Search
English Turkish Sentence Translations Page 200
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Goodbye | Hoşça kal. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Please forgive me | Lütfen beni affet. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are you going to forgive me? | Beni affedecek misin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I said I was sorry... | Özür diledim... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Go buy me a pair of socks | Git bana bir çift çorap al. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Sure thing | Tabii. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
White ones? Black one? | Beyaz mı, siyah mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'll bring the black ones | Siyah alıp, geliyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I've lived a hard life, you know that | Zor bir hayat yaşadım, biliyorsun. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Can I take a shower? | Duş alabilir miyim? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Me too, I need to wash my hair | Ben de, saçımı yıkamalıyım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
A trial? Why would you go to trial? | Ne mahkemesi? Niye mahkemeye çıkacakmışsınız? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Get out of here | Gidin buradan. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Breathe in this fresh air! | Temiz havayı ciğerlerinize doldurun! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's feels like we just got back from a long trip | Sanki uzun bir seyahatten dönmüş gibiyim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don't feel like going home | Eve gidesim yok. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Why? Are you scared mama boy? | Niye? Korkuyor musun süt çocuğu? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't call me that | Bana öyle deme! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Did you sleep well? | İyi uyudunuz mu? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Yes, hello | Evet, merhaba. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't look so happy that we let you go | Sizi bıraktık diye o kadar mutlu olmayın. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What you did was still wrong | Yaptıklarınız hâlâ yanlış. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We're so busy. We don't have time to waste on you | Çok meşgulüz, size harcayacak vaktimiz yok. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Ah, thank you | Teşekkürler. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You tried to find out the truth, it was very brave of you | Gerçeği bulmaya çalıştınız, bu büyük bir cesaret. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Thank you | Teşekkürler. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What happened was unfortunate but think of it as a good experience | Olanlar şanssızlıktı ama iyi bir deneyim olarak görün. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It will end up being...what's the word? | Sonuçta hepimiz... devamı neydi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Beneficial? | Kazançlı mıydı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Not it... | Yok, o değildi... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
An ironic fate? That's not it either | Talihsiz kader? O da değildi... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Take care of yourselves | Kendinize iyi bakın. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I almost forgot to tell you this | Söylemeyi neredeyse unutuyordum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I was nineteen once too | Bir zamanlar ben de 19'dum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Nineteen | 19. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Like the warm summer sunlight | Sıcak yaz güneşi gibi, | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
The age of nineteen won't last | 19 yaş sonsuza dek sürmez. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
There's nothing we can do to stop time | Zamanı durdurmak için yapabileceğimiz bir şey yok. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We need to find a new direction... | Kendimize yeni bir yol çizmeli... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
And follow it to our futures | ...ve geleceğimize bu yoldan gitmeliyiz. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I didn't tell you before my name's Cha Eunyeong | Adımın Cha Eunyeong olduğunu söylememiştim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm Seo Jeonghun | Ben Seo Jeonghun. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm Park Minseo | Ben de Park Minseo. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm nineteen | 19 yaşındayım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I had a crazy dream, one of a kind | Bir nevi çılgın bir hayalim var. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
But it's even hotter on the other side, I never fall out | Ama diğer yüzü daha da sıcak, durmak nedir bilmem. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I’m always there as the grandson of a writer who believed in dreams | Hayallere inanan o yazarım torunu olarak hep buradayım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Driving and can’t take your eyes off the back mirror | Harekete geç ve gözlerini arka aynadan ayır. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Sometimes I waste the youth I've lent to you, I’m sorry | Ödünç verdiğim gençliğimi harcıyorum bazen, üzgünüm. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
