Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1961
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Fire is the witness of your marriage to her. | Evliliğine düşen yangının tek tanığı o. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| She's your responsibility, that's all l wanted to say. | O senin sorumluluğunda. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Are you upset with me? | Bana kızgın mısın? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l've hurt you a lot, isn't it? | Seni çok üzdüm, değil mi? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l'm sorry... Please forgive me. | Üzgünüm... Lütfen affet beni. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| That's our story Dr.Bhargav. | Hikayemiz bu Dr. Bhargav. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| That's all, then she became like a stone. | İşte böyle bir taşa döndü. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| The problem is that, such patients don't care about their health. | AsıI sorun, bu gibi hastalar kendi sağIıklarını umursamazlar. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| They don't take their medicines regularly. | İlaçlarını düzenli almazlar. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Doctor, will electric shock... | Doktor, elektroşok tedavisi... | Abhimaan-1 | 1973 | |
| No, she isn't insane. She's suffering from a mental shock. | Hayır, aklını yitirmiş değil. Sadece ruhsal bunalımdan muzdarip. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You've to, somehow or the other, make her cry or laugh. | Siz ya da bir başkası bir şekilde, onu güldürmeli veya ağlatmalısınız. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l tried a lot, but in vain. | Çok denedim ama işe yaramıyor. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Don't loose hope, keep trying. | Umutsuz olmayın, denemeye devam edin. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| We can't say what might make her laugh or cry. | Gülmez ya da ağlamaz diyemeyiz. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| The problem is that she doesn't want to hear anything. | Sorunda bu, hiçbir şey duymak istemyor. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| As soon as we say something, she gets up and leaves. | Bir şey söylediğimizde kalkıp odayı terk ediyor. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| She'll do all that. You just said.. | Bunları hep yapacak. Az önce dediğiniz gibi.. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| She sleeps in the room downstairs and does not want to come up. | Alt kattaki odada yatıyor, üst kata gelmek istemiyor, | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Let alone conversation, she can't even bear music. | iletişim kurmayı bırakın müziğe bile tahammülü yok. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| All that makes it clear that she wishes to forget the past. | Tüm bunlardan çıkarılabilecek tek sonuç geçmişini unutmaya çalıştığıdır. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| And our job is to keep on trying. | Görevimiz denemeye devam etmek. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| We have to remake the past from where it has broken down. | Geçmişteki ruhi çöküşü yeniden onarmalıyız. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| That's the only way to cure her. | Onu iyileştirmenin tek yolu bu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Guess what l found from your suitcase upstairs? | Tahmin et bavulunda ne buldum? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| What've you found? | Ne buldun? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| These small and very pretty socks. | Bu küçük, sevimli çorapları. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Whose are these? They are for Muna. | Kimin bunlar? Onlar Muna için. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Uma had knit them for him. | Uma onları onun için ördü. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| But fate had decided otherwise. | Ama kader başka türlü karar verdi. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| God did not give him a chance to wear them. | Tanrı onları giyme şansını vermedi ona. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yes, or he'd have been four months old now. | Evet, diğer türlü şimdi dört aylık olurdu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yes, and he would have started walking in a few days. | Bir kaç gün sonra da yürümeye başlardı. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Uma would've been a mother and this house, full of joy. | Uma anne olmuş olur bu evde neşe dolardı. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Well Uma, what should l do with them? | Ee Uma, onlarla ne yapayım? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Throw them away. | Çöpe at. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Take this Uma. | Al Uma. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Have it. | Alsana. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| lt's a very nice blend of spice and sweetness. | Tatlı ve baharatla yapıImış en güzel karışım. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Just like in the movies, tragedy mixed with comedy, comedy with music. | Tıpkı filmlerdeki gibi,trajediyle karışık komedi, komediyle karışık müzikal. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| People come here from abroad to eat this. | Her yerden bunu yemek için buraya geliyorlar. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l can't bear to see this anymore. | Bunu görmeye daha fazla dayanamam. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Have some patience. Just think: she has not been out for so many days. | Biraz sabırlı ol. Bir düşün, uzun zamandır dışarı dahi çıkmıyordu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Atleast she has come till here today. | Bu gün geldiği duruma bak. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| lt's useless, Chandru. | Faydasız, Chandru. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| She has become like a stone because of me. | Benim yüzümden bu hale geldi. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| lf you think that you've ruined her life... | Onun hayatını mahvettiğini düşünüyorsan... | Abhimaan-1 | 1973 | |
