Search
English Turkish Sentence Translations Page 179039
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
lt was a promise from an lndian to a Pakistani. lf l didn't fulfil it.. | Bu bir Hindistan'lıdan bir Pakistan'lıya verilen bir sözdü. Bir Hindistanlı bir Pakistanlı'ya söz vermişti. Eğer sözümü tutmasaydım... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..my country's honour would've been tarnished, right? | Eğer sözümü tutmasaydım ülkemin onuru zedelenirdi, değil mi? ...ülkemin onuru zedelenirdi, değil mi? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l think getting Bebe's ashes here was God's way to get me here. | Bence Bebe'nin küllerini buraya getirmem Tanrının beni buraya getirmesi için bir bahaneydi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l was destined to meet all of you. Do you believe in destiny? | Kaderimde sizlerle tanışmak varmış. Kaderimde sizlerle tanışmak vardı. Kadere inanır mısın? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Don't you? Not until now. | Sen inanmaz mısın? Şimdiye kadar inanmazdım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
But now, l've begun to believe. | Ama şimdi inanmaya başladım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
lt's all right now. Come on. | Şimdi tamam, Hadi. İşte oldu. Hadi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Oh.. | Anne! | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
You aren't all right, you're hurting? | İyi değilsin. Çok acıyor mu? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Look, let's rest here for a while.. No, l'll miss my train | Bak… Burada biraz dinlenelim. Bak... Burada biraz dinlenelim. Hayır, treni kaçırırım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
You won't miss your train. | Hayır, trenini kaçırmazsın. Hayır, trenini kaçırmazsın.. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Lean on me. Put your hand across. | Bana yaslan. Kolunu boynuma dola. Bana yaslan... Kolunu boynuma dola. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Your anklet. | Hal halın. Halhalın.. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l'll keep it. l'll give it to you later. | Bende kalsın… Daha sonra veririm. Bende kalsın... Daha sonra veririm. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Come, hold on tight. | Hadi… Sıkı tutun. Hadi... Sıkı tutun. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
As many times you put yourself at risk. | Kaç kere tehlikeye düşersen o kadar. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Actually, there's a lot of hustle for seats. | Aslında trende yer bulmak zor olacak. Aslında şu sıralar yer bulmak çok zor. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
The festival of Eid is coming up. | Ramazan Bayramı yaklaşıyor. Ramazan Bayramı yaklaşıyor... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
At this time, a lot of people go across the border. | Bu zamanda birçok insan sınırı geçiyor. ...ve şu sıralarda herkes sınırın ötesine geçiyor. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
But don't worry, l'll find a way. | Ama endişelenme. Bir yolunu bulurum. Ama endişelenme. Bir çaresine bakarım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Thank God you're all right. l just got off the train from Lahore. | Tanrıya şükür iyisin. Lahor treninden daha yeni indim. Tanrıya şükür iyisin. Lahore treninden daha yeni indim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l was finding out about Kiritpur when l saw you. | Kriptur’a giden bir otobüs ararken seni gördüm. Kritpur'a giden bir otobüs ararken seni gördüm. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Your father has returned. He sent me. | Baban döndü. Beni O gönderdi. Baban eve geri döndü. Seni bulmam için beni gönderdi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Let's call home and tell them you're fine. | Evi arayıp iyi olduğunu söyleyelim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Then we'll prepare for our return. | Sonra da geri dönmek için hazırlanırız. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
And you are.. | Ve siz? Peki siz kimsiniz..? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
This is Veer. Squadron Leader Veer Pratap Singh. | Bu Veer. Hava Filosu Komutanı Veer Pratap Sing. Bu Veer. Hava Filosu Komutanı Veer Pratap Singh. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Thanks to him, l'νe managed to get here. | Onun sayesinde buraya gelebildim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
This is Raza. Raza Shirazi, my fiance. | Ve bu da Raza. Raza Şirazi, sözlüm. Ve bu da Raza. Raza Shirazi, sözlüm. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
'Passengers going to Lahore are requested to.. | Lahor'a gidecek yolcuların… Lahore'a gidecek yolcuların trende... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..before taking their seats in the train.' | yerlerini almaları rica olunur. ...yerlerini almaları gerekiyor. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
'We wish you a happy journey. Thank you.' | Hayırlı yolculuklar dileriz. Teşekkür ederim. Hayırlı yolculuklar dileriz. Teşekkürler. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
The seats are done, we should be leaving now. | Yer bulduk… Şimdi gitmemiz gerekiyor. Yer bulduk... Şimdi gitmemiz gerekiyor. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
So silly of me. l kept talking about eνerything.. | Ne kadar aptalım… Sana her şeyden bahsettim. Ne kadar da deliyim... Sana bir sürü şey anlattım... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..but l forgot to tell you about Raza. You made a big mistake. | Ama Raza'dan bahsetmeyi unuttum. ...ama Raza'dan bahsetmeyi unuttum Çok büyük bir hata yaptın. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
