English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 178385
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Not necessarily, Agent Helen. | Ille Ajan Helen. | Unthinkable-1 | 2010 |  |
| You already have him, don't you, General? | Zaten, ona sahip Eğer, Genel, değil mi? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| He was arrested 24 hours ago? Why didn't you come out and tell us? | O 24 saat önce tutuklandı? Neden dışarı gelmedi ve bize? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| You didn't have clearance. It's classified through military intelligence. | Siz izni yoktu. Içinden sınıflandırılmış askeri istihbarat. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| "Military intelligence." The great oxymoron. | "Askeri istihbarat." Büyük Oxymoron. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| How was he caught? | Nasıl yakalandı? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| A security officer saw him in a mall in Phoenix. | Bir güvenlik görevlisi Phoenix bir alışveriş merkezinde gördüm. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| His picture is plastered all over the country and he goes to a mall? | Onun resmi her yerinde yapışmış ülke ve bir alışveriş merkezine gidiyor? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| People, this is Colonel Kerkmejian. He'll escort you to view the prisoner. | İnsanlar, bu Albay Kerkmejian olduğunu. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| You're allowed to observe and that's it. | Sen izin konum gözlemlemek ve bu kadar. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| General, when can we interrogate this man? | General, zaman olabilir biz Bu adamı sorguya? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| At the moment, the military is in charge of any interrogation. | anda, askeri sorumludur herhangi bir sorgulama. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| If that changes, we'll let you know. | Eğer bu değişiklikler, size bildireceğiz. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Colonel, if you would. | Albay, sen olsaydın. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| This way, please. Please. | Bu taraftan lütfen. Lütfen. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| We have experts from multiple agencies, the military, nuke specialists, psychologists, | Biz uzmanlar var Birden ajansları, kimden | Unthinkable-1 | 2010 | |
| analyzing every word and movement he makes. | her sözcüğü analiz ve hareket o yapar. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Who authorized this? | Brody: Bu yetkili? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Everything here is within operational parameters. | Burada herşey içinde işletme parametreleri. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| We never strike him. | Onu grev olmadı. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Hot, cold, sleep deprivation, intense noise, bright lights, threats of violence. | Sıcak, soğuk, uyku yoksunluğu, yoğun gürültü, parlak ışıklar, şiddet tehditleri. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| He must be terrified. | Diye çok korkmuş olmalı. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Where are the dogs? There should be dogs. | Nerede köpekler nelerdir? Orada köpekler olmalıdır. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| It's the amateur hour here, Charlie. This is never gonna work. | It's amatör saat burada, Charlie. Bu işe yaramayacak asla. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Yeah, well, you're gonna have to make it work. | Evet, Eğer o iş yapmak zorunda kalacaksın. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| You want to get in there and talk to him? | Oraya girmek istiyorum ve onunla konuşmak? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Yes. But I don't need your help to do that. | Evet. Ama gerek yok Yardımınız bunu. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Believe me, you will. | İnan bana, olacaktır. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Tell me he's not here. | Söyle bana o değil burada. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Oh, shit, here we go. | Lanet olsun, gidiyoruz. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| No. No way, you fucking animal. You keep away from him. | Hayır Olmaz, sen lanet hayvan. Ondan uzak tutun. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Hello. Back the fuck... | Merhaba. Geri lanet ... | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Get in there now! | Orada şimdi alın! | Unthinkable-1 | 2010 | |
| I never laid a hand on the prisoner. | Bir el koydu asla esir üzerinde. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Don't hurt him! You'll need him later. | ona zarar vermeyin! Daha sonra onu gerekir. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| I'm going in now, Colonel. | Şimdi gidiyorum, Albay. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| What? No, you don't have authorization. | Ne? Hayır, yok yetki var. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Do you intend to obstruct the FBI? | Eğer niyetiniz var FBI engellemek için? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Where the hell is Paulson? And get him out of here! | cehennem Paulson nerede? Ve Onu buradan olsun! | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Mr. Younger, I'm Special Agent Brody, FBI. | Sayın younger, Ben Özel Ajan Brody, FBI değilim. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Your situation here is illegal. | Durumunuza burada yasaktır. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| And I'm going to get you out of here, so you and I can sit down and talk. | Ve ben buradan almak için gidiyorum bu yüzden sen ve ben oturup ve konuşun. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| I think you'll find that this is entirely legal. And necessary. | Bulacağına düşünüyorum Bu tamamen yasaldır. Ve gerekli. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Necessary? | Gerekli? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| In the War on Terror. | Teröre karşı savaş içinde. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| The FBI woman, she's in the cell alone. | FBI kadın o hücrenin tek başına's. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Thank you. Could you please dry my arms? They're really cold. | Teşekkür ederim. Yapabildin Kollarımda kuru misiniz? Gerçekten soğuk konum. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| You looked at my watch. Would you like to know the time? | Sen benim saatine baktı. zaman bilmek ister misiniz? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| 10:15 in the morning. | Sabah 10:15. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Mr. Younger, | Sayın younger, | Unthinkable-1 | 2010 | |
| I'd like to ask you a few questions. | Size sormak istiyorum birkaç soru. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| About your wife Jehan and your two children. | Karın Jehan Hakkında ve iki çocuk. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| You must have been very upset when she left you. | Sen olmalı çok senden sol üzüldüm. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| I'm not upset. I accept my fate. | Ben üzgün değilim. Ben kaderi kabul ediyorum. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| You should accept yours. | Sizinkiyle kabul etmelidir. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Why are you doing this, Mr. Younger? Yusuf. My name is Yusuf. | Neden yapıyorsun Bu, Sayın younger? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| All right, Yusuf. | Pekala, Yusuf. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| They're gonna ask me about this | Onlar bu konuda bana rica edeceğim konum | Unthinkable-1 | 2010 | |
| and I would really like to be able to tell them something. | ve gerçekten olmak istiyorum bir şeyler söylemek mümkün. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| I'm sorry, nice lady. It's too soon. | Ben, nice üzgünüm bayan değilim. Çok erken. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Get her out of here. | Onu buradan alın. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| And you, soldier, get some goddamn results! | Ve sen, asker, Bazı lanet sonuçlar olsun! | Unthinkable-1 | 2010 | |
| That's what I'm asking you. | İşte sana soruyorum's. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Call me back. | Beni geri çağır. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| You saw what's going on in there? It's arguably illegal and ineffective. | Sen ne var oluyor gördün mü? Bu tartışmalı yasa dışı ve etkisiz's. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Any information he gives is probably unreliable. | Herhangi bir bilgi de verir muhtemelen güvenilmez olduğunu. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| If we work with these people, our integrity... | bu çalışıyorsanız insanlar, bizim bütünlük ... | Unthinkable-1 | 2010 | |
| At the moment, they have official sanction. | anda, Onlar resmi yaptırım var. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Jack, I can't believe that. | Jack, inanamıyorum ki. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| What about the General Counsel memo on coercive interrogations? There's no way... | Ne Genel Danışman hakkında zorlayıcı sorgulama üzerine notlar? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Look, the Director's Office has ordered us | , Director's Office bak bize talimatı verdi | Unthinkable-1 | 2010 | |
| to assist the military wherever possible. | askeri yardım mümkün. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| For now, we observe and run our investigation simultaneously. | Şimdilik, gözlemlemek ve soruşturma koşmak aynı anda. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Just keep me informed, okay? | Sadece ben, tamam haberdar? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| We have the guy but we can't say so. Why the hell not? | Biz adam var ama biz öyle diyemeyiz. Neden cehennem değil? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Because officially, he doesn't exist. | resmen Çünkü diye biri yok. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| His face is all over the country! | Yüzü Hepsi bu ülkeye! | Unthinkable-1 | 2010 | |
| And we keep it there. | Ve biz orada tutun. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Faces lead to places. Our absolute priority is finding these locations. | Yüzler yerlere götürür. Bizim mutlak önceliktir Bu yerleri bulmak. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Someone must know where they are, and it's likely to be friends or family. | Biri bilmeli nerede vardır | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Why can't we interrogate this guy? | Neden biz Bu adamı sorguya? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| We are currently negotiating that. | Şu anda olan Bu müzakere. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Negotiating? Guys. | Müzakere? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| D.J., anything new on the ex wife? Yeah, I just talked to the guys at LAX. | D.J., yeni bir şey eski eşi hakkında? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Two days ago, the wife and kids tried to board a plane to Saudi Arabia, | İki gün önce, eşi ve çocuklar tahta çalıştı Suudi Arabistan bir uçak, | Unthinkable-1 | 2010 | |
| but were denied a visa at the last minute. | ama vize inkar edildi son dakikada. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| They're likely still in the country. | Onlar büyük olasılıkla hala konum ülkede. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Phillips, I need you to coordinate a check with rental agencies. | Phillips, sana ihtiyacım var çek koordine etmek kiralama firmaları ile. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| He must have transported the bombs cross country in some kind of truck. | O taşınmış olmalı bomba Arazi kamyon bir tür. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| He wouldn't have used his real name. | O olmazdı gerçek adı kullanılır. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Okay, I'll get local PDs out at port cities and border towns. | Tamam, yerel PDS alırsınız çıkış portu şehirlerine ve sınır kasaba. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Vince, get on to Frank and his team. | Vince, on Frank olsun ve ekibi. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Organize a trace on his Internet, phone, credit cards, travel bookings. | Organize bir iz onun İnternet, telefon, kredi kartları, seyahat rezervasyonu. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Get National Security Letters for anyone who gives you a hard time. | Milli Güvenlik Mektuplar alın veren herkes için Eğer sert zaman. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Helen. Can I have a word with you? | Helen. Alabilir miyim Sizinle bir kelime? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| We need you to negotiate. With H. | Sizin pazarlık gerekiyor. H. ile | Unthinkable-1 | 2010 | |
| He's asking for you. | O sizin için soruyor. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| I hear you're a specialist interrogator. Ex Army? | Sana bir uzman sorgulayıcı duyuyorum. Ex Ordu? | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Made me the man I am today. | ben bugün am adam yapılmıştır. | Unthinkable-1 | 2010 | |
| Is that how you work with colleagues? You beat them? | Sen misin nasıl çalıştığını meslektaşları ile? Onları yenebilir? | Unthinkable-1 | 2010 | |
