Search
English Turkish Sentence Translations Page 155010
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
What did you mean when you said my fate is in my hands? | "Kaderin ellerinde" dediğin zaman ne kastettin? | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
When the mind is enlightened, the spirit is freed, and the body matters not. | Akıl aydınlandığında, ruh özgür kaldığında, beden sorun değildir. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
You're talking about ascension, right? | Sen yükselmekten bahsediyorsun, değil mi? | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
The rising to a different plane of existence. | Farklı bir varoluş seviyesine yükselmekten. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Are you saying that I could do that? Become like you? | Benim de bunu yapabileceğimi mi söylüyorsun? Senin gibi olabileceği mi? | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
You must complete the journey you began at Kheb. | Kheb'de başladığın yolculuğu tamamlaman lazım. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Only then will you be able to find your way to the great path. | İşte o zaman yüce yola varan kendi patikanı bulabilirsin. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
What do I do? Release your burden. | Ne yapmam lazım? Yükünden kurtul. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
OK. Well, consider it released. What's step two? | Peki. Kurtulduğumu farzet. İkinci basamak nedir? | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
A tall man cannot hide in the short grass. | Uzun boylu bir adam kısa otların arasında gizlenemez. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I really don't have time for one of these kind of conversations. | Biliyorsun böyle konuşmalar için vaktim olduğunu zannetmiyorum. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
One cannot reach enlightenment by running from death. | Kişi ölümden kaçarak aydınlanmaya ulaşamaz. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Tell me what to do. Many roads lead to the great path. | Ne yapmam gerektiğini söyle bana. Pek çok patika yüce yola çıkar. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Only the willing will find their way. | Sadece isteyenler yolunu bulur. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
OK. Well, I'm willing. | Peki. Ben de istekliyim. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
So let's go. I mean, you know, do your thing. | Hadi gidelim. Yani, bilirsin, şu şeyi yap. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Glow me. | Işıldat beni. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
The river tells no lies, | Nehir hiç yalan söylemez,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
though standing on the shore, the dishonest man still hears them. | ...yine de, kıyıda duran sahtekar adam onları duyar. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I didn't think it was gonna be that easy. | Bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Your commander was kind enough to grant my passage. | Komutanınız geçmeme izin verecek kadar kibardı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Naquadria. | Naquadria. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I took as much as I could. | Alabildiğim kadar aldım. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Data recorded in that accident showed the potential power of the weapon | Kaza sırasında ölçülen değerler, silahın potansiyel gücünü gösterdi,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
unlike anything collected previously. | ...daha önce kaydedilmiş hiç birşeye benzemiyor. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I don't know what was worse, seeing my colleagues die in that manner, or... | Hangisi daha kötüydü bilmiyorum. Bu uğurda ölen meslektaşlarımı görmek mi yoksa... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
seeing the looks of utter glee on our leaders' faces | ...silahın potansiyel gücünü duyunca sevinen liderlerimizin... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
when they were told the potential power of this weapon. | ...yüzündeki coşkuyu görmek mi? | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
They wanted to know when it could be "demonstrated". | Ne zaman "test" edilebileceğini bilmek istediler. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I told them the truth about what happened. | Onlara doğruyu anlattım. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I read that book you gave me. | Bana verdiğiniz kitabı okudum. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Already? I just gave it to you last night. | Şimdiden mi? Daha dün gece vermiştim sana o kitabı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Quick study. It's how I got this position at my age. | Hızlı öğrenme. Bu yaşta bu görevde olmamın sebebi. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
It should prove useful in the translations. | Çevirilerde işe yarayacak. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I thought you'd be a little more excited. | Biraz daha heyacanlanacağını düşünmüştüm. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
No offence. I'm just more interested in what's out there, through the Stargate. | Darılma. Ben sadece "dışarıda" ne olduğuyla daha ilgiliyim, yıldız geçidinden ötede. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Whatever problems there are between your planet's nations | Şöyle söyleyebilirim; gezegeninizdeki ülkeler arasındaki sorunlar,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
will seem insignificant when you do find out what's going on "out there". | ..."dışarıda" neler olduğunu öğrenince, önemsiz görünecek. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Until you give us more details, there's not much else I can do. | Bize daha fazla detay vermedikçe, yapabileceğim pek birşey yok. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Well, you've probably seen the evidence right here on your own planet. | Farkına var ya da varma; delilleri burada kendi gezegeninde görmüşsündür. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
That temple was obviously occupied by a powerful, technologically advanced race. | Tapınak teknolojik açıdan gelişmiş, güçlü bir ırk tarafından kullanılıyordu. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
As far as I can tell from your pictures, | Bana gösterdiğin resimlerden anlayabildiğim kadarıyla,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
they were destroyed by a catastrophic explosion. | ...medeniyetleri feci bir patlamayla yok olmuş. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Our scientists theorised that an asteroid impacted our continent 10,000 years ago. | Bilim adamlarımız bir göktaşının kıtamıza 10,000 yıl önce çarptığını teorize etmişlerdi. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
The fallout could have easily buried the civilisation. | Serpintiler kolaylıkla medeniyeti gömmüş olabilir o zaman. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Or the race were experimenting with the very technology you are today. | Ya da o ırk sizin üzerinde deney yaptığınız teknolijiyle uğraşıyordu ve bir felaketle sonuçlandı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
If what you say is true about the potential enemies out there in our galaxy, | Galaksideki potansiyel düşmanlarımız hakkında söylediklerin doğruysa,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
we may need these advanced weapons more than ever. | ...bu gelişmiş silahlara her zamankinden çok ihtiyacımız var. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I can't deny that, but some very wise people have shown me how | Bunu inkar edemem, ama bazı çok bilge kişiler bana,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
