Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177923
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
You shouldn't have bothered. You're ill. | Ne uğraştın bunlarla. Zaten hastasın. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
We're having breakfast, come in if you like. | Kahvaltı yapıyoruz, gel istersen. Gel. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
There's only the children. Come on. | Bir tek çocuklar var, gel haydi çekinme. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
This is Sibel and this is Can. | > Bunun adı Sibel, bununki de Can. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I don't but my husband does. | > Ben şahsen sevmem ama kocam. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Who did this? | < Kim yaptı bunu? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I mean your face, it looks awful. | < Yüzündeki yaralı diyorum, çok kötü yapmışlar. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
They blamed me for 50 dollars that went missing at work. | Bir arkadaşın yerine 2 günlüğüne bir işe bakıyordum. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Why? In this country only the poor are thieves. | Neden? Bu memlekette bir tek garibanlar hırsızdır da ondan. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
The boss beat me. | Patron dövdü. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Didn't you say that you didn't take it? | Almadığını söylemedin mi? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
So what, they only believe themselves. | Söylesen ne olacak, kimse kendisinden başkasına inanmıyor ki. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
He gave me one day to return him the money. | Parayı geri götürmem için 1 gün zaman verip, kovdu. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
What do you think of the landlord's murder? | Ev sahibinin öldürülmesi olayına ne diyorsun? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Right under our noses. | Sen gel adamı alenen... | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Anything can happen in this country. | Bu memlekette her şey olur. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You're right. Everyone's caught in a corner. | Doğru. Herkes köşeye sıkışmış. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
If you treat people like that of course they'll turn on you. | İnsanı bu kadar sıkıştırırsan ne yapar? Saldırır. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You have to be careful. These are bad times. | Dikkatli olmak lazım. Zaman kötü. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You're right. | Evet, kötü. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
No one heard anything. I was out, but what about the rest? | Koca apartmanda kimse de duymamış. Haydi ben evde yoktum, ötekiler? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
The man with the dog spies on everyone. | Hele o köpekli adam, giren çıkan herkesin hesabını tutar. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
They say they heard nothing. But they're just scared. | Kimse duymadım diyor. Bence hepsi duymuştur da korkudan seslerini çıkaramıyorlar. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
What does your husband do? Anything. | Kocan ne iş yapar? Ne iş olsa yapar. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
He's working in another city. Half here half there. | Şimdi başka şehirde çalışıyor. Yarı burada, yarı orada. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Nowadays he's working in Bursa in a construction. | Bursa tarafında bir sahil sitesinin çavuşluğunu yapıyormuş. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Isn't it hard? | Böyle zor olmuyor mu? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Have I got any choice? True. | Başka çaresi var mı? Doğru. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I'd better get off to work. Which work? | Neyse ben kalkayım artık. İşe gitmem lazım. Hangi işe? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
To the agency. You don't get work if you're not around. | Ajansa. Göz önünde bulunmazsam pek iş çıkmaz. Sık sık hatırlatmak lazım. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Come on, tell me. I just wanted to ask... | Sıkılma, söyle Bir şey söylemeyeceğim, yalnızca şeyi merak ettim... | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
What? Aren't you afraid? | Neyi? Çekinmiyor musun? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Well, you don't even know me. This is �stanbul. | Yani ne bileyim, yabancı bir insanım işte. Burası İstanbul. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
What are you afraid of? I'm not. Why should I be? | Sen neden çekiniyorsun? Çekinmiyorum. Neden çekineyim? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Does it bother you? Of course not, you helped me. | Rahatsız mı oldun? Niye rahatsız olayım? Bana iyilik ettin. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Anyway, suit yourself. As I said if you want anything, just say so. | Neyse, rahatsız oluyorsan sen bilirsin. Gönlüne göre hareket et. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Thanks. Goodbye. Bye. | Sağ ol. Allahaısmarladık. Güle güle. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Open the door you bastard. Open up or I'll break it down. | > Aç lan! Aç kapıyı ibne! Açsana lan! Aç yoksa kırarım kapıyı! | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
So you're not opening, huh? | > Açmıyorsun, he? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
That's it you... | > Madem öyle... | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
What's going on here? | > Ne oluyor burada? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
None of your business. Get inside and shut the door. | > Sana ne? Gir evine. Kapını da kapat. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Is this the wild west? What's the gun for? | > Dağ başı mı len burası? Elinizde silah... | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You fag. Why are you running away? Did we say something? | Ulan top. Ne kaçıyorsun? Bir şey mi dedik sana, he? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Stop hitting him or I'll call the police. | Ne vuruyorsunuz be. Şimdi polis çağırırım bak. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Go ahead and call them then. | Çağır bakalım, nasıl çağırıyorsun he. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
What do you want? Depends on what you're offering. | Ne istiyorsunuz siz? Ne vereceğine bağlı. Var mı bir teklifin? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