| ... then it's your duty to ameliorate it. | ...bunu düzeltmek sana düşer. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| We have come to you so that you can show us a way. | Bize bir yol gösterin diye size geldik. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Both of you have one thing in common. | İkinizin tek ortak noktası var. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| And that is music. | O da müzik. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Music brought you together. | Müzik sizi bir araya getirecektir. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Music is the bond of your marriage. | Müzik evliliğinizin bağı. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Therefore, music is the solution to your problem. | Dolayısıyla, müzik sorununuzun tek çözümü. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You'll have to sing. | Şarkı söylemelisin. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| No! Singing is my enemy. | Hayır! Şarkı benim düşmanım. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| All this has happened because of my singing. | Şarkı söylediğim için tüm bunlar oldu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| No, lt's not because of singing, but because of not singing. | Hayır şarkı söylediğin için değil, şarkı söylemediğin için. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l only know that, your refusal to sing is very traumatic for Uma. | Tek bildiğim, şarkı söylemeyi reddetmen Uma için travmatik bir durum. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yes Subir, He is correct. | Evet Subir, o haklı. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| She had written to me that your refusal to sing disturbed her. | Şarkı söylemeyi bırakman onu huzursuz ediyordu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| She won't be able to forgive herself till you start singing. | Sen şarkı söylemedikçe kendini affetmeyecektir. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| lf you want her to recover, you'll have to bring music back in your life | İyileşmesini istiyorsan, müziği yeniden hayatına sokmalısın. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You'll have to sing. Leave the how and where to me. | Şarkı söylemelisin. Nerede ve ne zaman olacağını bana bırak. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Come my child, take a seat. | Gel kızım, otur şöyle. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Take this Uma, have a look. | Al bunu Uma, bir göz at. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Ladies and Gentlemen. | Bayanlar ve baylar. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| We begin the silver jubilee function of our Sur Jhankar Parishad. | Üstad Jhankar Parishad'ın 25.yıI dönümü törenine başIıyoruz. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| At the outset, l thank you for your co operation. | Desteğinize teşekkür ederek başlamak istiyorum. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| We begin today's function with an artist... | Bu günkü buluşmada... | Abhimaan-1 | 1973 | |
| ... who had for a long time, gone into oblivion by himself. | ...uzun zamandır yokluğunu hissettiren bir sanatçı aramızda. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| That artist is none other then, Subir Kumar. | Bu kişi, Subir Kumar'dan başkası değil. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Mr. Brijeshwarrai, and friends. | Bay Brijeshwarrai ve dostlarım. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| The respect and honour which you've given me... | Hak edip etmediğimi bilmiyorum ama | Abhimaan-1 | 1973 | |
| ... l don't know whether l deserve it or not. | ...bana saygı ve onur verdiniz. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| The song which l'm about to sing today... | Bu gün sizler için seslendireceğim şarkı... | Abhimaan-1 | 1973 | |
| ... is not only a song but a dream. | ...sadece bir şarkı değil aynı zamanda bir hayal. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| The dream was mine and that of my wife too. | Benim ve eşimin hayali. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Unfortunately the dream was shattered. | Maalesef bu hayal mahvoldu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Please be seated. Silence please. | Lütfen oturun. Sessizlik, Iütfen. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l was mistaken in inviting only Subir Kumar to sing. | Sahneye sadece Subir Kumar'ı davet ederek hata yaptım. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| This song is not meant to be sung by Subir Kumar alone. | Bu şarkıyı Subir Kumar'ın tek başına söylemesinin bir anlamı yok. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| lt is a dream of both Subir Kumar and his wife. | Bu Subir Kumar ve eşinin hayali. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l'm glad to say that Umadevi is present here. | Bunu söylemekten sevinç duyarım, Umadevi de bu gün bizlerle. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l earnestly request her to come here with her husband and sing. | Tüm samimiyetimle buraya gelip eşiyle şarkı söylemesini rica ediyorum. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Did you not write to me that Subir will have to sing again? | Bunu sen yazmamış mıydın, "Subir yeniden şarkı söylemeli. " | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Don't you wish to see that auspicious day? | Bu kutlu günü görmeyi dilememiş miydin? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yes my child, you'll have to sing. | Evet kızım, şarkı söylemelisin. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l'm like your father and this is my order. | Ben baban sayıIırım ve sana bunu emrediyorum. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Come on, get up | Hadi, kalk. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| OUR FATHER | BABAMIZ | Abouna-1 | 2002 | |
| Stop bugging me! | Beni kızdırmaktan vazgeç! | Abouna-1 | 2002 | |
| Calm down. Please, Tahir. | Sakin ol. Lütfen Tahir. | Abouna-1 | 2002 | |
| Water's cut. | Sular kesildi. | Abouna-1 | 2002 | |
| That's strange. Dad isn't in his room. | Tuhaf. Babam odasında değil. | Abouna-1 | 2002 | |
| Maybe he went to buy cigarettes. | Belki sigara almaya gitmiştir. | Abouna-1 | 2002 | |
| He's always late, your Dad. It was the same last time. | Her zaman geç kalıyor baban. Geçen seferde aynıydı. 1 | Abouna-1 | 2002 | |
| Don't talk about my Dad like that. It's true. 1 | Babam hakkında böyle konuşma. Gerçek bu. | Abouna-1 | 2002 | |
| Stop it, Amine. | Kes şunu Amine. | Abouna-1 | 2002 | |
| Forget it. | Unutun gitsin. | Abouna-1 | 2002 |