Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4806
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Well, trust my dad to run all the smiles out of the room. | Babamın odadaki tüm neşeyi kaçıracağına inanabilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| He did come by, | Evine uğradı ve sanki biraz babamsı... | Arrow-1 | 2012 | |
| to act a little bit dad like. | ...davranmaya çalışıyor gibi görünüyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dad like, that sums up my father perfectly. | Babamsı. Bu babamı gayet iyi anlatıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know the two of you have never been close, | Siz ikinizin hiçbir zaman yakın olmadığınızı biliyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| but it couldn't have been easy for him | ...ama annenin öldürülmesinden sonra hayat ona da kolay gelmemiştir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, I guess he forgot that there were two of us in that club. | Evet, sanırım aynı acıyı ikimizin de çektiğini unuttu. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not defending him, Tommy. | Onu savunmuyorum Tommy. Bu... | Arrow-1 | 2012 | |
| With everything I've been through, | Başıma gelen her şey, kaybettiğim insanlar nedeniyle.. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know how hard it can be. | ...bunun ne kadar zor olabileceğini biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You probably don't remember this. | Herhalde bunu hatırlamazsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| We were eight. | Sekiz yaşındaydık. | Arrow-1 | 2012 | |
| But after her funeral, | Ama annemin cenazesinden sonra iki yıl kadar uzakta kaldı. | Arrow-1 | 2012 | |
| he left for like two years. | Kız arkadaşın ne düşünür, Johnny? | Arrow-1 | 2012 | |
| And when he did come back, | Geri döndüğünde ise... | Arrow-1 | 2012 | |
| he was so frickin' cold. | ...buz gibi soğuktu. | Arrow-1 | 2012 | |
| We barely spoke. | Doğru dürüst konuşmadık onunla. O yüzden evinizde o kadar zaman geçirdim. | Arrow-1 | 2012 | |
| it always looked like I had a father. | ...hep bir babam varmış gibi görünürdü. | Arrow-1 | 2012 | |
| He paid my bills, | Faturalarımı ödedi... | Arrow-1 | 2012 | |
| he lived in the house, he bailed me out. | ...evde yaşadı, kefaletimi yatırdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| But your dad took me to my first hockey game. | Amam beni ilk hokey maçına senin baban götürdü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your dad taught me how to fly fish. | Nasıl sinek avlanacağını baban öğretti. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your dad took us to our first R rated movie. | İlk kırmızı noktalı filmimize bizi o götürdü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your dad taught me but he wasn't perfect. | Ama kusursuz değildi. | Arrow-1 | 2012 | |
| My dad made mistakes. | Babam hatalar yaptı... | Arrow-1 | 2012 | |
| We haven't talked about this. | ...bunlardan hiç bahsetmedik. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I have a lot of anger towards him. | İçimde ona karşı büyük bir kızgınlık var... | Arrow-1 | 2012 | |
| But still, I would give anything | ...ama yine de onu tekrar yanımda görmek için... | Arrow-1 | 2012 | |
| to have him back, because... | ...her şeyimi verirdim çünkü... | Arrow-1 | 2012 | |
| At the end of the day, your dad is... | ...en nihayetinde baban... | Arrow-1 | 2012 | |
| Your dad. | ...babandır. | Arrow-1 | 2012 | |
| I meant what I said last night. | Dün gece söylediklerimde ciddiydim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm... | Geri döndüğün için gerçekten memnunum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I got to hit the restroom. | Benim tuvalete uğramam gerekiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Check, please. | Hesap lütfen. | Arrow-1 | 2012 | |
| I hope you like barbecue. | Barbekü seviyorsundur umarım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, don't fall over yourself thanking me | Sen yemek yiyesin diye bir ağacın tepesinde 6 saat geçirdiğim için... | Arrow-1 | 2012 | |
| for spending six hours up a tree so you can eat. | ...teşekkür etmeye ayılıp bayılma. | Arrow-1 | 2012 | |
| What? | Ne? Harika. Ben sonra yerim. | Arrow-1 | 2012 | |
| You've been on that for days. Give it a rest. | Günlerdir onunla uğraşıyorsun. Bir ara ver. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's because I can do this. | Çünkü tamir edebilirim. Elbette evlat. Balık kavağa çıktığında. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're kidding me. | Hadi be oradan! | Arrow-1 | 2012 | |
| Can you clean this up? | Paraziti temizleyebilir misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't know. I don't know how I got this far! | Bilmiyorum. Bunu bile nasıl yaptığımı bilemiyorum! | Arrow-1 | 2012 | |
| Continue approach. Big jet 365. | Yaklaşmaya devam edin 463 Jet. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mayday, mayday, mayday. | İmdat, imdat, imdat. | Arrow-1 | 2012 | |
| This is wedgetail 325. | Burası Wedgetail 325. | Arrow-1 | 2012 | |
| Pilot and passenger down. | Pilot ve bir yolcu düştü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Big jet 365, cleared to land. | 463 Jet. İnişe geçebilirsiniz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Runway 2 7 right, wind, | Pist 27, sağ. Rüzgâr güneybatıdan, saatte 10 mil. | Arrow-1 | 2012 | |
