Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4860
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I am the future of this company, and all I need is your goddamn last name. | Ben bu şirketin geleceğiyim ve tek ihtiyacım olan senin soyadın. | Arthur-1 | 2011 | |
| Hit him in the face. No. | Yüzünün ortasına vur tatlım. Hayır, yüzüme olmaz! | Arthur-1 | 2011 | |
| Stop. | Durun! | Arthur-1 | 2011 | |
| Don't touch my son. | Sakın oğluma dokunma. | Arthur-1 | 2011 | |
| But Vivienne. | Ama Vivienne. | Arthur-1 | 2011 | |
| I think you've said enough. | Sanırım yeterince konuştun. | Arthur-1 | 2011 | |
| Arthur, come here. | Arthur, buraya gel. | Arthur-1 | 2011 | |
| Are you certain about this? | Bundan emin misin? | Arthur-1 | 2011 | |
| It means giving up everything. | Her şeyden vazgeçiyorsun. | Arthur-1 | 2011 | |
| I'm happy to give up everything. | Seve seve her şeyi bırakırım. | Arthur-1 | 2011 | |
| In fact, Vivienne, I can start giving up everything right now. | Aslında Vivienne, her şeyden hemen şu an vazgeçiyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| This, for example. Don't need that where I'm going. | Bundan mesela. Gittiğim yerde buna ihtiyacım yok. | Arthur-1 | 2011 | |
| Blue collar district. This will look sarcastic. | Mavi yakalıların bölgesinde bu kinaye gibi durur. | Arthur-1 | 2011 | |
| I feel like I'm bound up like a little Japanese girl's foot. | Sanki küçük Japon kızların ayakları arasında sıkışmış gibiyim. | Arthur-1 | 2011 | |
| I don't want that on anymore. Shackles, chaining me to wealth. | Hiçbirini artık istemiyorum. Bunlar beni zenginliğe zincirleyen prangalar. | Arthur-1 | 2011 | |
| Bloody thing. Ugh. | Lanet şey. | Arthur-1 | 2011 | |
| This shirt, itchy. | Bu gömlek, her tarafımı kaşındırıyor. | Arthur-1 | 2011 | |
| I don't want it anymore. | Artık istemiyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| I can assure all of you that after this... | Hepinizi temin ederim ki, bütün bunlardan sonra... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...I will be nowhere near the Bach fund. | ...Bach fonlarının yakınından bile geçmeyeceğim. | Arthur-1 | 2011 | |
| So your investments are on solid footing. | Yani yatırımlarınız tamamen sağlam temeller üstünde. | Arthur-1 | 2011 | |
| Excuse me. Don't let that detract from what I just said. | Özür dilerim. Bu hareket az önce dediklerimin önemini kaybettirmesin. | Arthur-1 | 2011 | |
| Actually, um, these were a Christmas present from Hobson. I... | Bunu yılbaşında Hobson bana hediye etmişti. O yüzden... | Arthur-1 | 2011 | |
| I think I'll hang onto them. | En iyisi bu dursun. | Arthur-1 | 2011 | |
| I'm keeping this ring. I'm keeping this ring. Yes. | Yüzüğü geri vermem. Bende kalacak. Tamam. | Arthur-1 | 2011 | |
| Okay, well, uh, I'm going to be poor now. | Tamam, artık fakir olabilirim. | Arthur-1 | 2011 | |
| So how'd it go? | Nasıl gitti? | Arthur-1 | 2011 | |
| Well, um, I'm very sorry, Bitterman, but I'm afraid you're out of a job. | Çok üzgünüm Bitterman ama korkarım yeni bir iş araman gerekecek. | Arthur-1 | 2011 | |
| Is there anywhere I could take you, sir? Well, that's very sweet... | Sizi götürebileceğim bir yer var mı? Çok düşüncelisin... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...but I've gotta get used to fending for myself now. | ...ama kendi kendime yaşamayı artık öğrenmeliyim. | Arthur-1 | 2011 | |
| Could you hail me a cab, please? | Bana bir taksi çevirir misin? | Arthur-1 | 2011 | |
| Once again, you've humiliated me. Sorry. | Beni bir kere daha küçük düşürdün. Üzgünüm. | Arthur-1 | 2011 | |
| But this time, I respect you for it. | Ama bu sefer sana saygı duyuyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| You're stronger than I thought. | Düşündüğümden daha güçlüymüşsün. | Arthur-1 | 2011 | |