a sudden leap in weapons technology by a civilisation | ...buna hazır olmayan bir medeniyetin silah teknolojisinde aniden sıçramasının... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
can lead to its destruction. | ...kendi yokoluşlarına sebeb olacağını ilk elden gösterdiler. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Given the chance, you would deny us this technology? | Şansın olsa, bu teknolojiyi reddeder miydin? | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I can't predict what would happen with or without the weapon. I just... | Bu silahla ya da onsuz insanlarına ve bu gezegene ne olacağını tahmin edemem. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
wish there was another way. | Ben sadece başka bir yol olsaydı diye umuyorum. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Energy readings are increasing by a power of ten. | Enerji ölçümleri 10 kat fazlalaştı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Stay away from the glass! The radiation will penetrate the window! | Camdan uzak durun! Radyasyon pencereden geçecektir! | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
What's happening? This device could explode. | Ne oluyor? Bu cihaz patlayabilir. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
We have to remove the core. | Çekirdeği çıkarmamız lazım. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Tomis! | Tomis! | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
No! Dr Jackson! | Hayır! Dr Jackson! | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I am ashamed... | Utanıyorum... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
that they would not bring themselves to recognise Dr Jackson's heroism. | ...Dr Jackson'ın cesaretini takdir etmedikleri için. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
He saved millions of lives. | Milyonlarca insanın hayatını kurtardı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Millions could still die. | Milyonlarca insan hala ölebilir. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
The future's never certain. You saved many without regard for your own life. | Gelecek hiç bir zaman belli değildir. Kendi hayatını hiçe sayarak birçoğunu kurtardın. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I could have destroyed the device. | Cihazı yok edebilirdim. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
You believe your journey is still not over. | Yolculuğunun hala bitmediğine inanıyorsun. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Actually, I'm not entirely sure what the point of my journey so far has been. | Aslında, yolculuğumun manası neydi şu ana kadar emin değilim. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
If this is about being honest with yourself, | Eğer bu kendinle dürüst olmakla alakalıysa,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I believe my entire life has been a failure. | ...bütün hayatımın bir başarısızlık olduğuna inanıyorum. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Just so you know, Jonas had a change of heart. | Bilesin diye söylüyorum, Jonas'ın duyguları değişti. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
He stole some naquadria for us. | Bizim için biraz naquadria çaldı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
He took a big risk. He said it was because of what you did. | Büyük bir risk aldı. Senin yaptığın şeyden ötürü olduğunu söyledi. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I think it could be important, and I wanted you to know that. | Bunun önemli olabileceğini düşünüyorum, ve senin de bilmeni istedim. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
You have an effect on people, Daniel. | İnsanlar üzerinde bir etkin var, Daniel. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
The way you look at things... | Olaylara bakış açın... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
It changed me too. | Beni de değiştirdi. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I see what really matters. | ...neyin gerçekten önemli olduğunu görüyorum. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I don't know why we wait to tell people how we really feel. | Neden insanlara nasıl hissettiğimizi söylemek için bekliyoruz bilmiyorum. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I guess I hoped that you always knew. | Sanırım, senin hep bildiğini umdum. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
You can never reach enlightenment if you do not believe you are worthy. | Aydınlanmaya, buna değeceğini düşünmedikçe ulaşamazsın. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Then I guess we may have a problem. | O zaman sanıyorum ki bir sorunumuz olabilir. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
You once gave me this. | Bir keresinde bunu bana vermiştin. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
You said that its spirit would one day serve its owner in the afterlife. | Onun ruhunun bir gün öteki dünyada sahibine hizmet edeceğini söylemiştin. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Thanks. I'm not dead yet, but... I guess it doesn't look so good right now. | Teşekkürler. Daha ölmedim, ama... Anladığım kadarıyla şu an pek yi görünmüyor. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
If you are to die, Daniel Jackson, | Eğer ölüyorsan, Daniel Jackson,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I wish you to know that I believe that the fight against the Goa'uld | ...şunu bilmeni isterim ki Goa'uld a karşı olan savaş... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
will have lost one of its greatest warriors. | ...en büyük savaşçılarından birini yitirecek. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
And I will have lost one of my greatest friends. | Ve ben de en iyi dostlarımından birini yitireceğim. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Because it is so clear, it takes a long time to realise it. | Çok açık olduğu için, farkına varmak uzun zaman alıyor. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
If you immediately know the candlelight is fire, | Eğer mum ışığının ateş olduğunu anında anladıysan,... | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
the meal was cooked a long time ago. | ...yemek uzun bir zaman önce pişmiştir. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
The monk at Kheb said that to me. I don't know what it meant then, and I still don't. | Kheb'deki rahip de söyledi bunu bana. O zaman ne manaya geldiğini anlamadım, hala da bilmiyorum. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
Why do you feel you have failed on your journey? | Neden yolculuğunda başarısız olduğunu hissediyorsun? | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
You've opened the Stargate for your world. | Kendi dünyan için yıldız geçidini açtın. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I cracked a code. A lot of other people made it work. | Ben bir kod kırdım. Başka birçok insan onu çalışır kıldı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
The very next thing you did was help free the people of Abydos from evil. | Hemen ardından Abydos insanlarının şeytandan kurtulmasına yardım ettin. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I had the chance to live out my life with her. | Hayatımı onla beraber geçirme fırsatım vardı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I couldn't leave it alone. | Onu yanlız bırakamadım. Ç.N: 'Elleşmeden duramadım'dır esasında :) | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |
I was the one that unburied the gate. What happened to her was my fault. | Geçidi tekrar kazıp çıkaran bendim. Ona olanlar benim hatamdı. | Stargate SG-1 Meridian-1 | 2002 | ![]() |