Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 833
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| This shit feeds on corpses. | Bu lanet şey cesetlerden beslenir. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It changes without any scruples. | Vicdansızca değişir. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Gold teeth from the gas chambers | Gaz odalarından altın dişlere kadar... | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| became baby's bracelets, | ...bebek künyelerinden vaftiz madalyonlarına kadar. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Or your wedding ring! | Veya evlilik yüzüğüne kadar. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Who said you could touch that? | Ona dokunabileceğini kim söyledi? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I'll give her some. | Birazını ona vereceğim. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Squandering your fortune?! | Servetini mi dağıtıyorsun? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| What's she up to? | O ne yapıyor? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It repels mesquites. | Sinekleri kovmak için. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Maybe we did her well to bring her! | Belki de onu getirmekle iyi ettik. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| She can use the hammock in there. | Şuradaki hamağı kullanabilir. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| The rafts are ready. | Sallar hazır. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| You keep watch first. | İlk nöbeti sen tut. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Why give 'em to me? | Niye bana veriyorsun? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| So you can cut 'em up! | Kesip temizleyesin diye. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Why did you wait for me? | Neden benim için bekledin? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| You'd be in Brazil now. | Şimdiye Brezilya'da olurdun. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I didn't wait for you. | Seni beklemedim. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It takes time to take off. | Havalanmak biraz zaman alır. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Thanks, all the same. | Yine de sağol. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| He said he came to Guiana because of you. | Guiana'ya senin için geldiğini söylemişti. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| There was a job protecting the space center. | Özel bir koruma işi vardı. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| He stayed on to look for gold. | O altın aramak için kaldı. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| He found you. | Seni buldu. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| He did all that for you. | Her şeyi senin için yaptı. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Who're you doing it for? | Sen kimin için yapıyorsun? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| For me. | Kendim için. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I don't believe you. | Sana inanmıyorum. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It's true. It's not about the gold. | Gerçek bu. Senin ilgilendiğin şey altın değil. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Maybe I was bored, too. | Belki de çok sıkılmışımdır. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I can believe that. | Buna inanabilirim. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Are we gonna make it? | Sence başarabilecek miyiz? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| There's a price on our heads. | Başımıza ödül konulmuş. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| There's plenty of bastards here. | Buralarda sürüsüne bereket serseri var. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Usually they kill for a few grams, so for 600 kilos... | Birkaç gram için bile adam öldürebilirler, 600 kilo için... | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They'll come after us for the reward. | Ödül için peşimize düşeceklerdir. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Not very optimistic! | Pek iyimser değil. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Shut up, dammit! | Şu kahrolası çenenizi kapatın! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Fuckin' jungle! | Lanet orman! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| We've reached the forbidden zone. | Yasak bölgeye ulaştık. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It's a sanctuary to protect the Indians. We can't go on. | Burası yerliler için kutsal bir yer. Devam edemeyiz. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They stole 600 kilos of gold. | 600 kilo altın çaldılar. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I informed Paris. | Paris'e haber verdim. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Down there is where it's happening. | Olay aşağıda oluyor. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They have no chance of survival. | Kurtulma şansları yok. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| If you can't find them, we will! | Onları sen bulamazsan ben bulurum. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| The gold! The fuckin' gold! | Altın! Altın! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I can't see very well. | Gözlerim pek iyi görmüyor. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Don't touch. | Dokunma. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| You must've touched an urticant plant. | Kaşındırıcı bir bitkiye dokunmuş olmalısın. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I can't see a thing! | Hiçbir şey göremiyorum! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| There were at least 30 kilos of gold! | En azından 30 kilo altın vardı. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It'll be alright. | İyileşecek. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It'll be alright... | İyileşecek. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| He'll go blind if he's not treated. | Tedavi olmazsa kör olacak. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| What if we leave them the gold? | Onlara altını bırakırsak ne olur? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It's not the gold! | Olay altın değil! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It's that Indian! | Oradaki yerli! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| We should leave her here! | Onu burada bırakmalıyız! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Ask your pals. I bet they agree with me. | Dostlarına sor. Onlar da bana hak verecek. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I'm sick of your shit. | Bıktım usandım bundan. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Now we do as I say! | Artık benim dediklerimi yapıyoruz! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Let me. | Ver şunu. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Shoulda let me do it. | Bana izin vermeliydin. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They're just poachers. | Kaçak avcılar. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Since when did you care about being nasty? | Ne zamandan beri edepsizliği meslek edindin? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Shoulda killed 'em. They saw us. | Onları öldürmeliydik. Bizi gördüler. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They'll tell the garimpeiros. | Altın arayıcılara söyleyecekler. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They're not the problem. | Sorun olmazlar. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I mean I used to work for mining groups. | Eskiden maden gruplarına çalışırdım. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They're hard bastards. | Sıkı puştlardır. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| A gold mine is a money making machine. | Altın madeni darphane gibidir. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| All in cash. | Külçe altınlar. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Politicians, secret services... | Politikacılar, gizli servis... | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They all get a cut. | ...hepsi payını alır. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| We just stole some of it. | Altının bir kısmını çaldık. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They're gonna send in the pros. | Profesyonelleri gönderecekler. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| A gold mine must be impregnable. Now there's a precedent. | Altın madeni dediğin dayanıklı olmalı. Örneğini görüyoruz. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| You can't blame us for a bunch of adventurers. | Birkaç maceraperest yüzünden bizi suçlayamazsın. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| You don't command enough respect. | Emirlerin yeterince saygı görmüyor. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| In South Africa, we were never hit. | Güney Afrika'da hiç soyulmamıştık. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| They know we use Melchior to buy the illegals' gold. | Kaçak altını almak için Melchior'u kullandığımızı bilirler. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| We can't risk that getting out. | Bunun duyulması riskini alamayız. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| If they don't get out alive, they won't talk. | Buradan canlı çıkmazlarsa, konuşmazlar da. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Yeah... | Evet. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I know this place. | Burayı biliyorum. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| 2 ethnologists lived here with the Wayanas. | 2 etnograf burada Wayanalarla yaşamıştı. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| I supplied them with fuel. | Onlara yakıt sağlıyordum. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| And that can help us, can it? | Bunun bize faydası olur, değil mi? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Maybe. | Olabilir. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| But what're we doing here? | Peki burada ne işimiz var? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| There's a police barrage upstream. | Nehrin yukarısında bir polis bendi var. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| We didn't see it. | Görmedik. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| Maybe the Indians ate them! | Belki yerliler onları yemiştir! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| What the hell is this? | Neyin nesi bu? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| What the hell is this? | Neyin nesi? | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| The river... | Nehir. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| It changed direction. | Yönü değişiyor. | 600 kilos dor pur-1 | 2010 | |
| The tide! | Medcezir! | 600 kilos dor pur-1 | 2010 |