Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 434
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Kay as in Cay etana. Fuckin' A. | Cay etana'daki Kay gibi. Boktan bir durum. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| You heard right. | Doğru duydun. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| My dad's a real prick. | Babam tam bir dolandırıcı. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| When I was 4, he used to use me as bait to hustle. | Ben 4 yaşındayken, üç kağıt yapmak için beni yem olarak kullanırdı. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Sometimes it all went wrong and we had to change cities. | Bir ara işler ters gitti ve şehir değiştirmek zorunda kaldık. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Been here a year and a half. | Bir buçuk yıldır buradayım. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I met Nelly a few months ago and since then we work together. | Bir kaç ay önce Nelly ile karşılaştım. O zamandan beri beraber çalışıyoruz. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| What do you do? | Ne işle meşgulsün? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I'm a sort of debt collector, only unofficially. | Bir çeşit alacak tahsildarıyım, tabii gayri resmi olarak. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| It's not great, but the pay's good. | Önemli bir şey değil ama parası iyi. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| See you around. For sure. | Görüşürüz. Elbette. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I hope... | Umarım... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| You like pasta? | Makarna sever misin? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| CENTRAL ANTl ROBBERY UNIT | MERKEZ ANTI HIRSIZLIK BIRIMI | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| You really paid 500 Euros forthose boots? | Gerçekten bu botlara 500 Euro' mu ödedin? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| They're python. | Piton derisi. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| A ram raid in a furrier's in Sants. | Sants'daki bir kürkçü dükkanından. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Sebas just called. He got in touch with the Dutchman. | Sebas aradı. Hollandalı ile temasa geçmiş. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| First things first. | İlk önce öncelikler... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Sebas, how'd it go? Fucking great. He's in a good mood. | Sebas, nasıl gitti? Harika. Herifin keyfi yerindeydi. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| No problems from him? | Sorun çıkarmadı mı? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| No; on the contrary. | Hayır, tersine. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| If the stuff is what I told him, | Malzemenin ne olduğunu ona söylediğimde... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| he says OK, it's a deal. 300,000 in 500 Euro bills. | ...tamam, anlaştık dedi. 500 Euro'luk banknotlar halinde 300,000. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| And when is the exchange? | Takas ne zaman? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Well... tomorrow's fine for me, if you want... | Şey... Yarın benim için uygun, sen de istersen. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Take care of it like it was your daughter. | Ona kendi kızınmış gibi dikkat et. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I... I wanted to ask you for a small favor. | Ben... Ben, senden küçük bir iyilik isteyecektim. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Some Mexicans burglarizing homes in Sarria are hassling me. | Sarria'da evleri soyan birkaç Meksikalı canımı sıkıyor. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| They're bent on sending me to the otherworld. The bastards... | Beni eşek cennetine göndermeye kararlılar. Piç kuruları... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| They fucking almost did, OK? | Neredeyse öldürüyorlarmış. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| You gotta get them off my back or I'm fucked. | Onlardan kurtulmam lazım yoksa sıçtım. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| We'll take care of them, | İcabına bakarız... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| but your share gets cut to 10,000. | ...ama payından 10,000 kesilir. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| 15,000. | 15,000. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| 15,000... | 15,000... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| OK, no. 10,000 is fucking great. 10,000. | Tamam, hayır. 10,000 harika. 10,000. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Stay and watch him. | Burada kal ve onu izle. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| The phone you're calling is turned off... | Aradığınız telefon kapalı... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| You were right, fucking great. | Haklıydın, gerçekten harika. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I worked at an Italian bistro for a year. | Bir yıl küçük bir İtalyan lokantasında çalıştım. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Really? Where else have you worked? | Gerçekten mi? Başka nerelerde çalıştın? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| At a repair shop when I was a kid. | Çocukken de tamirci dükkânında. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| And later I was into boxing for a while. | Sonra da bir süre boksla uğraştım. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| And I wasn't all that bad... | Ama o kadar da kötü değildim. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Look. | Baksana. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| My first and last trophy. | İlk ve son kupam. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Nothing, my father had a construction accident. | Hiçbir şey, babam inşaat kazası geçirdi. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Wound up in a wheelchair and I gave it up to get a job. | Tekerlekli sandalyeye mahkum oldu ve iş bulmak için onu terk ettim. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Looking to buy a house? | Ev mi arıyorsun? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Fuck, this one's awesome, | Kahretsin, bu ev harika. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| it's gorgeous. | Muhteşem bir şey. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| It costs a million. | Bir milyon eder. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| check it out. | ...şuna bir bak! | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| It's beautiful... | Çok güzel... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Invite me overwhen you buy it? | Evi aldığında, beni davet edecek misin? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| My fucking hair. | Siktiğimin saçı. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Want me to cut it? | Kesmemi ister misin? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I was a hairdressertoo for a while. | Bir süre de kuaförlük yaptım. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Jesus... | Tanrım! | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Yeah... | Evet... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| You're a real gem. | Sen gerçekten değerli bir herifsin. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| A 24 karat one. | 24 karatlık. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| 25. | 25. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Yeah? I have a job. Is 1:00 OKfor you? | Alo? İş var. Saat 1 sana uyar mı? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I can't at 1, I gotta pick up Adrian. And after lunch? | 1'de olamam, Adrian'ı alacağım. Peki ya öğle yemeğinden sonra? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Is that you, Kay? Come on, open up. | Sen misin, Kay? Hadi, aç kapıyı. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Fuck, where were you? | Siktir, nerelerdeydin? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Where? I asked you a question. | Nerede? Sana bir soru sordum. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I was calling you all night. Halleluiah. | Bütün gece seni aradım. Şükürler olsun! | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I usually have to call you to see where you are. | Genelde nerede olduğunu bilmek için ben aramak zorunda kalırdım. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I was worried, you know? | Endişelendim, anlıyor musun? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Sorry. My battery died. OK? | Üzgünüm. Şarjım bitti, tamam mı? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Wait, wait... | Bekle, bekle... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I'm fucking sleepy. | Çok uykum var. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Me too, I didn't sleep a wink all night, Kay. | Benim de bütün gece gözüme uyku girmedi, Kay. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Remember I said I had a plan? Again with the plan? | Bir planım olduğunu söylemiştim, anımsadın mı? Yine mi plan? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Kay! | Kay! | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| It's serious this time. | Bu defa ciddi. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| If it goes according to plan, we can make 400,000. | Plana göre giderse, 400,000 kaldırabiliriz. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| But I need your help, honey. I can't do it alone. | Ama yardımın gerek, tatlım. Yalnız yapamam. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| What do you say? | Ne diyorsun? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Come on, honey... | Hadi tatlım... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| What are you doing? Leave the onion. | Ne yapıyorsun? Soğanı elleme. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| You can't eat it without onion and tomato. | Soğan ve domates olmadan yiyemezsin. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Here. | Al şunları. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Have some fries. | Biraz patates var. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I don't like fries. | Patates sevmiyorum. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| These fries orfries in general? | Bu patatesleri mi yoksa genelde mi? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Fries in general. | Genel olarak. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Really? Since when? | Gerçekten mi? Ne zamandan beri? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Always. Your grandma knows? | Her zaman. Büyükannen biliyor mu? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| She doesn't make you eat them? | Sana yedirmiyor mu? | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Lucky you! | Şanslısın! | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| When I was a kid I hated cauliflower | Çocukken karnabahardan nefret ederdim... | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| but she didn't let me get up until I ate it. | ...ama büyükannen bitirinceye kadar kalkmama izin vermezdi. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| She made it for dinner once; I spent the night looking at it. | Hele bir akşam yemeğinde; geceyi karnabahara bakarak geçirdim. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| I don't like cauliflower either. | Ben de sevmiyorum. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Of course not. It's like food for cows. | Elbette sevmezsin. İneklerin yiyeceği gibidir. | 25 Kilates-1 | 2008 | |
| Grandpa told you that? Yeah. | Büyükannen bunu sana söylemiş miydi? Evet. | 25 Kilates-1 | 2008 |