Search
English Turkish Sentence Translations Page 1984
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| He locked me out of the store. We had a thing going. | Beni dükkanın dışında bıraktı. O anda bir şeyler oldu işte. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, oh, and then there's Vlad, | Sonra Vlad da var. Obez, Doğu Avrupalı kapıcı dostum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's always like, "vat is your name?" | Her zaman "Senin adın ne?" diye soruyor. Ama adımı biliyor tabii. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Then there's the newspaper kiosk dude across the street | Sonra, caddenin karşısındaki gazete kulübesinde bir dostum varç | About a Boy-5 | 2014 | |
| who, like, totally knows that I always go with The Post, | Her zaman The Post aldığımı biliyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| but, like, sometimes, I'll fake The Post | Ama bazen The Post almış gibi yapıp Rolling Stone dergisi alıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He loves that. | Buna bayılıyor. Ama adını hatırlamıyorum. Sanırım Hiram'dı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It...It sounds like | Hiç arkadaşın varmış gibi gelmedi bana. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No, I mean, not great ones, | Yani, en iyileri değil tabii. | About a Boy-5 | 2014 | |
| but...You know, I I will. | Ama ben bulurum daha. Yine de Sam seninle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| The thing is, I just don't see her as much as I'd like to, | Sorun şurada: Onu istediğim zaman göremiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| you know, 'cause she's... Her schedule's crazier | Çünkü buradakinden bile yoğun ama yapacak bir şey yok. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's still cool. | Yine de sorun değil. Pek öyle gözükmüyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, hello, my fair lady. | Merhabalar, hanımefendi. DJ. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What's with the wall of boxes? All right, microwave's yours. | Paravana karşılık ne vereceksin? Pekâlâ, mikrodalga senin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Bro, I am insky. Insky and hutch. | Şu an göklerdeyim. Göklerde ve mesutsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right, hello, everyone, and welcome | Merhaba, Potansiyel Arkadaş Oyunu'na hoş geldiniz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Now, if I win this game, | Ben kazanırsam, televizyonu, oyunu ve konsolu bu gece mi götüreceğim? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yes, yes, all right? Just chill. | Evet, evet. Rahat ol. Marcus, başla bakalım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right, potential friend number one. | Bir numaralı potansiyel arkadaş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yes, that's me. Moving on. | Evet, benim. Pas geçiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What do you mean, moving on? Potential friend number two? | Nasıl pas geçiyorsun ya? İki numaralı potansiyel arkadaş? | About a Boy-5 | 2014 | |
| How can he move on? Come on, that's not fair! | Nasıl pas geçebilir ya? Hiç adil değil! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus? Fine. | Marcus? İyi! | About a Boy-5 | 2014 | |
| If we're going for a picnic lunch, what would you pack? | Eğer pikniğe gidiyor olsaydık yanına ne alırdın? | About a Boy-5 | 2014 | |
| This is easy. I would pack peanut butter | Kolaymış. Fıstık ezmesi ve reçelli sandviç yaparım. Geberttin çocuğu! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Nut allergy, dude. Did you bring an epipen? | Fıstığa alerjisi var. Epipen iğnesi aldın mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Is it like a ballpoint pen? Andy, are you serious? | Tükenmez kalem gibi bir şey mi o? Andy, ciddi misin sen? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Next potential friend, number two. | Sıradaki potansiyel arkadaş. İki numara. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right, potential friend number two. | Pekâlâ, iki numaralı potansiyel arkadaş. 15 yaşındayım ve tıraş zamanım geldi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Wet shave or electric? | Islak tıraş mı, makineyle mi? En kolay soru bu! | About a Boy-5 | 2014 | |
| When it comes to close, nothing beats a blade. | Hiçbir şey jiletin yakınından bile geçemez. Jilet mi? Sen de öldürdün onu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You're giving him a blade? He just cut himself last week | Ona jilet mi veriyorsun? Daha geçen hafta plastik 'kaşal'la kendini kesti. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I had no business handling it. | Onu hiç elime almamalıydım. Mademki oyun gibi davranacaksınız... | About a Boy-5 | 2014 | |
