Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 9570
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
May I offer you a drink, Mr. Taggart? | Size bir içki ikram edebilir miyim Bay Taggart? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I don't drink. | İçki içmiyorum. Ama bir zamanlar içiyordunuz. Belli oluyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How? | Nasıl? İçkiyi reddetmeden önce... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
before turning down the drink. | ...geçen o üç saniyeyle. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How long has it been? | Ne kadar oldu? Yedi yıl. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Finally hit rock bottom, huh? | Nihayet dibe vurdunuz, ha? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I did it to keep a woman. | Bir kadını tutmak için bıraktım. O halde aşka inanıyorsunuz. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I believe in loving the one you're with. | Birlikte olduğunuz kişiyi sevmeye inanırım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What are you, stupid or Catholic? | Nesiniz siz, aptal mı yoksa Katolik mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Both. | Her ikisi de. Sağlığınıza Bay Taggart. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Perhaps you could explain what I'm doing up here. | Belki bana burada ne aradığımı açıklarsınız. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Being tailed is exhausting. | Takip edilmek yorucudur. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
If I might pry, | Burnumu sokmamda sakınca yoksa... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
how much are you being paid for your efforts? | ...çabalarınız için ne kadar alıyorsunuz? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Which efforts are those? | Hangi çabalar bunlar? Belediye Başkanı için yaptığınız iş. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'll give you $50,000 to give it up. | Vazgeçmeniz için size 50,000$ veririm. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
That's very generous, | Bu çok cömert bir teklif ama Başkanla bir anlaşmam var. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Break it. | Boz. Başkanla bir anlaşmayı bozamazsın. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Don't I know it. | Sanki bilmiyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Why don't you just leave him? | Neden onu terk etmiyorsunuz? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
This is not what you think it is, Mr. Taggart. | Bu sandığınız gibi değil Bay Taggart. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I take pictures. I don't get paid to think. | Ben fotoğraf çekerim bayan Hostetler. Düşünmem için para ödenmiyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
If the last seven years of your life mean anything, | Hayatınızın son yedi yılının bir anlamı varsa... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
if that woman you put down the bottle for means anything, | ...uğruna alkolü bıraktığınız kadın bir anlam ifade ediyorsa... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
walk away. | ...sırtınızı dönün ve gidin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Because if you think you're investigating adultery | Zira bir zinayı soruşturduğunuzu sanıyorsanız Bay Taggart... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
you don't know Nicholas Hostetler very well. | ...Nicholas Hostetler'ı iyi tanımıyorsunuz demektir. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I see you've met Billy. | Bakıyorum Billy ile tanışmışsınız. Evet, tanıştık. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Did he tell you he's working for me? | Benim için çalıştığını söyledi mi? Bahsetti. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Did he mention it was exclusive? Yes, he did. | Münhasır olduğundan da bahsetti mi? Evet, etti. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You used to know what "exclusive" meant. | Eskiden münhasır'ın ne demek olduğunu bilirdin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
In this case, it means I worked for it. | Bu durumda bunun için uğraştım anlamına geliyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Keep your grubby little paws off it. | O küçük kirli pençelerini üzerinden çek. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Poor Nicky. | Zavallı Nicky. Paylaşmayı hiç öğrenemedin, değil mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Don't worry, | Ama merak etme. Ben sana çok geç olmadan öğretirim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Careful, dear. | Dikkatli ol canım. Sen de öyle sevgilim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Mr. Taggart, please take care. | Bay Taggart, kendinize iyi bakın lütfen. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I need a drink. | Bir içkiye ihtiyacım var. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What have you got for me? | Benim için neler buldun? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Actually, I think I need a few more days. | Aslında birkaç güne daha ihtiyacım var. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I got things nailed down, | Bazı şeyleri yakaladığımdan eminim doğrulamak için bir 48 saat daha lazım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You have an envelope of photographs in your pocket. | Cebinde bedelini ödemiş olduğum... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
That I paid for. Right? Right? | ...resim dolu bir zarf var. Değil mi? Değil mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Burning a hole in your bleeding heart? | Yüreğin mi burkuldu yoksa? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Good work. | Eline sağlık. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
All right, Billy, we're done. | Pekala Billy, işimiz bitti. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Hey, Ryan, you excited tonight? | Hey Ryan, bu gece heyecanlı mısın? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I love the line between the sky and the water. | Su ile gökyüzü arasındaki çizgiyi seviyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You see how it gets darker the farther it is away, | Uzaklaştıkça nasıl koyulaştığını görüyor musun? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
just a line separating sky from water. | Gökyüzünü sudan sadece bir çizgi arıyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
