Search
English Turkish Sentence Translations Page 125
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
was its transformation of the notion of criminality. | suç kavramının dönüştürülmesiydi. | 13th-1 | 2016 | |
Because for the first time, being arrested was a noble thing. | Tutuklanmak ilk kez asil bir anlam ifade ediyordu. | 13th-1 | 2016 | |
Being arrested by white people was your worst nightmare. | Beyazlar tarafından tutuklanmak herkesin en kötü kabusuydu. | 13th-1 | 2016 | |
Still is, uh, for many African Americans. | Birçok Afrikalı Amerikalı için hâlâ öyle. | 13th-1 | 2016 | |
So what'd they do? | Peki, ne yaptılar? | 13th-1 | 2016 | |
They voluntarily defined a movement around getting arrested. | Gönüllü olarak tutuklanma merkezli bir hareket yarattılar. | 13th-1 | 2016 | |
They turned it on its head. | Olayı tersyüz ettiler. | 13th-1 | 2016 | |
If you looked at the history | Bu ülkede siyah insanların verdiği | 13th-1 | 2016 | |
as full, complicated human beings. | anlaşılma çabasının olduğu görülür. | 13th-1 | 2016 | |
We are something other than this, uh, visceral image of criminality | İnsanların bizi ilişkilendirdikleri bu ilkel suç makinesinden, | 13th-1 | 2016 | |
and menace and threat to which people associate with us. | korku ve tehdit imgesinden başka bir şeyiz. | 13th-1 | 2016 | |
We're willing to be beaten for democracy, and you misuse democracy in the street. | Biz demokrasi için dayak yemeye hazırız ve siz onu sokakta kötüye kullanıyorsunuz. | 13th-1 | 2016 | |
and make our nation whole. | ...yeniden bütünleştirelim. | 13th-1 | 2016 | |
The Civil Rights Act and the Voting Rights Act said, | Vatandaşlık Hakları Yasası ve Oy Hakkı Yasası, | 13th-1 | 2016 | |
"Finally, we admit it. | "Nihayet kabul ediyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
Though slavery ended in December 1865... | Kölelik, Aralık 1865'te kaldırılsa da... | 13th-1 | 2016 | |
we took away these people's rights, and now we're gonna fix it." | ...biz bu insanların haklarını gasp ettik ve şimdi bu durumu düzelteceğiz" dedi. | 13th-1 | 2016 | |
For the first time, | İlk kez, | 13th-1 | 2016 | |
you know, promise of equal justice becomes at least a possibility. | eşit ölçüde adalet vaadi en azından bir olasılık olarak beliriyor. | 13th-1 | 2016 | |
Their cause must be our cause, too. | Onların davası, bizim de davamız olmalı. | 13th-1 | 2016 | |
Unfortunately, at the very same time | Ne yazık ki, | 13th-1 | 2016 | |
crime rates were beginning to rise in this country. | ülkedeki suç oranı da artmaya başlamıştı. | 13th-1 | 2016 | |
Crime was increasing in the baby boom generation | Doğum oranının arttığı İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde... | 13th-1 | 2016 | |
Now they were adults. | Artık yetişkindiler. | 13th-1 | 2016 | |
So, just through sheer demographic change, we had an increase in the amount of crime. | Yani, sadece demografik değişim sonucu suç miktarında artış gerçekleşti. | 13th-1 | 2016 | |
...and became very easy for politicians then to say, | ...ve politikacılar için vatandaşlık hakları hareketinin | 13th-1 | 2016 | |
then we would be repaid, as a nation, with crime. | ulusça bunun bedelini artan suç oranıyla ödeyecektik. | 13th-1 | 2016 | |
The prison population in the United States was largely flat | ABD'deki hapishane nüfusu 20. Yüzyılın genelinde | 13th-1 | 2016 | |
It didn't go up a lot. It didn't come down a lot. | Yukarı veya aşağı, kayda değer bir hareket olmadı. | 13th-1 | 2016 | |
But that changed in the 1970s. | Ancak bu durum 1970'lerde değişti. | 13th-1 | 2016 | |
This is a nation of laws, and as Abraham Lincoln has said, | Burası kanunlara tabi bir ü lke. Abraham Lincoln'un dediği gibi, | 13th-1 | 2016 | |
"No one is above the law. No one is below the law." | "Kimse kanunun üstünde değildir. Kimse kanunun altında da değildir." | 13th-1 | 2016 | |
And we're going to enforce the law | Kanunları uygulayacağız, | 13th-1 | 2016 | |
