Search
English Turkish Sentence Translations Page 1991
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| But it's natural! That is a vagina! | Ama doğal bir şey ki bu! Vajina işte! Vajinaların yaratılış amacı bu olamaz! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Now, I actually... I need some advice, please. | Şu anda açıkçası bir tavsiye almam lazım. Peşimde biri var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Do you? Yes. | Öyle mi? Aynen. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I'm hoping that your crazy | Ve umuyorum, senin çılgınlığın biraz da olsa onun çılgınlığına ışık tutar. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Offended...But quite curious. Carry on. | Gücendim biraz ama merak da ettim. Devam et. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I thought I'd gotten rid of stalker Stacey a long time ago, | Uzun süre önce, Stacey'in takibinden kurtulduğumu sanmıştım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| but all of a sudden, she turns up, | Ama birden ortaya çıktı ve durduk durmadık yere suratıma bu davayı yapıştırdı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| A lawsuit? Mm hmm. | Dava mı? Vay be, pek de hoş değilmiş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Right, so... Oh, wait. | Aynen. Bir dakika. Adı Stacey mi dedin? Evet, ne oldu ki? | About a Boy-5 | 2014 | |
| She was in a rather desperate ensemble. | Epey cüretkar bir elbise giymişti. Devam et. Hayır. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I just remember 'cause her name was Stacey. | Hatırlıyorum, çünkü adı Stacey'di. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Do you know if Will's home? | Burası Will'in evi mi? Hayır, burada oturmuyor artık. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's, uh... he moved to New York with his girlfriend. | Sevgilisiyle birlikte New York'a taşındı. Sevgilisi mi var? Evet, evet. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Doctor Sam. Really? | Doktor Sam. Öyle mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| And then she got very, very, very upset. | Sonra epey ama epey bir morali bozuldu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And so I offered her, you know, a few words of encouragement. | Ben de birkaç kelimeyle de olsa yüreklendirdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Stacey, you seem like a vibrant, | Stacey, ışıl ışıl parlıyorsun sen. Çok çekici genç bir bayansın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You don't need to settle | Will Freeman'ın sana yaşattıklarını kabullenmek zorunda değilsin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You need to value yourself higher, don't you? | Kendine daha çok değer vermelisin. Evet. Aynen. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, you deserve much, much more. | Sen çok daha fazlasını hak ediyorsun. Çok daha fazlasını mı hak ediyor? | About a Boy-5 | 2014 | |
| More than you. Much more than you. | Daha fazlasını, çok daha fazlasını hem de. Sebebi sensin. Neyin sebebi benim? | About a Boy-5 | 2014 | |
| This lawsuit is your fault. | Dava senin yüzünden açıldı. Hayır, hiç de bile! Ben sadece tavsiye verdim! | About a Boy-5 | 2014 | |
| You... | Sen var ya... Teflonumu çizdin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Fix this right now! | Hemen, şimdi! 1 | About a Boy-5 | 2014 | |
| Stacey? | Stacey? Merhaba, muhtemelen unutmuşsundur beni. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Fiona! Whoa! | Fiona! Ne kadar da güçlüsün ya. Aman Tanrım! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Of course I remember you. | Tabii ki unutmadım. Dalga mı geçiyorsun sen? | About a Boy-5 | 2014 | |
| How could I forget the woman who literally | Hayatımın akışını değiştiren bir kadını nasıl unutabilirim? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Did I? Did I? You did. | Hayatını mı değiştirdim? Tabii ki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, you are such a wise woman. | Ne kadar bilge bir kadınsın. Çok kibarsın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, really I'm just, you know, | Gerçekten ben sadece diğer bilge insanların arasındaki bir bağım sadece. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You're so modest. No, literally, because of you, | Çok mütevazisin. Ama gerçekten senin sayende hayatımın akışı tamamen değişti. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, I'm no longer looking for mindless hookups. | Akılsızca ilişkilerde gözüm yok artık. Şükürler olsun ki. Ne güzel. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I'm just focusing on what I really deserve. | Artık hak ettiğim şeye diktim gözümü. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Money. Oh. | Paraya... Bunu fark etmemi sağlayan da sendin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, if I could offer up another piece of wisdom? | Biraz daha akıl verebilir miyim acaba? Tabii. | About a Boy-5 | 2014 | |
