Search
English Turkish Sentence Translations Page 180
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Aw, so we are family. | vavv, öyleyse aile olduk. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Not for long, my friend. | Uzun süre değil, arkadaşım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
So we are friends. | O zaman arkadaşız. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh for God's sake, just show up! | Off Tanrı aşkına, sadece gel! | 18 to Life-1 | 2010 | |
It's nice when we can all spend time together like this. | Bütün zamanımızı böyle harcamamız çok güzel. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Mm yeah. | Mm evet. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I don't think they can hear you, Carter. | Seni duyabildiklerini sanmıyorum, Carter. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Try shaking a box of condoms. | Kondom kutusunu sallamayı dene. | 18 to Life-1 | 2010 | |
We're making up for last night. | Dün gece için yiyişiyoruz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Phone sex does not a honeymoon make. | Telefon sexi balayından sayılmaz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
At least it was free. | En azından bedava. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Carter pays five bucks a minute. | Carter bir dakika için 5 lira ödüyor. | 18 to Life-1 | 2010 | |
JESSIE: The folks just needed time | İnsanların alışması için zamana ihtiyacı olduğu | 18 to Life-1 | 2010 | |
to get used to the fact that we eloped. | gerçeğine rağmen biz evlenmek için kaçtık. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I think they're coming around. | Bence kendilerine gelecekler. | 18 to Life-1 | 2010 | |
From now on, I get to wake up to this face every day. | Bundan sonra her sabah bu yüzle uyanacağım | 18 to Life-1 | 2010 | |
Plus I got sex on tap 24/7. | Ve 7/24 sex ile irtibatta olacağım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Ow! Or whenever Jessie wants it. | vav vav vav! yada Jessie ne zaman isterse. | 18 to Life-1 | 2010 | |
So where are you two setting up your love nest? | peki aşk yuvanızı nerede kuracaksınız? | 18 to Life-1 | 2010 | |
I'm thinking funky studio apartment somewhere downtown. | Şehir merkezinde bir yerlerde manyak bir daire düşünüyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You can't afford that. Look, why don't you just crash at the frat house with me? | Ona paran yetmez. Bakın neden öğrenci evinde benimle bir gece kalmıyorsunuz? | 18 to Life-1 | 2010 | |
In an 8 X 10 room that smells like beer and feet? I'm gonna pass. | Bira ve ayak kokan 7 M2 lik bir odada mı? Ben yokum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Well, you were pretty pumped about it two months ago | 2 ay önce öyle demiyordun ama | 18 to Life-1 | 2010 | |
when we were planning on rooming together. | aynı odayı paylaşmayı planladığımız zamanları hatırla. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Well, things change. Now I'm hoping for something a little more upscale. | ama işler değişti. şimdi biraz daha pahalı yerlere bakıyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Paid for with what? Rainbows and kisses? | Neyle ödeyeceksin? Gökkuşakları ve öpücüklerle mi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Sorry we can't all be as grown up as you and the frat boys. | Kusura bakma hepimiz senin kadar yetişkin olamadık üniversite çocuğu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
What do you call the fat one again? | Şişman olana ne diyorsunuz yine? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Knuckles? | Muşta? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Spud? Tiny? Right? | Patates? Minik? Doğru mu? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Jeez, Tom. Maybe when school starts they can teach you how to take a joke. | Olamaz, Tom. Belki okullar açıldığı zaman sana şaka kaldırmasınıda öğretirler. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And we call him Lumpy. | ve biz ona Topak diyoruz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I'm uh, also going to go to the washroom. | Bende lavaboya gideceğim | 18 to Life-1 | 2010 | |
What's with you and Carter? | Carter'la sorununuz ne? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Nothing. He's just pissed that I'm not moving in with him. | Hiçbirşey. Ona taşınmıyorum diye pisliği o yaptı. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Are you sure that's all? | Hepsinin bu olduğundan emin misin? | 18 to Life-1 | 2010 | |
What, you think this is because | Ne yani bunun | 18 to Life-1 | 2010 | |
of the me finding out you slept with him thing? | onunla yattığını öğrenmemi olduğunu sanıyorsun? | 18 to Life-1 | 2010 | |
I told you, Jess. I'm over it. | söyledim ya, Jess. aştım ben onu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Ancient history. | Çok eski hikaye. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Long forgotten. | Uzun süre önce unutulmuş. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Glad to hear it. | Duyduğuma sevindim. | 18 to Life-1 | 2010 | |
In the past. | Geçmişte. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You're still talking. | Hala konuşuyorsun. | 18 to Life-1 | 2010 | |
It's the furthest thing from my | Bu şey bana çok uzak... | 18 to Life-1 | 2010 | |
BEN: Let's get right to it, shall we? | Gelin şunu hatasız yapalım olur mu? | 18 to Life-1 | 2010 | |
An annulment? | Evlilik Feshi mi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Mm hm. | Mm hm. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Whose idea was this? | Bu kimin fikriydi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
