Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183958
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
My Paul's got a flair for that. | Paul bu işte çok yetenekli. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Eduard, help me attach the earth lead. | Eduard, toprak bağlantısı için yardım et bana. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
No, go to where it's earthed. What? | Öyle değil, toprakla temas edecek. Nerede? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
To the walking stick. | Bastonun olduğu yer. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Wilfried! What are you doing? | Wilfried, ne yapıyorsun? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Eduard, your lung. You're sitting on damp earth again. | Eduard, üşüteceksin. Yine nemli toprağa oturmuşsun. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
That boy with his lung! | Ah bu çocuğun ciğer sorunu yok mu! | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I don't know. Something's building up over there. | Bilemiyorum ki, bulutlar toplanıyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I think there'll be a thunderstorm. | Galiba fırtına çıkacak. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I don't think so. Never. | Hiç sanmam. Ben de. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
My cellar steps were dry this morning. | Kilerime inen merdivenler bu sabah kuruydu. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
There'll be no storm if the steps are dry. | Merdivenler kuruysa fırtına falan çıkmaz. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You should have brought the steps for us to see. | Getirseydin de biz de görseydik o merdivenleri. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Shut up! | Seni çok bilmiş seni! | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Down by the Nahe, a man saw a storm ruining his crops. | Nahe taraflarında, adamın biri ürünlerini mahveden bir fırtına görmüş. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
What did he do? | Ne yapmış dersiniz? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
He took his gun, went to the door and fired up into the sky. | Silahını alıp kapıya yönelmiş ve gökyüzüne ateş etmiş. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
But as he fired, his gun was struck by lightning. | Ancak ateş ettiği anda silahını yıldırım çarpmış. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Right! If I were God... | Çok da iyi olmuş! Ben Tanrı olsaydım... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...I wouldn't want people firing into my heaven. | ...insanların cennetime kurşun sıkmalarını istemezdim. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
I can depend on my cellar steps. | Kiler merdivenlerime itimat ederim ben. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
If they're a bit damp, there'll be rain. | Biraz nemliyseler yağmur yağar. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
If they're warm, we get a storm. This morning they were cold. | Sıcaksalar fırtına çıkar. Bu sabah da soğuktular. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You and your steps! You sound as if you'd fallen down them. | Sen ve merdivenlerin arasında ne var? Sanki düşmüş gibi konuşuyorsun. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
That's the High Mass from Cologne cathedral. | Köln Katedrali'nden yayınlanan büyük ayin bu. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Then we needn't have gone to church this morning. | Bu sabah kiliseye gitmemiz gerekmeyecek desenize. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
The whole of Baldenau Castle is like a church. | Baldenau Kalesi'nin her bir santimi kilise gibi. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Eduard, the volt metre. | Eduard, voltmetreyi ver. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Paul, the music was lovely. | Paul, çok hoş bir müzikti. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
We'll get it better... | Anteni bir ayarladım mı daha net ses alacağız. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You're in the newspaper. | Gazeteye çıkmışsın. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
It says, "Even in the Hunsr�ck radio has arrived." | "Hunsrück'e dahi radyo ulaştı." diyor. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Here's something else. | Bir şey daha yazıyor. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
"He who waves money about... | "Sürekli parayla konuşan adam öncesinde beş parasızmış." | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Have you heard... | Duydunuz mu? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...in Simmern, the girls are having their hair bobbed. | Simmern'deki kızlar saçlarını kısa kestiriyormuşlar. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Is that the latest fashion? They have to follow every fashion. | Son moda o muymuş? Her türlü modayı takip ederler. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
What does that look like? | Hiçbir farkı yok ki. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Is he back again? | Yine mi sen? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Now he has his fingers in that jar of gherkins. | Şimdi de elini turşu kavanozuna soktu. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Will you stop that? | Elinden atar mısın onu? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
What? | Nedenmiş o? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Can't you hear, Pauline? | Sağır mısın Pauline? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Pauline, your lung! | Pauline, ciğerlerin iyi değil! | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
What we need today are really feminine women and masculine men. | Şu günlerde ihtiyacımız olan şey, kadın gibi kadınlar ve erkek gibi erkekler. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Inwardly and outwardly. | Hem içten hem dıştan. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Why don't you want any? | Biraz alır mısın? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Glasisch had his scabby fingers in there. | Glasisch yaralı parmaklarını içine daldırdı. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
No, I'm not eating that. | Hayır, yemem. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Alois, don't make a fuss. Eat some. | Alois, o kadar titizlenme. Ye biraz. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