He's religious. I get it. | Dindar biriymiş. Bunu anlıyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
He's got to have hope, | Umudu vardır, inanacak bir şeyi. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Why do you have to bring him up? | Neden onu büyütmek zorundasın? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What does it matter? | Ne önemi var? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Not everything in this life is black and white. | Hayattaki her şey beyaz ve siyah değildir. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Let's not talk about him anymore. | Artık ondan bahsetmeyelim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Kiss of Life! | Yaşam Öpücüğü! | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Sundance, here we come! | Sundance, bekle bizi, geliyoruz! | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Excuse me. Yeah. | Affedersin? Evet? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Can I get a double Jameson? You got it. | Bir duble Jameson alabilir miyim? Hemen. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You want a water back for that? Just pour the fucking drink. | Ardından bir su ister misin? Şu içkiyi doldur yeter. Teşekkür ederim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Billy, what are you doing? | Billy, ne yapıyorsun? Selam Nat, ben sadece... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I just didn't want to be the only one not celebrating. | Kutlamayan tek kişi olmak istemedim sadece. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Billy, don't do this. It's a party, right? | Billy, yapma bunu. Bu bir parti, öyle değil mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
And what a fucking movie that was. | Üstelik ne biçim bir filmdi o öyle. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I mean, my God, I never seen you that good. | Yani, Tanrım, senin o kadar iyi olduğunu hiç anlamamıştım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
That was incredible. You were so convincing. | İnanılmazdı. Müthiş ikna ediciydin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Excuse me. Can you take this drink back? | Affedersiniz. O içkiyi geri alır mısınız? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Please, I'm fine. Billy, don't. | Lütfen ama, ben iyiyim. Billy, içme. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
That's enough. What? | Bu kadarı yeter. Ne? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You promised me. How can you hurt me like this? | Bana söz vermiştin. Beni nasıl böyle incitirsin? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How can I hurt you? | Seni nasıl mı incitebilirim? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You haven't once asked me how I feel. | Ne hissettiğimi bir kez bile sormadın. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
This is not your night, Billy. | Bu senin gecen değil Billy. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I've worked so hard for this. It doesn't mean anything to you. | Bunun için çok çabaladım. Bu senin için hiçbir şey ifade etmiyor, öyle değil mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Why don't you go do a line too? | Neden gidip bir de kokain çekmiyor musun? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Go back to being the old Billy. We know what a great guy he was. | Eski Billy ol yine. Herkes onun ne harika bir adam olduğunu biliyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm going to hang out with my friends. | Ben arkadaşlarımla takılacağım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You mean Ryan? | Ryan'la mı yani? Ne, onu beceriyor musun? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Don't do this. Fine, I'll ask him. | Yapma bunu. Güzel, gider ona kendim sorarım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Billy, just go home. Please. | Billy, eve git. Lütfen. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Tell me or I'll start breaking shit. | Bana doğruyu söyle yoksa yemin ederim kemiklerini kırmaya başlayacağım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
There's nothing left for you to break. | Artık kıracağın bir şey kalmadı Billy. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Tell me the truth. | Bana doğruyu söyle. Bana sanatsal, bazı basit aşk sahneleri... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
some simple love scene. | ...olacağını söylemiştin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I can't do this anymore. What does that mean? | Bunu artık yapamayacağım. Yapamaz mısın? Bu da ne demek oluyor? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
It means we're in pieces. We've always been in pieces. | Bu paramparçayız demek. Hep paramparçaydık. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm taking you home. Now. Are you listening to me? | Seni eve götürüyorum. Hemen. Hayır. Beni dinlemiyor musun sen? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
No, and you're not leaving me | Hayır dinlemiyorum Nat, üstelik sen de beni bu bir avuç serseri için terk etmiyorsun. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I can't. Nat, please. | Yapamam. Nat, lütfen. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
There's nothing left between us, Billy. | Artık aramızda bir şey kalmadı Billy. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Don't say that. Nothing. | Böyle söyleme. Hiçbir şey. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
We've had a dead girl | Bizi yedi yıldır bir arada ölü kız tuttu. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
It's just not enough anymore. | Ama artık yetmiyor. Bunu nasıl söylersin? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Natalie, I'm sorry. | Natalie, özür dilerim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Nat, you all right? Yeah. | Natalie, iyi misin? Evet. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Billy, stop it! No! Let him go. | Billy, kes şunu! Hayır! Bırak onu. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Billy, please. Fucking actor. | Billy, lütfen. Koduğumun aktörü. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah, you fucked him. | Evet, onu becermişsin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What the fuck are you doing? Wait a second. | Ne halt ediyorsun sen? Bekle bir saniye. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |