Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 8913
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Let's be frank. | Açık konuşalım. Açık sözlü olacağım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Social issues aside, it's pretty much a race to the middle these days. | Sosyal durumlar hariç, bugünlerde yarış ortada görünüyor. Sosyal konuları kenara bırakırsak, bugünlerde her şey bir yarıştan ibaret. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm confident any ideological concerns you may have | İdeolojik kaygılarını ortak hoşnutluk çerçevesinde... İdeolojik fikir farklılıkların olabilir ama bunları ortak... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
can be worked out to our mutual satisfaction, | ...aşabileceğimize güvenim tam. ...tatminiyet ile çözebileceğimize eminim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
because unlike most men I know, I'm open to new ideas. | Çünkü tanıdığım çoğu adamın aksine ben yeni fikirlere açığım. Çünkü ben çoğu erkeğin aksine yeni fikirlere açığımdır. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You just need a fresh start, Kitty. | Yeni bir başlangıca ihtiyacın var, Kitty. Yeni bir sayfa açmalısın, Kitty. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm offering you parity. | Tam eşitlik sunuyorum. Sana eşitlik teklif ediyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
This is a team, not a fiefdom. | Bu bir takım, bir beylik değil. Bu bir takım işi. Feodalite yok. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You'd be a partner, not a servant. | Bir partner olacaksın, bir uşak değil. Ortak olacaksın hizmetçi değil. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Just tell me you'll consider it. | Bana sadece düşüneceğini söyle. Değerlendireceğini söyle. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
He had his checkup. The doctor's waiting for you. | Kontrolünü yaptırdı. Doktor sizi bekliyor. Check up yaptırdı. Doktor sizi bekliyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Take a deep breath. | Derin bir nefes al. Derin nefes alın. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
How've you been feeling? | Nasıl hissediyorsun? Nasıl hissediyorsunuz? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Well, considering. | İyi, duruma göre. İyi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Any physical symptoms? | Herhangi bir fiziksel belirti var mı? Fiziksel belirtiler? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Tremors? Muscle rigidity? | Titreme, kas sertleşmesi? Sarsıntılar? Kas sertleşmesi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Not since that night at the hospital. | Hastanedeki geceden beri yok. Hastanedeki o geceden beri yok. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
When you skipped a dose? | Dozu atladığımız zaman mı? Dozu artırdığınızdan beri? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Well, that's good news. | Pekâlâ, iyi haberler var. Gelişmeler iyi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Stress tends to exacerbate the symptoms, | Stres belirtileri şiddetlendirebilir... Strese girerseniz belirtiler şiddetlenir. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
but I'm glad to know we're keeping them at bay at this dosage level. | ...ancak bu doz seviyesinde belirtileri sınırda tutabildiğimiz için memnunum. Ama bu doz ile belirtilerin bu seviyede olması sevindirici. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
And what about your personality? | Peki kişiliğiniz ne durumda? Peki ya kişiliğiniz? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Any shifts? | Herhangi bir değişim var mı? Değişiklik var mı? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Usually I'd speak to family members about this, | Genelde bu konuyu aile bireyleriyle konuşurum ama bu şartlar altında... Genelde bunları aileden birileriyle konuşurum ama... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
but under the circumstances... | ...şu pozisyonda... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Yeah, hardly the proper time to gauge | Evet, böyle bir belirtiyi ölçmek için... Bu belirtiyi görmek için zaman kısıtlı... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
that particular symptom, don't you think? | ...pek uygun bir zaman değil, sence de öyle mi? ...öyle değil mi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Still. | Hâlâ. Ama? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Same old prick I've always been. | Hep olduğum, aynı eski pisliğim. Hala eski benim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Any hallucinations? | Herhangi bir halüsinasyon gördünüz mü? Halüsinasyonlar? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