| When I said that I thought you deserved more, | Daha fazlasını hak ediyorsun dediğimde... | About a Boy-5 | 2014 | |
| I meant emotionally. | ...duygusal şeylerden bahsediyordum. Duygusal mı? Evet, duygusal. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Not financially. | Finansal olarak değil. Değerini bilmelisin dediğimde bunu kastetmiştim ben. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Emotionally, and not financially. | Finansal değil, duygusal olarak. Evet, anladın mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Now you're getting it. Well done, you! | Anlamaya başladın. Tebrik ediyorum seni! Anladım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, and to do a bit of pilates. | Biraz da pilates yapmaya geldim. Boynum tutulmuş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Arms in the straps, everyone, please. | Herkes ellerini lastiklere koysun, lütfen. Bugün dersimize sırtımızla başlayacağız. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's gonna be a very, very intense class. | Çok ama çok ağır bir ders olacak. Nefes kontrolünü unutmayın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, thank you for seeing me on such short notice. | Kısa süre de olsa görüstüğün için çok sağ ol. Ne demek. | About a Boy-5 | 2014 | |
| My helpless victims of wrongful eviction can wait. | Yanlış tahliyelerin kurbanı çaresiz insanlar biraz daha bekleyebilir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Way more important to help you deal with the groupie gone wild. | Senin kafayı yemiş hayranınla ilgilenmek çok daha önemli. Kalk be masamdan. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, hostile vibe, I'm feeling it. | Tamam, düşmanca tavırlarının farkındayım. Anladın mı? Tescillendi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But I just want you to take a quick look at this | Ama hızlıca da olsa bir göz at şuna. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and tell me that this Stacey is just a wack a doo | Stacey'in çılgından da öte bir şey olduğunu söyle. Hem de hiç şüphe bırakmadan. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Is this wack a doo a former lover? | Bu çılgın, eski bir aşığın olabilir mi? "Aşık" diyemem hani. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, we had a, roughly, eight night stand | Meşhur şarkımı yazdığım zaman sekiz kere falan yatıp kalktık. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You better hope this doesn't go to trial. | Dua et de mahkemeye kadar gitmesin bu iş. Kalk masamdan. Tamam, dinle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm not saying I was a gentleman, all right? | Pek centilmen olduğumu söyleyemem. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Gentleman? I've defended serial killers | Centilmen mi? Senden daha sempatik seri katilleri savundum ben be. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Fine. I admit it, okay? I admit it. | İyi, kabul ediyorum. Tamam mı? Kabul ediyorum. Eskiden kadın avcısı gibiydim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But I promise you that she had nothing, and I repeat, | Ama yemin ederim, onun... Tekrar ediyorum. Onun, şarkıyla bir alakası yok. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So I just need you to tell me that this | Bana telaşlanacak bir şey olmadığını... | About a Boy-5 | 2014 | |
| in the sand that'll be, you know, | ...kumdaki resim misali dalgayla birlikte silinip gideceğini söylemeni istiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Do you even hear the steaming crap | Ağzından çıkan saçmalıkları duyuyor musun? Kusursuz bir benzetmeydi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, get off my desk! Sit in the chair. | Kalk git masamdan! Sandalyeye otur. Peki, bu arada biliyor musun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Your bedside manner needs some serious attention. | Hastalara karşı olan tutumuna biraz daha dikkat etmelisin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It doesn't matter how wack a doo, | Çılgınca da olsa, ya da daha düzgün bir ifadeyle değersiz bir dava da olsa... | About a Boy-5 | 2014 | |
| This thing could still drag on for years. | ...bu iş yıllarca sürer. Yıllarca mı? Ne? | About a Boy-5 | 2014 | |
