Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 739
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You got all those vouchers. | O kadar kuponun var. Onları neden kullanmıyorsun? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Doctor says altitude's bad also for my brain. | Doktor yüksekliğin beynime kötü geleceğini söyledi. Şişkinlik yapıyor. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Turn in here. | Şuradan dön. Sana bir şey göstermek istiyorum. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Hey, Nat. Morning. | Selam, Nat. Günaydın. Oğlumla tanış. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| What a thrill. | Memnun oldum. Tanıştığımıza sevindim. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Barney's been storing it for me in his humidor. | Barney onu benim için tütünlüğünde tutuyordu. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| It keeps it soft. | Yumuşak tutuyor. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Here, try it on. | İşte, dene bakalım. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| What do you think it's worth? | Sence değeri nedir? Bilmiyorum. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Take a guess. | Bir tahmin et. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Nothing. | Hiç fikrim yok. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| This is one of four jackets worn by Steve McQueen | Bu ceket Steve Mcqueen'in Great Escape'de giydiği... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| in The Great Escape. | ...dört ceketten biri. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Where'd you get this? | Nereden aldın? Bert Kruger. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You probably don't remember him. | Muhtemelen onu hatırlamıyorsundur. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| He had car dealerships when you were a kid. | Sen çocukken bir araba galerisi işletiyordu. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Kruger Motors. No. | Kruger Motors. Hatırlamıyorum. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Your mother worked there. | Annen orada çalışıyordu. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Anyway, | Her neyse, o bu ceketi yardım çekilişinde kazandı. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| He gave it to your mother. | Daha sonra annene verdi. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| She left It behlnd when we broke up. | Ayrıldığımızda bunu arkasında bıraktı. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I was going to sell it, but then I thought, "No, | Satacaktım ama düşününce, "Hayır... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| "I keep it for Flynny. | ...bunu Flynny için saklayacağım." dedim. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| If he wants, after I die, he can sell it. " | Eğer o isterse, ben öldükten sonra satabilir. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| It's a nest egg. | İleriye yatırım. Rüşvet bu. Sadece bir ceket. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| A nice jacket. | Güzel bir ceket. Sana da yakıştı, sence de öyle değil mi? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Thanks, Marty. | Sağol, Marty. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I have to know, are you my wheeI man or what? | Bilmem gerek, benim yoldaşım olacak mısın, olmayacak mısın? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Jeez. | Tanrım. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You know, you're really putting me on the spot here. | Biliyor musun, beni çok zora sokuyorsun. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I mean, I got a job. | Yani, bir işim var. Bağlılıklarım var. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I only brought an overnight bag. | Sadece bir gecelik eşya getirdim. Doğrusu, bunu yapmanı istemiyorum. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I need you to. | Buna ihtiyacım var. Aramızdaki şeyleri düzeltmem gerek. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I know I've been a terrible father. | Çok kötü bir baba olduğumu biliyorum. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| It's not a thing I can ignore. | Bunu inkar edecek değilim. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Sometimes, for no particular reason, | Bazen bir nedenle hayat darbesini vurur ve seni öylece yere serer. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| slams you so hard against the ground, | Seni yere öyle bir vurur ki, bütün iç organların haşat oldu sanırsın. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| But if you look for something to replace what's broken, | Ama eğer kırılan şeyi düzeltmek için bir şey ararsan... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| if you're lucky, you can find it. | ...eğer şanslıysan onu bulursun. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You're all I have. | Benim tek varlığım sensin. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You really got a brain tumor? | Gerçekten beyninde tümör var mı? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You think I'd kid around about a tumor? | Bir tümör ile şaka yapacağımı mı sanıyorsun? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I do. | Evet. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Come on. | Hadi. Evet de. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Just say yes. | Evet de. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| All right. | Tamam. Tamam. Sen en iyisin. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You're pure, pure flame. | Sen safsın. Saf cevhersin. Ben sürerim. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Blood is thick. | Kan bağı işte. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| All right. All right. | Tamam. Tamam. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Know what I'm saying? | Dediğimi anlıyor musun? Nazik ol. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| And these glue traps are just plaln gross. | Bu yapıştırıcılı tuzaklar gerçekten iğrenç. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Hlgh technology arrlves wlth the push | Yüksek teknoloji... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Thing you do now is try and forget it. | Şimdi yapacağın şey unutmaya çalışmak. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| How, Pa? | Nasıl, baba? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| How you gonna forget somethlng llke that? | Böyle bir şeyi nasıl unutursun? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| What I'm trylng to say Is, | Anlatmaya çalıştığım şey... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| for no good reason a man can figure out, life will just... | ...hiçbir doğru neden olmaksızın hayat insana... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| haul off and knock hlm flat, | ...darbesini vurur ve yere serer... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| slam hlm agaln' the ground so hard | ...yere öyle bir serer ki, bütün iç organların haşat oldu sanırsın. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| And you start looking around for something good | Ve kötünün yerine koymak için iyi bir şey aramaya başlarsın. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| As a generaI rule, you can find it. | Genel olarak, bulabilirsin de. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Think you packed enough? | Almadığın bir şey kaldı mı? Güzel, değil mi? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| New regulations at the airlines | Havayollarındaki yeni düzenlemelere göre... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| After that... | Daha sonra ise, "Sen bana aitsin." | 5 A Day-1 | 2008 | |
| This is the good stuff. | Bunlar güzel şeyler. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Louis Vuitton. | Louis Vuitton. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You're not golng to be sorry. | Buna pişman olmayacaksın. Her şeyi ayarladım. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| And you don't have to dip in your pocket for a thing, | Ve cebinden hiç harcama yapmayacaksın... | 5 A Day-1 | 2008 | |
| zlp, zllch, not a crouton. | ...bir kuruş bile. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| This trip's on me, | Bu seyahati ben karşılıyorum. Her şeyine varana kadar. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| That is good news. | Bu iyi haber. Elbette. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I got us set up in five star places. | Beş yıldızlı yerler ayarladım. Görene kadar bekle. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You're going to be shocked and awed. | Gözlerine inanamayacaksın. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| What zip code did you park in? | Hangi posta koduna park ettin? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Oh, here's our ride. | İşte arabamız. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Are you shittin' me? | Benimle dalga mı geçiyorsun? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Free wheels and gas for a year. | Bir yıllık bedava araba ve yakıt. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| AII I have to do is drive 1,000 miles a month. | Tek yapman gereken ayda 1,500 km yapmak. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| No way. | Kesinlikle olmaz. Hayır, hayır. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Why not? | Neden? Hayır, buna binmem. Binmeyeceğim. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Don't be a snob. | Züppelik yapma. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You know what? | Biliyor musun? Sen kafayı yemişsin. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| You're gone. Going, going, gone. | Çıldırmışsın. Çıldırıyor, çıldırdı. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Don't don't put that there. | Buraya koyma. Şuraya koy. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| No, don't put that on. | Hayır, oraya asma. Kokuyor. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| What about your Maggie? | Maggie ne iş? Ciddi mi? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| 'Cause she's answering your telephone. | Telefonlarına cevap veriyor da. Ciddi. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Don't do what I did. | Benim yaptığımı yapma. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Don't let go of something speciaI, | Özel olan bir şeyi kaçırma. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| 'cause, in my experience, it comes along once. | Çünkü tecrübelerime bakarsak bu karşına bir kere çıkar. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Okay. | Tamam. Tavsiyen için sağol. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| She dumped you, right? | Seni terk etti, değil mi? | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Yeah, I'm psychic. | Evet, ben medyumum. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Turn in here. | Şuradan dön. Durmamız gerekiyor. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| What, you got to take a piss? | Ne oldu, işemen mi gerekiyor? Hayır, sağa dön. Bir sürprizim var. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Just make a right. | Sadece sağa dön. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| What kind of surprise? | Nasıl bir sürpriz. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| We just got on the road. | Daha yeni yola çıktık. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| I was feeling good. | İyi hissediyordum. | 5 A Day-1 | 2008 | |
| Little trim, a spruce up, | Küçük bir düzenleme. Şıklık için, yollara geri dönmek için. | 5 A Day-1 | 2008 |