Search
English Turkish Sentence Translations Page 130
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
These folks started making contracts with states. | Eyaletlerle sözleşmeler yapmaya başladılar. | 13th-1 | 2016 | |
And they had to protect their investments, | Yatırımlarını korumaları gerekiyordu, | 13th-1 | 2016 | |
so the states were required to keep these prisons filled | böylece kimse suç işlemese dahi, eyaletlerin bu hapishaneleri | 13th-1 | 2016 | |
even if nobody was committing a crime. | dolu tutması isteniyordu. | 13th-1 | 2016 | |
unlike very few growth industries in America's history. | bir büyüme içine girdi. | 13th-1 | 2016 | |
Uh, it was absolutely a model guaranteed to succeed. | Başarılı olması kesin olan bir modeldi. | 13th-1 | 2016 | |
And one of the ways we see that is through the role of CCA within ALEC | Bunun yollarından biri de ALEC içindeki CCA'in | 13th-1 | 2016 | |
to advance a series of bills. | bir dizi yasa tasarısı sunmasıydı. | 13th-1 | 2016 | |
All the legislation you could think of | Çok karşı olduğumuz tüm yasalardı bunlar, mesela | 13th-1 | 2016 | |
Three strikes and you are out. | Üç cezada işin biter. | 13th-1 | 2016 | |
...mandatory minimum sentencing laws... | ...zorunlu asgari ceza yasaları... | 13th-1 | 2016 | |
...serve at least 85% of their sentence. | ...cezalarının en az %85'ini çekecekler. | 13th-1 | 2016 | |
...were the ones they were putting out there | Bu yasalarla... | 13th-1 | 2016 | |
like on a premiere pre fixed dinner menu, | KYUNG JI RHEE ÇOCUK ADALETİ MÜDÜRÜ | 13th-1 | 2016 | |
a steady influx of bodies to generate the profit | sürekli bir insan akışı sağlanıyordu, elde edilen gelir de | 13th-1 | 2016 | |
that would go to the shareholders. | hissedarlara gidiyordu. | 13th-1 | 2016 | |
Through ALEC, CCA became the leader in private prisons. | ALEC vasıtasıyla CCA özel hapishanelerde lider konuma geldi. | 13th-1 | 2016 | |
We are America's leader in partnership corrections. | Biz Amerika'da ortak işletilen cezaevlerinde lideriz. | 13th-1 | 2016 | |
We are CCA. | Biz CCA'iz. | 13th-1 | 2016 | |
And so, through ALEC, | Böylece ALEC vasıtasıyla | 13th-1 | 2016 | |
CCA had a hand in shaping crime policy across the country, | CCA ülke çapında suç politikasının biçimlenmesinde rol oynadı. | 13th-1 | 2016 | |
including, not just prison privatization, but the rapid increase in criminalization. | Hapishaneler özelleştirilmekle kalmadı, suçlulaştırma da hızla arttı. | 13th-1 | 2016 | |
That somehow ALEC was in favor of imprisoning a bunch of people, uh, | ALEC'in özel sebeplerle bir sürü kişinin hapsedilmesinden... | 13th-1 | 2016 | |
because of private prisons... | ...yana olması... | 13th-1 | 2016 | |
I think that's just, unfortunately, one of these tactics they do on ALEC. | Bence bu maalesef ALEC'e karşı yürüttükleri taktiklerden biri. | 13th-1 | 2016 | |
ALEC pushed forward a number of policies to increase the number of people in prison | ALEC hapishanedeki insan sayısını çoğaltmak ve hapisteki insanların | 13th-1 | 2016 | |
and to increase the sentences of people who are in prison. | ceza süresini artırmak için politikalar ileri sürdü. | 13th-1 | 2016 | |
I'm trying to think how you address it. It's hard to address something that's like | Bunu nasıl ele alacaksınız? | 13th-1 | 2016 | |
They are not doing anything to really clean up that past | O geçmişi temizlemek veya ileri sürdükleri aşırı politikaların | 13th-1 | 2016 | |
or to address the real consequences for real people | gerçek insanlar üzerindeki gerçek sonuçlarını ele almak için | 13th-1 | 2016 | |
In fact, it doesn't talk about its past history. | Geçmişlerinden söz etmiyorlar bile. | 13th-1 | 2016 | |
I mean, it's hard for me to even understand, uh, | Yani neden söz ettiklerini anlamakta bile | 13th-1 | 2016 | |
what they're even talking about. A lot of it. | güçlük çekiyorum. | 13th-1 | 2016 | |
CCA directly benefited, directly profited from its investment | CCA, Amerikan Yasama Değişim Konseyi'ne yaptığı yatırımdan | 13th-1 | 2016 | |
in ALEC, the American Legislative Exchange Council. | doğrudan faydalandı, doğrudan kâr sağladı. | 13th-1 | 2016 | |
And the American people, in many ways, were harmed by these policies 1 | Amerikan halkı, özellikle beyaz olmayan nüfusun topluca hapsedilmesine | 13th-1 | 2016 | |
Look, right now our position is that we want less people in prison. | Şu anda, daha az kişinin hapiste olmasını istiyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
I don't think that helps the private prison industry, quite frankly. | Bunun özel hapishane endüstrisine yardımcı olacağını sanmam. | 13th-1 | 2016 | |
I think myself and the lawmakers, | Ben ve kanun koyucular | 13th-1 | 2016 | |
I think that's one thing | Serbest piyasa ve sınırlı devlete inanan muhafazakarlar olarak | 13th-1 | 2016 | |
We're supposed to be the party of innovation. | Bizim yenilikler getiren bir parti olmamız bekleniyor. | 13th-1 | 2016 | |
CCA was on the ALEC task force that pushed that law | CCA, polise yasa dışı görünen herkesi durdurma hakkı veren | 13th-1 | 2016 | |
This law filled immigration detention facilities, | Bu kanun, göçmen tutukevlerini doldurdu | 13th-1 | 2016 | |
An influx of undocumented immigrants, many of them children... | Çoğu çocuk olan kayıtsız göçmen akını... | 13th-1 | 2016 | |
In Arizona, Corrections Corporation of America, or CCA, | Arizona'da Amerika Cezaevleri Şirketi CCA | 13th-1 | 2016 | |
holds the federal contract to house detained immigrants. | tutuklanan göçmeleri barındırmak için federal bir sözleşme yapmış durumda. | 13th-1 | 2016 | |
Our, uh, immigration facilities are a disgrace. | Göçmenler için yapılmış tesislerimiz rezalet durumda. | 13th-1 | 2016 | |
There are families kept there, uh, in horrible conditions. | Aileler korkunç şartlarda tutuluyorlar. | 13th-1 | 2016 | |
They're a prison. They just have a different name. | Onlar hapishane. Sadece isimleri farklı. | 13th-1 | 2016 | |
We're having what some people are saying is a creation of a "crimmigration" system. | Bu duruma bazıları, suç göç sistemi oluşturmak adını veriyor. | 13th-1 | 2016 | |
And so, that's some of the same things that were used in the war on drugs, | Uyuşturucuya karşı açılan savaşta kullanılmış olan bazı şeyler | 13th-1 | 2016 | |
are now migrating to other populations. | şimdi diğer topluluklara uygulanıyor. | 13th-1 | 2016 | |
You heard it, uh, with Donald Trump, not about blacks but with Mexicans. | Donald Trump'ı duymuşsunuzdur, siyahlardan değil, Meksikalılardan söz ediyor. | 13th-1 | 2016 | |
You know, "Oh, well, they're rapists, murderers. | "Onlar tecavüzcü, katil. | 13th-1 | 2016 | |
Oh, and by the way, some of 'em may be good people." | Tabii aralarında iyi insanlar da olabilir." | 13th-1 | 2016 | |
Oh, boy. You know, where do you start on something like that? | Vay canına. Neresinden başlasam? | 13th-1 | 2016 | |
ALEC doesn't do anything on immigration. | ALEC göçmenlikle ilgili bir şey yapmıyor. | 13th-1 | 2016 | |
No. No which way. Not to the right, not to the left. Nothing. | Hayır. Hiçbir surette. Ne öyle, ne böyle. Hiç. | 13th-1 | 2016 | |
That it's gonna be on the right side of criminal justice policy and reform. | Ceza muhakemesi politikası ve reformunun doğru tarafında olacağını açıkladı. | 13th-1 | 2016 | |
That move comes in the wake of its loss of a massive number of corporations. | Bu hareket, çok sayıda şirketi kaybetmesinin ardından geldi. | 13th-1 | 2016 | |
What ultimately happened is our board looked at the issues that ALEC worked on | Sonuçta yönetim kurulumuz ALEC'in üzerinde durduğu konulara baktı | 13th-1 | 2016 | |
and decided that we don't do social issues, | ve sosyal konuları değil de ekonomik konuları | 13th-1 | 2016 | |
we're focused on economic issues. | ele almaya karar verdi. | 13th-1 | 2016 | |
We jettisoned basically almost all of our legislation that was pre 2007. | 2007 öncesindeki mevzuatımızın yükünden neredeyse tamamen kurtulduk. | 13th-1 | 2016 | |
A fresh start going forward. | Taze bir başlangıç yapıyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
This industry knows that it's dying... | Bu endüstri, ölmekte olduğunun farkında | 13th-1 | 2016 | |
And the animating factors that have led to such a system like bail. | Kefalet gibi bir sisteme yol açıyor. | 13th-1 | 2016 | |
And over the last couple years, since 2008, | Son birkaç yıldır, 2008'den bu yana, | 13th-1 | 2016 | |
we've been involved really in a wholesale reform effort, | toptan bir reform çabası içine girdik. | 13th-1 | 2016 | |
where 31 states have now adopted positive changes on sentencing, | 31 eyalet, cezalandırma, şartlı tahliye ve gözaltı reformları konusunda | 13th-1 | 2016 | |
ALEC has a concerted effort to privatize almost every aspect of government, | ALEC hükümetin hemen her yönünü özelleştirme konusunda çaba gösteriyordu, | 13th-1 | 2016 | |
but we had no idea that they were also aiming | ama şartlı tahliye ve gözaltını da | 13th-1 | 2016 | |
to try to privatize probation and parole. | özelleştirmeyi hedeflediklerinden haberimiz yoktu. | 13th-1 | 2016 | |
CCA no longer has a seat at the table with ALEC, | CCA artık ALEC'le masaya oturmuyor, dolayısıyla ALEC'in | 13th-1 | 2016 | |
so it doesn't have a financial interest in advancing policies | CCA'in karını artıracak politikalar ileri sürme konusunda | 13th-1 | 2016 | |
But the American Bail Coalition is still part of ALEC. | Ama Amerikan Kefalet Koalisyonu hâlâ ALEC'in parçası. | 13th-1 | 2016 | |
Today, our state penitentiaries | Bugün devlet cezaevleri | 13th-1 | 2016 | |
When I think of systems of oppression, | Baskıcı sistemleri düşününce, | 13th-1 | 2016 | |
uh, historically, in this country and elsewhere, they're durable. | tarihsel olarak bunlar bu ülkede ve başka yerlerde dayanıklı oluyorlar. | 13th-1 | 2016 | |
One of the things they want to do is GPS monitoring. | Yapmak istedikleri şeylerden biri GPS izleme. | 13th-1 | 2016 | |
Having a home confinement system for juveniles, I think, is a great thing | Çocuklar için bir ev hapsi sistemi kurmak harika bir şey. | 13th-1 | 2016 | |
'cause it forces the parents to take responsibility and step up. | Ebeveynleri sorumluluk almaya zorluyor. | 13th-1 | 2016 | |
Prisons would be more embedded in our homes. | Hapishaneler, evlerimize yerleşecekti. | 13th-1 | 2016 | |
Some of them would be monitored on GPS and things like that. | Bazıları GPS'le izlenecek. | 13th-1 | 2016 | |
So folks won't be locked up in a cage, in a cell, inside of an institution, | Yani parmaklıklar ardında, hücrede veya bir kurumda tutulmayacaklar. | 13th-1 | 2016 | |
but they will have ankle bracelets on. They'll have wrist bracelets on. | Ayaklarında bileklikleri olacak. Ellerinde bileklikleri olacak. | 13th-1 | 2016 | |
Would that help to solve the prison overcrowding problem? | Bu hapishanelerdeki yığılma sorununu çözmeye yardımcı olur mu? | 13th-1 | 2016 | |
Absolutely. | Kesinlikle. | 13th-1 | 2016 | |
And what I worry about is that we fall asleep at the wheel and wake up, | Benim endişelendiğim şey, biz ayakta uyurken bir de bakacağız | 13th-1 | 2016 | |
and realize that we may not have people in prisons | Amerika'nın her yanındaki kırsal bölgelerde | 13th-1 | 2016 | |
but that we're incarcerating people right in their communities. | insanlar kendi toplulukları içinde hapsedilmişler. | 13th-1 | 2016 | |
That is what I see, what a lot of the focus is on, | Bence buna odaklanılıyor. | 13th-1 | 2016 | |
is taking people from prison, | Tutukluları topluluk cezaevlerine, şartlı tahliye ve gözaltına programlarına | 13th-1 | 2016 | |
and really investing in those programs. | koyup bunlara yatırım yapmak önem kazanıyor. | 13th-1 | 2016 | |
How much progress is it really, | Beyaz olmayan topluluklar | 13th-1 | 2016 | |
if communities of color are still under perpetual surveillance and control, | hâlâ sürekli gözetim ve kontrol altında olacaksa bu bir ilerleme sayılır mı? | 13th-1 | 2016 | |
but now there's a private company making money off the GPS monitor, | Üstelik şimdi kişinin parmaklıklar ardında hapsedilmesindense | 13th-1 | 2016 | |
If we can help you... | Yasama bölgenizde | 13th-1 | 2016 | |
you don't mind me making a dollar. | müsaade edin de biraz para kazanalım. | 13th-1 | 2016 | |
And so, ALEC continues to be a body that, | Böylece ALEC, | 13th-1 | 2016 |