| It is a game. That's what we're playing. | Oyun ki bu. Oyun oynuyoruz zaten. Oyun, oyun! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Contestant number three. Marcus is going on a first date. | 3. aday, Marcus ilk randevusuna çıkıyor. Arabayı ödünç almak istese ne yaparsın? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I verify his insurance coverage and give him the keys. | Sigortasını doğrulayıp anahtarları teslim ederim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Dead! All three of you have killed | Öldü! Üçünüz de 12 yaşındaki bir çocuğu öldürdünüz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You obviously rent him a limousine | Yaşı yetmediği için bir limuzin kiralardınız. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and so he has a better potential of scoring with the hot bait | Böylece, arabanın arkasını yem gibi kullanıp kızı etkileme şansı artardı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Obviously? Guys, these are softballs | Harbiden mi? Beyler, bunlar daha kolay toplar. Anladınız mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| We haven't even gotten to the hard questions yet. | Daha zor sorulara geçmedik bile. Umarım başka bir aday daha gelmiştir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh! Hey! | Merhaba. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, hey. Oh, my God. | Merhaba. Tanrım, erken gelmişsin. Biliyorum, sana sürpriz yapmak istedim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um... You, um... | Daha... Daha hiçbir şeyi kolilememişsin. Şey... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Ciao. Hey, how's it going? | Merhaba. Nasılsın? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You're mad? Are you mad at me? | Kızdın mı? Kızdın mı bana? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I rearranged a lot to get here, Will. | Buraya gelmek için her şeyi yeniden ayarladım. Biliyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But you weren't supposed to be here till noon tomorrow. | Ama yarın öğlene kadar gelmeyecektin normalde. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So, what, you weren't gonna pack up until then? | Ne yani? O zamana kadar hiçbir şeyi kaldırmayacak mıydın? Kamyon tuttun mu? | About a Boy-5 | 2014 | |
| See, I'm confused because you seemed really excited | İyice kafam karıştı. Birlikte ülkenin bir ucundan bir ucuna gitmeye hevesli gibiydin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I am! I'm so excited. | Öyleyim zaten! Hevesliyim! Sevgilim olacak, kamyon olacak ve içinde de sen olacaksın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I fly all the way out here and I find you screwing around | O kadar yol geldim ve karşılaştığım manzara... | About a Boy-5 | 2014 | |
| with your buddies. I'm not screwing around. | ...arkadaşlarınla lak lak etmen. Lak lak falan etmiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm busting my ass trying to find Marcus | Marcus'a arkadaş bulmak için kıçımı yırtıyorum. Oyun düzenleyerek mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Look, I'm sorry, but I cannot leave here for good | Özür dilerim, ama Marcus'la ilgilenildiğini bilmediğim sürece burayı terk edemem. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Right now? | Şimdi mi çıktı bu? Hazırlanıp da ülkenin öbür ucuna taşınman gerektiğinde mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's lonely, okay? | Yapayalnız, tamam mı? Ben de bu hissi biliyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| 'cause it hasn't exactly been like... | Çünkü New York'ta pek fazla arkadaş yaptığım söylenemez. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But it's... it's no biggie. I will. | Ama büyük bir mesele değil. Bulabilirim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I just...I get what he's going through 'cause I... | Neler hissettiğini anlayabiliyorum. Çünkü... | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's like when you are used to all your boys being around | Etrafındaki kişilere alıştığın zaman... | About a Boy-5 | 2014 | |
| and then they're gone, it just doesn't feel great. | ...eğer onlar giderse, gerçekten iyi hissetmiyorsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I get it. I do, I get it. | Anlıyorum, gerçekten anlıyorum. Ama işe geri dönmem lazım, tamam mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| So if you can't get this place packed up in a day, | Eğer bir gün içinde hepsini paketleyemezsen, New York'a sensiz dönmek zorunda kalırım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Will? Andy? | Will? Andy? Dostum, dinle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I, uh...I had to drop the whole friend search thing | Hazırlanmak için arkadaş aramaya ara vermek zorundayım. Özür dilerim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Not a problem, Will. I've decided to give Andy | Sorun değil, Will. Andy'ye arkadaşım olması için bir deneme şansı verdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What? Yes! | Ne? İşte bu! | About a Boy-5 | 2014 | |
| That is so hype. Dude, you hear that? | Bomba haber. Duydun mu? Evet, gerçekten çok bombaymış. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I need to know exactly what Will looks for in a friend. | Will'in bir arkadaşta neler aradığını öğrenmem lazım. Bir erkek arkadaşta. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm sorry, you just said boyfriend. | Pardon ama erkek arkadaş dedin az önce. Sen ne işler karıştırıyorsun orada? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, I'm not sure what you're going for here. | Ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Andy, just scroll through your phone | Telefonunu kurcala ve bana Will'in en iyi fotoğrafını ver. Tamam mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| A little bossy. Come on! | Biraz patronluk tasladın. Hadi ama! Hareketlensene, dostum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Someone's got their bossy boots on today, huh? | Bugün birinin patronluğu tutmuş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What, are you okay? | İyi misin sen? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah. I was just getting some | Evet, ama vazgeçersin falan diye paranoyak düşüncelere kapıldım. Ciddi misin? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, banish those thoughts forever. | Bu düşünceleri kafandan silip at. Her şey yolunda gidiyor. Marcus'a arkadaş buldum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and I'm packing all this stuff up, | Eşyaları kaldırıyorum. Sonra da yükleyip hava kararırken yola çıkmayı planlıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, I'm busting my balls packing your crap up. | Senin ıvır zıvırlarını toplamak için bir yerimizi yırtıyoruz burada. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You think you could put out a cracker or something? | En azından bir kraker falan getiremez misin? Kraker iyi olur. Acıktık burada. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Less talking, more packing. | Az konuşun, çok toplayın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Look at this. That's disgusting. | Baksana. İğrenç! | About a Boy-5 | 2014 | |
| That is sick. Why would anybody | Mide bulandırıcı. Niye böyle şeyler gönderiyorlar? Bilmiyorum ki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I've got like 50 of them. | Bunun gibi 50 tane geldi. Will Freeman? Buyrun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We're with the San Francisco police department. | San Francisco Polis Departmanı'ndan geliyoruz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay. Can I help you? Did you post an ad online | Nasıl yardımcı olabilirim? Reşit olmayan bir çocukla ilgili... | About a Boy-5 | 2014 | |
| seeking sex with an underage boy? | ...seks ilanı verdiniz mi? Ne? Tek kelime etme, Will. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm his attorney. Oh. | Avukatıyım. Saat hesabıyla çalışırım. Hiç de ucuz değilimdir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Uh, no, he doesn't have any money. | Hiç parası yok ki. Neden karakola gidip orada konuşmuyoruz? | About a Boy-5 | 2014 | |
| What, no, no, no, no, no. First, I thought that you guys | Ne? Hayır, hayır... İlk başta... | About a Boy-5 | 2014 | |
| were strippers, but now...I am less sure. | ...sizi striptizci sandım. Ama artık çok da emin değilim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Say something, lawyer! | Bir şey desene, avukat sensin! Memur Beyler, müvekkilimle konuşmayın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and you... I don't like that tone. | Sana gelirsek, ses tonun hiç hoşuma gitmedi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I hired you. Uh, excuse me, officers. | Seni işe ben aldım. Affedersiniz, Memur Beyler. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Does this ad possibly say, "lonely, bi man seeks | İlanda "Manhattan'da yalnız, bi erkek sağlam bir arkadaşlık için... | About a Boy-5 | 2014 | |
| special boy, 12, for deep friendship in Manhattan"? | ...12 yaşında özel birini arıyor." yazıyor muydu? Evet. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's my ad. | O, benim ilanım. Bakın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus, what are you doing? | Marcus, ne yapıyorsun sen? Özür dilerim, Will. | About a Boy-5 | 2014 |