, masanda kal demiştim. | Braindead-1 | 2016 | |
| They're hothouses. | Onlar sera. | Braindead-1 | 2016 | |
| They're not gonna be filled with beds. | Yatak dolu olmayacak. | Braindead-1 | 2016 | |
| They're flower beds, to grow cherry blossoms. | Sonsuza kadar püre. Onlar çiçek yatakları. Kiraz çiçeği yetiştirmek için. | Braindead-1 | 2016 | |
| That's how the bugs spread. They're building hothouses | Böcekleri böyle yayacaklar. Seraları ülke geneline... | Braindead-1 | 2016 | |
| all over the country so they can take over. | ...kuracaklar ki ülkeyi ele geçirsinler. | Braindead-1 | 2016 | |
| And they're using federal money. | Federal parayı kullanıyorlar. | Braindead-1 | 2016 | |
| They need the cherry blossoms. | Kiraz çiçeklerine ihtiyaçları var. | Braindead-1 | 2016 | |
| Oh, God. What? Luke, you need to tell | Aman Allah'ım. Ne? Luke, CIA'ye bunları anlatmalısın. | Braindead-1 | 2016 | |
| They said they've got it under control. Yes. | Kontrol altında dediler. Evet. | Braindead-1 | 2016 | |
| But do they know this? Do they know it's not just D.C. | Peki bunu biliyorlar mı? Sadece başkentte olmadığını... | Braindead-1 | 2016 | |
| It's in 80 towns in every state? | ...her eyalette toplam 80 tane olduğunu? | Braindead-1 | 2016 | |
| Laurel, you're leaving. | Laurel, sen işi bırakıyorsun. | Braindead-1 | 2016 | |
| Just leave it to them. | Bu işi de onlara bırak. | Braindead-1 | 2016 | |
| Luke, tell them. | Luke, onlara söyle. | Braindead-1 | 2016 | |
| This could be about America, not just D.C. | Bu konu Amerika hakkında, sadece başkent değil. | Braindead-1 | 2016 | |
| Okay. | Pekiyi. Anladım. | Braindead-1 | 2016 | |
| Luke, tell them. | Luke, onlara anlat. | Braindead-1 | 2016 | |
| I will. | Anlatırım. Sen erkek arkadaşınla görüş. | Braindead-1 | 2016 | |
| You been drinking? | İçtin mi? | Braindead-1 | 2016 | |
| I have. A bit. | Evet. Az. | Braindead-1 | 2016 | |
| Little bit. | Azıcık. | Braindead-1 | 2016 | |
| This much. | Şu kadar. | Braindead-1 | 2016 | |
| You want me to get you an Uber? | Sana taksi mi çağırayım? | Braindead-1 | 2016 | |
| I needed to ask you something. | Sana bir şey sormalıyım. | Braindead-1 | 2016 | |
| Sure, what? | Tamam, nedir? | Braindead-1 | 2016 | |
| It's gonna sound wrong. | Biraz yanlış gelecek. | Braindead-1 | 2016 | |
| But you're leaving, | Ama gidiyorsun... | Braindead-1 | 2016 | |
| so... it's okay. | ...yani bir şey olmaz. | Braindead-1 | 2016 | |
| Okay. | Pekiyi. | Braindead-1 | 2016 | |
| I'm going now. | ...şimdi gidiyorum. | Braindead-1 | 2016 | |
| Senator, hello. | Senatör, merhaba. | Braindead-1 | 2016 | |
| They said you wanted to see me? | Beni görmek istemişsiniz? | Braindead-1 | 2016 | |
| Yes, thank you for making time. | Evet, zaman ayırdığınız için teşekkürler. | Braindead-1 | 2016 | |
| I have nothing but time, Senator. Good. | Zamanım bol Senatör. Güzel. | Braindead-1 | 2016 | |
| Well, uh, this is regarding our subject | Bu bizim konu ile ilgili... | Braindead-1 | 2016 | |
| from the other day. Yes? | ...dünkü konu ile. Evet? | Braindead-1 | 2016 | |
| Uh, my sister has discovered a plan to insert funding | Kardeşim, ulusal bütçe içerisinde... | Braindead-1 | 2016 | |
| for 80 hothouses in the federal farming bill. | ...80 sera çiftliği için ödeme keşfetti. | Braindead-1 | 2016 | |
| Well, it seems they're transporting | Görünen o ki, ülkeye... | Braindead-1 | 2016 | |
| cherry blossoms across state lines, | ...kiraz çiçeği ağaçları sevk ediyorlar. | Braindead-1 | 2016 | |
| and I was just making sure you were aware of it. | Ben de bundan haberiniz olduğundan emin olmak istedim. | Braindead-1 | 2016 | |
| I thought I asked you and your sister to stand down, Senator. | Siz ve kardeşinize, geri çekilin dediğimi sanıyorum Senatör. | Braindead-1 | 2016 | |
| Uh, yes. | Evet, biz de çekildik... | Braindead-1 | 2016 | |
| but this information came up | ...ve bu bilgi ortaya çıkınca... | Braindead-1 | 2016 | |
| Senator, you take your job very seriously, I see that. | Senatör, görüyorum ki işinizi ciddiye alıyorsunuz. | Braindead-1 | 2016 | |
| I take my job seriously, too. | Ben de kendi işimi ciddiye alırım. | Braindead-1 | 2016 | |
| I would never pretend to do your job. | Sizin işinizi yapıyor gibi de davranmam. | Braindead-1 | 2016 | |
| Please extend me the same courtesy. | Sizden de aynı nezaketi bekliyorum. Görüştüğümüze sevindim. | Braindead-1 | 2016 | |
| This is my job, Director. | Benim işim bu Müdür Bey. | Braindead-1 | 2016 | |
| And this funding | Bu fon da...; | Braindead-1 | 2016 | |
| is in the farming bill. | ...tarım bütçesi içindeydi. | Braindead-1 | 2016 | |
| We're voting on this bill today. | Bugün bunu oylayacağız. | Braindead-1 | 2016 | |
| We have it under control. | Kontrolümüz altında. | Braindead-1 | 2016 | |
| So you knew about it? We did. | Biliyor muydunuz? Evet. | Braindead-1 | 2016 | |
| And thank you for coming in. | Geldiğiniz için de teşekkürler. | Braindead-1 | 2016 | |
| One more thing, Director. | Bir şey daha Müdür Bey. | Braindead-1 | 2016 | |
| Yes, Senator? | Evet Senatör? | Braindead-1 | 2016 | |
| Did you also know these bugs are considering ways | Ayrıca böceklerin, su şebekesine... | Braindead-1 | 2016 | |
| to infiltrate our water supply? | ...sızma yolu aradığını biliyor muydunuz? | Braindead-1 | 2016 | |
| Yes, Senator, we're on top of that, too. | Evet Senatör, bunun la da ilgileniyoruz. | Braindead-1 | 2016 | |
| Allow us to do our job. | Bırakın da işimizi yapalım. | Braindead-1 | 2016 | |
| Nothing. | Hiç bir şey. Seni bekliyordum. | Braindead-1 | 2016 | |
| With my wedding photo in your lap? | Düğün fotoğrafım kucağında olarak? | Braindead-1 | 2016 | |
| That was a good day. | Güzel bir gündü. | Braindead-1 | 2016 | |
| Did you tell the CIA? | CIA'ye anlattın mı? | Braindead-1 | 2016 | |
| The CIA is lying. | CIA yalan söylüyor. | Braindead-1 | 2016 | |
| They don't want me to get involved. | Bizim karışmamızı istemiyorlar. Neden? | Braindead-1 | 2016 | |
| Because they're afraid of what I'll do with the budget. | Çünkü bütçeye ne yapacağımı biliyorlar. | Braindead-1 | 2016 | |
| Why do you say that? | Neden öyle söyledin? | Braindead-1 | 2016 | |
| Well, I I told them about the hothouses. | Onlara seralardan bahsettim. | Braindead-1 | 2016 | |
| They said they were on top of it. | Takipteyiz dediler. | Braindead-1 | 2016 | |
| Maybe they are. I mean, maybe we should just let them... | Belki öyleler. Belki de bırakmalıyız... | Braindead-1 | 2016 | |
| No, no, I made up something, too. | Hayır, hayır. Kafadan da bir şey attım. | Braindead-1 | 2016 | |
| The bugs infecting the water supply. | Böcekler su kaynaklarını zehirleyecek dedim. | Braindead-1 | 2016 | |
| They said they were on top of that, also. | Onu da izlediklerini söyledi. | Braindead-1 | 2016 | |
| Get mad. | Sinirleneceğim. Faydası olur mu? | Braindead-1 | 2016 | |
| It can. | Olabilir. | Braindead-1 | 2016 | |
| Dad. | Babamı. | Braindead-1 | 2016 | |
| To get his advice. | Tavsiye almak için. | Braindead-1 | 2016 | |
| Luke, what's up? | Luke, ne var ne yok? | Braindead-1 | 2016 | |
| Let me see your hand, Dad. | Ellerine bakayım baba. | Braindead-1 | 2016 | |
| What do you mean? | Anlamadım? Ellerini kaldır. | Braindead-1 | 2016 | |
| It's getting a little better. | İyileşiyor gibi. | Braindead-1 | 2016 | |
| Stop it. | Bırak şunu. Neyi bırakayım? | Braindead-1 | 2016 | |
| You're not sick. | Hasta değilsin. | Braindead-1 | 2016 | |
| Stop it! | Bırak! | Braindead-1 | 2016 | |
| Ah, the medication's getting a lot better. | Evet, tedavi çok iyi gidiyor. | Braindead-1 | 2016 | |