You made a big mistake. | Çok büyük bir hata yaptın. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Zaara, l'm a very simple man. | Zaara, ben çok basit biriyim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l speak frankly and understand things simply. | Açık konuşurum ve olaylara basit tarafından bakarım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
lt's the first time l started thinking.. | İlk kez Bauji ve Maati sayesinde farklı düşünmeye başladım. İlk kez Bauji ve Maati... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..differently because of father and Maati. | ...sayesinde farklı düşünmeye başlamıştım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
The entire journey l kept thinking.. | Tüm yolculuk boyunca… Tüm yolculuk boyunca... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..up a way to stop you, not to let you go.. | seni nasıl durdururum, gitmene nasıl engel olurum… ...seni nasıl durdururum, gitmene nasıl engel olurum diye düşündüm. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..and tell you that l really like you and if you think l'm okay then.. | senden hoşlandığımı ve eğer sen de istersen… Ve sana nasıl söyleyeceğimi... Senden çok hoşlandığımı ve... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..let's get married. | seninle evlenmek istediğimi nasıl söyleyeceğimi düşündüm. ..sen de benden hoşlandıysan evlenebileceğimizi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
And we'll breeze through life together just like.. | Ve bu hayatımızı, bu iki gündeki gibi gülerek geçirebileceğimizi. Ve bu hayatımızı... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..these past two days. | ...bu iki gündeki gibi gülerek geçirebileceğimizi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
But the guy up there has strange ways. | Ama yukarıdaki çok garip. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
He kept building my confidence and then when we got here.. | Bana umut verdi ama buraya geldiğimizde bütün hikâyeyi değiştirdi. Tüm yolculuk boyunca bana güldü ama buraya geldiğimizde... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
He changed the entire story. | Buraya geldiğimizde herşeyi tersine döndürdü. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
You must be wondering why l'm telling you all this right now. | Merak ediyor olmalısın, tüm bunları sana şimdi, neden söyledim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l understand that you belong to someone else.. | Biliyorum başka birine aitsin… Biliyorum başka birine aitsin... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..and there's nothing between us, nor can there ever be. | ve aramızda hiç bir şey yok, hiç bir zaman da olmayacak… ...ve aramızda öyle bir bağ yok. Ve öyle bir bağ olmayacak da. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
But wherever whenever you need a friend.. | Ama ne zaman, nerde olursa olsun, bir dosta ihtiyacın olursa... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..just remember that there is a man across the border.. | şunu hep hatırla ki, sınırın ötesinde senin için canını verebilecek birisi var. ...şunu hep hatırla ki, sınırların ötesinde birisi var... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..who will give his life for you. | ...senin için canını verebilecek birisi. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Zaara, we must leave. | Hadi Zaara, artık gitmeliyiz. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Mr. Veer. | Bay Veer, Bay Veer. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Zaara told me how you saved her life. | Zaara, bana onun hayatını nasıl kurtardığınızı anlattı. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Now, l'm indebted to you. | Size borçluyum. Size minnettarım. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
So, tell me how may l repay you? Just keep Zaara happy. | Söyleyin, size borcumu nasıl ödeyebilirim? Söyleyin bunun karşılığında ne istiyorsunuz? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
The debt will be repaid. | Zaara'yı daima mutlu edin borcunuzu ödemiş olursunuz. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Careful, Mr Veer.. | Sözlerinize dikkat edin Bay Veer. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..lest l get the impression that you've fallen in love with Zaara. | Yoksa sizin Zaara'ya âşık olduğunuzu zannedeceğim. Yoksa sizin Zaara'ya aşık olduğunuzu zannedeceğim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
What is love.. l don't know. But yes. | Aşk nasıl olur bilmem. Aşk nasıl olur bunu bilmiyorum. Ama evet.. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l do wish from the bottom of my heart.. | ...üzüntü Zaara'dan hep uzak olsun. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..that Zaara never has tears in her eyes. | Gözlerinde asla gözyaşı olmasın. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
That she always keeps smiling. | Her zaman gülsün. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
lf that's what you call loνe, then love it is. | Sizin aşk dediğiniz buysa, öyle olsun. Eğer bunun adı aşk ise öyleyse aşk deyin. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Mr. Veer, you're talking about my fiancee to my face. | Bay Veer, benim önümde, benim sözlüm hakkında konuşuyorsunuz. Bay Veer, benim önümde, benim karım olacak kadın hakkında konuşuyorsunuz. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l don't know whether to consider this a compliment or an insult. | Bunu iltifat mı yoksa hakaret olarak anlamalıyım, bilmiyorum. Bunu ne olarak anlamalıyım, bilmiyorum Bir iltifat mı, yoksa bir aşağılama mı? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
lf you think of this as nothing, it's better. For the truth is that.. | En iyisi hiçbir şey olarak anlamanız. Şu bi gerçek ki… En iyisi bir hiç olarak anlamanız Çünkü şu bir gerçek ki.. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..l'm nothing to her and you are everything for her. | Ben onun hiçbir şeyi değilim, siz ise onun her şeyisiniz. ...ben onun hiçbir şeyi değilim. Siz ise onun her şeyisiniz. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Just for two moments, the caravans of our dreams made a stop." | Sadece İki anlığına hayal kervanımız durdu. İki anlığına durdu, hayal kervanımız | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"And then, you went your way and l went mine." | Ve sonra sen kendi yoluna, ben kendi yoluma. Ve sonra gittik, sen yoluna, ben yoluma... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Just for two moments, existed the story of our hearts." | Sadece İki anlığına yaşadı kalplerimizin hikâyesi. İki anlıktı, bu kalbin destanı | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"And then you went your way and l went mine." | Ve sonra sen kendi yoluna, ben kendi yoluma. Ve sonra gittik, sen yoluna, ben yoluma... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Was that really you or was it a luminous sunbeam?" | O sen miydin, yoksa parlayan bir ışık mıydı? O sen miydin yoksa renklerin ışıltısı mı? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Was that you or was it a blossoming bud?" | O sen miydin, yoksa açmış bir çiçek mi? O sen miydin yoksa gülümseyen bir filiz mi? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Was that you or was that the monsoon of my dreams?" | O sen miydin, yoksa kalbimin muson yağmuru mu? O sen miydin yoksa hayal yağmuru mu? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Was that you or was that a cloud of happiness?" | O sen miydin, yoksa geçen mutluluk bulutu mu? O sen miydin yoksa geçen mutluluk bulutu mu? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Was that you or was it a full blooming flower?" | O sen miydin, yoksa bir çiçek tomurcuğu mu? O sen miydin yoksa bir çiçek tomurcuğu mu? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Was that you or did l find a beautiful new world?" | O sen miydin, yoksa bulduğum yepyeni bir dünya mı? O sen miydin yoksa bulduğum yepyeni bir dünya mı? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
"Just for two moments, the caravans of our dreams made a stop." | Sadece iki anlığına durdu hayal kervanımız. İki anlığına durdu, hayal kervanımız | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
786. | 786. 786! | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Dinner time. | Yemek zamanı. Yemek zamanı! | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
And ma'am, your visiting time is over. | Bayan… Ziyaret vaktiniz bitti. Bayan!... Ziyaret vaktiniz bitti. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
You'll have to leave now. | Şimdi gitmek zorundasınız. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
l'll come back tomorrow. | Yarın yine geleceğim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Sorry, your story is left incomplete. | Üzgünüm… Hikâyeniz yarım kaldı. Üzgünüm... Hikayeniz yarım kaldı. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Come on, ma'am. | Gidelim, bayan. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
And 786.. | Ve, 786… 10 dakika sonra tabağı alması için birini göndereceğim. Hey 786!.. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..l'm sending someone to take the plate in ten minutes. | On dakika sonra tabağı almak için birini göndereceğim. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Eat quickly, or you'll have to sleep on an empty stomach again. | Çabuk ye, yoksa yine aç karınla uyumak zorunda kalacaksın. Çabuk ye, yoksa yine aç karınla uyumak zorunda kalacaksın! | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Have you ever wondered why his number is 786? | Hiç düşündünüz mü? Neden onun numarası 786? Hiç düşündünüz mü?.. Neden onun numarası 786 oldu? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
What? | Ne? Ne...? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Have you ever wondered.. From the thousands of prisoners here.. | Hiç merak ettiniz mi? Buradaki binlerce mahkûmun arasında, Hiç merak ettiniz mi...? Buradaki binlerce mahkumun arasında... | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
..how come this lone Hindu prisoner has got Allah's holy number? | Nasıl oluyor da bu yalnız Hintli Allah'ın kutsal rakamını taşıyor. 'Bismillah' kelimesinin rakamı nasıl oldu da bu kimsesiz Hindu'nun numarası oldu? | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
This is not a mere coincidence, this is God's great miracle. | Bu tesadüf olamaz, bu bir takdir i ilahi… Bu basit bir tesadüf değil, bu Allah'ın gönderdiği bir mesaj. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
His way of telling all of you that this is God's own man. | Allah bize bu şekilde onun sevgili kulu olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu, onun bazı şeyleri size söylemesinin bir yolu, bakın... O tanrının sevgili bir kulu. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |
Treat him with respect. | Ona saygı gösterin. | Veer-Zaara-5 | 2004 | ![]() |