Search
English Turkish Sentence Translations Page 126
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
The modern war on drugs was declared by Ronald Reagan in 1982. | Uyuşturuculara karşı modern savaş, 1982'de Ronald Reagan tarafından başlatıldı. | 13th-1 | 2016 | |
As we mobilize for this national crusade, | Ulusal kampanyamız için seferber olduğumuz şu günlerde | 13th-1 | 2016 | |
I'm mindful that drugs are a constant temptation for millions. | uyuşturucuların milyonlarca kişiyi esir aldığını düşünüyorum. | 13th-1 | 2016 | |
show that it wasn't an issue for most people in the United States. | bunun ABD genelinde bir sorun olmadığını gösteriyor. | 13th-1 | 2016 | |
But Reagan was determined | Ama Reagan bu konuyu gündeme getirerek | 13th-1 | 2016 | |
to put this onto the agenda to define it as a problem. | bir sorun olarak tanımlamakta kararlıydı. | 13th-1 | 2016 | |
A war against drugs is a war of individual battles. | Uyuşturucuya karşı savaş, bireysel mücadelelerden oluşur. | 13th-1 | 2016 | |
Reagan used his wife, for example, in this "Just Say No" campaign. | Reagan, örneğin, "Hayır deseniz yeter" kampanyasında eşini kullanmıştı. | 13th-1 | 2016 | |
She has helped so many of our young people to say no to drugs. | Birçok gencimize uyuşturucuya hayır diyebilmesi için yardımcı oldu. | 13th-1 | 2016 | |
Nancy, much credit belongs to you. | En büyük pay sana ait Nancy. | 13th-1 | 2016 | |
This is your brain. | Bu sizin beyniniz. | 13th-1 | 2016 | |
This is drugs. | Bu uyuşturucu. | 13th-1 | 2016 | |
This is your brain on drugs. | Bu da uyuşturucu etkisi altındaki beyniniz. | 13th-1 | 2016 | |
I joined it. | Ben katıldım. | 13th-1 | 2016 | |
And some people said, "Well, how can you join | "Nasıl Ronald Reagan gibi birinin uyuşturuculara karşı... | 13th-1 | 2016 | |
I joined with Nancy Reagan because she said, "Just say no." | Nancy Reagan'ın yanında yer aldım, zira "Hayır deseniz yeter" dedi. | 13th-1 | 2016 | |
Just say no so loud that everyone around you can hear it. | O kadar yüksek sesle hayır deyin ki, herkes sesinizi duysun. | 13th-1 | 2016 | |
We're talking about a general education that we're talking about. | Burada genel bir eğitimden söz ediyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
We're not talking about locking up people. | İnsanları hapsetmekten bahsetmiyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
We're talking about educating people. We're talking about prevention. | İnsanları eğitmekten ve önlem almaktan söz ediyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
There was a crisis in the US economy at that time. | O tarihlerde ABD ekonomisinde kriz vardı. | 13th-1 | 2016 | |
I regret to say that we're in the worst economic mess | Üzülerek söylüyorum ki, Büyük Buhran'dan bu yana | 13th-1 | 2016 | |
since the Great Depression. | en büyük ekonomik kargaşanın içindeyiz. | 13th-1 | 2016 | |
There is a frontal assault | İnsanlara destek olmaları için tasarlanan kurumlar, | 13th-1 | 2016 | |
on the education system, welfare, on jobs, healthcare. | sağlık hizmetleri doğrudan saldırı altındaydı. | 13th-1 | 2016 | |
must be paid for out of your pocket. | sizin cebinizden karşılanmalı. | 13th-1 | 2016 | |
The rich are getting richer and the poor are getting poorer. | Zenginler daha zengin, fakirler daha fakir oluyor diyorlar. | 13th-1 | 2016 | |
The idea of expanding, uh, the freedom of American business | Amerikan iş dünyasının ve girişimci sınıfın özgürlüğünü | 13th-1 | 2016 | |
and the entrepreneurial class... | genişletme fikri... | 13th-1 | 2016 | |
We will save $1.8 billion in fiscal year 1982. | 1982 mali yılında 1,8 milyar dolar tasarruf edeceğiz. | 13th-1 | 2016 | |
Luxury stores like Neiman Marcus predicts record sales. | Neiman Marcus gibi lüks mağazalar rekor satış öngörüyor. | 13th-1 | 2016 | |
The number of Americans dipping under the poverty level | Yoksulluk sınırının altına düşen Amerikalıların sayısı | 13th-1 | 2016 | |
has reached the highest rate in two decades. | son 20 yılda en yüksek seviyesine ulaştı. | 13th-1 | 2016 | |
Yes, there has been an increase in poverty, | Evet, yoksulluk seviyesinde bir artış oldu, | 13th-1 | 2016 | |
but it is a lower rate of increase than it was in the preceding years, | ama bu noktaya gelmemizden önceki yıllara göre | 13th-1 | 2016 | |
before we got here. | daha düşük bir artış hızı var. | 13th-1 | 2016 | |
In the mid 1980s, | 1980'lerin ortasında uyuşturuculara karşı savaş başlatmıştık. | 13th-1 | 2016 | |
Steve Young reports on a new kind of cocaine called crack. | Steve Young'ın haberi, taş denilen yeni bir kokain türü hakkında. | 13th-1 | 2016 | |
It's dangerous. It's deadly. It will kill you. | Tehlikeli. Ölümcül. İnsanı öldürür. | 13th-1 | 2016 | |
"The drug epidemic is as dangerous as any terrorist that we face." | "Uyuşturucu salgını, karşımıza dikilen bir terörist kadar tehlikeli." | 13th-1 | 2016 | |
holding hearings on drug abuse in America. | meclis ve senato komitelerinde sarf edildi. | 13th-1 | 2016 | |
We have this drug that could be marketed in very small doses, | Çok ufak dozlarda ve nispeten ucuz pazarlanabilen | 13th-1 | 2016 | |
relatively inexpensively, | bu uyuşturucu, | 13th-1 | 2016 | |
this was going to just take over communities, | başta Afrikalı Amerikalılar olmak üzere, | 13th-1 | 2016 | |
and particularly African American communities. | birçok topluluğu ele geçirecekti. | 13th-1 | 2016 | |
Crack was largely an inner city issue and cocaine was largely a suburban issue. | Taş, daha ziyade şehir içi bir sorunken kokain, banliyölerde yaygındı. | 13th-1 | 2016 | |
Smokable cocaine, otherwise known as crack, | Taş da denilen, tüttürülebilen kokain, | 13th-1 | 2016 | |
it is an uncontrolled fire. | kontrolden çıkmış bir yangına benziyor. | 13th-1 | 2016 | |
Congress, in virtually record time, | Kongre, rekor sürede, | 13th-1 | 2016 | |
The same amount of time in prison for one ounce of crack cocaine | 28 gram taş kokain için hapis yatma süresi | 13th-1 | 2016 | |
that you get for 100 ounces of powder cocaine. | 2,8 kilo toz kokain ile aynıydı. | 13th-1 | 2016 | |
for possession of crack. | ...uzun hapis cezaları alıyordu. | 13th-1 | 2016 | |
Cocaine... | Kokain daha sofistikeydi. | 13th-1 | 2016 | |
By next year, our spending for drug law enforcement | Uyuşturucu yasasının uygulanmasıyla ilgili harcamalarımız gelecek seneye kadar | 13th-1 | 2016 | |
will have more than tripled from its 1981 levels. | 1981 seviyesine göre üç kattan fazla artacak. | 13th-1 | 2016 | |
literally huge chunks just disappearing into our prisons, | büyük yığınlar hâlinde, uzun süreler için | 13th-1 | 2016 | |
quickly exploded into the era of mass incarceration. | hızla topluca hapsedilme döneminin kapılarını açtı. | 13th-1 | 2016 | |
What Reagan ultimately does is... | Reagan'ın nihai olarak yaptığı, | 13th-1 | 2016 | |
and criminalizes all of that in the form of the war on drugs. | tümünü uyuşturuculara karşı savaş başlığı altında suçlulaştırmaktı. | 13th-1 | 2016 | |
We absolutely should have treated crack and cocaine, | Taş ve toz kokaine kesinlikle aynı muameleyi yapmalıydık. | 13th-1 | 2016 | |
I think it was an enormous burden on the black community, | Siyah toplum üzerinde büyük bir yük oluşturmasının yanı sıra | 13th-1 | 2016 | |
but it also fundamentally violated a sense of core fairness. | temel adalet duygusunu da sarstı. | 13th-1 | 2016 | |
When crack cocaine hit in the early '80s, | Taş kokain 80'lerde ortaya çıktığında birçok belediye reisi tehdit hissetti | 13th-1 | 2016 | |
and they wanted to crack down. | ve üzerine gitmek istedi. | 13th-1 | 2016 | |
And Rangel was one of the guys pushing for stronger sentencing. | Rangel daha ağır cezalar verilmesi için bastıranlardan biriydi. | 13th-1 | 2016 | |
It may have seemed like a good idea at the time, | O zaman için iyi bir fikir gibi görünmüş olabilir, | 13th-1 | 2016 | |
but it sure didn't work out as being effective. | ama etkili olamadığı kesin. | 13th-1 | 2016 | |
Then, years later, there was an effort to rewrite history, | Daha sonra, yıllar içinde, tarih yeniden yazılmaya çalışıldı | 13th-1 | 2016 | |
that it was a racial disparity put in by mean white people. | ve kötü beyaz adamların sebep olduğu ırksal bir eşitsizlik gibi gösterildi. | 13th-1 | 2016 | |
In many ways, the so called war on drugs | Birçok açıdan, uyuşturucuya karşı savaş, | 13th-1 | 2016 | |
was a war on communities of color, | beyaz olmayan topluluklara, siyah topluluklara, | 13th-1 | 2016 | |
a war on black communities, a war on Latino communities. | Latin kökenli topluluklara karşı verilen bir savaştı. | 13th-1 | 2016 | |
And you see a rhetorical war that was, you know, | Richard Nixon tarafından | 13th-1 | 2016 | |
announced as part of a political strategy by Richard Nixon | politik stratejisinin parçası olarak başlatılan retoriğe dayalı savaş, | 13th-1 | 2016 | |
and which morphed into a literal war by Ronald Reagan, | Ronald Reagan tarafından | 13th-1 | 2016 | |
in many poor communities of color. | gerçek bir savaşa dönüştürüldü. | 13th-1 | 2016 | |
was implemented right after the civil rights movement. | vatandaşlık hakları hareketinden hemen sonra uygulamaya konmuştu. | 13th-1 | 2016 | |
Reagan promised tax cuts to the rich, | Reagan, zenginlere vergi indirimi | 13th-1 | 2016 | |
both of which devastated communities of color | Her ikisi de beyaz olmayan toplulukları mahvetti, | 13th-1 | 2016 | |
There's really no understanding of our American political culture | Irkı merkeze almadan Amerikan politik kültürünü | 13th-1 | 2016 | |
without race at the center of it. | anlamak mümkün değildir. | 13th-1 | 2016 | |
And in 1981, just before Reagan assumed the presidency, | 1981 yılında, Reagan başkan olmadan hemen önce, | 13th-1 | 2016 | |
In other words, you start out... | Diğer bir deyişle, yola çıkarken... | 13th-1 | 2016 | |
♪ They claiming I'm a criminal ♪ | Benim suçlu olduğumu iddia ediyorlar | 13th-1 | 2016 | |
♪ But now I wonder how Some people never know ♪ | Hayret ediyorum Bazı insanlar nasıl bilemiyor | 13th-1 | 2016 | |
♪ The enemy Could be their friend, guardian ♪ | Düşmanları onların dostu Ve koruyucusu olabilirdi | 13th-1 | 2016 | |
♪ I'm not a hooligan I rock the party and ♪ | Ben bir holigan değilim Partide eğlenirim | 13th-1 | 2016 | |
♪ The minute they see me, fear me I'm the epitome ♪ | Beni gördükleri anda korkarlar Tam ibretliğim | 13th-1 | 2016 | |
♪ A public enemy ♪ | Bir halk düşmanı | 13th-1 | 2016 | |
♪ Used, abused without clues I refuse to blow a fuse ♪ | Kullanılmışım, kötüye kullanılmışım Öfkelenmeyi reddediyorum | 13th-1 | 2016 | |
♪ They even had it on the news ♪ | Yine de haberlerde | 13th-1 | 2016 | |
♪ Don't believe the hype, don't Don't, don't, don't believe the hype ♪ | Yutturmacaya inanmayın Sakın ona kanmayın | 13th-1 | 2016 | |
in television programs like Cops. | popüler kültürümüzün parçası oldu. | 13th-1 | 2016 | |
being paraded across the screen in handcuffs. | ekranda resmigeçit yaptığını görürsünüz. | 13th-1 | 2016 | |
are overrepresented in news as criminals. | haberlerde yoğun biçimde suçlu olarak resmediliyor. | 13th-1 | 2016 | |
When I say overrepresented, that means they are shown as criminals | Yani, gerçekte olduğundan daha fazla | 13th-1 | 2016 | |
more times than is accurate, | suçlu olarak gösteriliyorlar. | 13th-1 | 2016 | |
full of these clichés that basically present | kafese kapatılmış hayvanlar gibi gösteren klişelerle dolu | 13th-1 | 2016 | |
and then someone can turn off the TV thinking... | Bunları seyreden biri televizyonu kapadığında... | 13th-1 | 2016 | |
Creating a context where people are afraid. | İnsanların korku duyacağı bir bağlam yaratmak. | 13th-1 | 2016 |