| She's not just looking for future checks. | Sadece ileride alacağın çekleri istemiyor. Eski telif ücretlerini de istiyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| This girl means business. Back royalties? | Bu kız işi biliyor. Eski telif ücretleri mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| She can't do that. That's not fair. | Yapamaz böyle bir şeyi. Adil değil. Hukukumuzun adil olduğunu mu düşünüyorsun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You're lucky you have good hair, because you are the dumbest... | Saçların güzel olduğu için çok şanslısın. Çünkü en aptal... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Just dumbest... | ...ama şu ana kadar gördüğüm en aptal insansın! | About a Boy-5 | 2014 | |
| The best thing you can do right now is nothing. | Şu anda yapabileceğin en iyi şey, beklemek. Sakın bu kadına elini uzatma. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No contact. Zero. | İletişimin olmasın. Hem de hiç. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Just try to keep going, even if it's so tough | Her ne kadar gücünüzün kalmadığını düşünseniz de devam edin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Try to keep breathing, | Nefes almaya çalışın. İçinizdeki gücü bulmaya çalışın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Keep breathing, keep breathing, yeah, keep working that chest, | Nefes alın, nefes alın. Evet, göğsü çalıştırmaya devam edin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| open and close, open and close, | Şişir bırak, şişir bırak. Ama sakın çok şişirmeyin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| because that is how you get hurt, | Biraz canınız yanabilir. Çünkü kalbiniz de orada. Ne kadar centilmen biri. Çubuklu bir kelime oyunu bence. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Ooh, Stacey. | Stacey... Stacey sen iyi misin? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, Stacey. | Stacey... Hayır, örtme kalbini. Ders iptal edilmiştir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey. Hey. | Selam. Merhaba. Merhaba. Nefesim bok gibi kokuyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You have any gum? | Sakızın var mı? Sanırım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No. | Yokmuş. Ay, ne kötü. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You monster! | Canavarsın sen! Hiç ümit verici gelmiyor kulağa. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You broke that poor woman's heart! | Zavallı kadının kalbini kırmışsın! Zavallı kadının mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| She is a parasitic groupie who is trying to extort me. | Paramı almaya çalışan parazit bir hayranın teki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, really? Well, that's not the story that Stacey tells. | Öyle mi? Stacey'in anlattığı hikâye öyle değil ama. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, perhaps if the blood | Beynine gitmesi gereken kan... | About a Boy-5 | 2014 | |
| weren't constantly being redirected elsewhere, | ...başka yerlerine gitmeseydi daha iyi hatırlardın belki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What are you talking about? | Ne diyorsun sen ya? Şarkıyı yazdığın gece o da oradaydı, Will. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What? | Ne? Yazma sürecinle o ilgilendi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| She was... and you know what? | Ayrıca biliyor musun? Şununla bağlantısı kesin ki... O, şarkının doğum destekçisiydi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, my... any excuse to bring up the word "doula." | Tanrım. "Doğum destekçisi"nden bahsetmekteki amacın ne şimdi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Any excuse! No, not any ex you know what? | Amacın ne? Amacım... Biliyor musun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| All you had to do was just say you're sorry. | Tek yapman gereken şey, üzgün olduğunu söylemendi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| The only thing that I am sorry for | Üzüldüğüm tek şey seni bu işe karıştırmam, tamam mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| From now on I am lawyering up, | Şu andan itibaren avukatım var. Mahkemede görüşürüz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Monster. | Canavar. Doğum destekçisi. Hakaret değil ki bu! | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's not even an insult! | "Hekeret diğil ki bü!" | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, Shea. I got you some water. | Shea, sana biraz su getirdim. Dur. Hayır, bekle! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Looking for gum? | Sakız mı arıyorsun? Çünkü bende istemediğin kadar var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I got the classics, I've got Wrigley, Bazooka. | Klasik var. Wrigley var. Bazooka var. | About a Boy-5 | 2014 |