We all discussed it and decided it was for the best. | Hepimiz tartıştık ve en iyisinin bu olduğuna karar verdik. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You didn't discuss it with me. | Benimle tartışmadınız. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Me neither. 1 | Benimlede. 1 | 18 to Life-1 | 2010 | |
Fine. The Bellows discussed it | İyi. Bellow'lar kendi aralarında tartıştı | 18 to Life-1 | 2010 | |
and we all decided it was for the best. | ve hepimiz en iyisi olduğuna karar verdik. | 18 to Life-1 | 2010 | |
First I'm hearing of it. | İlk defa duyuyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
WENDY: Me too. | Bende | 18 to Life-1 | 2010 | |
It doesn't matter who discussed it. | Kimin tartıştığı önemli değil. | 18 to Life-1 | 2010 | |
We're not getting an annulment. | Evliliği fesh etmiyoruz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Yeah. We didn't make this decision lightly, you know. | evet bu kararı biz düşünmeden vermedik. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh, that's right. | Oh, çok doğru. | 18 to Life-1 | 2010 | |
It was a dare. | Cesaret oyunuydu o. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Maybe it isn't such a bad idea to get an annulment, Jess. | Belki, Jess, fesh etmek kötü bir fikir değildir. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You don't need a piece of paper to prove your love. | Aşkınızı ispat etmek için bir parça kağıda ihtiyacınız yok. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Finally. Thank you, Phil. | Sonunda. Teşekkürler, Phil. | 18 to Life-1 | 2010 | |
TARA: Yeah, you should sign the annulment, | Evet fesih sözleşmesini imzalamalısınız | 18 to Life-1 | 2010 | |
and then just shack up and see where it goes. | ve sonra evlenmeden yaşayın ve nasıl gittiğini görün. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Wait a minute; that is not what he meant! | bekle bir dakika; onun kastettiği o değildi! | 18 to Life-1 | 2010 | |
So when Tom moves out, do I get his room or what? | öyleyse Tom taşınırsa odasını alabilirmiyim yada ne olacak oda? | 18 to Life-1 | 2010 | |
If you get Tom's room, I need yours. | Eğer Tom'un odasını alırsan senin ki bana lazım olacak. | 18 to Life-1 | 2010 | |
My building has, like, zero storage space. | Benim evimde hiç yer yok. | 18 to Life-1 | 2010 | |
BEN: Tom is not moving out because Tom can't afford to. | Tom bir yere gitmiyor çünkü ödeyecek parası yok. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You're starting college in a week, in case you've forgotten. | Unuttuysan bir hafta içinde üniversiteye başlayacaksın. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You were gonna pay for me to live with Carter. | Carter'la yaşamak için bana para verecektin. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Carter is not Jessie. | Carter, Jessie değil. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You want to marry Carter, go ahead. | Carter'la evlenmek istiyorsan, durma hadi. | 18 to Life-1 | 2010 | |
No, wait. Scratch that. | Hayır, bekle. Unut gitsin. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You know what? We're tired of defending this. | Biliyormusunuz? Bunu savunmaktan yorulduk. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Tom and I are married and we're going to stay that way no matter what happens. | Tom ve ben evlendik ve neyin önemli olduğuna bakmadan devam edeceğiz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
TOM: Exactly! Mom, Dad? | Kesinlikle . Anne baba! | 18 to Life-1 | 2010 | |
You're just going to have to get used to the fact | Sizde alışın artık şuna | 18 to Life-1 | 2010 | |
that I'm a grown man who makes his own decisions. | kendi kararlarını verebilecek kadar büyüdüm ben. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Tom! Let's go. | Tom! gidelim. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Coming. | geliyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Does this mean I get Jessie's room? | Bu Jessie'nin odasını alabileceğim anlamına mı geliyor? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Who is he is again? | Tekar kim bu ya? | 18 to Life-1 | 2010 | |
He's our refugee from Iraq. | Irak'tan mültecimiz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Why is he here? | O niye burada? | 18 to Life-1 | 2010 | |
My country has seen much political unrest since | Benim ülkemde politik kargaşa var şeyden beri.. | 18 to Life-1 | 2010 | |
No! No, I mean in our house. | Hayır. Hayır bizim evde ne işi var? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Ben. Kitchen. Now. | Ben. Mutfak. Şimdi. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Are you out of your mind? | Aklınımı kaçırdın sen? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Tom and Jessie can't live in the attic. | Tom ve Jessie çatı katında yaşayamaz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
That's mother's space. | Orası annemin yeri. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Ben. Your mother is not coming back from Palm Beach. | Ben. Annen Palm Beach'ten dönmeyecek. | 18 to Life-1 | 2010 | |
She moved in with her plastic surgeon, remember? | Estetik carrahıyla beraber yaşıyor hatırladın mı? | 18 to Life-1 | 2010 | |
That man is not my father and never will be. | O adam benim babam değil ve aslada olmayacak. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Look. I don't like this thing any more than you. | Bak bundan en az senin kadar bende hoşlanmıyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
But at least this way we'll be able to keep an eye on Tom, make sure he's hitting the books. | Ama en azından gözümüz Tom'un üstüde olur ve ineklediğinden emin olabiliriz.. | 18 to Life-1 | 2010 | |
We'd get a pretty penny if we rented that space out. | Eğer orayı kiralamış olsaydık çok iyi para kazanabilirdik. | 18 to Life-1 | 2010 | |
What would you rather invest in? | Neye yatırım yapmayı tercih ediyorsun? | 18 to Life-1 | 2010 |