Search
English Turkish Sentence Translations Page 160363
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
When you hurt. | Acı verirse eğer. Acittigin zaman. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Ouch! That's fucking profound. | Bu biraz ağır oldu. Ouch! Bu çok içtendi. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Detach yourself, Detective. | Kendiniz çözün dedektif. Kendini çözümle, Detektif. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Dr. Niels Geck. | Dr. Niels Geck. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
PhD at MIT, age 13. | On üç yaşında MIT Üniversitesi'nde doktoraya başladı. PhD at MIT, yas 13. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Rogue scholar, age 16. | On altı yaşında okulu bitirdi. Rogue scholar, yas 16. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Professor of Theoretical Physics, University of Geneva, age 20. | Yirmi yaşında Cenevre Üniversitesi'nde Teorik Fizik Profesörü oldu. Fizik teorileri profesörü, Gineva Universitesi, yas 20. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Chief Physicist at the San Celeritas particle Collider. | San Celeritas Parçacık Çarpıştırıcısı projesinde baş fizikçi. San Celeriats partikül hizlandiricinin bas fizikcisi | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
It's blesseded with a neurological disorder. | Kendisi nörolojik bir bozuklukla kutsanmış. Nörolojik bir rahatsizligi var. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
He sees numbers and words as shapes and colors. | O sayılar ve kelimeleri şekiller ve renkler olarak görüyor. Sayilari ve kelimeleri, sekil ve renk olarak görüyor... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Its called Synesthesia. Its like being born on acid. | Buna renkli işitme deniyor. Tıpkı asit içinde doğmak gibi. Sinestezi hastaligi olarak biliniyor Acidin içerisinde dogmus olmak gibi birsey. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
So he has very rich inner life. | Zengin bir içe dönük yaşamı var. Ruhsal hayatinda çok zengin. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
I envy him above all others. | En çok onu kıskanıyorum. Digerlerinde çok ona imreniyorum. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
He's gonna teach you a lesson. | Sana anlatacakları var. Simdi sana bir ders verecek. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Niels, let's eat. Okay. | Niels, hadi yemeğe. Tamam. Niels, Hadi yemek yiyelim. Tamam. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Once upon a time we believed we lived in a clockwork universe... | Bir zamanlar evrenin saat gibi çalıştığına inanırdık... Bir zamanlar Newton'un mekanik kurallariyla aciklanan saat mekanizmasi gibi bir evrende... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
governed by Newtonian mechanics. | Newton mekaniği ile yönetilen. yasadigimiza inaniyorduk. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Cause and Effect. | Sebep ve sonuçla. Neden ve etki. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Newton was elegant, yes, but then certain principles came along... | Evet Newton seçkin biriydi, ama sonra gelen bazı prensipler... Newton zekiydi, evet, fakat daha sonra bazi kurallar ortaya cikti... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
and changed everything. | ...her şeyi değiştirdi. ve herseyi degistirdi. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
The electron can be two different things and in two different places, | Elektron aynı anda iki farklı yerde... Elektronlar ayni zamanda iki ayri sey olabilir ve... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
at the same time, so Cause and Effect is ridiculous. | ...iki farklı şey olabilir. Yani sebep sonuç ilişkisi çok saçma. iki ayri yerde bulanabilirler, demekki Neden ve Etki komik. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
You cannot predict, with any certainty, | Bundan sonra ne olacağını... Herhangi bir kesinlikle bir sonrasinda... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
what will happen next. | ...kesinlikle tahmin edemeyiz. ne olacagini bilemezsiniz. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Tell me about the God particle. | Bana tanrının parçacıklarından bahset. Tanrinin partiküllerinden bahset bana. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
When the universe was created... | Evren yaratıldığında... Evren yaratildiginda... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Thank you. | Teşekkürler. Tesekkür ederim. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
There was an equal amount of matter and antimatter... | Eşit miktarda madde ve anti madde vardı... esit miktarda madde ve karsi madde vardi... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
and they should've annihilated each other leaving nothing but empty space. | ...başka bir şeyin olmadığı boş uzayda birbirlerini yok etmeliydiler. ve bunlar birbirlerini uzay disinda hicbir sey kalmayacak sekilde yok etmis olmalilar. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Theres just no explaining for, how this universe acquired mass. | Evrenin nasıl kütle kazandığına dair hiç bir açıklama yok. Sadece evrenin nasil kütle edindigine iliskin bir aciklama yok. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
There's no explanation at all for how, we're here in a physical sense. | Fiziksel anlamda nasıl burada olduğumuza dair hiç bir açıklama yok. Hicbir seyin nasil olduguna iliskin bir aciklama yok, Burada fiziksel algilamalar içindeyiz. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Unless, unless there is some... | Sadece, eğer her şeye kütle veren... Sey olmadikca, özel ve gizemli bir... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
special, mysterious particle... | ...bir takım özel... partikül olmadigi sürece... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
which actually gives mass... well, to everything. | ...gizemli parçacıklar yoksa. kütle nasil oluyor... yani, hersey nasil. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