That's a distant radio. | Uzak bir yayını çekiyor! | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
This is RAVAG, Vienna. | Viyana'dan yayın yapan RAVAG'ı dinliyorsunuz. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Leo Slezak's... | Leo Slezak'ın... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...first wireless broadcast. | ...ilk telsiz yayını. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Why do they say wireless? Leave the wire alone. | Niye telsiz diyorlar ki? Bırak o teli. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Dear listeners... | Saygıdeğer dinleyiciler... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Today I am singing on the wireless for the first time. | Bugün burada, ilk kez bir radyoda okuyacağım. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You have no idea how excited I am. | Bilseniz nasıl heyecanlıyım. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
My first song will be "The Linden Tree" by Franz Schubert. | İlk şarkım Franz Schubert'ten "Ihlamur Ağacı". | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Now, everyone, a nice friendly face. | Şimdi herkes gülen yüzünü göstersin. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
In the shade of the linden tree... | Ihlamur ağacının gölgesinde... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...I dreamed many a sweet dream. | Öyle hayaller kurdum ki. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
How furious my father was... | Fotoğraf çekilirken Glasisch yanında durdu diye babam nasıl kızdı. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
I knew it, the valley and the castle... | Biliyordum zaten. Bu vadi ve kalenin... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...they're like a great dish... | ...havadaki dalgaları toplayıp... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...collecting the waves from space. | ...büyük bir anten görevi yapacağını biliyordum. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Sometimes, Paul... | Var ya Paul... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You came back three years ago... | ...geri döneli üç yıl oldu... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...but you still aren't at home here. | ...ama hâlâ evinde gibi değilsin. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
That's just what Apollonia told me. | Apollonia da böyle demişti. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You still think of Apollonia often; I've noticed that too. | Apollonia'yı sık sık düşünüyorsun. Dikkatimi çekmiyor sanma. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Well, she speaks French now... | Artık Fransızca biliyor. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...goes shopping and can make French jokes in Normandy. | Normandiya'da alışverişe çıkıp Fransız şakaları da yapabilir. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
She didn't want to stay here with us. | Burada bizlerin arasında kalmak istemiyordu. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Why have you never asked me how she is? | Nasıl biri olduğunu niye bana sormadın? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
She's written to me; I'd know best. | Benimle yazışıyordu, en iyi ben tanırım onu. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
She says it's a lovely country, France. | Fransa'nın çok güzel bir ülke olduğunu yazardı. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
And they are the luckiest people in all Europe. | Fransızların Avrupa'daki en şanslı kişiler olduklarını da. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
She wants to be remembered to you. | Tesadüfen karşılaşabilirsin. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
I still see her going through the village... | Hâlâ köyde dolaşır, görüyorum. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...with her black hair. | Siyah saçlarıyla. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Always merry, such white teeth when she laughed. | O bembeyaz dişleriyle güldü mü çok mutlu görünüyor. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
She could look at you so affectionately. | İnsana içtenlikle bakabilir de. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
We often talked about you, when she was still here. | Köyde yaşarken senden çok söz ederdik. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You were the only one she thought anything of. | Hakkında düşündüğü tek kişi sendin. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
How they tormented her, even as a child in Dickenschied... | Dickenschied'de geçirdiği çocukluğunda bile ona ne kadar acı çektirmişler. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...because nobody knew her father they called her a gypsy... | Kimse babasını tanımadığı için ona çingene demişler. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...and blamed her for everything that happened in the village. | Köyde bile yaşanan her olayda onu suçladılar. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Yet she was so good hearted... | O yine de iyi kalpliydi. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...never wanted to let anyone see her crying. | Kimsenin onu ağlarken görmesini istemezdi. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
And she loved you, Paul. | Seni de severdi Paul. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You're just like Apollonia. | Sen de Apollonia gibisin. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You won't let anyone see what you feel. | Kimsenin seni ağlarken görmesini istemiyorsun. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Paul, once you promised me something. | Paul, hani bana bir söz vermiştin? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
That you'd do something special. | Önemli bir şey yapacaktın. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
That you'd be the only one and the first. | Bunu başaran ilk ve tek kişi sen olacaktın. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
What are we doing here? | Ne yapıyoruz böyle? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Maria, I think I love you. | Maria, sana aşığım galiba. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Won't you be my wife? | Karım olur musun? Olurum. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Now a photograph of the rabbits. Hold them high. | Tavşanların fotoğrafını çekelim. Şöyle yukarıda tutun. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 |