Search
English Turkish Sentence Translations Page 183765
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
weep for your alma | Ruhun için ağla. | Zift-1 | 2008 | |
that nowhere else in the world | Onunki gibi mavi gözler... | Zift-1 | 2008 | |
there are blue eyes | ...ve sarı saçlar... | Zift-1 | 2008 | |
and blond hair like hers. " | ...Dünya'nın başka hiçbir yerinde yok. | Zift-1 | 2008 | |
Waiter, rum for the young fellow here. | Garson, buradaki genç arkadaşa rom getir. | Zift-1 | 2008 | |
Chug! | Şerefe! | Zift-1 | 2008 | |
They smell of mastic and earwax. | Kulak kiri ve macun gibi kokuyorlardı. | Zift-1 | 2008 | |
Who are you? And who are you?. | Kimsin sen? Asıl sen kimsin? | Zift-1 | 2008 | |
Grater | Rende. | Zift-1 | 2008 | |
Listen up, buddy, I'll tell you how he got his nickname. | Dinle bakalım, dostum. Bu lakabın nereden geldiğini anlatacağım. | Zift-1 | 2008 | |
There was this big time embarrassment on his name day some years ago. | Yıllar önce bu lakabı aldığı gün çok büyük bir utanç yaşadı. | Zift-1 | 2008 | |
So, Grater stuffs himself full | Rende karnını fasülye, lahana turşusu ve... | Zift-1 | 2008 | |
of fried beans, pickled cabbage, and beer. And goes home. | ...birayla tıka basa doldurup evine gitti. | Zift-1 | 2008 | |
His little wife has a surprise for him. | Eşinin ona bir süprizi vardı. | Zift-1 | 2008 | |
She grabs him at the door, blindfolds him, | Onu kapıda karşıladı. Gözlerini bağlayıp... | Zift-1 | 2008 | |
Ieads him into the dining room, and sits him at the table. | ...odaya götürdü ve onu masaya oturttu. | Zift-1 | 2008 | |
There's a knock on the door. | Ardından kapı çaldı. | Zift-1 | 2008 | |
She goes to answer it, but she's held up. | Eşi bakmak için gitti ama uzun süre dönmedi. | Zift-1 | 2008 | |
Grater is full to bursting, blindfolded, | Rende, bir taraftan gözleri bağlı bir şekilde karısının ona yapacağı... | Zift-1 | 2008 | |
waiting for the surprise, while the gas is pushing out. | ...süprizi bekleyip sıkıntıdan patlarken, diğer taraftan osuracağı geldiği için acayip sıkışmıştı. | Zift-1 | 2008 | |
He shifts from one butt cheek to the other, | Kıçını sağa sola hareket ettirirken... | Zift-1 | 2008 | |
comes off the chair, and breaks a mighty wind. | ...birden ayağa kalkıp o güçlü rüzgarı verdi. | Zift-1 | 2008 | |
To disperse it, he takes one side of the tablecloth and starts fanning. | Kokuyu dağıtmak için de masa örtüsünün ucundan tutup yellemeye başladı. | Zift-1 | 2008 | |
He feels relieved for a moment. | Bir an için çok rahatlamıştı. | Zift-1 | 2008 | |
And again... grrr, grrr. Just like a grater. | Ve tekrar tekrar osurdu. Hem de daha şiddetli. | Zift-1 | 2008 | |
And so he keeps on grating, until his wife comes back, | Eşi gelene kadar osurmaya devam etmiş. | Zift-1 | 2008 | |
takes off his blindfold, and... surprise. | Gözlerini çözmüş ve süpriz. | Zift-1 | 2008 | |
All around the table sit the guests she invited for the occasion. | Eşinin davet ettiği tüm misafirler masanın etrafında oturuyormuş. | Zift-1 | 2008 | |
Imagine the embarrassment. | Rezilliği bir düşünsene. | Zift-1 | 2008 | |
Have a bite. Have one. | Bir ısırık al. Bir ısırık. | Zift-1 | 2008 | |
Twenty one o'clock. | Saat dokuz. | Zift-1 | 2008 | |
Hey, man. Never trust the radio when drunk. | Hey adamım. Sarhoş olduğun zamanlar radyoya asla güvenme. | Zift-1 | 2008 | |
A buddy of mine, Badjo, buys a "balkan" motorbike. | Badjo adında bir arkadaşım kros tipi motosiklet almıştı. | Zift-1 | 2008 | |