As a matter of fact... | Aslına bakarsanız... Aslına bakarsanız... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You're having one now? | Şu anda bir tane görüyor musunuz? Şu an bir tane görüyorsunuz? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Pardon? | Pardon? Pardon? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Auditory or visual? | Sesli mi yoksa görsel mi? Görsel mi işitsel mi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Both. | İkisi de. İkisi de. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Do you feel they're hindering your ability to function? | Sizi engellediklerini hissediyor musunuz? Peki sizi işlevlerinizden alıkoyuyor mu? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Tell her the truth, Tom. | Ona doğruyu söyle, Tom. Ona doğruyu söyle, Tom. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You're losing your damn mind. | Kahrolası aklını kaybediyorsun. Aklını kaybediyorsun işte. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Nothing I can't handle. | Başa çıkamayacağım şeyler değil. Halledemeyeceğim bir şey değil. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm not here to make your life difficult. | Hayatınızı zorlaştırmak için burada değilim. Hayatınızı zorlaştırmak için gelmedim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Yeah? Then why are you here? Mayor Kane has concerns. | Öyle mi? Peki neden buradasın? Başkan Kane'in bazı kaygıları var. Öyle mi? Peki neden geldin? Başkan Kane'in endişeleri var.. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm here to express them. Yeah, and you've done that. | Bunları açıklamaya geldim. Evet ve yaptın da zaten. Onları ifade etmek için buradayım. Tabi, ettin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
So what now? | Peki başka ne var? Ya şimdi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm supposed to clear every word through you? | Her kelimeyi sana açıklamalı mıyım? Her şeyi sana açıklamak zorunda mıyım? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You are. | Öyle. Evet. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
This is insane. | Bu delilik. Bu delilik. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm not sure how things worked with my predecessor, | Selefimle işler nasıl yürüyordu bilmiyorum... Ben önce çalışan kişiyle ilişkinizi bilmiyorum... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
but my voice is the voice of the mayor. | ...ama benim sözüm başkanın sözüdür. ...ancak ben başkanın sesiyim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Wow. I'm sure we can come to some sort of compromise. | Eminim bir çeşit uzlaşma sağlayabiliriz. Bence orta yolu bulabiliriz. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
There's none to be had. | Buna gerek olmayacak. Gerek yok. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
The mayor's support is contingent on this new protocol. | Belediye başkanının desteği bu yeni protokole bağlıdır. Başkanın yeni projeye desteği beklenmedik bir olay. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What does he expect? I've been iced out since the primary. | Ne bekliyordu ki? Ön seçimlerden beri bekletiliyorum. Daha ne istiyor? Ana seçimden sonra kendimi kızağa çektim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Then we get traction and you waltz in here with your fucking protocol? | Sırf biraz dikkat çektik diye buraya gelip lanet protokolünle dans mı edeceksin? Sonra yedeğe alındık ve sen bana yeni proje diyorsun? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I have a race to win. I don't have time for this shit. | Kazanacak bir seçimim var. Böyle saçmalıklara vaktim yok. Kazanılacak bir yarışım var. Bunlar için vaktim yok. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Kane's gotta make up his damn mind in or out. | Kane lanet aklını toplamalı ya da kaybetmeli. Kane aklını başına toplamalı. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
This after the fact bullshit this isn't gonna fly. | Bu çok geç kalmış saçmalık yürümeyecek. Bu iş böyle gitmez. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I think what Ben means to say | Bence Ben'in söylemeye çalıştığı başkana desteğinden dolayı çok minnettar olduğumuz. Ben'in demek istediği... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
is that we are grateful for the mayor's support. | ...başkanın desteğine minnettarız. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Whatever we can do to further his agenda, we are happy to do. | Gelecek gündeminde kendi adımıza ne yapabilirsek mutlu olacağız. Başkanın işlerini yapmaktan her zaman mutlu oluruz. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Ben spent a fair amount of time at the Housing Authority. | Ben Konut İdaresi'nde yeterince zaman geçirdi. Ben TOKİ'de uzun süre bulundu. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Maybe he can be useful I'm sorry. | Belki de bu konuda Affedersiniz. Yardımcı olabilir. Pardon da. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm not clear what you have to do with any of this. | Tüm bunlarla ne yapmaya çalıştığınızı anlamıyorum. Senin bunlarla ne alakan var? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
She's my campaign manager, and you're gonna deal with her from now on. | O benim kampanya yöneticim ve bundan sonra bu konuları onunla halledeceksin. Kendisi kampanya danışmanım. Artık her şeyi onunla halledeceksin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
If you'll excuse us. | Şimdi bize izin verirsen. Şimdi izin verirsen... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Apologies. I wasn't aware. | Özür dilerim. Farkında değildim. Özür dilerim. Haberim yoktu. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
