Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183390

İngilizce	Türkçe	Film Adı	Film Yılı	Ayrıntılar
He's revolutionizing the place.	Kitabevinde çığır açıyor.	You've Got Mail-2	1998
You can't work in his department...	Şunu derim: Onun yanında çalışmak için...	You've Got Mail-2	1998
...unless you have a Ph.D. In Children's Literature.	...çocuk edebiyatı uzmanı olması gerek.	You've Got Mail-2	1998
I love daisies.	Papatyaları severim.	You've Got Mail-2	1998
They're so friendly.	Çok güzeller.	You've Got Mail-2	1998
Don't you think daisies are the friendliest flower?	Sence de papatyalar en dost çiçekler mi?	You've Got Mail-2	1998
When did you break up?	Ne zaman ayrıIdınız?	You've Got Mail-2	1998
Couple of weeks ago.	Bir kaç hafta önce.	You've Got Mail-2	1998
Everyone is breaking up. You. Me.	Herkes ayrılıyor. Sen. Ben.	You've Got Mail-2	1998
This other person broke up with someone in an elevator.	Tanıdığım biri, asansörde sevgilisinden ayrıImış.	You've Got Mail-2	1998
Or after it, or just outside it, or...	Ya da inince, ya da dışarıda, ya da...	You've Got Mail-2	1998
It got stuck.	Asansörde kalmış.	You've Got Mail-2	1998
When I saw you at the coffee place, I was waiting for him.	Seni Cafe'de gördüğümde onu bekliyordum.	You've Got Mail-2	1998
And I was...	Ve ben...	You've Got Mail-2	1998
Charming.	Büyüleyiciydin.	You've Got Mail-2	1998
I was not charming.	Büyüleyici değildim.	You've Got Mail-2	1998
You looked charming. Tea?	Büyüleyici görünüyordun. Çay?	You've Got Mail-2	1998
I was upset and horrible.	Üzgün ve korkunçtum.	You've Got Mail-2	1998
Honey?	Klarnet, Klarnet Bal?	You've Got Mail-2	1998
I was the horrible one.	Ben korkunçtum.	You've Got Mail-2	1998
But I have no excuse.	Ama mazeretim yok.	You've Got Mail-2	1998
I see what you're saying.	Anlıyorum.	You've Got Mail-2	1998
I am a horrible person...	Ben korkunç birisiyim...	You've Got Mail-2	1998
...therefore I have no choice but to be horrible.	...korkunç olmaktan başka seçeneğim de yok.	You've Got Mail-2	1998
That's what you're saying. But that's all right.	Böyle diyorsun. Ama sorun değil.	You've Got Mail-2	1998
I put you out of business, so...	Seni işinden ettim...	You've Got Mail-2	1998
...you're entitled to hate me.	...nefret etmekte haklısın.	You've Got Mail-2	1998
I don't hate you.	Nefret etmiyorum.	You've Got Mail-2	1998
But you'll never forgive me.	Ama beni hiç bağışlamayacaksın.	You've Got Mail-2	1998
Just like Elizabeth.	Elizabeth gibi.	You've Got Mail-2	1998
Elizabeth Bennet in Pride and Prejudice.	Gurur ve Önyargı 'daki Elizabeth Bennet.	You've Got Mail-2	1998
She was too proud.	Çok gururluydu.	You've Got Mail-2	1998
I thought you hated Pride and Prejudice.	Gurur ve Önyargı 'dan nefret ettiğini sanıyordum	You've Got Mail-2	1998
Or was she too prejudiced...	Yoksa o, önyargılı...	You've Got Mail-2	1998
...and Mr. Darcy is too proud?	...ve Darcy da gururlu muydu?	You've Got Mail-2	1998
What is that supposed to mean? I'm so sick of that!	Bu da ne demek? Bu tür sözlerden usandım!	You've Got Mail-2	1998
All that means is that it wasn't personal to you.	Demek istediğim, senin için kişisel değildi.	You've Got Mail-2	1998
But it was personal to me.	Ama benim için kişiseldi.	You've Got Mail-2	1998
It's personal to a lot of people.	Pek çok insan için öyle.	You've Got Mail-2	1998
What is so wrong with being personal anyway?	Kişisel olmanın sakıncası ne?	You've Got Mail-2	1998
Whatever else anything is, it ought to begin by being personal.	Her şey kişisel olmakla başlar.	You've Got Mail-2	1998
My head is starting to get fuzzy.	Kafam bulanmaya başladı.	You've Got Mail-2	1998
Why did you stop by again? I forget.	Neden gelmiştin? Unuttum.	You've Got Mail-2	1998
I wanted to be your friend.	Arkadaşın olmak istiyorum.	You've Got Mail-2	1998
I knew it wasn't possible.	Bu gece Noel ağacımı süslerken, bunu düşünüyordum. İmkansız olduğunu biliyorum.	You've Got Mail-2	1998
Sometimes a guy just wants the impossible.	Bazı erkekler imkansız olanı ister.	You've Got Mail-2	1998
What happened with that guy at the caf�?	Cafe'deki adamla ne oldu?	You've Got Mail-2	1998
But you're crazy about him?	Ama ona aşıksın?	You've Got Mail-2	1998
