Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1753
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| So did yours. | Seninkiler de. Sonraları yazmayı bıraktım zaten. | A Promise-1 | 2013 | |
| I wrote you a letter just after the armistice. | Ateşkesten hemen sonra yazmıştım sana. | A Promise-1 | 2013 | |
| Must have gone astray. | Yanlış yere gitmiş olmalı. | A Promise-1 | 2013 | |
| A riding accident. | Binicilik kazası işte. | A Promise-1 | 2013 | |
| I would have been unfit to serve the war. | Savaşmak için elverişsiz olacaktım. | A Promise-1 | 2013 | |
| In any case we were kept under house arrest. | Her neyse, ev hapsinde tutulmuştuk. | A Promise-1 | 2013 | |
| Did you want to serve? | Savaşa gitmek istemiş miydin? | A Promise-1 | 2013 | |
| I felt a sense of guilt... | Akranlarımın gidip savaşmak zorunda kaldığını düşününce... | A Promise-1 | 2013 | |
| go off and fight. | ...biraz suçlu hissediyorum. Geri dönmek için can atıyordum... | A Promise-1 | 2013 | |
| When the blockade began I tried to get out. | Abluka başladığında ayrılmaya çalıştım. | A Promise-1 | 2013 | |
| I was desperate to get back to... | Geri dönmek için can atıyordum... | A Promise-1 | 2013 | |
| To my home country. | Vatanıma. | A Promise-1 | 2013 | |
| Is that Otto? | Bu Otto mu? | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes. He's 19 now. | Evet. 19 yaşına girdi. | A Promise-1 | 2013 | |
| Studying geography. His dream is to explore the Polar regions. | Coğrafya okuyor. Hayali kutup bölgelerini keşfetmekti. | A Promise-1 | 2013 | |
| What's your dream? | Senin hayalin ne? | A Promise-1 | 2013 | |
| Oh, I don't have any dreams. | Benim hayalim falan yok. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'm alive. The world is at peace. | Yaşıyorum. Dünya barış içinde. | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes. It is. | Evet. Öyle. | A Promise-1 | 2013 | |
| I couldn't quite finish it. There was a piece missing. | Bitiremedim. Bir parçası kayıp. | A Promise-1 | 2013 | |
| No, there isn't. | Hayır, değil. | A Promise-1 | 2013 | |
| Look. They're all here. | Bak. Hepsi burada. | A Promise-1 | 2013 | |
| Where did you find it? | Nerede buldun? | A Promise-1 | 2013 | |
| Here. It's been here all the time. | Burada. Hep buradaydı zaten. | A Promise-1 | 2013 | |
| I sold it. | Sattım. | A Promise-1 | 2013 | |
| You never liked it anyway. | Hiç hoşuna gitmemişti nasıl olsa. | A Promise-1 | 2013 | |
| The portrait of Herr Hoffmeister's wife. | Bay Hoffmeister'ın eşinin portresi. | A Promise-1 | 2013 | |
| Now his widow. | Artık dulu... | A Promise-1 | 2013 | |
| I never got married myself. | Hiç evlenmedim ben de. Birkaç kadınla beraber oldum ancak... | A Promise-1 | 2013 | |
| Of course, far be it from me to reproach you on that front. | Elbette, cepheye gitmedin diye ayıplamak üzerime vazife değil. | A Promise-1 | 2013 | |
| More tea? No, thank you. | Bir çay daha? Yok, teşekkürler. | A Promise-1 | 2013 | |
| I should be getting back to my hotel. | Artık otelime dönmem lazım. Bu kadar çabuk mu? | A Promise-1 | 2013 | |
| I have a business meeting. | Bir iş toplantısı var. | A Promise-1 | 2013 | |
| Oh, I completely understand. | Çok iyi anlıyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| Well, thank you for taking the trouble to... | Neyse, gelme zahmetinde bulunduğunuz... | A Promise-1 | 2013 | |
| Could I ask you just one favor? | Bir iyilik isteyebilir miyim? Evet. | A Promise-1 | 2013 | |
| Might I have a look at my old bedroom? | Eski yatak odama bakabilir miyim? | A Promise-1 | 2013 | |
| It's silly, I know... | Aptalca, biliyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| how sentimental one becomes with age. | Ama insan yaşlandıkça pek duygusal oluyor. | A Promise-1 | 2013 | |
| I must warn you that your room is exactly the same. | Sizi uyarayım, odanız tıpa tıp aynı. | A Promise-1 | 2013 | |
| Nothing has changed. | Hiçbir şey değişmedi. Sen bile... | A Promise-1 | 2013 | |
| See, nothing has changed. | Bak, hiçbir şey değişmedi. | A Promise-1 | 2013 | |
| Everything's the same. | Her şey aynı. | A Promise-1 | 2013 | |
| No, nothing has changed. | Evet, hiçbir şey değişmemiş. | A Promise-1 | 2013 | |
| Except us. | Biz hariç. | A Promise-1 | 2013 | |
| I haven't forgotten my promise to you. | Sana olan sözümü unutmadım. | A Promise-1 | 2013 | |
| We're nearly there. | Geldik sayılır. | A Promise-1 | 2013 | |
| It took us a long time to get here. | Buraya gelmemiz çok uzun sürdü. | A Promise-1 | 2013 | |
| Any chance of a room? No, we're booked solid. | Odanız var mı? Hayır, tamamen doluyuz. | A Promise-1 | 2013 | |
| You too? What's going on in this town? | Siz de mi? Neler oluyor bu şehirde böyle? | A Promise-1 | 2013 | |
| It's the parade. The war veterans. | Geçit töreni var. Savaş gazileri yüzünden. | A Promise-1 | 2013 | |
| They've booked every single room in town. | Şehirdeki bütün odaları ayırttılar. | A Promise-1 | 2013 | |