None necessary. | Hiç gerek yok. Önemli değil. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
We'll be in touch. Mm hmm. | İrtibatta olacağız. Yine konuşuruz. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You don't want the job? | İşi istemiyor musun? İşi istemiyor musun? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Fuck, it's us against the world. | Lanet olsun, artık bize karşı dünya. Artık resmileştirebiliz, değil mi? Lanet olsun! Sanki tüm dünya bize karşı. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
We might as well make it official, right? | Bu işi resmileştirmeliyiz değil mi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm gonna tuck the kids in. | Ben çocukları içeri sokacağım. Gidip çocukları yatırayım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You've got fund raising calls to make. | Senin de yardım arttıracak aramaların var. Para toplamak için aramalar yapman gerek. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
This is the most promising | En gelecek vadedeni bu. Bu geleceği en parlak olan. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Young and Mortensen. | Young ve Mortensen. Young and Mortensen . | Boss-1 | 2011 | ![]() |
In addition to all the requirements, | Tüm gerekenlere ek olarak Gümüş Seviye LEED sertifikaları da var. Tüm imkanları sağlıyorlar. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
they've included Silver Level LEED certification. | Ayrıca 2.derece Yeşil Bina sertifikaları var. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What about McGantry? Nothing new from them yet. | McGantry'den ne haber? Henüz bir haber yok. McGantry ne alemde? Bir gelişme yok. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
If you'll notice, Y and M were able to cut costs in a number of key ways. | Fark ettiyseniz, Y ve M'de birçok önemli noktada giderleri kısabiliyoruz. Farkettiyseniz, Y and M birkaç şekilde kesintileri ayarlayabilir. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What's your take on the kid? | Çocuktan alamadığın ne var? Şu çocuk hakkında görüşün ne? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Who? | Kimden? Kim? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Mr. Ian Todd. | Bay Ian Todd. Bay Ian Todd. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Um, he's eager, driven. | O çok hevesli, gayretli. Hevesli, azimli. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Green, though. | Deneyimsiz de. Ayrıca acemi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
He has a lot to learn, certainly smart enough to do it if he cares to. | Öğrenecek çok şeyi var, eğer önemserse kesinlikle zeka sahibi. Öğrenecek çok şeyi var. İsterse her şeyi yapabilecek kadar zeki. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
An interesting background. | İlginç bir geçmişi var. İlginçmiş. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Work in the private sector. | Özel sektörde çalışmış. Özel sektörde çalışıyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Could be useful on a project like this. | Böyle bir projede işe yarayabilir. Böyle bir projede işe yarayabilir. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
He'll fit in. | Uyum sağlar. İşe uygun. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I wonder what it's like | Hep merak ederim... Acaba bulunduğun boşluğun... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
to take the shape of the space you're in. | ...içinde bulunduğun ortamın şeklini almak nasıldır. ...şeklini almak nasıl bir şey merak ediyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Not enough water in the world. | Dünyada o kadar su yok. Dünyada yeterli su yok. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
This project's certainly more complicated | Bu proje onun idare edebileceğinden... Bu proje bu güne kadar uğraştıklarından... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
than anything he's dealt with. | ...kesinlikle çok daha karmaşık. ...daha karmaşık. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Might not be the best proving ground. | Kanıtlama için iyi bir seçim olmayabilir. Deneme alanı için iyi bir yer değil. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I've gotta get a new number from McGantry. | McGantry'den yeni rakamları almalıyım. McGantry'den yeni bir teklif alacağım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Keep the kid in the loop. | Çocuğu bilgilendir. Çocuğu elimizden kaçırmayalım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
He's got potential. | Onun potansiyeli var. Potansiyeli var. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Is there some reason you neglected to mention him? | Ondan bahsetmeyi ihmal etmen için bir sebep var mı? Ondan bahsetmeyi unutmanız için bir sebep mi vardı? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Truth be told, I forgot about it. | Doğru söylemek gerekirse, unutmuşum. Doğrusu unuttum bile. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
It seems your security team forgot as well. | Görünüşe göre güvenlik ekibin de unutmuş. Görünüşe göre koruma ekibiniz de unutmuş. | Boss-1 | 2011 | ![]() |