| I repeat pilot and passenger down | Tekrar ediyorum. Pilot ve yolcu Lian Yu adasına düştü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Request immediate rescue. | Acil kurtarma talep ediyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Cleared to land, runway 2 7 right. | İnişe geçebilirsiniz. Pist 27, sağ. | Arrow-1 | 2012 | |
| Big jet 365. Damn! | 463 Jet. Kahretsin! | Arrow-1 | 2012 | |
| They can't hear us, and we can't call out. | Bizi duyamıyorlar ve biz de arayamıyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're still trapped. | Hala mahsuruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah? You mean the one you put in the morgue? | Öyle mi? Morga gönderdiğin kişiden mi bahsediyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Congratulations, you're the talk of the station again. | Tebrikler, karakolun konusu oldun yine. | Arrow-1 | 2012 | |
| They hired one, they're going to hire another, Detective. | Birini kiraladılar, şimdi bir diğerini kiralayacaklar Dedektif. | Arrow-1 | 2012 | |
| Who's your target? | Hedefin kim? Öğrenmeye çalışıyorum ama duvara tosluyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I need you to put your people on it. | Adamlarını bu işe koşmanı istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| My people don't work for you. | Adamlarım senin için çalışmıyor ve aklıma gelmişken ben de çalışmıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Call me back when you got a name. | Bir isim bulduğunda beni yine ara. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hall. | Hall. Buyurun efendim? | Arrow-1 | 2012 | |
| You and me. We're going to catch | Sen ve ben. Gidip o Kanunsuzu yakalayacağız. | Arrow-1 | 2012 | |
| There are five exit routes from the main floor | Ana katta kesilmesi gereken beş çıkış güzergahı var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Once the fire alarm goes off, | Yangın alarmı çalmaya başladığında Merlyn'in özel korumalarını haklayıp... | Arrow-1 | 2012 | |
| to disable Merlyn's private security | ...onu diğerleriyle birlikte... | Arrow-1 | 2012 | |
| and force him outside with the others. | ...binadan çıkmaya zorlamak için 30 saniyeden az zamanımız olacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Once he's outside... | Adam dışarı çıkar çıkmaz... Merlyn'i alaşağı etsem bile diğer okçu hâlâ dışarıda. | Arrow-1 | 2012 | |
| The rest will be up to Mr. Lawton. | ...gerisi Bay Lawton'a kalıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Roger that. | Anlaşılmıştır. | Arrow-1 | 2012 | |
| You look handsome! | Yakışıklı görünüyorsun! | Arrow-1 | 2012 | |
| What's the occasion? | Vesile nedir? | Arrow-1 | 2012 | |
| I decided to go to my dad's thing. | Babamın şu şeyine gitmeye karar verdim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Really? | Sahi mi? Emin misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, mostly. | Sayılır. Seninle gelmemi ister misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| in making Starling City a better | Burası leş gibi kokuyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Drive him upstairs to his penthouse office. | Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy! | Tamam, Plan B, Bay Queen erkek gibi ortaya çıkana kadar... | Arrow-1 | 2012 | |
| In three minutes he's paralyzed. | Ben bakılacak yerleri azaltabilirim. Beni Diggle'a bağla. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's "The Odyssey," from one of the four nightmare chapters. | Ama sen benden nefret ediyorsun. Kızımı bırak gitsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You were shot. | Partiden kaçmışsın. O an iyi bir fikirmiş gibi geldi. | Arrow-1 | 2012 | |
| He did? | Benim güvenlik iznimdeki kişilerden kurtulması o kadar kolay olmuyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| My name is Oliver Queen. For 5 years, | Benim adım Oliver Queen. Benim adım Oliver Queen. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now I will fulfill my father's dying wish | Şimdi, babamın son dileğini yerine getirmeyi planlıyorum. Şimdi, babamın son dileğini yerine getirmeyi plânlıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Previously on "Arrow"... Mom? | Arrow'da daha önce... 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| It's about Sarah. What about her? | Anne? Mesele Sarah. Ne olmuş ona? | Arrow-1 | 2012 | |
| I think she may be alive. | Sanırım o hâlâ yaşıyor olabilir. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not here to hurt you or your father. | Buraya ne sana ne de babana zarar vermeye gelmedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Why should I trust you?! | Sana neden güveneyim? | Arrow-1 | 2012 | |
| Because you always have. | Çünkü hep güvendin. | Arrow-1 | 2012 | |
| This is my daughter, Helena. | Bu kızım Helena. Babası nişanlısını öldürdüğünde... | Arrow-1 | 2012 | |
| she changed into something dark and twisted. | ...kız karanlık ve çarpık bir şeye dönüştü. | Arrow-1 | 2012 | |
| I have been alone in my hate for so long. | Çok uzun süredir nefretimle baş başayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| What is this? Payback. | Nedir bu? Ödeşme. | Arrow-1 | 2012 | |
| The police have him in custody. | Polis onu gözaltına aldı. Mahkûm olup hapse girecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not going to stop. | Durmayacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, mister. | Merhaba bayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You feel like a dance? | Dansa var mısınız? | Arrow-1 | 2012 |