What do they want? Fifty dollars. | Ne istiyor bunlar? 50 dolar. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Shame on you. All this for fifty dollars? | Yazıklar olsun size. 50 dolar için, he? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Call yourselves men do you? Shut up. | Bir de delikanlı olacaksınız. Konuşma lan! | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
So what if I talk, you pervert? Look here... | Konuşsam ne olur lan? Konuşsam ne olur? Vur. Bana bak... | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Come on hit me then. | Vur! Vur haydi! Vur da görelim. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
How much is a dollar? | Dolar kaç lira? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I don't know. Let's see if the boss will accept it. | Bilmem. Hem sor bakayım reis kabul edecek mi. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
He's asking whether Turkish money will do. | Türk parası olur mu diyor. Ne yapalım? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
OK. How much is fifty dollars? | Tamam abi. Bir de şeyi soracağım. 50 dolar kaç lira yapıyor? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I don't know. I haven't looked at the exchange rates today. | Bilmiyorum abi. Bugün bakmadım. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Don't worry we'll find out. | Tamam abi öğreniyoruz. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Mr. �zer, how much is a dollar today? 275,000? | Özer abi, dolar kaç lira bugün abi? 275,000. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Buying or selling? | Alış mı satış mı? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Buying or selling? | Alış mı satış mı abi? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Buying. Buying. | Alış. Alış abi. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
How much is selling? | Satış kaç para? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
How much is selling? 276,500. | Satış kaç para abi? 276,500. Tamam. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Thanks Mr. �zer. | Tamam Özer abi görüşürüz. Yengeye selamlar abi. Tamam abi. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Right. We'll be back soon. | Tamam abi, tamam. Biz az sonra geliyoruz. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
It's 13,825,000 Lira. | 13.825.000. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You got the girl to thank, you prick. | Yat kalk kıza dua et yoksa reis sikecekti götünü. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Shit. | Hassiktir be! | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You louse, you pervert. | Ulan yavşak, ulan ibne, ulan götveren. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Have you got 175,000? Yes. | 175,000 var mı sende? Var. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Keep the change. | Kalsın. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You got more spoilt every day. | Şımardıkça şımardın. Tepemize çıktın. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Remember when you were starving and homeless. | Sokaklarda aç süründüğün günleri çabuk unuttun. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Now you're denying it all. | Babalık hakkımızı inkâr ettin. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I can put up with anything, but I'm not going to let you... | Bütün bunlara da eyvallah... | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Mind what you say. | Doğru konuş! | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
That girl you call a whore is going to be my wife. | Bu yosma dediğin kız benim karım olacak. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
So that's it. | Demek öyle ha. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You're wronging me and my daughter. | Beni de, kızı mı da harcıyorsun. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
So be it. | Pekâlâ. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
You've only yourself to blame. You'll pay for this. | O zaman benden günah gitti. Bedelini ödeyeceksin. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Hello. Hello. | > Hoş geldin. Hoş bulduk. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Here's something for the kids. There was no need. | Çocuklara bir şeyler almıştım. Meyve filan. Ne zahmet ettin. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Have supper with us. | Biraz sonra gel istersen, yemek yiyeceğiz. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Then there's a good film on TV. We can watch it together. | Sonra da iyi bir film televizyonda. Beraber seyrederiz. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I thought we could go out. | Ben dışarı gezmeye gidelim mi diyecektim. Hava falan alırız. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I don't know. Where to? Anywhere you want. | Bilmem ki. Nereye gideceğiz? Sen nereye istersen. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Maybe we could go to the park. Alright, after supper. | Parka inelim istersen. Peki. Yemeği yiyelim, çıkarız. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I've got a few things to do at home. Then we'll go out. | Evde az bir işim var. Halledeyim hemen gelirim. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Isn't it hard for you? How? | Böyle zor olmuyor mu? Nasıl? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Alone with two kids. What can I do? | Tek başına, 2 çocuk. Ne yapacaksın? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
When will their father come back? | Babaları ne zaman gelecek? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
I don't know? What difference does it make anyway? | Ne bileyim ben. Hem gelse ne fark edecek ki? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
He's no use to himself, never mind the children. | Kendine faydası olmayan adamın çocuklara ne faydası olsun. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Like everyone else does. I do house cleaning. | Bu millet nasıl geçiniyorsa. Evlere temizliğe gidiyorum. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Is it enough? | Yetiyor mu? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
How is your work? Fine. | Senin işler nasıl? İyi. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
There's an audition for a commercial tomorrow. | Yarın bir reklam filmi seçmesi var. | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |
Didn't you kill �brahim and his daughter last episode? | A a! E geçen bölümlerde İbrahim ile kızı öldürmemiş miydiniz? | Ucuncu sayfa-1 | 1999 | ![]() |