In a sense, such a particle must exist, | Bir bakıma, bu parçacıklar olmalı... Bir sekilde algilanabilen öyle bir parcacik olmali ki, | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
but we've never seen it. | ...ama biz onları hiç görmedik. fakat onu hic görmedik. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
It's like love. We know it exists. | Aşk gibi. Var olduğunu biliyoruz. Ask gibi. Var oldugunu biliyoruz. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
We can feel it, but we've never saw it. | Hissedebiliyoruz, ama onu hiç görmedik. Hissedebiliriz, ama hiç görmedik. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
So, what happens tomorrow? | Peki yarın ne olacak? Pekala, yarin ne olacak? | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Well, we recreate the conditions that existed... | Büyük patlamadan saniyenin trilyonda biri kadar sonra... Var olan kosullari tekrar yaratacagiz... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
One Trillionth of a second after the Big Bang. | ...olan mevcut koşulları yeniden oluşturacağız. Saniyenin trilyonda birinden sonra Big bang | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Protons will head toward collisions at nearly the speed of light. | Protonlar neredeyse ışık hızında çarpışacaklar. Protonlar carpismaya dogru isik hizina yakin bir hizda gidecekler | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
And Quarks and Gluons will release enough energy to create... | Kuarklar ve glüonlar, Higgs Boson'ı, tanrının parçacıklarını... Ve tanecikler ve yapiskanlar Higgs Boson | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
the Higgs Boson particle, The God particle. | ...yaratmaya yetecek enerjiyi açığa çıkaracaklar. yaratmak için yeterli enerji yayacaklar. Tanrinin partikülleri. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Its unstable, its fragile. | Kararsız ve hassas olabilir. Sabit olmayan, kirilgan | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
And it will last for less than a one millionth, of a billionth, | Ve saniyenin milyonda birinden daha az sürecek. Milyarda birinden. Ve saniyenin milyonda biri, milyarda biri, | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
of a billionth of a second... | Bozulmadan önce saniyenin... saniyenin milyarda biri kadar sürecek. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
before it decays. | ...milyarda biri kadar zaman var. Partiküller bozulmadan önce | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
But we've seen it for the first time in history. | Ama bunu tarihte ilk görenler bizler olacağız. Fakat onu tarihte ilk kez görecegiz. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Yes. The woman who's serving us, she's Hindu... | Evet. Bize servis yapan Hindu kadın... Evet. Bize servis yapan kiz O bir Hindu... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
she's dressed in white, and she's mourning. Why? | ...beyaz giyinmiş ve yas tutuyor. Neden? Beyaz giyinmis ve matemli. Neden? | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Her name's Prabha and her husband died down there. | Adı Prabha ve kocası aşağıda öldü. Adi Prabha ve kocasi orada öldü. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
There've been a lotta accidents. | Şansızlık eseri olan bir kazaydı. Bir çok kaza oldu. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Whoa! He was an engineer and he made a mistake. | O bir mühendisti ve hata yaptı. O bir mühendisti ve bir hata yapti. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
There has been a lot of mistakes. A lot? Compared to what? | Orada bir çok hata yapılıyor. Çok mu? Neyle kıyasla? Birçok hata yapildi. Birçok? Nasil yani? | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
He was trapped. | Tuzağa düştü. Kapana kisildi. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Pinned under the weight of something much larger than he was. | Kaldırabileceğinden çok daha fazla yükün altında kaldı. Kendinden daha agir bir seyin altinda kaldi. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
He crushed his rib cage. Yeah. Broke his heart. | Göğüs kafesi kırıldı. Evet. Kalbi parçalandı. Gögüs kafesi parcalandi. Evet. Kalbini parcaladi. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
It was his own damn fault. | Kendi hatasıydı. Kahrolasi kendinin hatasiydi. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
His fault? You bet. | Kendi hatası mı? Öyle. Kendi hatasi mi? Iddiaya var misin. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Because the only error is our human errors. | Çünkü olanlar hep insan hatası. Çünkü tek hata bizim insani hatamizdir. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
He made the wrong choice. Unfortunately, he didn't live to regret it. | Yanlış bir seçim yaptı. Yazık, pişman olacak kadar yaşamadı. Yanlis secimi yapti. Allahtan, yaptigindan pisman olabilecek kadar yasamadi. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Unlike my oh so lonley wife. | Bir zamanlar çok yanlış seçimler yapan... Uzun zaman önce çok kötü seçimler yapan benm yalniz... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Who made some very bad choices a long ago. | ...benim çok yalnız olan karımın aksine. karimin aksine. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
And that's why you're here. Isn't it? | Ve sen o yüzden buradasın değil mi? Ve sen bu nedenle burdasin, öyle degil mi? | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Let me guess. Somebody is looking for her. | Dur tahmin edeyim. Birisi onu arıyor. Dur tahmin edeyim. Birisi onu ariyor. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Maybe its just me. | Belki o benim. Belki de sadece ben. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
So... what's the worst that can happen... | Milyar dolarlık bu teknoloji ile... Pekala... Birkaç milyar dolar degerinde ve | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