| A war wound? | Savaş yarası mı o? | A Promise-1 | 2013 | |
| So you're here for the parade. | Siz de tören için geldiniz yani. | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes, yes we are | Evet, onun için geldik. Öyleyse... | A Promise-1 | 2013 | |
| then you're in luck. | Şanslısınız. Beklenmedik bir boşluğumuz var. | A Promise-1 | 2013 | |
| An that's Herr...? | Bay? | A Promise-1 | 2013 | |
| Zeitz. | Zeitz. | A Promise-1 | 2013 | |
| Herr and Frau Zeitz. | Bay ve Bayan Zeitz. Evet, Bay ve Bayan Zeitz. | A Promise-1 | 2013 | |
| Is this your first stay in town, sir? | Bu şehirde ilk kez mi konaklıyorsunuz, efendim? | A Promise-1 | 2013 | |
| No, we were here once. | Hayır, daha önce de gelmiştik. | A Promise-1 | 2013 | |
| Before... | Daha önce... | A Promise-1 | 2013 | |
| Before. | Daha önce. Evet, tabii hanımefendi. | A Promise-1 | 2013 | |
| Shall we go for a walk? | Yürüyelim mi biraz? | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes, lets. | Evet, olur. | A Promise-1 | 2013 | |
| We walked down this very same path with Otto. | Aynı yolu Otto'yla beraber yürümüştük. | A Promise-1 | 2013 | |
| You remember? | Hatırlıyor musun? | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes. | Evet. Sürekli koşuyordu önümüzde. | A Promise-1 | 2013 | |
| and we almost lost him for the umpteenth time. | Birçok kez de onu kaybetmenin eşiğine gelmiştik. | A Promise-1 | 2013 | |
| I kept calling him to come back. | Geri dönmesini söylüyordum hep. | A Promise-1 | 2013 | |
| But actually I just wanted to be alone with you. | Ama aslında seninle yalnız kalmak istiyordum. | A Promise-1 | 2013 | |
| We were strangers then. | O zamanlar birbirimize yabancıydık. | A Promise-1 | 2013 | |
| Less now? | Şimdi farklı mı? | A Promise-1 | 2013 | |
| Don't ever leave me again. | Bir daha beni bırakma. Asla bırakma beni. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'll never... | Asla... | A Promise-1 | 2013 | |
| ever leave you from now on. | ...ve asla bırakmayacağım seni. | A Promise-1 | 2013 | |
| It took us a long time to get here. | Buraya kadar gelmemiz çok uzun sürdü. | A Promise-1 | 2013 | |
| I hated sitting for it, and I think it shows, doesn't it? | Zoraki oturuyordum, belli oluyor sanırım, değil mi? Öyle değil mi... | A Promise-2 | 2013 | |
| It reflects everything you fear, | Madam, atlar aynaya benzer. Bütün korkularınızı yansıtır. | A Promise-2 | 2013 | |
| in the town that I grew up. | Bu sıkıntıyı atlatmama yardm etti ve... | A Promise-2 | 2013 | |
| He helped me through the ordeal, | Bu sıkıntıyı atlatmama yardm etti ve... Çünkü kocam genç olmadığı için şaşırdığınızı varsayıyorum. | A Promise-2 | 2013 | |
| No. | Hayır. Buyurun. | A Promise-2 | 2013 | |
| I'd prefer to walk back. | Yürüyerek dönmeyi tercih ederim. Hayır, bilmiyorum. Söyle lütfen. | A Promise-2 | 2013 | |
| Alone. | Çünkü bu şekilde devam edemeyiz. Ne şekilde? | A Promise-2 | 2013 | |
| I write to you... | Sevgilim, sabahtan akşama kadar aklımda sadece sen varsın. | A Promise-2 | 2013 | |
| perhaps even to your lips. | Seni ne kadar özlediğimi bir bilsen... | A Promise-2 | 2013 | |
| My beloved, I can think of nothing but you from morning to night. | Sevgilim, sabahtan akşama kadar aklımda sadece sen varsın. Tam aşkımızı ilan ettik derken vedalaşmak zorunda kaldık. | A Promise-2 | 2013 | |
| I'm back to Germany on business. I took the chance to look you up. | Almanya'ya iş için döndüm. Gelmişken sizi de ziyaret edeyim dedim. Hâlâ maden işinde misin? Hayır. | A Promise-2 | 2013 | |
| go off and fight. | ...biraz suçlu hissediyorum. | A Promise-2 | 2013 | |
| I was desperate to get back to... | ...biraz suçlu hissediyorum. Geri dönmek için can atıyordum... | A Promise-2 | 2013 | |
| Hey, do you think my beard looks ratty? | Sence sakalım kötü mü gözüküyor? | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| Hey. Hey, you two. 1 | Geldiniz demek. | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| Hey. I'm sorry we're late, man. | Üzgünüm geciktik, dostum. | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| Oh, don't worry about it. | Lafı bile olmaz. | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| Don't worry about it. It's fine. | Lafı bile olmaz. Sorun değil. | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| I'm sorry. We brought some wine. | Üzgünüm. Şarap getirdik. | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| We got a sitter. I could kill her. | Bir bakıcı bulduk ama öldürebilirim onu. | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| She... well, I love her, but she's late. | Seviyorum ama genelde geç kalıyor. 1 | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| Well, you love her. I think she's amazing. | Seviyorsun işte. Bence ilginç biri. | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 | |
| Well, she's a stoned 13 year old, | 13 yaşında, biraz soğuk biri... | A Quiet Little Marriage-1 | 2008 |