Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2982
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| When I blamed you about Yoshino the other day | Geçen gün Yoshino konusunda seni suçlamakla... Tamam. | Akunin-3 | 2010 | |
| I was wrong | ...hata ettim. İşin bitince gel ama. | Akunin-3 | 2010 | |
| I might not come home today Need to take care of something | Bugün eve gelemeyebilirim. Bir şeyin icabına bakmam gerekiyor. Geleceğim. | Akunin-3 | 2010 | |
| Just be sure to come home when you're done | İşin bitince gel ama. Bu sizin suçunuz değil. | Akunin-3 | 2010 | |
| I will | Geleceğim. Yılmamalısınız. | Akunin-3 | 2010 | |
| It's not your fault | Bu sizin suçunuz değil. Neden onu orada bıraktın? | Akunin-3 | 2010 | |
| You gotta hang in there | Yılmamalısınız. Sen kimsin? | Akunin-3 | 2010 | |
| It's your fault she died Apologize! | Onun ölmesi senin suçundu. Özür dile! Özür dile! Yoshino'dan özür dile! | Akunin-3 | 2010 | |
| You're alive | Yaşıyorsun. Nasıl sakinleşebilirim? | Akunin-3 | 2010 | |
| How could l? | Nasıl sakinleşebilirim? O... gerçekten kötü bir insan değil. | Akunin-3 | 2010 | |
| It's not true | Bu doğru değil. Daha önce... | Akunin-3 | 2010 | |
| He really isn't a bad person | O... gerçekten kötü bir insan değil. ...hiç böyle hissetmemiştim. | Akunin-3 | 2010 | |
| I've never felt this way before | ...hiç böyle hissetmemiştim. Abla. | Akunin-3 | 2010 | |
| Just one more day Give me some time with him | Sadece bir gün daha... Onunla olmam için bana biraz zaman ver. O kadar insan dururken, gidip bir katile mi aşık oldun? | Akunin-3 | 2010 | |
| The man you're with is a murderer He killed someone! | Birlikte olduğun kişi bir katil. Birini öldürdü! Ama onu bırakmak istemiyorum. | Akunin-3 | 2010 | |
| She's safe with us now | O bizimle artık güvende. ..."Kızımın ölümünden sen sorumlusun!" dedi. | Akunin-3 | 2010 | |
| so they think they're strong | Bu nedenle de kendilerini güçlü görüyorlar. ...onları küçümsüyorlar. | Akunin-3 | 2010 | |
| And so | Böylece de, Yuichi... | Akunin-3 | 2010 | |
| Yuichi | Yuichi... Paramı geri istiyorum. | Akunin-3 | 2010 | |
| It's not right | Bu doğru değil. Paramı geri istiyorum. | Akunin-3 | 2010 | |
| The sight of a father whose daughter was murdered | Kızı öldürülen bir babanın düşündükleri... Tıpkı böyle, | Akunin-3 | 2010 | |
| So that's how you'll live | Demek böyle yaşayacaksın. Lanet! | Akunin-3 | 2010 | |
| laughing at others all your life | ...hayatın boyunca başkalarına gülerek... Keşke onu... | Akunin-3 | 2010 | |
| That's how you'll live | Demek böyle yaşayacaksın. ...keşke onu öldürebilseydim. | Akunin-3 | 2010 | |
| Wish I could just | Keşke onu... Bencilce davrandım. | Akunin-3 | 2010 | |
| Asking you to run away together | Beraber kaçalım dediğim için... Çok özür dilerim. | Akunin-3 | 2010 | |
| It's my fault | ...oldu. Ben senin sandığın gibi biri değilim. | Akunin-3 | 2010 | |
| It's my fault | Hepsi benim hatamdı. Shimizu! | Akunin-3 | 2010 | |
| It's my fault for stopping you | Sana ayak bağı oldum. Ne yapıyorsun! | Akunin-3 | 2010 | |
| I'm not the kind of man you think I am | Ben senin sandığın gibi biri değilim. Hoş geldin. | Akunin-3 | 2010 | |
| Choking a young gal to death | Bir kızı boğarak öldürmek... Sanırım söyledikleri gibi. | Akunin-3 | 2010 | |
| It's inhuman, I tell you | ...canice, değil mi? O adam... | Akunin-3 | 2010 | |
| My father once said: | Babam derdi ki: | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| A man without a country | Vatansız bir insanın... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Will have no Grave in the earth. | ...dünya üzerinde mezarı olmayacaktır. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| and he forbade me to Leave. | Ve ayrılmamı yasakladı. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| That's the beating of your heart. | Bu kalbinin atışıdır. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| What are you talking about old chap? | Sen neden bahsediyorsun eski dostum? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| I swear it's the beating of your heart. | Vallahi bu kalbinin atışıdır. 1 | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| You hear it when you put 1 | Göğsünü yere koyduğunda... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| your chest on the ground. | ...işitirsin onu. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| What about the smell? | Ya koku? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| What smell? | Ne kokusu? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Everytime I smell the earth while lying on the ground | Yere uzandığımda daima toprağın kokusunu alırım. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| I seem to smell the scent | Karımın soğuk bir duştan sonraki saçının kokusu... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| of my wife's hair after a cold bath. | ...gibi gelir bana. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| the same smell, the same freshness. | Aynı koku, aynı tazelik. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| the same moisture. | Aynı ıslaklık. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| The moisture comes from yesterday's rain. | Bu ıslaklık dünkü yağmurdan kaynaklı. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| But it did not rain yesterday. | Ama dün yağmur yağmadı. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| It couldn't have rained. | Yağamadı. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Have you forgotten where you are? | Nerede olduğunu unuttun mu? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| and when the two big rivers | İki büyük nehir olan... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| The Tigris and the Euphrates | ...Dicle ve Fırat karşılaştığında... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| meet they form one river called Shatt el Arab | ...Şattül Arap denilen tek bir nehri oluştururlar. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| It flows north of Bassorah. | Bu nehir Basra'nın kuzeyinde akar. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| and when the two big rivers, | İki büyük nehir olan... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| The Tigris and the Euphrates, | ...Dicle ve Fırat karşılaştığında... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| they form one river called Shat el Arab. | ...Şattül Arap denilen tek bir nehri oluştururlar. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Repeat. | Tekrarla. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Repeat and when the two big rivers meet | Tekrarla. İki büyük nehir olan... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| ¡Stop! | Dur! | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| What is the matter? | Ne oldu? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| What is Shatt el Arab? | Şattül Arap nedir? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| A big river on which big boats sail | Üzerinde, saman ve hurmalar taşıyan... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| carrying dates and straw | ...büyük gemilerin olduğu bir nehirdir. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| and if it were a big road with cars running along it | Şâyet büyük bir yol olsaydı, arabalar üzerinde uzanırdı. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| I saw you looking into the classroom through the window | Pencereden sınıfa doğru baktığını gördüm. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| But... I knew that already | Ama... Bunu zaten biliyordum. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| No, you didn't know it. | Hayır, bilmiyordun. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| No you only learned it today when you were peering through window | Hayır, bunu sadece bugün pencereden baktığında öğrendin. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| So what? Is it so important if I know nothing about Shat el Arab. | Ne olmuş? Şattül Arap hakkında hiçbir şey bilmiyorsam, bu çok mu önemli? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| You only learned it today. | Bunu sadece bugün öğrendin. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Go play in the other room, Kaiss. | Git, diğer odada oyna, Kaiss. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| You must not talk that way to the boy. | Çocukla bu şekilde konuşmamalısın. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Don't you see that he is happy | Öğretmeninden yeni bir şey öğrenince... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| to have learned something new from his teacher? | ...mutlu olduğunu görmüyor musun? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| That's what we get when we engage with | Çocuklarımız için köyün dışından gelen bir öğretmenle... | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| a teacher for our children from outside the village. | ...yakın ilişki kurunca böyle oluyoruz. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Let's see what he will teach them. | Görelim, bakalım muallim onlara ne öğretecek. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| That master they brought from Jaffa. | Bu muallimi Yafa'dan getirdiler. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| You will lead the prayer as Imam on Fridays, Mr. Selim. right? | Cumaları, bir imam olarak namaza önderlik edeceksiniz, Selim Bey, doğru mu? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| No, I'm a teacher, not a Imam. | Hayır, ben bir öğretmenim, bir imam değil. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| What difference? | Fark nedir? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| The previous teacher lead prayer as Imam too. | Önceki öğretmen de imam gibi duaya önderlik ederdi. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| He taught religion but I'm school master. | O din öğretti ama ben okul öğretmeniyim. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Well, what is the difference? | İyi de fark nedir? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| I don't know how to pray. | Nasıl dua edileceğini bilmiyorum. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Alright, what do you know? | Peki, ne yapmayı biliyorsunuz? | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Many things. | Pek çok şey. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Among other things.. I can shoot | Diğer şeylerin arasında... Ateş edebiliyorum. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| When they attack, wake me up. | Saldırdıklarında, beni uyandırın. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| I'm the one able to shoot. | Ateş edebilen benim. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| can be of some use to you then. | Size bazı faydalarım olabilir, o zaman. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| God rest your soul Mr. Salim. | Nur içinde yatın Selim Bey. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| And may he bestow upon you his mercy | Allah size merhamet eylesin. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| Undoubtedly you must have been in God's favours | Şüphesiz ki Allah'ın sevdiği kulu olmalısınız. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| When he made you die before the zionists occupy the land. | O sizin canınızı Siyonistler ülkeyi işgal etmeden evvel aldı. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| God must have loved you may his mercy be upon you | Allah sizi sevmiş olmalı. Rahmeti üzerinize olsun. | Al Makhduun-1 | 1973 | |
| You stayed over there Mr. Selim | Orada kaldınız Selim Bey. | Al Makhduun-1 | 1973 |