Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 179053
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
...will be incomplete without Zaara. | ...sen de Zaara olmadan yarım birisi olacaksın. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
That's why, first, you understand... | İşte bu yüzden. Önce kalbinin sesini dinle… İşte bu yüzden, önce şunu bilmelisin... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...what your heart is telling you, and then quickly tell her. | Kalbin sana ne söylüyor? Ve bunu hemen git ona söyle! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Since it's your dream, is it okay if the wife sits... | Senin rüyanda kadın arkada değil de, bisikletin önünde oturabilir mi? Madem bu senin rüyan... Karımın arkaya değil de.. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...on the front seat of the cycle? | ...öne oturmasında bir sakınca yok değil mi? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Yes, it's okay. Should I go tell her? | Evet, oturabilir. Gidip ona söyleyeyim mi? Tabii ki yok... Ona söyleyeyim mi? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
No, please. Only I will tell her. No, no I'll tell her. | Hayır lütfen, ben söylerim. Hayır, ben söyleyeceğim. Hayır lüften, ben söyleyeceğim.. Hayır, hayır, ben söyleyeceğim.. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
No, I do the talking. She's downstairs? I'll tell her. | Hayır, ben konuşurum. O alt katta mı? Ona söyleyeceğim. Hayır, konuşmayı ben yapacağım. Aşağıda mı? Ona ben söyleyeceğim... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Who's marrying? You or I? One and the same. | Evlenecek olan kim? Sen mi, ben mi? Ha sen, ha ben. Kim evleniyor? Sen mi, ben mi? Ha sen ha ben, farketmez. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
One and the same? Never mind. Hey, lucky girl. | Ha sen, ha ben mi? Fark etmez. Hey, şanslı kız. Farketmez mi...?! Boşver!.. Hey, şanslı kız...! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
May I leave, Maati? Oh, are you leaving? | Ben hazırım Maati. Gidiyor musun? Gidiyorum, Maati? Gidiyor musun? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'll let you go only on one condition. | Tek şartla gitmene izin veririm. Gitmene ancak bir şekilde izin veririm... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Okay, I promise. | Tamam, söz veriyorum. Tamam, geri geleceğime söz veriyorum. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Now onwards... | Bundan sonra size Bebe diyebilir miyim? Bundan sonra... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...may I call you Bebe? | ..size Bebe diyebilir miyim? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I think we should leave. | Sanırım artık gitmeliyiz. Yoksa geç kalacağız. Sanırım artık gitmeliyiz. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Or it'll get late. I'm ready. I'll go get my bag. | Yoksa geç kalacağız. Ben hazırım. Gidip çantamı alayım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
You'd asked me to come here for Lodi no matter what. So, I came. | Mutlaka Lodi kutlamaları için gelmemi istemiştin. Ben de geldim. Ne olursa olsun, Lodi kutlamaları için gelmemi emretmiştin. Ben de geldim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But I've got leave for only two days. | Ama yalnızca iki günlük izin aldım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I've to report at headquarters tonight | Bu akşam merkeze rapor bildirmem gerek. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'll put Zaara on a bus to Amritsar and... Absolutely not. | Zaara'yı Amristar otobüsüne bindirip… Kesinlikle olmaz. Zaara'yı Amristar'da otobüse bindirir, geri gelirim. Kesinlikle olmaz. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I don't have time for your nonsense. | Saçmalıklarını dinleyecek zamanım yok. Hadi ordan, saçmalıklarını dinlemek istemiyorum. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I've made some sweets for you and Ranjit. Take them | "Sen ve Randjit için ""lados"" yaptım. Onları da götür." Sen ve Ranjit için laddo(bir çeşit tatlı) yaptım. Onları da yanında götür. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Father, I was filling up diesel. Is this any time to fill up? | Bauji, mazot dolduruyordum? Şimdi mi buldun? Bauji benzin dolduruyordum. Benzin doldurmanın vakti mi şimdi? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Tell her, okay? Yes, yes, I'll tell her. | Ona söyle, tamam mı? Tamam, tamam. Söyleyeceğim. Ona söyle, tamam mı? Tamam, tamam.. Söyleyeceğim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Shall I? Stop pressurising me. | Ben söyleyeyim mi? Sıkıştırmayı bırak, kendim söylerim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Not for you. No? I see. | Senin için değil. Değil mi? Anlaşıldı… Senin için değil. Benim için değil mi? ..Oo anladım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But daughters ask for blessings... | Ama kızlar veda etmeden önce babalarının dualarını alırlar, değil mi? Ama kızlar veda etmeden önce... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...before they bid farewell to their fathers. | ...babalarının dualarını alırlar, değil mi? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Tell them that a 60 year old Indian... | Onlara de ki, 60 yaşında bir Hindistan'lı… Onlara de ki, altmış yaşında bir Hintli... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...salutes the values they've put into you. | onların sana öğrettiği değerleri selamlıyor. ...onların sana öğrettiği değerleri selamlıyor. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Will we reach in an hour? It will take about half hour. | Bir saate varır mıyız? Yaklaşık yarım saat sürer. Bir saatte gider miyiz? Yarım saat sürer. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Stop it. What... where're you going? Listen... | Bırak beni… Ne? Nereye gidiyorsun? Dinle? Bırak beni... Ne..? Nereye gidiyorsun? Dinle...? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
