Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 9565
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
When are you going to stop this? Stop what? | Buna ne zaman son vereceksin Billy? Neye son vereceğim? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Coming home looking like bloody meat. | Eve kanlı bir et parçası gibi dönmeye. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I thought you liked bloody meat. I'm a vegetarian. | Kanlı eti seversin sanıyordum. Ben vejetaryenim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You got to get your protein somehow. | Öyle mi? Yine de bir şekilde protein almak zorundasın. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Did you pick up your dress for the premiere? | Prömiyer için elbiseni aldın mı? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Tomorrow. | Yarın. O elbiseyi sevecek miyim? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I think you'll approve. | Sanırım onaylarsın. Ryan o elbiseyi sevecek mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I don't know. I'm not familiar with his taste. | Bilmiyorum. Onun zevkine aşina değilim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I see the looks he gives you. | Sana attığı bakışları görüyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How come you see these looks and I don't? | Nasıl oluyor da sen o bakışları görürken ben görmüyorum? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You see the best in people, it's your fatal flaw. | Sen insanların iyi tarafını görüyorsun, bu senin ölümcül kusurun. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Not being able to see the best in people. | İnsanların iyi tarafını görememek. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Not even me? | Benimkileri bile mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You're the exception, you know that. | Sen istisnasın, bunu biliyorsun. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm an actress. Maybe I've got you fooled. | Ben bir aktrisim. Belki seni kandırmışımdır. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm a detective. You couldn't if you tried. | Ben dedektifim. Denesen de başaramazdın. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
It's down to the wire, | New Yorklular 8 gün içinde oy kullanmaya hazırlanırken sonuç oy sandığına kaldı. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Our latest poll shows Councilman Jack Valliant | Son seçim anketimiz Meclis üyesi Jack Valliant'ın... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
pulling ahead in the race for mayor. | ...Belediye Başkanlığı yarışında başı çektiğini gösteriyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Let's look at what a potential Valliant administration could | Sayılara bakıp Valliant yönetiminin nasıl bir potansiyel getireceğine bakalım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
No, Tom, not a few weeks. Months. | Hayır Tom, hayır. Birkaç hafta değil, ay. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Simon Cowell was still on American Idol | Biz bu işi yaptığımızda Simon Cowell hâlâ American Idol'daydı. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
"What do I want?" Am I speaking Latin? | Ne demek yani "ne istiyorum"? Latince mi konuşuyorum burada? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I want payment, Tom. Payment. | Maaş istiyorum Tom. Maaş. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Fifty five hundred dollars is what Hello? | İstediğim şey beş yüz elli dolar... Alo? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Fucking cross dresser. | Lanet olası çapraz çekmece | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Hi. Gary Lyman's office, please. | Merhaba. Gary Lyman'ın bürosu lütfen. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah, I'll wait. | Tabii, beklerim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
If that's your brother calling collect again... | Ağabeyinin karşıdan ödemeli telefonuysa eğer o yemin ederim... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
It's called collections. | Ona ödemeli telefon derler Billy. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Because you don't charge nobody up front. | Çünkü kimseye peşinen fatura kesemezsin, biliyorsun. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How's it coming? | Nasıl gidiyor? Hani senin biri sana borçluysa... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah, I'm still holding. | Evet, halen bekliyorum. Evet. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Some guy from Staten Island said he's gonna kill you. | Staten Adasından biri seni bulup öldüreceğini söyledi. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Call him back. Tell him he owes me a camera. | Onu geri ara. Bana bir kamera borçlu olduğunu söyle ona. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Oh. Oh, he just stepped out? | Demek demin dışarı çıkmış? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah, just now? | Öyle mi? Daha biraz önce mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Well, you tell him he's got | Tamam, peki, ona Billy Taggart'ın ofisinden... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
till the close of business today | ...Katy'yi aramak için bugün... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
to call Katy from Billy Taggart's office. | ...mesai saati sonuna kadar vakti olduğunu söyleyin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Or else I'm gonna tell his wife he's been screwing his assistant | Aksi halde gidip karısına son kocasının 11 aydır... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
These people provoke me, Billy. All day. You don't know. | Bu insanlar tepemi attırıyor Billy. Tüm gün. Haberin bile yok. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
This is a professional workplace, Katy. | Burası profesyonel bir işyeri Katy. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Yeah. Once more with conviction. | Evet. Bir kez daha inanarak söyle. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How much have you cleared? Uh, like $1800. | Ne kadar tahsil ettin? 1800 kadar. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Not bad. How much is outstanding? | Fena değil Daha ne kadarı bekliyor? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Forty two thousand. | Kırk iki bin. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Give me the fucking numbers. Yeah. | Ver şu lanet numaraları. Aynen. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How about I garnish your wages and put a lien on your garage | Buna ne dersin Gary? Bana borcun olan 8 binin her sentini alana kadar... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