These streets are empty, I want to be like these couples walking | Sokaklar bomboş, el ele yürüyen o çiftler gibi olmak istiyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Like back then, sitting and splashing along the stream | O günlerdeki gibi, nehir kenarında oturuyor, akıntı boyunca dalıyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Going higher than the t o p | Zirveden de öteye çıkıyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Standing in the middle of an endless tunnel | Sonsuz bir tünelin tam ortasında duruyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Holding my gaze asking 'what’s the problem?' | "Sorun nedir?" diye sorarak dik bakışlarıma sahip çıkmaya çalışıyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
If my words aren't understood I close my mouth and move on | Sözlerim anlaşılmıyorsa susar ve yoluma devam ederim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
And I can't seem to find the solution | Ve çözümü bulamıyor gibiyim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Always asking questions that I can't answer hurts | Sürekli, cevaplayamadığım sorular sormak canımı acıtıyor. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Sometimes things come back to me even though it’s meaningless | Bazen bazı şeyler geri dönüyor bana, anlamsız olsa da. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I’m just thankful that I know I'll work things out for me | İşlerin benim için yürüdüğünü bildiğime minnettarım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don’t want to be alone, the silent nights are lonely | Tek başıma olmak istemiyorum, sessiz geceler yapayalnız. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Ladies and gentlemen, we are gathered here to stage a play. | Bayanlar ve baylar, sahnelenecek oyun için burada bulunuyoruz. | 1915-1 | 2015 | |
This will not be an ordinary performance. | Bu oyun her zamankinden farklı olacak. | 1915-1 | 2015 | |
It is not fiction. | Kurmaca değil. | 1915-1 | 2015 | |
Our story actually happened, a long time ago. | Anlattığımız olay uzun zaman önce gerçekten yaşandı. | 1915-1 | 2015 | |
Tonight, on this stage... | Bu gece, bu sahnede... | 1915-1 | 2015 | |
we will tell the forgotten story of 1915. | Unutulan 1915'in hikayesini anlatacağız. | 1915-1 | 2015 | |
100 years ago, in these very hours... | 100 yıl evvel, bu saatlerde... | 1915-1 | 2015 | |
a great crime was commenced. | büyük bir suça başlandı. 1 | 1915-1 | 2015 | |
An entire people vanished from the face of the earth. 1 | Koca bir halk yeryüzünden kayboldu. | 1915-1 | 2015 | |
Their ancient homeland was erased. | Eski vatanlarından silindiler. | 1915-1 | 2015 | |
Their churches dismantled. | Kiliseleri boşaltıldı. | 1915-1 | 2015 | |
Even the memory of their existence wiped clean, and the crime covered up, forever. | Hatta varoldukları hafızalardan silindi ve sonsuza dek olmak üzere işlenen suçun üzeri örtüldü. | 1915-1 | 2015 | |
We want justice! We want justice! We want justice! | Eylemciler (Radyodan) Adalet istiyoruz! | 1915-1 | 2015 | |
The sound of Armenians, millions of them... | Sunucu (Radyodan) Milyonlarca Ermeni, dünya çapındaki tüm | 1915-1 | 2015 | |
marching in cities all across the world... | şehirlerde yüzyıl önce topraklarının ellerinden alınmasına, | 1915-1 | 2015 | |
to demand a justice for a crime that took place a century ago. | kendilerine karşı yapılana karşı adalet talep ediyor. | 1915-1 | 2015 | |
A million and a half people slaughtered... | Eylemci (Radyodan) Bir buçuk milyon insan | 1915-1 | 2015 | |
in the scorching deserts! | kavurucu çöllerde katledildi! | 1915-1 | 2015 | |
And the perpetrators never punished! | Ve sorumluları hiç cezalandırılmadılar! | 1915-1 | 2015 | |
Turkey cannot escape the past any more! | Türkiye artık geçmişinden kaçamayacak! | 1915-1 | 2015 | |
Denial ends today! Denial ends today! Denial ends today! | İnkâr devri artık bitti! | 1915-1 | 2015 | |
Do you feel this old theater waking up around us? | Etrafımızda bu eski tiyatrodan uyananları hissediyor musunuz? | 1915-1 | 2015 | |
Does that make you nervous? | Bu durum sizi endişelendiriyor mu? | 1915-1 | 2015 | |
It only pleases me. | Beni sadece memnun ediyor. | 1915-1 | 2015 | |
The truth is that we're not really staging a play here, we're staging a funeral... | Gerçek şu ki burada bir oyun sahnelemeyeceğiz, bütün bir halkın yoksayılmış... | 1915-1 | 2015 | |
a service for the unrecognized ghosts of an entire nation. | ruhlarının cenazelerini kaldırma görevini yerine getireceğiz. | 1915-1 | 2015 | |
Crying to be heard. | Duyulsun diye ağlıyor, | 1915-1 | 2015 | |
Begging to be seen. | görülsün diye yalvarıyor, olacağız. | 1915-1 | 2015 | |
Tonight on this stage we will create the bridge between the present and the past. | Bu gece bu sahnede dünle bugün arasında bir köprü inşa edeceğiz. | 1915-1 | 2015 | |
Time itself will tear open. | Sonunda 1915'e dönüp | 1915-1 | 2015 | |
And all the ghosts that still live among us... | hâlen bütün ruhların o dönemde yaşadıklarını kendi aramızda canlandıracağız... | 1915-1 | 2015 | |
will finally go back to 1915. | ve zaman gözümüzü açacak. | 1915-1 | 2015 | |
Sir, you have to leave. | Efendim, buradan gidin. | 1915-1 | 2015 | |
Leave. You get out! You get out! Get out! | Git, Defol! Defol! Defol! | 1915-1 | 2015 | |
Restrain your woman, soldier! | Eşine sahip çık, asker! | 1915-1 | 2015 | |
No! No! No! | Hayır! Hayır! Hayır! | 1915-1 | 2015 | |
Ani! No! I won't let him go! | Ani! Hayır! Gitmesine izin vermiyorum! | 1915-1 | 2015 | |
You bastard! | Seni gidi piç! | 1915-1 | 2015 | |
May I remind you, soldier, that the Empire is at war! | Hatırlatayım mı, asker, devletimiz savaş hâlinde! | 1915-1 | 2015 | |
But it's not our war. | Ama bu savaş bizim değil. | 1915-1 | 2015 |