with a couple of billion worth of off the shelf technology, | ...kusurlu insanları bir araya geldiği bu yerde... kusurlu insanlar tarafindan gelistirilmis ise yaramaz | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
brought it together by imperfect human beings HO here in Mexico? | ...başımıza gelebilecek en kötü şey nedir? bir teknolojinin Meksika da olmasindan daha kötü ne olabilir? | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
A black hole. What was that? | Kara delik. O da ne? Kara delik Nasil yani? | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
A black hole. | Kara delik. Kara delik | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Theoretically, collisions with this much energy, | Teorik olarak, çarpışma sonucu oluşacak büyük enerji... Teorik olarak, büyük bir enerjiyle gerceklesen carpismalar | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
could create a black hole that could swallow the earth. | ...dünyayı yutacak bir kara delik oluşturabilir. dünyayi yutacak bir kara delik yaratabilir. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Or create strangements that could initiate runaway fusion, | Ya da garip düzensizlikler yaratarak, füzyon kaçağına neden olabilir. veya kontrolsuz füzyonlara ön ayak olabilecek garipler yaratabilir. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
and turn the planet into a shrunken lump of strange matter. | Ve sonra gezegen topak halinde büzüşüp garip bir maddeye dönüşür. veya kontrolsuz füzyonlara ön ayak olabilecek garipler yaratabilir. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
We've got nothing to worry about. | Endişelenecek bir şey yok yani. Endiselenecek bir durum yok. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
You havee arrived here at the penultimate moment! | Tam da dünyanın sonuna yakın buraya geldin. Buraya tam da birseylerin esigindeyken geldiniz! | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
The ultimate spiritual pursuit. | İşte bu nihai manevi takip. En yüksek manevi arayis. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
As God is the Wizard of Oz. | Tanrı Oz büyücüsü gibi. Çünkü tanri Oz'un büyücüsü | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
He's the man behind the curtain. | O perdenin arkasındaki adam. Perdenin arkasindaki adam | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
And tomorrow... I'm yanking back that curtain. | Ve yarın. Kendimi perdenin arkasına yollayacağım. Ve yarin... Ben bu perdeyi hizli bir sekilde acacagim. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
So, I should attend my business and roll away like... | Bu yüzden işlerimle ilgilenmeliyim. Ve buradan... Yani, isime devam etmeliyim. ve dogum öncesi bir pozisyonda | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
a little ball of shit in prenatal position, because... | ...ana rahmindeki küçük bir top gibi yuvarlanarak uzaklaşmalıyım. bazi sacmaliklari bertaraf etmeliyim, çünkü... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
whatever concerns, its | Çünkü yarın siz anahtarı çevirdiğinizde... Ne tür bir endise olursa olsun, o... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Inconsequential... | ...artık olacakların yanında... önemsiz.... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
compared to whatever you think is gonna happen when you flip that switch tomorrow. | ...endişelenmek gereksiz. eger yarin dügmeyi cevirdiginizde neler olacagi hakkindaki düsüncelerinizle karsilastirirsak | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
The point, you insignificant asshole, | Sen buraya gelip, benimle ilgili... Seni kafasi basmayan ahmak... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
is that showing up here, seeking disturbed shit about me, | ...bir haltlar arayıp rahatsızlık veren, önemsiz bir pisliksin. buraya gelerek hakkimda yapmis oldugun boktan arastirmalar | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
is cosmically fucked up. | Kozmik olarak çuvalladın. çok aptalca, kafayi üsütmüssün. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
You are fucked up. You're the guy that have the magic show. | Sen çuvalladın. Sihirli şovlar yapan adam sensin. Sen kafayi usutmussun. Sadece sihirli bir sovu olan adamsin. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
The one who cant live, not knowing how the trick is done. | İşin sırrının ne olduğunu bilmeden yaşamam diyen sensin. Evrenin sirrini bilmeden yasamayi beceremeyecek birisisin. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
And all you're gonna do is, just ruin it for the rest of us. | Ve bunu diğer insanların hayatlarını mahvetmek pahasına yapacaksın. Ve yapacagin tek sey sadece geride kalan bizler için onu yok etmek olacak | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
I think you two need to go... away. | Bence ikinizin de buradan biraz uzaklaşması lazım. Düsünüyorum da ikinizde burdan uzaklasmalisiniz. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Do your business. | İşinize bakın. Isinizi yap | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
Talk, fuck... whatever. | Konuşun, sevişin ne istiyorsanız. Boktan seyler hakkinda konus, her ne yaparsan yap. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
By 7.00am tomorrow, I'm gonna be on stage | Yarın sabah yedi de, sahnede... Yarin 7 de, sahnede olacagim.. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
standing next to God... | ...tanrının yanındaki yerimi alacağım. tanrinin yaninda... | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
and looking right up your sleeve. | Ve aşağı doğru kullarına bakacağım. ve senin gibi caresizi izleyecegim. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |
So, what do you think, is gonna at 7.00am tomorrow? | Yarın sabah yedi de olacaklar hakkında ne düşünüyorsun? ve senin gibi caresizi izleyecegim. | The Big Bang-1 | 2010 | ![]() |