Search
English Turkish Sentence Translations Page 199
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Fine, we'll wait. Don't take too long to deceide | İyi, bekleriz. Karar vermeniz uzun sürmese bari. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What if they really choose to jump? | Ya sahiden atlamayı seçerlerse? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I think we can jump | Bence atlayabiliriz. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You mean it? | Emin misin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Why not? We're nineteen | Neden olmasın? Biz 19 yaşındayız. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm game enough | Ben yeterince cesurum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I really don't think they're joking | Şaka yaptıklarını pek sanmıyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are you going to take responsibility? | Sorumluluğu alacak mısın? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We'll be together, even in heaven | Birlikte olacağız, cennette bile. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Go on, jump. Do it | Devam edin, atlayın. Yapın hadi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Wa wait, don't! | Be bekle, yapmayın! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We'll let you go, we are going to let you go! | Sizi bırakacağız, sizi bırakacağız! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
They left the keys in the car | Anahtarları arabada bırakmışlar. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Do you have a license? | Ehliyetin var mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You can aquire a license at eighteen | 18 yaşında ehliyet alabilirsin. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
But you still need parent permission to buy a car | Ama araba almak için yine de ailenin izni gerekir. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We can vote for a member of parliament | Bir milletvekiline oy verebiliriz ama... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We're adults but still children. What do people want from us? | Yetişkiniz ama hâlâ çocuğuz. İnsanlar bizden ne istiyor?! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
This is all for your own good | Sırf iyiliğin için. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You know I'm on your side right? | Yanında olduğumu biliyorsun, değil mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Welcome 1 | Hoş geldiniz. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Is the boss in? | Patron içeride mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Follow me | Beni izleyin. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Hello | Merhaba. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What are you doing here? | Burada ne yapıyorsunuz? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I thought you were in the Gangwon province | Gangwon vilâyetindesiniz sanıyordum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Did you come on your own? | Kendi başınıza mı geldiniz? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Yeongae... | Yeongae... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Did you really go out with her? | Onunla sahiden çıktın mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Yeongae told me she was seeing a man | Yeongae biriyle görüştüğünü söyledi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don't believe this. Why do you think it's me? | Buna inanamıyorum, niye ben olduğumu düşünüyorsunuz? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Am I the only married man? There are thousands of them! | Evli tek adam ben miyim? Evli binlerce erkek var! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What is this? So what? | Bu ne? Ne olmuş yani? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's nothing, these are nothing. What is this?! | Bu bir şey değil, bunlar hiçbir şey. Bu da ne?! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We still have the camera, we can print those photos again | Kamera hâlâ bizde, fotoğrafları tekrar bastırabiliriz. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I helped you run from the police, this is how you repay me?! | Polisten kaçmanıza yardım ettim, borcunu böyle mi ödüyorsun?! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What did I do? | Ne yapmışım? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don't believe this Jeonghun, how could you accuse me? | Buna inanamıyorum Jeonghun, beni nasıl suçlarsın? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You pay me back every last cent of the money I gave you. Got that? | Paramı son kuruşuna kadar ödeyeceksin. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Yeongae told me, that man... | Yeongae demişti ki, o adam... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
That married man told her to pay back every last cent | O adam ona, parasını son kuruşuna kadar ödemesini söylemiş. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Which is exactly what you just said | Harfi harfine, senin dediğin gibi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I really looked up to you | Sana gerçekten de saygı duydum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
No one favored me at home or at school, but I worked hard for you | Okulda ya da evde kimse beni desteklemedi ama senin için çok sıkı çalıştım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You trusted me, I was so grateful | Bana güvendiğin için çok minnettardım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Why did you do it? | Bunu niye yaptın? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Tell me | Anlat bana. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Tell me the truth! | Bana gerçeği anlat! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I never forced her to see me | Onu benimle görüşmeye asla zorlamadım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I was just joking around when I asked her on a date | Ona çıkma teklif ettiğimde sadece şaka yapıyordum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
She said she would go out with me if I paid for Yeongae's acting classes | Okul masraflarını ödersem benimle çıkabileceğini söyledi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I have a family. It started off as a fling | Bir ailem var. İşler sadece bir kaçamak olarak başladı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
But the more I met with her | Ama onu tanıdıkça... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
The more I ended up falling for her | ...aşık olmaya başladım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Then why did you kill her?! | Öyleyse onu neden öldürdün?! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I didn't kill her! | Öldürmedim! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's late, you didn't answer my calls | Geç oldu, telefonlarımı açmadın. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Why? Is something wrong? | Ne oldu? Bir sorun mu var? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Tell me what's wrong | Sorun ne, söyle. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don't want to see you anymore | Artık seni görmek istemiyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
This isn't right, I'm sorry | Bu yaptığımız doğru değil, üzgünüm. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We've been through this | Bu ilişkinin sonuna geldik. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Thank you for helping me out | Yardımın için teşekkür ederim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Fine. Pay me back my money then | İyi o zaman, paramı öde. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Every last cent of my money | Paramı son kuruşuna kadar öde. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'll pay once I start earning money | Para kazanmaya başladığımda öderim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'll pay you when I can, you're so stingy | Ödeyebilecek duruma geldiğimde ödeyeceğim, çok cimrisin! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Yeongae, don't leave me. I like you | Yeongae, beni bırakma. Seni seviyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Wait, Yeongae! | Dur, Yeongae! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Be careful! | Dikkatli ol! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Listen to me please! | Lütfen beni dinle! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Get off! Let go! | Çekil, bırak! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It was an accident | Kazaydı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You killed her | Onu öldürdün. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
No! I didn't mean to kill her! | Hayır, onu öldürmek istemedim! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You destroyed her dreams, you ruined them! | Hayallerini yıktın, onları mahvettin! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You took her life! | Onun hayatını elinden aldın! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Stop | Kes. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
That's enough | Yeter bu kadar. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You need to come to the station too | Siz de karakola geleceksiniz. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Why? You have your criminal | Niye? Suçluyu buldunuz işte. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We haven't done anything wrong | Biz yanlış olan hiçbir şey yapmadık. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Running off off during investigation is intrusion of public duty | Sorgu sırasında kaçmak, polisi boş yere meşgul etmektir. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Jumping off the roof was intrusion of public order and blackmail | Çatıdan atlamak, kamu düzenini bozmak... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You even stole my car | Arabamı bile çaldınız. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Do you even have a license? | Ehliyetin var mı senin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Driving without one too | Ehliyetsiz araba sürdün. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
And so our journey ended | Ve böylece yolculuğumuz sona erdi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
The dead were silent and so were we | Ölüm sessiz geldi, bizim gibi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
The heartless city | Kalpsiz şehir. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Only the city lights quivered silently in the darkness | Karanlıkta sadece şehir ışıkları titreşiyor, sessizce. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I met Yeongae in my dreams that night | Bu gece rüyamda Yeongae'yi gördüm. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
For what? | Niçin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
For kissing you even though I didn't really like you | Senden hoşlanmadığım halde seni öptüğüm için. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You're nice and treat girls well. I thought you would help me | Çok hoşsun ve kızlara iyi davranıyorsun diye... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm sorry I couldn't help you | Üzgünüm, sana yardım edemedim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I shouldn't have approached you | Sana yakınlaşmaya çalışmamalıydım. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Were you mad at me? | Bana kızdın mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's okay, I actually enjoyed the kiss | Sorun değil... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You did? | Öyle mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 |