Search
English Turkish Sentence Translations Page 9568
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
The incumbent, Sam. Always to the incumbent. | Makam sahibine Sam. Daima makam sahibine. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
A little slow, Nick. | Biraz yavaş Nick. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah? You watch your ass, I'll take care of mine. | Sahi mi? Sen kendi kıçını kolla, ben kendiminkini kollarım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm beginning to wonder if you can. | Gerçekten yapabilir misin diye merak etmeye başlıyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
It's like Griffith and Paret in '62. | 62'deki Griffith ve Paret'e benziyor bu. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Emile Griffith and Benny Paret? | Emile Griffit ve Benny Paret. Hatırladın mı? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah. So the kid is Paret, | Evet. Yani çocuk Paret ve ben de Griffith'im. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
So you're the fag? | Yani ibne olan sensin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I am Griffith minus the fag angle. | Ben ibne tarafı eksik Griffith'im. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm holding back. | Kendimi tutuyorum. Onun kazandığını düşünmesine izin veriyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Then comes the 12th round. Remember that? | Sonra da 12. raund gelir. Hatırlıyor musun onu? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
The kill shot. Fuck you. | Öldürücü atış. Siktir be. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
So, Nick, | Yani Nick... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I've got a half a million sunk in your campaign | Kampanyana yatırdığım yarım milyonum var... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
and a lot more riding on the result. | ...ve bundan çok daha fazlası da sonuca bağlı. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
So why don't you just tell me | Kısaca, bana bu şeyi nasıl kazanacağını anlatmaya ne dersin? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
We have dirt dropping on the news desks | Bu gece şehrin her yanındaki gazete ve kanalın... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
of every paper and every network | ...haber masasına düşecek çamurumuz var. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Will it stick? | Tutacak mı? Hayır, tutmayacak. Hepsi tamamen zırva... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
But it will smudge. | ...ama leke bırakacak. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
That will get the undecideds thinking, | Bu da kararsızların düşünmesine neden olacak... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
and Sunday night at the debate, I will put him away. | ...ve ben de onu Pazar günkü tartışmada saf dışı bırakacağım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Well, you better, Nick. | Sen daha iyisin Nick. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You just better. | Tek kelimeyle daha iyi. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You know who you're voting for? | Kime oy verdiğinizi biliyor musunuz? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I don't think I'll make it to the polls. | Sandığa gideceğimi sanmıyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I try to vote for president, but | Başkanlık için oy vermeye çalışmıştım ama... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
President doesn't determine the quality of life in Brooklyn? | Brooklyn'deki yaşam kalitesini Başkan belirlemiyor, değil mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How'd you know I was from Brooklyn? | Brooklyn'den olduğumu nereden bildiniz? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You just told me you were from Brooklyn. | Şu anda Brooklyn'li olduğunu söylemiş oldun. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm in the business of picking up on these things. | Bu gibi şeyleri çabucak anlayan bir işteyim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What are you, a private eye? | Nesin sen, özel hafiye mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
No. Private eye? Private eyes still exist? | Hayır. Özel hafiye mi? Özel hafiyeler hâlâ var mı? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What do you do, then? | Ne iş yapıyorsun o halde? Politikayla uğraşıyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
So who do you recommend? I recommend the new guy. | Peki kimi öneriyorsun? Yeni adamı öneriyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Ah, come on, he's too clean. | Hadi ama, adam çok temiz. New York ise kocaman kirli bir yer. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Does it have to be? | Böyle olmak zorunda mı yani? Hayır, yani elbette daha iyi olabilir... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
but it's been pretty good under Hostetler. | ...ama son yıllarda Hostetler yönetiminde gayet iyiydi. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What do you do, then? | Peki senin iş ne? Çöp toplamada çalışıyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You clean up pretty well for a garbage man. | Bir çöpçü için oldukça temizsin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm doing it to impress a lady. | Bir bayanı etkilemek için temizleniyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Ah, it's always a lady. | Her zaman bir bayandır zaten. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Local 831? | Local 831 sendikasından mı? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah, 15 years. Fifteen years. | Evet, 15 yıldan beri. 15 yıl. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You own a home? | Kendine ait evin var mı? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
In New York? Exactly. | New York'ta mı? Kesinlikle. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
So why is it that you, a union man, | O halde neden sen, bir sendika adamı... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
and I take it a native New Yorker | ...üstelik de anladığım kadarıyla aslen New Yorklusun... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Why is it that you don't own your own home in the city? | Neden şehirde sana ait bir evin yok? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
But yet every Bernie and Gordon | Buna karşın bir işletme yüksek lisansı ve diz boyu ahlaksızlıkla bu trenden inen... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
they own one? | ...her Bernie ve Gordon'un birer evi var? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
They own one in the city and on the island. | Hem şehirde hem de adada evleri var. Peki seninki nerede? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm just saying. | Öylesine söylüyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
So you own a house out here? | Yani senin buralarda evin var? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
No. No. No, don't get me wrong. | Hayır, hayır. Beni yanlış anlama. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I like the water and sand and grass, but no. | Suyu, kumu, çimi severim ama hayır. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Only thing better than getting out of that city | Bu lanet şehirden uzaklaşmaktan daha güzel olan tek şey şehre geri dönmek. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Just about everything and anyone I love is in that city. | Hemen hemen sevdiğim her şey ve herkes bu şehirde. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
The next and final stop will be Montauk. | Sıradaki ve son durak Montauk. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
All passengers must depart the train. | Tüm yolcuların trenden inmesi gerekmektedir. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Gather all personal belongings. | Lütfen tüm şahsi eşyalarınızı toplayın. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Nice talking to you. You too. | Seninle sohbet etmek güzeldi. Seninle de. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Again, the next and last stop | Tekrar ediyorum, sıradaki ve son durak... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Oh, shit. | Hay aksi. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Taggart Agency. | Taggart Şirketi. Öteki telefonda mıydın sen? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I don't get to say this often, but you were right. | Bunu bu kadar sık söyleyemiyorum ama haklıydın. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
The mayor's wife is fucking the campaign manager. | Başkanın eşi kampanya müdürüyle iş pişiriyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Told you. Call the mayor. | Sana söylemiştim. Başkanı ara. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Tell him I got pictures. Okay. | Ona birkaç fotoğraf çektiğimi söyle. Tamam. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
And stay off the fucking phone. I wasn't | Ve lanet telefondan da uzak dur. Telefonda değildim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Ryan, I wouldn't even be in this movie | Ryan sen olmasaydın ben bu filmde olmazdım bile, teşekkür ederim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
That was really sweet. | Bu gerçekten çok tatlıydı. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Hmm, this guy here, we got a real civilian. | Şuradaki adam, aramızda gerçek bir sivil var. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Come on, William, tell us. What do you do? | Hadi William anlat bize. ne iş yapıyorsun? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I don't do anything important. | Önemli bir iş yapmıyorum. Fotoğraf çekiyorum. Oldukça sıkıcıdır. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Oh, shit. You're not paparazzi, are you? | Hay aksi. Paparazzi değilsin, değil mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
No, I actually, uh, mostly stick to real people, so... | Hayır, ben aslında çoğunlukla gerçek kişilere takılıyorum, yani... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Billy is a private investigator. He used to be a cop. | Billy özel araştırmacıdır. Eskiden polisti. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Get out of here. That's how you two met? | Hadi oradan. Ciddi misin? Siz ikiniz böyle mi tanıştınız? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You promised not to write her a ticket | Muhtemelen ona seninle çıkarsa ona ceza kesmeyeceğine söz vermişsindir. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah, something like that. | Evet, öyle bir şey. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Details, details. | Ayrıntılar. Ayrıntılar. Anlat bize. Hadi ama Billy. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How'd a guy like you end up with a girl like Natalie? | Senin gibi biri nasıl oldu da Natalie gibi bir kızla birlikte oldu? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
A guy like me? | Benim gibi biri mi? Tiyatroya hayran olduğunu sanmıyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Billy was a friend of the family. | Billy bir aile dostuydu. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You lived in the same neighborhood? | Yani siz ikiniz aynı mahallede mi oturuyordunuz? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
He worked by where I lived. | Oturduğum yerin civarında çalışıyordu. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You fell in love with the neighborhood policeman? | Yani mahalleli polise aşık oldun. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Come on. | Hadi ama. Biz bir avuç meteliksiz Porto Rico'luyduk. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
nobody gave a damn about. Billy was good to us. | Kimsenin de umurunda değildi. Billy bize iyi davrandı. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Barrow. Is that Puerto Rican? | Barrow. Bu Porto Rico dilinde mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
It's actually Barea. | Aslında Barea. Natalie Barea. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Natalia. | Natalia. Güzel bir tınısı var. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You changed it so you could play more Anglo? | Tamam. Daha çok beyaz kadın rolü oynamak için değiştirdin yani? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I changed it because I was tired of going to auditions | Değiştirdim çünkü seçmelere gidip rol dağıtım yönetmeninin... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
and the first question out of the casting director's mouth | ...ağzından çıkan ilk sorunun Yesenia Barea ile... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
was if I was related to Yesenia Barea. | ...akraba olup olmadığını duymaktan bıkmıştım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Who's that? | O da kim? Kız kardeşim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Is she famous or something? | Ünlü filan mı? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah. Her face was in all the papers seven years ago. | Evet. Yedi yıl önce yüzü bütün gazetelerde yer alıyordu. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |