Search
English Turkish Sentence Translations Page 179050
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
As I lifted my hand from her waist to move the hair... | Elimi belinden çekip saçlarını düzeltmek için kaldırdığımda, Elimi belinden çekip saçlarını düzeltmek için kaldırdığımda... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...she looked at me in fear. | korku dolu gözlerle bana baktı. ...korku dolu gözlerle bana baktı. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Then she lowered her gaze, but... | sonra yavaşça gözlerini benden kaçırdı. Sonra yavaşça bakışlarını aşağıya indirdi, ama... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I kept staring at her and then my dream was broken. | Ben ona bakmaya devam ettim ama birden rüyam bozuldu… ...ben ona bakmaya devam ettim ve sonra birden, rüyam bitti. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Stop... stop... stop | Durdurun… Durdurun… Durdurun. Dur!.. Dur!.. Dur!.. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Please take me down. It's only a bag, ma'am. Let it go. | Lütfen aşağı inelim! Sadece bir çanta bayan, bırakın düşsün. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I can't let it go. That bag is very invaluable to me. | Hayır bırakamam. O çanta benim için çok önemli. Hayır bırakamam! O çanta benim için çok önemli! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Now, will you please take me down or should I go myself? Down. | Şimdi lütfen beni aşağıya indirecek misiniz yoksa kendim mi gideyim? Aşağı. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Do as I say. Take us down. | Dediğimi yap. Bizi aşağı indir. Dediğimi yap! Bizi aşağı indir! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
You endangered the lives of so many people for a little bag. | Küçücük bir çanta için bir sürü insanın hayatını tehlikeye attınız. Bu gün bu kadar insanın hayatını küçücük bir çanta için tehlikeye attın! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
You know we risk our lives everyday to save lives... | Biliyorsunuz, her gün bizler hiç tanımadığımız insanlar için hayatlarımızı tehlikeye atarız. Biliyor musunuz, her gün bizler insanları kurtarmak için kendimizi tehlikeye atarız. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...of people who are complete strangers... | Hiç tanımadığımız insanlar için... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...who aren't related to us in any way. | ...akrabamız olmayan insanlar için. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Yet on our way home, our hearts swell with pride... | Ama yine de evimize kalbimizde gururla döneriz çünkü biliriz ki… Ama yine de, evimize kalbimizde gururla döneriz, çünkü biliriz ki... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...that we saved someone's sister, wife, brother or mother. | o gün birinin kardeşini, karısını, annesini kurtarmışızdır. Birine yeni bir hayat vermişizdir. ...o gün birinin kardeşini, birinin karısını, annesini kurtarmışızdır. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But today, for the first time in so many years... | Fakat bugün ilk kez işimden şüphe etmeye başladım. Fakat bu gün, ilk kez... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...l'm doubting my work. | ...vazifemden şüphe etmeye başladım | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
For the first time, sacrificing my life... | İlk kez, kendimi başka birinin önemsiz bir eşyası için tehlikeye attım. İlk kez, kendimi başka birinin... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...for someone else is seeming worthless. | ...önemsiz bir eşyası için tehlikeye attım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
It's seeming wrong. | Bu doğru değil. Bence yanlıştı, kötüydü. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'm sorry, ma'am, but it was disgusting. | Üzgünüm bayan, ama yaptığınız iğrençti. Üzgünüm bayan, ama bu iğrençti. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Get out. I don't want to see your face. | Git burdan. Yüzünü görmek istemiyorum. Defol buradan! Yüzünü görmek istemiyorum. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
You know I can't say no to Zaara. | Zaara'ya hayır diyemeyeceğimi biliyorsunuz. Biliyorsun, ben Zaara'ya hayır diyemem. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Even if I did, she would've taken it forcibly. | Hayır desem bile zorla alırdı. Desem bile, bu sefer de zorla alırdı. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
And she's not off to the market to buy bangles, but to India. | O da bilezik almaya markete gitmedi ya. Hindistan'a gitti. O da bilezik almaya markete gitmedi ya! Hindistan'a gitti! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Zaara... Zaara, are you all right? Zaara... | Zaara. Zaara, iyi misin? Zaara. Zaara!.. İyisin değil mi?! Zaara... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Mother, I'm perfectly all right, please don't worry. | Anne ben çok iyiyim. Sakın endişelenme. Anne ben çok iyiyim, sakın endişelenme. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
What is this nonsense, Zaara? Do you know what I'm going through? | Bu saçmalık da nedir, Zaara? Biliyor musun ben burda perişan oldum? Bu saçmalık da nedir, Zaara? Biliyor musun ben burda ne kadar perişan oldum? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Only when I was going to the police that this idiot Shabbo told me. | Bu Allah'ın cezası Şabo ancak ben polise gideceğim zaman söyledi olan biteni. Bu Allah'ın cezası Shabbo ancak ben polise gideceğim zaman söyledi neler olduğunu! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Mother, the border closes at 4.30... | Anne, sınır 4:30'da kapanıyor, ben ise daha Kriptur'a ulaşamadım. Anne, sınırlar saat dört buçukta kapanıyor,... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...and I haven't even reached Kiritpur yet. | ...ve ben daha Kritpur'a gidemedim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
God, for what sin am I being punished? | Allah'ım. Hangi günahımın cezasını çekiyorum? Akşam olmak üzere. Allah'ım! Hangi günahımın cezasını çekiyorum? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I promised you that I would send the ashes to India. | Sana söz veriyorum o külleri Hindistan'a gönderirim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I also promised Bebe that I would take her ashes myself. | Ben Bebe'ye külleri bizzat kendim götüreceğime söz vermiştim. Ben de Bebe'ye söz verdim, küllerini Hindistan'a kendim götüreceğim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Zaara, is this a little trip from Lahore to Pindi... | Zaara, bu Lahor’dan Pindi'ye gitmek gibi ufak bir seyahat mi ki böyle çekip gittin? Zaara, bu Lahore'dan Pindiye gitmek gibi ufak bir seyahat mi... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...that you just took off like that? | ...ki böyle çekip gittin? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'm really sorry, Mother. | Gerçekten çok üzgünüm, anne. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Until now, I've done nothing really important in my life, Mother. | Ne şimdiye kadar hayatımda bu kadar önemli bir şey yapmıştım, anne. Ne şimdiye kadar hayatımda bu kadar önemli bir şey yapmıştım, anne... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Nor will I be doing anything great in the future. | Ne de gelecekte bunun kadar önemli bir şey yapacağım. ...ne de gelecekte bunun kadar önemli bir şey yapacağım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But after doing this, I will always be proud of myself. | Ama bunu yaparsam eğer, başka birisi benim sayemde… Ama bunu yaparsam eğer, kendimle hep gurur duyacağım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
That I helped someone attain salvation. | son arzusuna kavuşmuş olacak diye kendimle hep gurur duyacağım. Birisi benim sayemde son arzusuna kavuşmuş olacak. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Mother, now that I've come so far... | Anne, bu kadar yol geldikten sonra, yalnızca vazifemi yerine getirdiğimde eve geri dönerim. Anne, bu kadar yol geldikten sonra... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...I will return only after completing my work. | ...yalnızca vazifemi yerine getirdiğimde eve geri dönerim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But if you stay angry with me, then my journey will get bad luck... | Ama bana kızgın olursan yolculuğum uğursuz geçer. Ama bana kızgın olursan yolculuğuma nazar değer. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I've been crying since eight hours, you want me to cry some more? | Tam sekiz saattir ağlıyorum. Daha ağlamamı mı istiyorsun? Tam sekiz saattir ağlıyorum Daha fazla ağlamamı mı istiyorsun yoksa? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Relax, Mother. I'm cool. | Rahat ol anne, ben iyiyim. Rahat ol anne, ben 'cool'um. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
If your father returns before you do, then... | Eğer baban sen dönmeden gelecek olursa… Eğer baban sen dönmeden gelecek olursa... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Papa will only be back next week, and I'm coming back tomorrow. | Babam bir hafta sonra gelecek ben ise yarına kadar geri dönmüş olurum. Babam bir hafta sonra gelecek, ben ise yarına kadar geri dönmüş olurum. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Mother, I've to hang up now. There's a long queue. | Kapatmam gerekiyor anne, sırada bekleyenler var. Anne şimdi kapatmak zorundayım Burda uzun bir kuyruk var. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
And don't talk to any strangers and keep calling me... right? | Sakın yabancılarla konuşma ve beni ara… Tamam mı? Ve sakın yabancılarla konuşma ve bana telefon et... Tamam mı? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Why are you talking to me? I told you to get out of my sight. | Ne diye benimle konuşuyorsun? Sana gözümün önünden kaybol demedim mi? Neden benimle konuşuyorsun? Sana gözümün önünden kaybol demedim mi? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Go do your work. What are you standing like statues for? Go... | Gidin işlerinizi yapın. Neden heykel gibi dikiliyorsunuz. Hadi. Gidin işlerinizi yapın! Neden heykel gibi dikiliyorsunuz! Gidin! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'll leave from here in the morning, that way I'll reach sooner. | Sabahleyin burdan yola çıkacağım böylece eve daha çabuk ulaşırım. Sabahleyin buradan yola çıkacağım, böylece eve daha çabuk dönerim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Okay, see you on Monday. Enjoy... Thank you. Here are the logs... | Tamam… Pazartesi görüşürüz, iyi eğlenceler. Tamam, pazartesi görüşürüz. İyi eğlenceler Teşekkürler, işte raporlar. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Is there a hotel where I can spend the night? | Peki geceyi geçirebileceğim bir otel var mı buralarda? O zaman... Geceyi geçirebileceğim bir otel var mı buralarda? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
For Rs.10, you'll get a blanket. | 10 Rupiye battaniye, 25 rupiye bir karyola kiralayabilirsiniz. On Rupiye bir battaniye... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Okay, ma'am. Please excuse me, I'm getting late. Goodnight | Pekâlâ bayan. Kusura bakmayın. Geciktim… İyi akşamlar. Tamam mı bayan? Kusura bakmayın, vaktim azalıyor. İyi akşamlar | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"The ascent of moon doesn't stop." | Ay durmadan yükseliyor. Ayın yükselişi durmaz. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
You risk your life to save the lives of strangers. | Siz kendi hayatınızı tanımadığınız insanların canı için tehlikeye atıyorsunuz. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I would not like you to stop taking pride in your work because of me. | Benim yüzümden işinizle gurur duymaktan vazgeçmenizi istemem. Sizin gibi birinin benim yüzümden işi ile duyduğu gururdan vazgeçmesini istemem. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
That's why I've come to tell you the reason for my behaviour. | Bu yüzden size neden öyle davrandığımı söylemeye geldim. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
She was an Indian... | O bir Hintli… O bir Hindistanlıydı. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...who spent her whole life in Pakistan serving my family... | Ömrünü Pakistan'da aileme hizmet ederek geçirdi. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...and never asked for anything in return. | Karşılığında hiçbir şey istemedi. Ve karşılığında hiçbir şey istemedi. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Just one dying wish... | Sadece son bir dilek… Sadece son bir dilek... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...that her ashes be immersed along with her ancestors in Kiritpur. | Küllerinin, ataları gibi Kriptur’a dökülmesini istedi. Küllerinin, ataları gibi, Kritpur'a dökülmesini istedi. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
But I am sure you'll be proud that... | Ama eminim ki, Ama eminim ki... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...you saved this urn that was in my bag. | Çantamdaki bu külleri kurtardığınız için gurur duyacaksınız. ...çantamdaki bu külleri kurtardığınız için övüneceksiniz. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
If only I'd drunk it in the morning, I wouldn't have lost my temper then. | Bunu sabah içseydim bu kadar sinirli olmazdım. Eğer bu sütü sabahleyin içseydim o kadar sinirli olmazdım. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I've got a ticket... Ladies first. No pushing. | Benim biletim var. Önce bayanlar. İtişmeyin. Benim biletim var! Bayanlar önden! İtişmek yok! | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Easy... | Yavaş olun. Yavaş... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Easy... easy. No crowding. | Yavaş. Yavaş. Kalabalık yapmayın. Yavaş!.. Yavaş!.. Kalabalık yapmayın. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
That's it. No more. But I've got a ticket. | Bu kadar, başka yer yok. Ama benim biletim var. Bu kadar yeter, başka yok! Ama benim biletim var. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
So, where do I go then? Go up there... | Peki ya ben nereye gideceğim? Yukarı çıkın… Peki ya ben nereye gideceğim? Siz yukarı çıkın... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Hey, baldy, move over there. Why should I move? | Hey kel… Kalk ordan. Neden kalkacakmışım? Hey kel!... Kalk ordan! Neden kalkacakmışım? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Is my wife your sister that... | Karım senin kardeşin mi ki tüm yolculuk boyunca yanında oturacaksın? Neden mi... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...you want to sit beside her for the entire journey? | Benim karım senin kardeşin mi ki tüm yolculuk boyunca yanında oturacaksın? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Shove, before I break your teeth. Sir, I was just moving. | Defol, yoksa ağzını burnunu kırarım. Defol, yoksa ağzını burnunu kırarım! Efendim!.. Ben de şimdi kalkıyordum. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
You must be wondering what am I doing here. | Merak ediyorsunuzdur, ben burda ne yapıyorum? Merak ediyorsunuzdur, ben burada ne yapıyorum?.. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I had boarded it. But I noticed you and I saw... | Fakat sizi izliyordum ve bu harika koltuğa nasıl mütevazı şekilde oturduğunuzu gördüm. Fakat sizi izliyordum ve... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...how graciously you took this wonderful seat. | ...bu harika koltuğa nasıl da kolayca geçtiğinizi gördüm. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I thought to myself either you are extremely brave or... | Kendi kendime dedim ki, böyle bir yolculuğa tek başına çıktığına göre… | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
Then I realised that... | O zaman şunu farkettim. Ve şunu anladım... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...although I'll reach my village, I'll be bothered... | Köyüme ulaşmış olsam bile, yolculuğum boyunca, ...köyüme ulaşmış olsam bile... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...throughout my journey... | ...yolculuğum boyunca... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...and probably for my entire life whether... | Hatta belki hayatım boyunca düşünüp duracağım… | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...that silly Pakistani girl reached her destination safe and sound. | o aptal Pakistan'lı kız, gideceği yere sağ salim ulaşabildi mi diye? O aptal Pakistanlı kız, gideceği yere sağ salim ulaşabildi mi, ulaşamadı mı? | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
So, please don't think that I've come to help you. | Yani, sakın size yardım etmek için buraya geldiğimi düşünmeyin. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'm simply ensuring your thoughts don't bother me... | Buraya geldim çünkü, ömrümün geri kalanında… Buraya geldim çünkü... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
...for the rest of my life. | düşüncelerimin beni rahatsız etmesini istemiyorum. ...ömrümün geri kalanında düşüncelerinizin beni rahatsız etmesini istemiyorum. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
By the way, I'm Squadron Leader Veer Pratap Singh. | Bu arada ben, Hava Filosu Komutanı Veer Pratap Sing. Bu arada ben, Hava Filosu Komutanı Veer Pratap Singh. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
I'm Zaara. Zaara Hayaat Khan. | Ben Zaara, Zaara Hayaat Khan. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"When the wind moves like a comb through the fields of wheat..." | Rüzgâr buğday tarlasını taradığı zaman. Rüzgar buğday tarlasını taradığı zaman... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"It lifts a hundred colourful scarves." | Rengârenk örtü dalgalanmaya başlar. ...rengarenk şallar dalgalanmaya başlar. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"When the water carriers come to the well to fill their pots..." | Köylü kızlar küplerini doldurmaya geldiklerinde. Köylü kızlar küplerini doldurmaya geldiklerinde... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"And so at every step..." | Ve böylece adım adım yeni aşklar doğar. Adım adım her yerde bulursun... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"Where children, carried upon their father's shoulders..." | Babalarının omuzlarında oturup şenliği izleyen çocuklar, Babalarının omuzlarında oturup şenliği izleyen çocuklar | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"...are taken to see the fair. And treated to comic shows." | Şenliklerde dans, eğlence ve lezzetli yiyecekler, | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"In my country, a guest is revered as God." | Benim ülkemde misafirimiz Tanrı misafiridir. Benim ülkemde misafir tanrı gibi karşılanır. | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |
"And no matter what land he comes from... | Nereden gelirse gelsin bizim bir parçamız olur. Nereden gelirse gelsin... | Veer-Zaara-6 | 2004 | ![]() |