Yes, I am.	Evet, aşığım.	You've Got Mail-2	1998
Why don't you run off with him? What are you waiting for?	Neden onunla kaçmıyorsun? Ne bekliyorsun?	You've Got Mail-2	1998
I don't actually know him.	Aslında onu tanımıyorum.	You've Got Mail-2	1998
I only know him through...	Onu yalnızca...	You've Got Mail-2	1998
You won't believe this.	İnanmayacaksın.	You've Got Mail-2	1998
Through the Internet?	İnternet'ten mi?	You've Got Mail-2	1998
"You've got mail."	"Bir Postanız Var."	You've Got Mail-2	1998
Those are powerful words.	Bunlar güçlü sözcükler.	You've Got Mail-2	1998
I'm happy for him.	Onun adına sevindim.	You've Got Mail-2	1998
Although...	Oysa...	You've Got Mail-2	1998
Could I just make a suggestion?	Bir öneride bulunabilir miyim?	You've Got Mail-2	1998
What?	Ne? İşim tehlikede.	You've Got Mail-2	1998
...you should meet him.	...onunla karşılaşmalısın.	You've Got Mail-2	1998
Wait, I take that back.	Bekle, sözümü geri alıyorum.	You've Got Mail-2	1998
Why would you meet somebody you're crazy about?	Neden çıIgınca aşık olduğu biriyle buluşsun?	You've Got Mail-2	1998
I hardly think I need to take advice from a person who...	Senin gibi birinden böyle bir öğüde ihtiyacım yok...	You've Got Mail-2	1998
I can see I bring out the worst in you.	FOX VE OĞULLARI KİTAPEVİ Kötü yanlarını ortaya çıkartıyorum.	You've Got Mail-2	1998
Let me help you to not say something...	Sana bir şey söyleyeyim...	You've Got Mail-2	1998
...you'll torture yourself about for years to come.	...yıIlar boyunca kendine işkence yapacaksın.	You've Got Mail-2	1998
I hope you feel better soon.	Umarım yakında iyileşirsin.	You've Got Mail-2	1998
It'd be a shame to miss New York in the spring.	N. Y.'ta baharı kaybetmek çok yazık.	You've Got Mail-2	1998
Thank you for the daisies.	Papatyalar için sağol.	You've Got Mail-2	1998
I've been thinking about this...	İyice düşündüm...	You've Got Mail-2	1998
... and I think we should meet.	...sanırım buluşmalıyız.	You've Got Mail-2	1998
We should meet.	Buluşmalıyız.	You've Got Mail-2	1998
And we will meet.	Buluşacağız.	You've Got Mail-2	1998
But I'm in the middle of a project that needs...	Ama öyle bir projenin ortasındayım ki...	You've Got Mail-2	1998
... tweaking.	...ince ayar gerekli.	You've Got Mail-2	1998
Some tweaking?	İnce ayar mı?	You've Got Mail-2	1998
A project that needed...	Öyle bir proje ki...	You've Got Mail-2	1998
..."tweaking."	..."ince ayar gerekli."	You've Got Mail-2	1998
That's what he said. T W E A K l N G?	Öyle dedi. İNCE AYAR?	You've Got Mail-2	1998
That's a terrible thing to say. He couldn't be married.	Korkunç bir şey. Evli olamaz.	You've Got Mail-2	1998
Have you said, "Are you married?"	Ona sordun mu: "Evli misin?"	You've Got Mail-2	1998
No, I'm not going to...	Hayır, bunu yapmayacağım...	You've Got Mail-2	1998
I know this is a little late to be asking but...	Sormak için geç, biliyorum ama...	You've Got Mail-2	1998
... are you married?	...evli misin?	You've Got Mail-2	1998
Am I married?	Evli miyim?	You've Got Mail-2	1998
What kind of question is that?	NasıI bir soru bu?	You've Got Mail-2	1998
How can you ask me that? Don 't you know me at all?	Bana bunu nasıI sorarsın? Beni tanımıyor musun?	You've Got Mail-2	1998
Wait, I get it.	Dur, anladım.	You've Got Mail-2	1998
Your friends are saying the reason we haven 't met is I'm married.	Dostların evli olduğum için tanışamadığımızı söylüyor.	You've Got Mail-2	1998
He didn't answer.	Soruyu yanıtlamadı.	You've Got Mail-2	1998
Yes, he did.	Yanıtladı.	You've Got Mail-2	1998
He did not. He did!	Hayır. Yanıtladı!	You've Got Mail-2	1998
He did. He nailed me.	Düşüncelerimi okudu.	You've Got Mail-2	1998
He knew what I was after which is, by the way, exactly like him.	Neyin peşimde olduğumu biliyordu.	You've Got Mail-2	1998
He did not answer the question, did he?	Soruyu yanıtlamadı, değil mi?	You've Got Mail-2	1998
Maybe he's fat.	Belki şişmandır.	You've Got Mail-2	1998
He's fat. He's a fatty.	Şişko. Şişkonun teki.	You've Got Mail-2	1998
You don't care that he's so fat...	Evinden vinçle çıkarılacak kadar...	You've Got Mail-2	1998
...he has to be removed from his house by a crane.	...şişman da olsa, umurumda değil.	You've Got Mail-2	1998