| And you've shown me the truth about Susan. | Ve bana Susan'ın gerçek yüzünü de göstermiş oldun. | Arthur-1 | 2011 | |
| Yeah, she's bloody evil, isn't she? | Evet, tam bir şeytan değil mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| For the cab. Oh. | Taksi için. Oh. | Arthur-1 | 2011 | |
| Good luck in your life, Arthur. | Hayatında başarılar Arthur. | Arthur-1 | 2011 | |
| A bit awkward. | Biraz garip oldu. | Arthur-1 | 2011 | |
| We've got to get to Queens. | Queens'e gitmemiz gerek. | Arthur-1 | 2011 | |
| Do you know Queens? | Queens'i biliyorsun, değil mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| It's full of traffic, isn't it? | Trafik ne berbat. | Arthur-1 | 2011 | |
| Do you know Naomi? | Naomi'yi tanıyor musunuz? | Arthur-1 | 2011 | |
| Mazel tov, I'm looking for Naomi. | Mazel tov. Ben Naomi'yi arıyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Hello. I remembered. I remembered the bricks and the train. | Selam. Sonunda hatırladım. Tuğlaları ve treni hatırladım. | Arthur-1 | 2011 | |
| I came in a taxi. | Taksiyle geldim buraya. | Arthur-1 | 2011 | |
| You're wasted, Arthur. No! | Sen benim için bittin Arthur. Hayır! | Arthur-1 | 2011 | |
| Well, yes. But that was only so I could get married. | Evet ama evlenmek içindi. | Arthur-1 | 2011 | |
| Oh, okay. Naomi! I didn't go through with it. | Tamam. Naomi! Evlenmedim ama. | Arthur-1 | 2011 | |
| Instead, I did the only rational thing, and I gave away all of my clothes. | Onun yerine tek mantıklı şeyi yaptım ve tüm kıyafetlerimden kurtuldum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Do you remember one word of the last conversation we had, Arthur? | Son konuşmamızın tek bir kelimesini bile hatırlamıyorsun, değil mi Arthur? | Arthur-1 | 2011 | |
| Yeah, we were going to build a secret door. No. The other conversation. | Evet, gizli bir kapı yapacaktık. Hayır, diğer konuşmamız. | Arthur-1 | 2011 | |
| I gave away billions of money for you. | Senin için milyarlarca dolardan vazgeçtim. | Arthur-1 | 2011 | |
| You shouldn't have done that. | Vazgeçmemeliydin. | Arthur-1 | 2011 | |
| My mum's dead. | Annem öldü. | Arthur-1 | 2011 | |
| And I am so... I'm so, so sorry. | Çok ama çok üzgünüm. | Arthur-1 | 2011 | |
| ...I can't be her replacement. | ...beni onun yerine koymana izin veremem. | Arthur-1 | 2011 | |
| I used to have in my apartment... | Eskiden evimde... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...a rather large, incredibly decadent magnetic bed. | ...epey büyük müthiş bir mıknatıslı yatağım vardı. | Arthur-1 | 2011 | |
| Thought "This bed is gonna make me truly happy. " | "Bu yatak beni çok mutlu edecek" diye düşünmüştüm. | Arthur-1 | 2011 | |
| This is the one thing that my life requires, is a floating magnetic bed. | Hayatta ihtiyacım olan tek şey oydu. Havada asılı duran manyetik bir yatak. | Arthur-1 | 2011 | |
| When I get that, I'll be happy. And my companion that evening was, um... | Aldığımda çok mutlu olacaktım. O akşamki refakatçim de... | Arthur-1 | 2011 | |
| What's a euphemistic way to say it that doesn't sound unpleasant? Um... | ...nahoş olmayan bir şekilde bunu söyleme ihtimâlim var mı? Neyse... | Arthur-1 | 2011 | |
| A prostitute. And... | ...bir fahişeydi ve... | Arthur-1 | 2011 | |
| We tried to prize open the door of the fish tank... | ...akvaryumun kapağını açmak istedik... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...because we thought we could make a phone call. | ...çünkü içeriden telefon edebileceğimizi düşündük. | Arthur-1 | 2011 | |
| Broke the door off of the fish tank. | Akvaryumun kapağını kırdık. | Arthur-1 | 2011 | |
| The fish came flooding out. I nearly drowned. | Balıklar dışarı uçtu. Ben de neredeyse boğuluyordum. | Arthur-1 | 2011 | |
