Search
English Turkish Sentence Translations Page 1982
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| a little bit of um... a part to do with that. | ...benim de payım olabilir. Aman Tanrım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Surprise! | Sürpriz! Aman Tanrım! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hurry up! | Çabuk ol! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Ready. | Hazır. Marcus, al bakalım bahşiş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Uh, Marcus, we saved you some pizza. | Marcus, sana da pizza ayırdık. Harika. Evet. Pardon, kusura bakma. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm watching you, you little punks. | Gözüm üzerinizde, serseriler. | About a Boy-5 | 2014 | |
| One, one thousand, two, one thousand, | 1001, 1002... | About a Boy-5 | 2014 | |
| three, one thousand, four, one thousand, | ...1003, 1004, 1005. Önüm arkam sağım solum, sobe. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hands up, Marcus. | Eller havaya, Marcus. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, Marcus. | Al, Marcus. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Will? | Will? Ne yapıyorsun orada? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I am documenting. | Belgeliyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No, you're spying | Hayır, yatak odandan 14 yaşındaki sübyanları izliyorsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Ew, that is so pervy. | Sapıklık resmen. Marcus'un sözde arkadaşları tam bir bela. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And you need to see it with your own eyes. | Gelip kendi gözlerinle görmen lazım. Gel buraya. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No. Get over here. | Hayır. Gel buraya. Hayır. Kusura bakma ama olmaz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, oh... no, no, no, no. | Olmaz, olmaz... Çabuk buraya gel! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Will, Will, Will! You come with me. | Will, Will! Benimle gel. İyi bak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey Marcus, have you ever heard of an atomic wedgie? | Marcus, külot şakasını biliyor musun? Hayır, kulağa hiç hoş gelmiyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's not supposed to. Turn around. | Zaten gelmemesi gerekiyor. Dön arkanı. Saklan! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Bugger! Don't! | Kahretsin! Dokunma! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, once you see what I see, | Benim gördüğümü sen de gördüğüne göre, ne yapacağımıza karar verebiliriz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| no, no. Will, listen. | Hayır, Will. Bak. Biz diye bir şey yok, anladın mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You left. | Sen yoksun. New York'a gittin ve üstesinden gelebilmek için üç ay uğraştık. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And now we're finally over that, | Sonunda üstesinden geldik ve lütfen bizi yalnız bırak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Will, what the heck! | Will, ne oluyor?! Sen beni mi izliyorsun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You two were spying on me, weren't you? | İkiniz de beni gözetliyorsunuz, değil mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I guess birth reenactment trust exercises mean nothing anymore. | Yeniden doğum ve güven egzersizleri artık hiçbir anlam ifade etmiyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No, Marcus, your mother was not spying, it was all me. | Hayır, Marcus. Annen seni izlemiyordu. Ben izliyordum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I understand if you're mad at me, | Bana kızdığını biliyorum, ama bu çocuklar senin arkadaşın değil. | About a Boy-5 | 2014 | |
| When I get back to school on Monday, | Pazartesi günü okula gittiğimde yine hiç arkadaşım olmayacak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Thanks a lot, Will. | Çok sağ ol, Will. İyi ki geri döndün. Hayatım... | About a Boy-5 | 2014 | |
| This is a big mess! | Berbat ettin! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey! Hi, Mrs. Bowa. | Merhaba, Bayan Bowa. Lahana ve zencefil karışımı harikaydı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Cut the crap, Eddie. And lower my baby in uterus! | Saçmalamayı kes, Eddie. Ve rahmimdeki bebeği aşağı indirin! | About a Boy-5 | 2014 | |
| You are mean spirited little buggers, the lot of you. | Hepiniz adisiniz, hem de hepiniz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Get out of my tree house. | Defolun ağaç evimden! Defolun! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey! Don't laugh at me! | Gülmesenize! Açıkçası, senin ağaç evin değil bu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And it's not Marcus's either. | Marcus'un da değil. Burada olmayan sırık gibi herifin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, I'm around. | Buradayım artık. Sırık demene de alındım. Berbat ötesiydi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Now get out of the tree house right now! | Şimdi defolun gidin evimden! Hadi, çabuk! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Move it. Line up in front of Mrs. Bowa. | Çabuk! Bayan Bowa'nın önünde sıraya geçin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I want you to apologize to her | Terbiyesizliğinizden dolayı özür dilemenizi istiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm sorry. | Özür dileriz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Now, if we hear any of you | Okulda, mahallede ya da başka bir yerde... | About a Boy-5 | 2014 | |
| in school, in the neighborhood, or anywhere else, | ...Marcus hakkında tek kötü laf ettiğinizi duyarsam sizi gebertirim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I will destroy you. | ...bir şey yememeyi kabul etmeye ne dersiniz? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Are we clear? | Anlaşıldı mı? Söylemek istediğiniz bir şey var mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You are all God's children. | Hepiniz Tanrı'nın evlatlarısınız. Kalplerimiz size karşı sevgiyle dolu hâlâ. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That too. | Aynen. Defolun gidin, toz olun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Let's go. Move it. | Hadi bakalım, çabuk. Kasklarınızı takmayı unutmayın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Thank you, Will. | Sağ ol, Will. Sen de biraz haklıydın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I just so want Marcus to have friends. | Marcus'un arkadaşlarının olmasını çok istedim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Listen, you know, you were right... | Sen de haklıydın. New York olayında sen de haklıydın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I talked to Sam and told her I was gonna stay | Hadi yapalım. Zamanımız yok. Sam ile konuşup burada birkaç gün kalacağımı söyledim. Tepki bile göstermedi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You'll work it out. | Sen halledersin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I saw that your friends cleaned out your supply, | Arkadaşların erzaklarını bitirmiş. Ben de tekrar doldurmaya karar verdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You mind if I come up? | Yukarı gelsem sorun olur mu? Zaten senin evin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I know those guys weren't my friends, Will. | Arkadaşlarım olmadıklarının farkındaydım, Will. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But I was hoping I could grow on them | Seni sevdiğim gibi onları da git gide severim diye düşündüm. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, you know, | Keşke yüz yüze konuştuğumuz zamanlarda... | About a Boy-5 | 2014 | |
| when you were telling me how great everything was, | ...her şeyin harika olduğunu söylediğin zamanlarda bana doğruyu söyleseydin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, if things are tough, Marcus, I'm your guy. | Eğer işler yolunda değilse, ben buradayım Marcus. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But I didn't want to make you feel bad. | Ama seni üzmek istemedim. Hayatını New York'ta yaşıyorsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I wanted you to keep having a great time. | Vaktini güzel geçirmeni istedim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You are loving New York, right? | New York'u seviyorsun, değil mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hold on a sec. | Bir saniye, hemen buna bakmam lazım. Hemen dönerim, tamam? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Give me some good news, Richard. | İyi haberler ver, Richard. Sana yalvarıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Nah, I got nothing on that, Will. | O konuda bir gelişme yok, Will. Ama para durumunu gözden geçirdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and I think I found a way for you to fix your money problems | Yaşam tarzını değiştirmeden para sorununu çözebileceğin bir yol buldum sanırım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, talk to me. | Tamamdır, anlat. Bence, San Francisco'daki evi satmalısın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You're not living there. | Artık orada kalmıyorsun. Kiraya bile vermeyeceksin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All you have to do is sell, | Sat gitsin ve bütün problemin çözülsün. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Easy fix, right? | Gayet basit, değil mi? Evet, basitmiş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| May I lay my hands on you? | Ellerimi üzerine koyabilir miyim? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I...Guess? | Olur. Pekâlâ. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm just going to gently massage you. | Sana yavaşça masaj yapacağım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Andy, would you massage the goddess's feet? | Andy, sen de Tanrıça'nın ayaklarına masaj yapar mısın? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm not permitted to touch the goddess... | Ayaklarına dokunmasam iyi olur aslında. Andy, doğum destekçisi ne diyorsa onu yap. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It would be my absolute honor to make you feel | Hamileliğin boyunca seni tıpkı hak ettiğin şekilde... | About a Boy-5 | 2014 | |
| like the goddess you deserve to be, Laurie, | ...bir Tanrıça gibi hissettirmekten onur duyarım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And if I'm not here, Andy will massage you, | Ben burada olmazsam, Andy masaj yapacak ve seninle ilgilenecek. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and Andy is your servant. Servant? | Andy sana hizmet edecek. Hizmet derken? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Andy, get the checkbook. Pay the doula. | Andy, çek defterini getir. Doğum destekçisine parasını ver. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I've seen you make some poor choices, Will. | Çok rezalet seçimler yaptığına şahit oldum, Will. Ama bu seferki cidden berbat. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus, I know you're afraid | Marcus, canının acımasından korktuğunu biliyorum. Ama tek bir sözüm var: | About a Boy-5 | 2014 | |
| Shouldn't you be packing instead of sumo ing? | Sumo yapmak yerine eşyaları paketlemen gerekmiyor muydu? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, you leave in a week and you haven't packed a thing. | Bir haftaya gidiyorsun ve daha bir tane şeyi bile kaldırmadın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Packing, my lilliputian friend, | Ufak dostum, paketlemenin %90'ı kafada biter. Bu yüzden, hazırım denebilir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Is there anything you're not awesome at? | Harika olmadığın bir konu var mı hiç? Yok, hadi bitirelim şu işi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Sticky tape ah. | Yapıştır bantı! | About a Boy-5 | 2014 | |
| I was wondering if you could do me | Önümüzdeki hafta gitmeden önce benim için küçük bir iyilik yapar mısın? 1 | About a Boy-5 | 2014 | |
| Name it, my son. | Söyle bakalım. Bana yeni bir dost bulabilir misin? | About a Boy-5 | 2014 | |
| What's that, now? I need you to find me | Ne dedin? Bana yeni bir dost bulman lazım. New York'a gittin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and when you came back, you chased away | Sonra geri gelip arkadaşlarımın hepsini kovdun. Seni suçladığımdan değil tabii. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No, no, it doesn't seem at all like | Yok canım, hiç suçluyormuşsun gibi gelmedi zaten. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What do you say, Will? | Ne dersin, Will? Arkadaş bulmana yardım etmek isterim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| but it's not like you can just | Ama gidip de birinin kapısını çalıp soracak hâlimiz yok. Neden ki? | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's how I got you. Well played. | Ben seni böyle buldum. Güzel cevap. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right, I'm on it! But in the meantime... | Tamamdır, hallederim. Ama şu anda... | About a Boy-5 | 2014 |