♪ Breaking rocks out here On the chain gang ♪ | Taş kırıyorum burada Ayağımda pranga | 13th-1 | 2016 | |
♪ Breaking rocks and serving my time ♪ | Taş kırıyorum ve cezamı çekiyorum | 13th-1 | 2016 | |
♪ Because I've been convicted of crime ♪ | Çünkü hüküm giydim | 13th-1 | 2016 | |
♪ Hold it steady right there While I hit it ♪ | Sen sıkı tut, ben vurayım | 13th-1 | 2016 | |
Each moment in history is a fleeting time, precious and unique. | Tarihteki her an değerli ve benzersizdir. | 13th-1 | 2016 | |
But some stand out as moments of beginning... | Ancak bazıları başlangıç anları olarak öne çıkar... | 13th-1 | 2016 | |
in which courses are set that shape decades or centuries. | ...bu anlarda on yıllara, hatta yüzyıllara şekil verecek rotalar belirlenir. | 13th-1 | 2016 | |
This can be such a moment. | Bu, öyle bir an olabilir. | 13th-1 | 2016 | |
If there is one area where the word "war" is appropriate, | Eğer "savaş" kelimesini kullanmanın uygun olacağı bir alan varsa | 13th-1 | 2016 | |
it is in the fight against crime. | o da suç ile savaş alanıdır. | 13th-1 | 2016 | |
Part of what he talked about was a war on crime. | Konuştuklarının bir kısmı suç ile savaş hakkındaydı. | 13th-1 | 2016 | |
But that was one of those code words, | Ama bu aslında "köpek ıslığı politikası" dediğimiz şifreli bir konuşmaydı... | 13th-1 | 2016 | |
the movements for women's and gay liberation at that time, | kadınlara ve eşcinsellere özgürlük gibi | 13th-1 | 2016 | |
which Nixon felt compelled to fight back against. | dönemin politik hareketlerine gönderme yapıyordu. | 13th-1 | 2016 | |
Once the federal government, through the FBI, moves into an area, | Federal hükümetin FBI yoluyla bir bölgeye girmesi, | 13th-1 | 2016 | |
this should be warning to those who engage in these acts | bu hareketlere dahil olanların eninde sonunda | 13th-1 | 2016 | |
that they eventually are going to be apprehended. | tutuklanacağına dair bir uyarı niteliği taşımalıdır. | 13th-1 | 2016 | |
There's this outcry for law and order. | Kanun ve nizam talep ediliyordu. | 13th-1 | 2016 | |
And Nixon becomes the person who articulates that perfectly. | Ve Nixon da bu talebi kusursuz biçimde seslendiren kişi oldu. | 13th-1 | 2016 | |
Federal spending for local law enforcement will double. | Yerelde kanunların uygulanması için federal harcamalar ikiye katlanacak. | 13th-1 | 2016 | |
Time is running out for the merchants | Amerikan toplumunda var olan | 13th-1 | 2016 | |
of crime and corruption in American society. | suç ve yozlaşma odakları için zaman daralıyor. | 13th-1 | 2016 | |
The wave of crime is not going to be the wave of the future | Suç dalgası, Amerika Birleşik Devletleri'nde | 13th-1 | 2016 | |
in the United States of America. | geleceğin dalgası olmayacak. | 13th-1 | 2016 | |
We must wage what I have called "total war" | "Topyekûn savaş" adını verdiğim mücadeleyi | 13th-1 | 2016 | |
"A war on drugs." | "Uyuşturuculara karşı savaş." | 13th-1 | 2016 | |
And that utterance gave birth to this era, | Bu sözler, uyuşturucu bağımlılığı ile bir sağlık sorunu değil, | 13th-1 | 2016 | |
where we decided to deal with drug addiction and drug dependency | bir suç unsuru olarak mücadele etmeye karar verdiğimiz dönemin | 13th-1 | 2016 | |
as a crime issue rather than a health issue. | başlangıcı oldu. | 13th-1 | 2016 | |
Hundreds of thousands of people | Yüz binlerce insan esrar bulundurma | 13th-1 | 2016 | |
were sent to jails and prisons for simple possession of marijuana, | ve benzeri küçük çaplı suçlardan dolayı | 13th-1 | 2016 | |
for low level offenses. | hapse gönderildi. | 13th-1 | 2016 | |
America's public enemy number one in the United States is drug abuse. | Birleşik Devletler'de bir numaralı halk düşmanı uyuşturucu bağımlılığıdır. | 13th-1 | 2016 | |
In order to fight and defeat this enemy, | Bu düşmanla savaşmak ve onu yenmek için | 13th-1 | 2016 | |
it is necessary to wage a new, all out offensive. | yeni ve toplu bir saldırı başlatmak gerekiyor. | 13th-1 | 2016 | |
comes to be known as the Southern strategy. | Güney stratejisi olarak adlandırılan bir akımla bütünleşir. | 13th-1 | 2016 | |
Nixon begins to recruit Southern whites, formerly staunch Democrats, | Nixon eskiden sıkı Demokratlar olan Güneyli beyazları | 13th-1 | 2016 | |
Persuading poor and working class whites | Fakir ve işçi sınıfından beyazları topluca Cumhuriyetçi Partiye katılmaya ikna eder. | 13th-1 | 2016 | |
By speaking to, in subtle and non racist terms... | İncelikli, ırkçı olmayan terimlerle konuşarak... | 13th-1 | 2016 | |
...a thinly veiled racial appeal... | ...örtük bir ırkçı çağrı... | 13th-1 | 2016 | |
...talking about crime, | ...suçtan, | 13th-1 | 2016 | |
by talking about law and order or the chaos of our urban cities | kanun ve nizamdan veya vatandaşlık hakları hareketinin... | 13th-1 | 2016 | |
We have launched an all out offensive against crime, | Ülkemizde suça, uyuşturuculara | 13th-1 | 2016 | |
against narcotics, against permissiveness in our country. | ve aşırı serbestliğe karşı toptan bir taarruz başlattık. | 13th-1 | 2016 | |
The rhetoric of "get tough" and "law and order," | "Sert olun" ve "kanun ve nizam" retoriği | 13th-1 | 2016 | |
um, was part and parcel of the backlash of the civil rights movement. | kısmen vatandaşlık hakları hareketine karşı bir tepkiydi. | 13th-1 | 2016 | |
A Nixon administration official admitted the war on drugs | Nixon yönetiminden bir görevli uyuşturucuya karşı savaşta | 13th-1 | 2016 | |
was all about throwing black people in jail. | asıl amacın siyahları hapsetmek olduğunu itiraf etti. | 13th-1 | 2016 | |
He said, quote, | Şöyle demişti, | 13th-1 | 2016 | |
♪ The end of the Reagan era I'm like 11 or 12 or ♪ | Reagan döneminin sonu On bir, on iki yaşlarındayım | 13th-1 | 2016 | |
♪ Old enough to understand The shit'll change forever ♪ | Her şeyin toptan değişeceğini Anlayacak kadar büyüğüm | 13th-1 | 2016 | |
♪ They declared the war on drugs Like a war on terror ♪ | Uyuşturucuya karşı savaş ilan ettiler Teröre karşı savaş gibi | 13th-1 | 2016 | |
♪ But what it really did was Let the police terrorize whoever ♪ | Ama aslında olan şey Polisin istediğini terörize etmesiydi | 13th-1 | 2016 | |
♪ But mostly black boys But they would call us niggers ♪ | Çoğu siyah gençlerdi Bize zenci derlerdi | 13th-1 | 2016 | |
♪ And lay us on our belly While they fingers on they triggers ♪ | Göbeğimizin üstünde yere yatırır Elleri tetikte beklerlerdi | 13th-1 | 2016 | |
Raise your right hand and repeat after me. | Sağ elinizi kaldırarak söylediklerimi tekrar edin. | 13th-1 | 2016 | |
I, Ronald Reagan, do solemnly swear... | Ben, Ronald Reagan, yemin ederim ki... | 13th-1 | 2016 | |
that I will faithfully execute the Office... | ...tüm sadakatimle görev yapacağım... | 13th-1 | 2016 | |
The election of Ronald Reagan was, uh, in many ways, transformative, | Ronald Reagan'ın seçilmesi, birçok açıdan, | 13th-1 | 2016 | |
in a negative sense. | olumsuz anlamda dönüştürücüydü. | 13th-1 | 2016 | |
President Richard Nixon was the first to coin the term | "Uyuşturuculara karşı savaş" terimini ilk ortaya atan | 13th-1 | 2016 | |
"a war on drugs," | Başkan Richard Nixon'dı, | 13th-1 | 2016 | |
but President Ronald Reagan turned that rhetorical war into a literal one. | ama söze dayalı bir savaşı gerçeğe dönüştüren Ronald Reagan oldu. | 13th-1 | 2016 | |
It's back to school time for America's children. | Amerikalı çocuklar için okula dönme zamanı. | 13th-1 | 2016 | |
And while drug and alcohol abuse cuts across all generations, | Ve uyuşturucu ve alkol bağımlılığı tüm kuşakları etkilese de, | 13th-1 | 2016 | |
it's especially damaging to the young people | özellikle geleceğimizin bağlı olduğu | 13th-1 | 2016 | |
on whom our future depends. | genç insanlara zarar veriyor. | 13th-1 | 2016 |