In exchange for my one day... | Benim bir günüm karşılığında… Benim bir günüm karşılığında... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...you've given me a lifetime of memories and relationships. | Bana hayatım boyunca unutamayacağım güzel hatıralar ve yakınlık gösterdiğin için. ...bana hayatım boyunca unutamayacağım güzel hatıralar ve içten bağlar verdiğin için. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
It was a promise from an Indian to a Pakistani. If I didn't fulfil it... | Bu bir Hindistan'lıdan bir Pakistan'lıya verilen bir sözdü. Bir Hindistanlı bir Pakistanlı'ya söz vermişti. Eğer sözümü tutmasaydım... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...my country's honour would've been tarnished, right? | Eğer sözümü tutmasaydım ülkemin onuru zedelenirdi, değil mi? ...ülkemin onuru zedelenirdi, değil mi? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I think getting Bebe's ashes here was God's way to get me here. | Bence Bebe'nin küllerini buraya getirmem Tanrının beni buraya getirmesi için bir bahaneydi. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I was destined to meet all of you. Do you believe in destiny? | Kaderimde sizlerle tanışmak varmış. Kaderimde sizlerle tanışmak vardı. Kadere inanır mısın? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But now, I've begun to believe. | Ama şimdi inanmaya başladım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
It's all right now. Come on. | Şimdi tamam, Hadi. İşte oldu. Hadi. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Oh... | Anne! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Look, let's rest here for a while... No, I'll miss my train | Bak… Burada biraz dinlenelim. Bak... Burada biraz dinlenelim. Hayır, treni kaçırırım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'll keep it. I'll give it to you later. | Bende kalsın… Daha sonra veririm. Bende kalsın... Daha sonra veririm. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But don't worry, I'll find a way. | Ama endişelenme. Bir yolunu bulurum. Ama endişelenme. Bir çaresine bakarım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Thank God you're all right. I just got off the train from Lahore. | Tanrıya şükür iyisin. Lahor treninden daha yeni indim. Tanrıya şükür iyisin. Lahore treninden daha yeni indim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I was finding out about Kiritpur when I saw you. | Kriptur’a giden bir otobüs ararken seni gördüm. Kritpur'a giden bir otobüs ararken seni gördüm. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
And you are... | Ve siz? Peki siz kimsiniz..? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Thanks to him, I've managed to get here. | Onun sayesinde buraya gelebildim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
'Passengers going to Lahore are requested to... | Lahor'a gidecek yolcuların… Lahore'a gidecek yolcuların trende... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...before taking their seats in the train.' | yerlerini almaları rica olunur. ...yerlerini almaları gerekiyor. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
So silly of me. I kept talking about everything... | Ne kadar aptalım… Sana her şeyden bahsettim. Ne kadar da deliyim... Sana bir sürü şey anlattım... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...but I forgot to tell you about Raza. You made a big mistake. | Ama Raza'dan bahsetmeyi unuttum. ...ama Raza'dan bahsetmeyi unuttum Çok büyük bir hata yaptın. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Zaara, I'm a very simple man. | Zaara, ben çok basit biriyim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I speak frankly and understand things simply. | Açık konuşurum ve olaylara basit tarafından bakarım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
It's the first time I started thinking... | İlk kez Bauji ve Maati sayesinde farklı düşünmeye başladım. İlk kez Bauji ve Maati... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...differently because of father and Maati. | ...sayesinde farklı düşünmeye başlamıştım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
The entire journey I kept thinking... | Tüm yolculuk boyunca… Tüm yolculuk boyunca... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...up a way to stop you, not to let you go... | seni nasıl durdururum, gitmene nasıl engel olurum… ...seni nasıl durdururum, gitmene nasıl engel olurum diye düşündüm. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...and tell you that I really like you and if you think I'm okay then... | senden hoşlandığımı ve eğer sen de istersen… Ve sana nasıl söyleyeceğimi... Senden çok hoşlandığımı ve... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...let's get married. | seninle evlenmek istediğimi nasıl söyleyeceğimi düşündüm. ..sen de benden hoşlandıysan evlenebileceğimizi. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
And we'll breeze through life together just like... | Ve bu hayatımızı, bu iki gündeki gibi gülerek geçirebileceğimizi. Ve bu hayatımızı... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...these past two days. | ...bu iki gündeki gibi gülerek geçirebileceğimizi. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
He kept building my confidence and then when we got here... | Bana umut verdi ama buraya geldiğimizde bütün hikâyeyi değiştirdi. Tüm yolculuk boyunca bana güldü ama buraya geldiğimizde... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
