Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4714
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| and I wrote them down too. | ...ve onları da yazmaya başladım. Ve onları da not ettim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Before I knew it, I had all these pages. | Farkına vardığımda ise onlarca sayfa yazmıştım. Farkına vardığımda ise tüm bu sayfaları yazmıştım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| One thing led to another | Olaylar birbirini izledi. Olaylar birbirini takip etti. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And that's how "Me and God" came to be. | Ve işte "Ben ve Tanrı" böyle doğdu. Ve işte "Ben ve Tanrı" böyle ortaya çıktı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| That's it. | Bu kadar. Hepsi bu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I didn't even really think that much of it at the time. | O zaman bu kadar önemli olacağını düşünmemiştim. Bundan fazlasını gerçekten düşünmemiştim bile o zaman. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I wish it were more amazing than that, I really do. | Olay bundan daha etkileyici olsun isterdim, gerçekten. Bunun daha hayret verici olmasını isterdim, gerçekten. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Are you saying you made it all up? | Her şeyi uydurduğunu mu söylüyorsun? Bütün bunları uydurduğunu mu söylüyorsun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Maybe whoever's up there just used my anger and pain | Belki yukarıdaki kimse, benim öfkemi ve acımı kullanarak... Belki de yukarıdaki her kimse, beni ilahi bir planın bir parçası yapmak için | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| to make me part of some divine plan. | ...beni bir tür ilahi planın bir parçası yaptı. benim öfkemi ve acımı kullandı sadece. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And if he did, he sure as hell didn't let me in on it. | Ve eğer yaptıysa, beni buna dahil etmediği kesin. Ve eğer yaptıysa, bunu bilmeme kesinlikle müsaade etmedi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm not a guy with answers. | Ben yanıtlara sahip bir adam değilim. Ben cevapları bilen bir adam değilim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm just a guy | Ben sadece... Ben sadece... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| who recently crawled back to civilization | ...sürünerek medeniyete geri dönen bir adamım... ...son günlerde medeniyete dört ayak üzerinde | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| on all fours. | ...dört ayak üstünde. emekleyerek geri dönen bir adamım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Hang on, so all those questions... | Bekle. Yani bütün o sorular? Bekle bir dakika. Yani bütün o sorular... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| The best advice I had at the time, and I meant every word. | O zaman aklıma gelen en iyi tavsiyelerdi ve her kelimesinde samimiydim. O zaman aklıma gelen en iyi tavsiyelerdi ve her kelimesinde ciddiydim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm sorry, I have to go now. | Üzgünüm. Gitmem gerek. Üzgünüm. Şimdi gitmem gerekiyor. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So you're just like the rest of us. | Yani, sen de bizim gibisin. Yani sen de bizim gibisin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Not yet, but I'm trying. | Henüz değil ama çabalıyorum. Henüz değil ama buna uğraşıyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, God. | Tanrım. Oh, tanrım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Stop following me. | Beni izlemeyi bırak! Beni takip etmeyi bırak. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Stop, will you, just for a minute? | Durur musun biraz? Dur! Bana bir dakika verecek misin? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| This is dumb. | Bu aptalca. Bu aptalca. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You're right. This is dumb. | Haklısın. Aptalca. Haklısın. Bu aptalca. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Look, you're complicated and confusing. | Bak, sen karmaşık ve kafa karıştıran birisin. Bak! Sen, kafası karışık ve zor bir insansın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Alex and I don't need that... | Alex ve benim hayatımızda buna... Alex ve benim hayatımızda buna | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| ...in our lives right now. Yes, you do. | ...ihtiyacımız yok şu anda. Evet, var. ihtiyacımız yok şu anda. Evet, var. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No. Listen, you can leave... | Hayır! Dinle, istersen sonra gidebilir... Hayır. Dinle, gidebilirsin... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No, you'll just make something up. And I know... | Hayır, bir şey uydurmuşsun. Ve biliyorum... Hayır, bir şeyler uyduracaksın yalnızca. Ve ben biliyorum... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Shut up, Elizabeth. Look, everything I said was true, okay? | Kapa çeneni, Elizabeth! Bak, bütün söylediklerim doğruydu, tamam mı? Sus artık, Elizabeth. Bak! Söylediğim herşey doğruydu, tamam mı? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It just didn't come from some invisible super being. | Görünmez bir süper yaratıktan gelmiyordu. Bunca şey, görünmez bir süper varlıktan gelmiyordu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It came from me... me. | Benden geliyordu! Benden. Benden geliyordu. Benden. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What do you want me to say, "It's okay that you lied"? | Ne dememi bekliyorsun, "Yalan söylemenin mahzuru yok" mu? Benden "Yalan söylemiş olman sorun değil" dememi mi istiyorsun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You want me to fall in your arms | Kollarına atılıp... Kollarına atlamamı ve | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and say, "All is forgiven"? | ..."Hepsi affedildi" mi diyeyim? ve "her şeyi affettim" dememi mi istiyorsun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I understand, all right? | Anlıyorum, tamam mı? Anlıyorum, tamam mı? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You were protecting yourself and you freaked out. | Kendini koruyordun ve paniğe kapıldın. Kendini koruyordun ve çıldırmıştın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Happens to the best of us. | En iyimize bile olmuştur. Hep en iyilerin başına gelir. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Let's just leave it at that. | Öyle kabul edelim. Bırakalım öyle kalsın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| That's not good enough. | Bu yeterli değil. Bu yeterince iyi değil. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yes, I lied. Yes, I'm sorry. | Evet, yalan söyledim. Evet, üzgünüm. Evet, yalan söyledim. Evet, üzgünüm. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yes, I led you on. Yes to all of it. | Evet, seni kandırdım. Hepsine evet. Evet, seni kandırdım. Hepsine evet. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| But just so you know, | Ama şunu bil ki... Ama şunu bil ki... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| the answer to every questions I ever had | ...bütün sorularımın yanıtı... şimdiye kadar sorduğum her sorunun yanıtı | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| is a kid like Alex who's got a mom like you. | ...Alex gibi bir çocuğu olan senin gibi bir anneydi. senin gibi bir annesi olan Alex gibi bir çocuktu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| If we could maybe just start again, | Eğer baştan başlama şansımız olursa... Belki baştan başlayabilseydik, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I think this might end better. | ...belki bu sefer daha iyi bitebilir. sanırım daha iyi bitebilirdi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Maybe it would. | Belki bitebilir. Belki olurdu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Elizabeth. | Elizabeth. Ben Elizabeth. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm Arlen. | Ben de Arlen. Ben de Arlen. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You can cry | Sular seller gibi... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| a million tears | ...ağlayabilirsin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| you can wait | Sittin sene... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| a million years | ...bekleyebilirsin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| if you think that time | Eğer zamanın huylarını... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| will change your ways | ...değiştireceğini düşünüyorsan... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| don't wait too long | ...fazla bekleme. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| when your morning | Sabahın... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| turns to night | ...akşam olduğunda... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| who'll be loving you | ...mum ışığında seni... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| by candlelight? | ...kim seviyor olacak? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| maybe I've got | Belki öğrenecek... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| a lot to learn | ...çok şeyim var. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| time can slip away | Zaman akıp gidiyor... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| sometimes | Bazen... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| you've gotta lose it all | Yolunu bulmak için... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| before you find your way | ...her şeyini yitirmen gerekir. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| take a chance | şansını dene | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and play your part | ve rolünü oyna | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| make romance | aşık ol | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| it might break your heart | kalbin kırılabilir | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| but if you think that time | ama eğer zamanın huylarını | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| will change your ways | değiştireceğini düşünüyorsan | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| don't wait too long | fazla bekleme | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| it may rain | Yağmur yağabilir | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| it may shine | Güneş açabilir | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| love may age | Aşk güzel bir şarap gibi | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| like fine red wine | yıllanabilir | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| baby, you and I | Bebeğim, senin ve benim | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| got a lot to learn | öğrenecek çok şeyimiz var | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| don't want to waste another day | bir günü daha araya verme | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| maybe you've gotta lose it all | belki yolunu bulmadan önce | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| before you find your way | her şeyini yitirmen gerekir | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| play your part | rolünü oyna | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| don't wait | bekleme | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| mm mm | mm mmm | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| don't wait. | bekleme. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Dear hussars and ISAF Team 7. This is it. | Sevgili süvariler ve ISAF Takım 7. Işte bu. | Armadillo-1 | 2010 | |
| Is the task important? Is it still relevant for us Danes? | Görev önemli mi? Hâlâ biz Danimarkalılar için uygun mu? 9 00:01:35,240 \u003e 00:01:40,155 Bu açık soruları kendi kendinize soruyor olabilirsiniz. 1 | Armadillo-1 | 2010 | |
| Your predecessors in HeImand have pushed forward | Sizden öncekiler Helmand'da imkânları zorladılar... 1 | Armadillo-1 | 2010 | |
| and made a huge effort in aid of a civiIian popuIation | ...ve sefil şartlar altında yaşamış olan sivil halka... | Armadillo-1 | 2010 | |
| that has Iived under miserabIe conditions. | ...yardım etmek için büyük gayret sarfettiler. | Armadillo-1 | 2010 | |
| Forthis, several of our coIIeagues have paid a high price. | Bunun için, bazı arkadaşlarımız yüksek bir bedel ödediler. | Armadillo-1 | 2010 | |
| It's your duty to continue unhesitatingIy in their footsteps | Şimdi hükümetiniz politik rotasını çizdiğine göre... | Armadillo-1 | 2010 | |
| now that your government has charted its politicaI course. 1 | ...sizin göreviniz tereddüt etmeden devam ettirmektir. | Armadillo-1 | 2010 | |
| To Jutland? That wiII be on ... Thursday. | Evet. Jutland'e ne zaman gidiyorsun? Jutland'e mi? Ne zamandı... Perşembe. | Armadillo-1 | 2010 | |
| And the exercise wiII Iast for ...? Ten days. | Talim ne kadar sürecek...? On gün. | Armadillo-1 | 2010 | |
| That's it, l think. | İşte bu, diye düşünüyorum. | Armadillo-1 | 2010 | |
| It hasn't really dawned upon me that you're actuaIIy going. | Gerçekten gideceğin hiç içime doğmamıştı. | Armadillo-1 | 2010 |