| It wasn't without its amusing moments, but it took a spiritual toll on me... | O müthiş anlardan biri değildi ama içimde bir şeyler oldu... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...and none of these phone boxes, nor magnetic beds could fill the hole within me. | ...ve bir daha ne telefon klübeleri ne de o yataklar içimdeki boşluğu dolduramadı. | Arthur-1 | 2011 | |
| I spent a lot of my life embarrassing my family and people that care about me. | Hayatımın büyük bölümünde ailemi ve etrafımdaki beni önemseyenleri utandırdım. | Arthur-1 | 2011 | |
| But I've made amends with my mother now. As much as you can with a dragon. | Ama artık annemle biraz anlaşıyoruz. Bir ejderle ne kadar anlaşabilirseniz. | Arthur-1 | 2011 | |
| I'm six months clean today. | Altı aydır temizim. | Arthur-1 | 2011 | |
| I think this is the most I've ever valued a coin. | Sanırım, bu bozukluk, en değer verdiğim bozukluk. | Arthur-1 | 2011 | |
| Next in line, please. | Sıradaki lütfen. | Arthur-1 | 2011 | |
| That's 12.50. | 12,50. | Arthur-1 | 2011 | |
| NAOMl: Lady Liberty wrapped her giant green arms... | Bayan Özgürlük, o dev kollarını son bir kez... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...around the Chrysler Building one last time. | ...Chrysler binasının etrafına sardı. | Arthur-1 | 2011 | |
| And then she carefully walked back to her own island. | Sonra da dikkatlice kendi adasına doğru yürüdü. | Arthur-1 | 2011 | |
| Even though they'll always live apart... | Sonsuza kadar ayrı yaşayacak olsalar da... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...they'll still stand a little taller and shine a little brighter... | ...sanki biraz daha uzun, biraz daha parlak görünürler o zamandan beri... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...because they shared an adventure. | ...çünkü bir macerayı paylaşmışlardı. | Arthur-1 | 2011 | |
| It's question time. Does anybody have any questions? | Soru zamanı. Sorusu olan var mı? | Arthur-1 | 2011 | |
| I have a question. | Benim bir sorum var. | Arthur-1 | 2011 | |
| Does anybody mind if I tell another story? | Ben de bir hikaye anlatsam sorun olur mu? | Arthur-1 | 2011 | |
| I mind. Me too. | Ben istemiyorum. Ben de. | Arthur-1 | 2011 | |
| You sound like Harry Potter. | Harry Potter gibi konuşuyorsun. | Arthur-1 | 2011 | |
| Yeah, well, is that a bad thing? He's a great wizard. | Evet ama kötü bir şey değil ki. Harry çok iyi bir büyücü. | Arthur-1 | 2011 | |
| Listen, it's quite a good story, and if no one here minds... | Bakın, çok güzel bir hikayem var ve sorun etmezseniz... | Arthur-1 | 2011 | |
| Uh, excuse me, sorry. | İzninle, affedersin. | Arthur-1 | 2011 | |
| I'd really like the opportunity to tell it. | Bu hikayeyi gerçekten sizle paylaşmak istiyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| If that's okay, um... | Herkes için tamamsa... | Arthur-1 | 2011 | |
| Once upon a time, there was a prince. Handsome, he was. | Zamanın birinde, bir prens varmış. Yakışıklıymış o. | Arthur-1 | 2011 | |
| He fell in love with a princess from Queens. | Queens'ten bir prensese aşık olmuş. | Arthur-1 | 2011 | |
| Are you a girl or a boy? Doesn't matter. | Sen kız mısın, erkek mi? Fark eder mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| The fact is, he loved this princess so much... | Önemli olan, prens, prensesi o kadar çok sevmiş ki... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...that he was prepared to give up his kingdom for her... | ...tüm krallığından onun için vazgeçmeye hazırmış... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...but she turned him away. | ...ama prenses onu reddetmiş. | Arthur-1 | 2011 | |
| What a bitch. She was not. Why would you say that? | Sürtük. Öyle değil. Neden öyle dedin? | Arthur-1 | 2011 | |
| She did the right thing, it turns out... | Doğru olanı yapmış. Sonra şunu fark etmişler... | Arthur-1 | 2011 |