You must be wondering why I'm telling you all this right now. | Merak ediyor olmalısın, tüm bunları sana şimdi, neden söyledim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I understand that you belong to someone else... | Biliyorum başka birine aitsin… Biliyorum başka birine aitsin... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...and there's nothing between us, nor can there ever be. | ve aramızda hiç bir şey yok, hiç bir zaman da olmayacak… ...ve aramızda öyle bir bağ yok. Ve öyle bir bağ olmayacak da. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But wherever whenever you need a friend... | Ama ne zaman, nerde olursa olsun, bir dosta ihtiyacın olursa... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...just remember that there is a man across the border... | şunu hep hatırla ki, sınırın ötesinde senin için canını verebilecek birisi var. ...şunu hep hatırla ki, sınırların ötesinde birisi var... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...who will give his life for you. | ...senin için canını verebilecek birisi. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Now, I'm indebted to you. | Size borçluyum. Size minnettarım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
So, tell me how may I repay you? Just keep Zaara happy. | Söyleyin, size borcumu nasıl ödeyebilirim? Söyleyin bunun karşılığında ne istiyorsunuz? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Careful, Mr Veer... | Sözlerinize dikkat edin Bay Veer. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...lest I get the impression that you've fallen in love with Zaara. | Yoksa sizin Zaara'ya âşık olduğunuzu zannedeceğim. Yoksa sizin Zaara'ya aşık olduğunuzu zannedeceğim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
What is love... I don't know. But yes. | Aşk nasıl olur bilmem. Aşk nasıl olur bunu bilmiyorum. Ama evet.. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I do wish from the bottom of my heart... | ...üzüntü Zaara'dan hep uzak olsun. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...that Zaara never has tears in her eyes. | Gözlerinde asla gözyaşı olmasın. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
If that's what you call love, then love it is. | Sizin aşk dediğiniz buysa, öyle olsun. Eğer bunun adı aşk ise öyleyse aşk deyin. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I don't know whether to consider this a compliment or an insult. | Bunu iltifat mı yoksa hakaret olarak anlamalıyım, bilmiyorum. Bunu ne olarak anlamalıyım, bilmiyorum Bir iltifat mı, yoksa bir aşağılama mı? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
If you think of this as nothing, it's better. For the truth is that... | En iyisi hiçbir şey olarak anlamanız. Şu bi gerçek ki… En iyisi bir hiç olarak anlamanız Çünkü şu bir gerçek ki.. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...l'm nothing to her and you are everything for her. | Ben onun hiçbir şeyi değilim, siz ise onun her şeyisiniz. ...ben onun hiçbir şeyi değilim. Siz ise onun her şeyisiniz. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"And then, you went your way and I went mine." | Ve sonra sen kendi yoluna, ben kendi yoluma. Ve sonra gittik, sen yoluna, ben yoluma... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"And then you went your way and I went mine." | Ve sonra sen kendi yoluna, ben kendi yoluma. Ve sonra gittik, sen yoluna, ben yoluma... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"Was that you or did I find a beautiful new world?" | O sen miydin, yoksa bulduğum yepyeni bir dünya mı? O sen miydin yoksa bulduğum yepyeni bir dünya mı? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'll come back tomorrow. | Yarın yine geleceğim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
And 786... | Ve, 786… 10 dakika sonra tabağı alması için birini göndereceğim. Hey 786!.. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...l'm sending someone to take the plate in ten minutes. | On dakika sonra tabağı almak için birini göndereceğim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Have you ever wondered... From the thousands of prisoners here... | Hiç merak ettiniz mi? Buradaki binlerce mahkûmun arasında, Hiç merak ettiniz mi...? Buradaki binlerce mahkumun arasında... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...how come this lone Hindu prisoner has got Allah's holy number? | Nasıl oluyor da bu yalnız Hintli Allah'ın kutsal rakamını taşıyor. 'Bismillah' kelimesinin rakamı nasıl oldu da bu kimsesiz Hindu'nun numarası oldu? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Next time, you speak to him so rudely... | Bir dahaki sefer, ona kaba davranmadan önce… Bir dahaki sefer ona kaba davranmadan önce... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...give a serious thought to what I've just said. | bu söylediklerimi iyice düşünün. ...bu söylediklerimi iyice düşünün. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...Rs.5 million. Do you accept this marriage? | 5 milyon rupi başlık parası karşılığında kararlaştırılmıştır. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...for 22 years to get justice. I can't make him wait any more. | Müvekkilim 22 yıldır adalet bekliyor. Onu daha fazla bekletemem. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...who refused to take a case offered by Zakir Ahmed. | Sen Zakir Ahmed'in teklif ettiği davayı kabul etmeyen ilk kişisin. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
He's completely innocent. That's true. | Çünkü O tamamen suçsuz. Gerçek bu. Çünkü gerçek şu ki... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
My name is Zakir Ahmed! Being called by another name once... | Bayan Samiya Sıdıku, benim adım Zakir Ahmed. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
..sweets. | bir kişiyi mahkemeye getireyim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But who're you looking for? For Mr. Singh and his wife. | Belki 21 yaşında bir kızı ve 19 yaşında bir oğlu vardır. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Although what you are about to see is a work of fiction, | Az sonra izleyeceğiniz film, | Velvet Goldmine-1 | 1998 | ![]() |
Although what you are about to see is a work of fiction, it should nevertheless be played | her ne kadar düş ürünü de olsa, | Velvet Goldmine-1 | 1998 | ![]() |