He takes it for a test ride in his backyard. | Motosikleti bahçesinde test etmek istemiş... | Zift-1 | 2008 | |
but the front wheel jams. | ...ama ön tekerlek sıkışmış. | Zift-1 | 2008 | |
The bike makes a somersault, | Motorsiklet takla atmış ve Badjo üzerinden uçup... | Zift-1 | 2008 | |
badjo flies off, and crashes into the cookhouse window. | ...mutfağından camından içeri girmiş. | Zift-1 | 2008 | |
He's slashed all over, | Her tarafı kesilmişti. | Zift-1 | 2008 | |
and... goes straight to the ER to get stitched up. | Dikiş attırmak için direk acile servise gitmiş. | Zift-1 | 2008 | |
Meanwhile, his wife soaks up the gasoline | Bu sırada, eşi de yere dökülen gazı... | Zift-1 | 2008 | |
that has spilled on the floor with newspapers, | ...gazeteyle temizleyip... | Zift-1 | 2008 | |
and throws them into the outhouse. | ...dışarı atmış. | Zift-1 | 2008 | |
badjo gets home all bandaged up. | Badjo her tarafı sargı içinde eve gelmiş. | Zift-1 | 2008 | |
He takes a shot of brandy, and goes to take a shit. | Bir kadeh konyak içtikten sonra sıçmak için tuvalete gitmiş. | Zift-1 | 2008 | |
He lights up a cigarette... | Bir sigara yakmış... | Zift-1 | 2008 | |
and straight back to the ER. Unbelievable. | ...ve tekrar doğruca acil servise. Akıl almaz bir şey. | Zift-1 | 2008 | |
Out of the dark bosom of Chaos. | Felakete bodoslama dalmış. | Zift-1 | 2008 | |
What a thought! | Lafa bak! | Zift-1 | 2008 | |
I'll have it inscribed on a wooden spoon | Bu sözü tahta bir kaşığın üzerine yazdırıp... | Zift-1 | 2008 | |
and give it to my wife for the 8th of March. | ...8 Mart'ta karıma hediye edeceğim. | Zift-1 | 2008 | |
Take it easy with the 8th of March, so it doesn't happen like in Lom. | 8 Mart konusunu pek açma da, Lom'da olanlar tekrarlanmasın. | Zift-1 | 2008 | |
Lom? Damn right, Lom. | Lom mu? Evet, Lom. | Zift-1 | 2008 | |
Hey, Emko, give them the scoop. | Emko, olanları anlatsana. | Zift-1 | 2008 | |
Last year on the 8th of March in the town of Lom, | Geçen sene 8 Mart'ta Lom kasabasında... | Zift-1 | 2008 | |
a black cat starts crossing the street. | ...siyah bir kedi caddeden geçiyormuş. | Zift-1 | 2008 | |
Down the street comes a truck loaded with metal sheets. | O sırada yolun aşağısından metal levha yüklü bir kamyon geliyormuş. | Zift-1 | 2008 | |
The driver sees the cat, steps on the gas to avoid it, | Şoför, kediyi görünce çarpmamak için gaza basmış ve... | Zift-1 | 2008 | |
and enters the intersection at full speed. | ...son sürat kavşağa girmiş. | Zift-1 | 2008 | |
but at that moment, kindergarteners are walking across it, | Fakat tam o sırada okuldan çıkan çocuklar yoldan karşıya geçiyormuş. | Zift-1 | 2008 | |
and he rams on the brake. | Şoför bu sefer de frene basmış. | Zift-1 | 2008 | |
A metal sheet goes flying out, | Levhalardan biri fırlamış ve... | Zift-1 | 2008 | |
breaks the window glass of the hair salon across the street, | ...yolun karşısındaki kuaförün camını kırıp... | Zift-1 | 2008 | |
and chops off an entire row of freshly bobbed heads. | ...saçlarını yaptırmakta olan grubu doğramış. | Zift-1 | 2008 | |
The driver freezes in horror, and drops dead inside the truck. | Şoför manzara karşısından dehşete kapılmış ve oracıkta düşüp ölmüş. | Zift-1 | 2008 | |
A group of shock workers from the textile factory, | Tekstil fabrikasında çalışan bir grup işçi... | Zift-1 | 2008 | |
having their hair done for the 8th of March festivities. | ...8 Mart kutlamaları için saçlarını yaptırıyormuş. | Zift-1 | 2008 | |
Poor creatures. Right on woman mother's day. | Zavallı insancıklar. Tam da Kadınlar Günü'nde. | Zift-1 | 2008 | |
Do you know what iridium is?. Poison. Luminescent poison. | İridyumun ne olduğunu biliyor musun? Bir çeşit zehir. | Zift-1 | 2008 | |
Get me the report. | Raporu getir. | Zift-1 | 2008 | |
The poison is in your blood. | Kanında bu zehirden var. | Zift-1 | 2008 | |
Do you have an idea when and how you swallowed that poison?. | Bu zehri ne zaman ve nasıl yuttuğuna dair bir fikrin var mı? | Zift-1 | 2008 | |
Do you understand how serious this is?. Don't look at me like an idiot! | Durumun ciddiyetinin farkında mısın? Aptal aptal suratıma bakma! | Zift-1 | 2008 | |
There's no antidote for this poison. Then someone else gave it to you? | Bunun panzehiri yoktur. Yoksa bu zehri sana birileri mi verdi? | Zift-1 | 2008 | |
You have been murdered! Nurse, call the police. | Seni öldürmek istemişler! Hemşire, hemen polise haber ver. | Zift-1 | 2008 | |
Don't move. I'll give you an lV. | Kıpırdama, iğne yapacağım. | Zift-1 | 2008 | |
I'm done with. | Burada işim bitti. | Zift-1 | 2008 | |
I dash for St. Nicholas of Sofia church. | Sofya Aziz Nicholas kilisesine gittim. | Zift-1 | 2008 | |
I was baptized here. | Burada vaftiz edilmiştim. | Zift-1 | 2008 | |
Ada and I exchanged vows here the day before the heist. | Ada ve ben, soygundan bir gün önce burada sözlenmiştik. | Zift-1 | 2008 | |
Father Todor became our witness, for we had no one else. | Kimsemiz olmadığı için Peder Todor şahidimiz olmuştu. | Zift-1 | 2008 | |
She wanted me to pledge my love to her before a holy man. | Ada, ona olan aşkımı resmileştirmemi istedi. | Zift-1 | 2008 | |
Man can't leave this place without leaving something behind. | Bir erkek ardında bir şey bırakmadan buradan ayrılamaz. | Zift-1 | 2008 | |
As the soul takes her due from this world, | Ruhu onu bu dünyadan almış olsa da... | Zift-1 | 2008 | |
but leaves the body in return. | ...bedenini arkada bırakır. | Zift-1 | 2008 | |
I was seized with shame. | Utanç içindeydim. | Zift-1 | 2008 | |
Father, I didn't come here to take, but the devil poked me | Peder, amacım onu almak değildi. Fakat şeytan o hain parmaklarıyla... | Zift-1 | 2008 | |
with his crooked finger and my hand reached out. | ...beni dürttü ve ben de elimi uzattım. | Zift-1 | 2008 | |
No! Whatever's taken stays taken. | Hayır! Alınan şey alınmıştır. | Zift-1 | 2008 | |
You've fallen, son, as low as the worm. | Deliğe düşer gibi düştün oğlum. | Zift-1 | 2008 | |
You've perished. Your wick has burned out. | Yok oldun. Kurudun. | Zift-1 | 2008 | |
What path did you take to lose yourself, Levo?. | Nasıl bir yol seçtin ki bu hale geldin, Levo? | Zift-1 | 2008 | |
He recognized me. | Beni tanımıştı. | Zift-1 | 2008 | |
You recognized me, father. | Beni tanıdın Peder. | Zift-1 | 2008 | |
Of course, I recognized you. | Elbette ki tanıdım seni. | Zift-1 | 2008 | |
It was this hand that baptized you. | Seni bu eller vaftiz etti. | Zift-1 | 2008 | |
To repent, father, for I am a goner. | Günah çıkarmak için Peder. Çünkü ölmek üzereyim. | Zift-1 | 2008 | |
We are all goners. | Hepimiz ölmek üzereyiz. | Zift-1 | 2008 | |
Where do you come from and where are you going to? | Nereden geldin ve nereye gidiyorsun? | Zift-1 | 2008 | |
I got my freedom today, but freedom's gone. | Bugün özgürlüğüme kavuşmuştum fakat elimden alındı. | Zift-1 | 2008 | |
You talk in riddles. Something's eating you from the inside. | Bilmece gibi konuşuyorsun. Seni içten içe yiyen bir şey var. | Zift-1 | 2008 |