until I've gotten every cent of the 8 grand you owe? | ...maaşına haczedip garajına rehin koydurmama ne dersin? Kulağa iyi geliyor mu? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How about I pay in installments? | Taksitler halinde ödememe ne dersin? Tamam. 2650$'lık üç taksit. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I want the first payment this Friday. | İlk taksiti bu Cuma istiyorum. Katy ile konuş. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Jimmy. Hey, buddy. | Jimmy. Selam dostum. Ben Billy. Ne haber Billy? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Oh, just hoping I can get that payment, buddy. | Hatırını sorup, şu ödemeyi alabilirim diye umuyordum sadece dostum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Well, things have been a little slow here. | Biliyorsun işte, işler son zamanlarda biraz ağırdı burada. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I've been, uh, having some rough times. | Sıkıntılı zamanlar geçiriyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How many times did you catch him, | Kaç kez onu pantolonu cidden dizlerindeyken yakaladın... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
and I pay for his infidelity? | ...onun sadakatsizliğinin bedelini ben mi ödeyeceğim bir de? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You're the one that hired me, Amber. | Beni tutan sendin Amber. Bu işler böyledir. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm supposed to foot the goddamn bill? | Faturayı benim mi ödemem gerekiyor? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
How many times, Billy? Tell me. | Kaç kez Billy? Söyle bana. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Eight times, Amber, for a total of $4000. Come on. | Sekiz kez Amber. Toplam 4000$ yapıyor. Hadi ama. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Send him the invoice then! | Faturayı ona gönder o zaman! | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Listen, Billy, I'm not paying you a dime. | Dinle Billy, sana tek sent bile ödemiyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I want my fucking money. | Ben paramı istiyorum be! Öyle mi? Balık kavağa çıktığında alırsın. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What kind of man are you, Dave? | Sen ne biçim bir erkeksin Dave? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
A man who doesn't pay his debts | Çünkü bak söyleyeyim Dave, borcunu ödemeyen bir erkek hepsinin en kötüsüdür. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Is that the kind of man you are? | Sen bu biçim bir erkek misin? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Okay, okay. I can maybe get you half by Monday. | Tamam, tamam. Pazartesiye kadar yarısını verebilirim belki. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Half is fair. I can do half. Talk to Katy. | Yarısı da olur. Yarısına fit olurum. Katy ile konuş. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Hey, Dave, Katy. | Selam Dave, ben Katy. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
So, what time on Monday, huh? | Pazartesi hangi saatte, ha? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I'm going to get some air. Okay. | Biraz hava almaya çıkıyorum. Tamam. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Billy! Billy! | Billy! Billy! | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Phone! Take a message! | Telefon! Not al! | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
It's the mayor. | Belediye Başkanı. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
You seem nervous. | Sinirli görünüyorsun. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
It's probably the bomb I got shoved up my asshole. | Muhtemelen kıçıma sokulan bomba yüzündendir. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Too soon? | Çok mu erken? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Councilman Valliant, any comment on the Bolton Village sale? | Meclis Üyesi Valliant, Bolton Village satışıyla ilgili bir yorumunuz var mı? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I think this is a sad day for New York. | Bence bugün New York için hüzünlü bir gün. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
I never thought I'd see a mayor of this city, even this mayor, | Bu şehrin bir belediye başkanının, hatta bu başkanın, 30.000... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
stoop so low as to steal the homes | ...çalışkan New Yorklunun evlerini çalacak kadar... | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
of 30,000 hardworking New Yorkers. | ...alçaldığını göreceğimi sanmazdım. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
And I will not let this sale stand | Ve sizi temin ederim Salı günü Başkan seçildiğimde bu satışı iptal edeceğim. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Is the timing of the announcement political? | Duyurunun zamanlaması siyasi mi? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Absolutely, it's political. | Hiç şüphesiz, siyasi olduğunu biliyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
That's not to say Nick Hostetler doesn't care. | Nick Hostetler'in umurunda olmadığını söylemiyorum. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Evidently, he cares very deeply about two things: | Çünkü besbelli ki iki şeyi oldukça umursamıyor: | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
His own job and taking care of his buddies on Wall Street. | İşini ve Wall Street'teki dostlarını kollamayı. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What's your message to the people of Bolton Village? | Bolton Village sakinlerine bir mesajınız var mı? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Help is on the way. | Evet, var. Yardım yolda. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Come Tuesday you will have an ally in City Hall. | Salı günü gelin. Belediye Meclisinde bir müttefikiniz olacak. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Listen to this guy, Mike. | Şu adamı dinle Mike. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Can't even get his numbers right. | Rakamları bile doğru dürüst alamıyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Bolton Village is home to 37,512. | Bolton Village 37,512 kişinin evi. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
And you know what this deal means for them? | Peki bu anlaşma onlar için ne anlama geliyor biliyor musun? | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Valliant seems to think it means eviction, mayor. | Valliant anlaşılan bunun tahliye anlamına geldiğini düşünüyor Sayın Başkan. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
Valliant thinks. | Valliant düşünüyormuş. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |
What it means is better service. | Bu daha iyi hizmet demek oluyor. | Broken City-1 | 2013 | ![]() |