Search
English Turkish Sentence Translations Page 183778
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| So why would I make a reservation? Enough of all this | Peki neden rezervasyon yaptırmalıyım? Tüm bunlar yeterli | Zinda-1 | 2006 | |
| Let's go to another place, or I'm leaving | Haydi başka bir yere gidelim, ya da ben ayrılıyorum | Zinda-1 | 2006 | |
| Hey, one minute. Wait, we'll do something | Hey, 1 dakika. Bekle, birşeyler yaparız | Zinda-1 | 2006 | |
| Please call the manager | Lütfen müdürü arayın | Zinda-1 | 2006 | |
| What seems to be the problem, gentlemen? | Beyler, sorun nedir? | Zinda-1 | 2006 | |
| They don't have a reservation, sir | Rezervasyonları yok, efendim | Zinda-1 | 2006 | |
| What reservation does one need to have an affair in Bangkok...? | Rezervasyon yapma gereksinimi ne meseleymiş Bagkok' da..? | Zinda-1 | 2006 | |
| But you need to reserve a table! But I want to have an affair and... | Ama bir masa rezerve etmek gerekir! Ama bir ilişki istiyorum ve... | Zinda-1 | 2006 | |
| Let's... let's ask the manager. Sir... | Haydi... haydi sor müdüre. Efendim... | Zinda-1 | 2006 | |
| Please understand! Please understand! Please give them the table | Lütfen anlayın!Lütfen anlayın! Masa verin onlara lütfen | Zinda-1 | 2006 | |
| Please... follow me. Thank you | Lütfen... beni takip edin. Teşekkürler | Zinda-1 | 2006 | |
| The ass thought we were really drunk! You guys were the limit today! | Eşek herif bizim gerçekten sarhoş olduğumuzu düşündü! Adamların da bir sınırı vardır! | Zinda-1 | 2006 | |
| Honey, ask him. I used to be a terrific actor in school | Tatlım, Okuldayken müthiş bir oyuncu olup olmadığımı sor ona | Zinda-1 | 2006 | |
| Really? Yes, he wanted to become an actor... | Gerçekten mi? Evet, oyuncu olmak isterdi... | Zinda-1 | 2006 | |
| but became a software engineer by sheer accident. Shah Rukh Khan is lucky | fakat kazara yazılım mühendisi oldu. Shah Rukh Khan şanslı | Zinda-1 | 2006 | |
| If this guy were in the movies, Shah Rukh Khan would've been out! | Eğer bu adamın filmleri olsaydı, Shah Rukh Khan out olurdu! | Zinda-1 | 2006 | |
| You jerk, I'm here in Bangkok and you're returning to Mumbai? | Sen jerk, Ben burada Bangkok' dayım ve siz Mumbai(Bombay)'ye dönüyorsunuz? | Zinda-1 | 2006 | |
| But my brother's getting married. It's your brother's wedding, not yours | Ama kardeşim evleniyor. Kardeşinin düğünü, senin değil | Zinda-1 | 2006 | |
| But... Hear me out | Ama... Beni dinle | Zinda-1 | 2006 | |
| You can't help having the siblings you have, but you choose your friends | Kardeşlerine yardımcı olamazsın you have, fakat arkadaşlarını seç | Zinda-1 | 2006 | |
| So who's greater? The one you can't help, or the one you choose? | Peki kim daha önemli? Birine yardımcı olamazmısın veya birini seçemezmisin? Peki kim daha önemli? Birine yardımcı olamazmısın veya birin seçemezmisin? | Zinda-1 | 2006 | |
| Hear that? He ought to have been a writer... instead, he's into software! | Bunu duyuyor musun? O bir yazar olmalıydı... bunun yerine yazılımcı! | Zinda-1 | 2006 | |
| Javed Akhtar is lucky. Had this guy been in films, Mr Javed Akhtar... | Javed Akhtar şanslı. Bu adam filmlerde oynasaydı, Bay Javed Akhtar... | Zinda-1 | 2006 | |
| If you guys are finished with your flashback, may we order some food? | Geçmişimle işin bittiyse, biraz yiyecek sipariş edebilirsin? | Zinda-1 | 2006 | |
| I'm very hungry. Sure, darling | Çok acıktım. Eminim, sevgilim | Zinda-1 | 2006 | |
| Indeed. He had to become a chef... One moment, hang on | Aslında. Aşçı olmak vardı... Bir dakika, bekle | Zinda-1 | 2006 | |
| Today's my wedding anniversary. Let me say something romantic to her | Bugün benim evlilik yıldönümüm. Sevgilime biraz romantik şeyler söylememe izin ver | Zinda-1 | 2006 | |
| You say the romantic things, I'll settle for romance | Romantik şeyler söyle, Ben romantizme razı olurum | Zinda-1 | 2006 | |
| Don't you feel ashamed? | Utanmayacak mısın? | Zinda-1 | 2006 | |
| I do, but one look at my face, and she goes running away | Yaparım, ama yüzüme bakar ve kaçıp gider | Zinda-1 | 2006 | |
| A sister in law is like a mother, you know? | Yengem annamden hoşlanıyor, biliyor musun? | Zinda-1 | 2006 | |
| Don't let my father hear that. It'll give him strange ideas | Babamın bunları duymasına müsaade etme. Ona tuhaf fikirler verir | Zinda-1 | 2006 | |
| I've never been able to figure out the friendship you guys share | Sizin dostluğunuzu ve paylaştıklarınızı anlamam mümkün olmadı | Zinda-1 | 2006 | |
| We haven't figured out either. Explain it to her | Biz de çözemedik. Ona açıklasana | Zinda-1 | 2006 | |
| Open that, will you? Hey sorry | Aç şunu, olur mu? Hey üzgünüm | Zinda-1 | 2006 | |
| This is not fair, Bala. You have such a lovely house... | Bu adil değil, Bala. Böyle güzel bir evin var... | Zinda-1 | 2006 | |
| an affectionate friend like me and a beautiful and caring wife... | benim gibi sevdiğin bir arkadaşın güzel ve sevecen bir eşin... | Zinda-1 | 2006 | |
| and what do I have? Come closer | ve benim neyim var? Yaklaş | Zinda-1 | 2006 | |
| You got shit luck | Lanet şansın var | Zinda-1 | 2006 | |
| I wish my company would let me develop software in India itself | Şirketimin Hindistan' da yazılım geliştirmeme izin vermesini isterim | Zinda-1 | 2006 | |
| Tell me something. Is this software really going to be... | Bana bir şey söyle. Bu yazılım gerçekten... | Zinda-1 | 2006 | |
| the end of the postal services? | posta hizmetlerinin sonu mu olacak? | Zinda-1 | 2006 | |
| Why else are they investing so much of money in my project? | Yoksa projeme neden çok para yatırımı yapsınlar ki? | Zinda-1 | 2006 | |
| But their condition is that I operate only from their office in Bangkok | Fakat onların şartı benim sadece onların Bangkok' daki ofisinde çalışmam | Zinda-1 | 2006 | |
| Will you make a lot of money? As much as the top industrialists? | Çok para kazanacak mısın? Sanayiciler gibi? | Zinda-1 | 2006 | |
| Much more. How come? | Daha da fazla. Nasıl yani? | Zinda-1 | 2006 | |
| Because the industrialists don't have a friend like you | Çünkü sanayicilerin senin gibi bir arkadaşı yok | Zinda-1 | 2006 | |
| Pull my leg, go ahead! But no matter how you blackmail me emotionally.. | Üstüne bastın, ayağını çek! Fakat ne olursa olsun bana nasıl duygu sömürüsü yaparsın.. | Zinda-1 | 2006 | |
| I'm going to have an affair with your wife | Korkarım eşin benim olacaK | Zinda-1 | 2006 | |
| Remember that girl in school? | Okuldaki o kızı hatırlıyor musun? | Zinda-1 | 2006 | |
| I was about to hit on her when you... | Ona vurmak üzere olduğum zamanı... | Zinda-1 | 2006 | |
| Hurry up, your cab has arrived. You'll miss the flight! | Acele et, taksiniz geldi. Uçuşu kaçıracaksınız! | Zinda-1 | 2006 | |
| Tell me something, Bala | Bana bir şey söyle, Bala | Zinda-1 | 2006 | |
| Why are wives so jealous of the friendship men share? | Dostluklarını paylaşan insanların ne kadar kıskanç eşleri var? | Zinda-1 | 2006 | |
| You'll get to know when you marry | Evlendiğin zaman anlayacaksın | Zinda-1 | 2006 | |
| I was about to... when you made away with her | Onunla kaçtığın zaman... | Zinda-1 | 2006 | |
| See? Isn't she beautiful? | Anlıyor musun? Güzel dimi? | Zinda-1 | 2006 | |
| It'll take me four hours on the flight now... | Şimdiki uçuşum dört saat sürecek... | Zinda-1 | 2006 | |
| I'll see whether I can find a nice airhostess | Güzel bir hostes bulabilirmiyim bulamazmıyım göreceğim | Zinda-1 | 2006 | |
| And you can have fun here. Have fun? | Buna gülebilirsin. Gülmek mi? | Zinda-1 | 2006 | |
| We haven't even a bed and you talk of fun? | Biz yatakta bile senin kadar komik konuşmuyoruz? | Zinda-1 | 2006 | |
| You have the floor. Granite top | Senin dairen var. Her yeri granit | Zinda-1 | 2006 | |
| Don't we need mattresses? And there's not even a towel here | Mindere ihtiyacımız yok mu? Burada bir havlu bile yok | Zinda-1 | 2006 | |
| From a sofa set to spoons, we still have to buy everything | Kaşık kadar bir kanepe takımı, Hla herşeyi satın almak zorundayız | Zinda-1 | 2006 | |
| It'll take us a week to shop and do up the house | Evi tamamlamak için bir haftasonu bizi götürürler | Zinda-1 | 2006 | |
| Haven't you done any shopping yet? You were supposed do it | Henüz hiç alışveriş yapmadınız mı? Bunu yapman gerekiyordu | Zinda-1 | 2006 | |
| Me? Had you been here, you'd have done it | Ben mi? Burada olsaydın, yapardın | Zinda-1 | 2006 | |
| And I'd have fun with my wife. Oh yes | Ve eşimle eğlenirdim Oh evet | Zinda-1 | 2006 | |
| Yes, make me burn in envy. Go ahead | Evet, Bana gıpte eder. Devam et | Zinda-1 | 2006 | |
| Looks like even the aircraft will crash at the way I burn | Bu gidişle parçalanmış uçak gibi görünüp yanacağım | Zinda-1 | 2006 | |
| No aircraft is going to crash because of a small time sinner like you | Hayır, az bir zaman günahkar olduğundan uçak parçalanmayacak | Zinda-1 | 2006 | |
| Well, I must leave you now | Peki, şimdi ayrılmalıyım | Zinda-1 | 2006 | |
| You called me for your anniversary. Also call me when you divorce | Yıldönümün için beni sen aradın. Boşandığında beni tekrar ara | Zinda-1 | 2006 | |
| Sure. Shall we...? | Eminim. Biz mi...? | Zinda-1 | 2006 | |
| Not her...? Okay, maybe later | Eşin değil...? Tamam, Belki daha sonra | Zinda-1 | 2006 | |
| Go on... I'll fix you later | Haydi... Seni sonra teskin ederim | Zinda-1 | 2006 | |
| May I speak to Dr Chadha please? Speaking | Dr Chadha ile konuşabilir miyim lütfen? Buyurun | Zinda-1 | 2006 | |
| Doctor, this is Nisha Roy here | Doktor, Nisha Roy burada | Zinda-1 | 2006 | |
| I was calling regarding my pregnancy test | Hamilelik testimle ilgili aramıştım | Zinda-1 | 2006 | |
| Hi Nisha! You'll be happy to know that you've tested positive | Merhaba Nisha! Testlerin pozitif çıktığını bilmekten çok mutlu olacaksın | Zinda-1 | 2006 | |
| I'm sure your husband is going to be delighted too | Eminim eşiniz de çok memnun olacak | Zinda-1 | 2006 | |
| Congratulations. Of course, doctor | Tebrikler. Tabii ki, doktor | Zinda-1 | 2006 | |
| I must go and give him the news now. Thank you, doctor! | Gitmeliyim ve bu haberi şimdi ona vermeliyim. Teşekkürler doktor! | Zinda-1 | 2006 | |
| Mister... mister... please! | Bayım... bayım... lütfen! | Zinda-1 | 2006 | |
| For how long are you going to keep me locked up here? | Ne kadar uzun süre beni burada tutacaksınız? | Zinda-1 | 2006 | |
| It's already 3 months! | 3 ay oldu! | Zinda-1 | 2006 | |
| Please... at least tell me what wrong I have done! | Lütfen... En azından neyi yanlış yaptığımı söyleyin! | Zinda-1 | 2006 | |
| What have I done? At least tell me what I've done! | Ben ne yaptım? En azından ne yaptığımı söyleyin! | Zinda-1 | 2006 | |
| Please, mister... please! | Lütfen, bayım... lütfen! | Zinda-1 | 2006 | |
| Damn you, you bloody swines! Sister fuckers! | Lanet olsun size, domuzlar! Zinacı Pislikler! | Zinda-1 | 2006 | |
| If you have the balls, come on inside! | Taşaklıysan içeri gel! | Zinda-1 | 2006 | |
| You want to fight, come inside and fight! | Dövüşmek istiyorsan içeri gel ve dövüş! | Zinda-1 | 2006 | |
| I'll take you apart! I'll tear you to shreds! | Seni öldüreceğim! Dövdükçe döveceğim! | Zinda-1 | 2006 | |
| Mister... please | Bayım... lütfen | Zinda-1 | 2006 | |
| Okay, okay... I'm sorry. Terribly sorry | Tamam, tamam... Üzgünüm. Çok özür dilerim | Zinda-1 | 2006 | |
| I'm just a software engineer! Never got into a fight with anyone | Ben sadece yazılım mühendisiyim! Asla biriyle dalaşmadım | Zinda-1 | 2006 | |
| Please listen to me, mister... please | Lütfen beni dinleyin, bayım... lütfen | Zinda-1 | 2006 | |
| What do you want? At least tell me | Ne yapmak istiyorsunuz? En azından onu söyle | Zinda-1 | 2006 | |
| You want my software? I'll give it to you! | Yazılımı mı istiyorsunuz? Size verebilirim! | Zinda-1 | 2006 | |
| But please don't lock me up here. Please, mister... please! | Fakat beni burada kilitli tutmayın. Lütfen, bayım... lütfen! | Zinda-1 | 2006 |