Search
English Turkish Sentence Translations Page 2176
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| he had used his power on an epic scale to transform the world. | dünyayı değiştirmek için, gücünü destansı bir seviyede kullandı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| After the Wall Street crash and the terrible depression that followed, | Wall Street'in batmasından ve ardından gelen berbat bunalımdan sonra, | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Roosevelt had taken charge. | Roosevelt yetkiyi eline aldı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| He had passed laws that broke up the banks | Bankaların bir daha kontrolden çıkmaması için | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| so they would never run out of control again. | onları dağıtan yasalar çıkardı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| And he had rebuilt America with a series of giant dams | Elektriğin yanında, milyonlarca insana iş imkanı getiren | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| that brought electrical power and employment to millions of people. | seri halde dev barajlar yaptırarak Amerika'yı yeniden inşa etti. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| And he had planned and fought a world war against Germany and Japan. | Ve, Almanya ve Japonya'ya karşı bir dünya savaşı planladı ve yaptı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Now, as Roosevelt sat waiting for Abdulaziz, | Şimdi Roosevelt, Abdülaziz'i beklerken, | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| no one could possibly have imagined the consequences of this meeting. | herhalde hiçkimse bu toplantının sonuçlarını hayal edememişti. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| For it was going to unleash forces that in the future | Çünkü bu toplantı, Roosevelt'in, siyasetçilerin dünyayı şekillendirmek için | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| would undermine everything that Roosevelt had worked for | güçlerini planlı bir şekilde kullanmaları gerektiği inancıyla | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| his belief that politicians should use their power in a planned way | uğrunda çalıştığı her şeyi gelecekte baltalayacak olan | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| to reshape the world. | güçleri serbest bırakacaktı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| But Roosevelt knew that to keep that power, America needed oil. | Roosevelt Amerika'nın gücünü sürdürmek için petrole ihtiyacı olduğunu biliyordu. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| And he wanted to forge an alliance with the King to make sure | Ve geniş Suudi petrol alanlarının Amerikan kontolü altında kalmasını | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| the vast Saudi oilfields remained under American control. | garantilemek için Kral'la bir ittifak oluşturmak istedi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| In their conversation, the two men laid the foundations for an alliance | Konuşmalarında, bu iki adam bugüne dek devam eden | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| that continues to the present day. | bir ittifakın temellerini attılar. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| America would get its oil and in return, Saudi Arabia would receive | Amerika petrolünü alacaktı ve karşılığında Suudi Arabistan | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| wealth and security from America. | Amerika'dan zenginlik ve güvenlik alacaktı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| But the King was well aware of the dangers of opening up his country | Ama Kral ülkesini modern Batı'nın etkilerine açmanın doğuracağı | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| to the influence of the modern West. | tehlikelerin iyice farkındaydı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| And in the negotiations that followed, he laid down a condition. | Pazarlıklar devam ederken Kral ortaya bir şart koydu. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| We will take your technology and your money, he said | Biz sizin teknolojinizi, paranızı alacağız, dedi | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| but you must leave our faith alone. | ama inancımıza karışmamalısınız. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| The Saudi faith was called Wahhabism. | Suudi inancının adı Vahabilik'ti. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| It was a radical, violent and extremely puritanical form of Islam, | Bu, İslam'ın kökten, şiddetli ve aşırı bağnaz bir şekliydi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| and its followers among the Bedouin tribes hated the modern world. | Bu inancın Bedevi kabileler arasındaki takipçileri modern dünyadan nefret ediyordu. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Wahhabism was part of a wider movement in Islam | Vahabilik, Avrupa imparatorluklarına tepki olarak yükselen | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| that had risen up in reaction to the European empires. | İslam içindeki daha geniş bir hareketin parçasıydı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Another was the Deobandi movement in India. | Bir diğeri ise Hindistan'daki Deobandi hareketiydi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| They all believed that modern imperialism was corrupting | Hepsi modern sömürgeciliğin İslam'ın hak olan yapısını yozlaştırdığına | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| the true nature of Islam, and wanted to go back to a world | inanıyorlardı ve İslami metinlerin asıl öğretilerinin geçerli olduğu | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| based on the original teachings of the Islamic texts. | geçmiş çağlara dönmek istiyorlardı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Abdulaziz had harnessed this force in the 1920s to seize power. | Abdulaziz 1920'lerde güç elde etmek için bu hareketin gücünü kullandı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| But he had unleashed something that didn't want to stop. | Ama böylece durmak istemeyen bir şeyleri serbest bırakmıştı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| The Wahhabists wanted to go on and create a caliphate | Vahabiler gidip, tüm Arap dünyasını kapsayan | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| across the whole of the Arab world | bir halifelik kurmak istediler. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| and to stop them, in 1929, Abdulaziz machine gunned them. | Abdülaziz onları durdurmak için 1929'da makinalı tüfekler kullandı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| He ruthlessly killed the warriors who had made him King. | O acımasızca, kendisini kral yapan savaşçıları öldürdü. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| But their belief a violent, intolerant and, above all, | Ama daha kötüsü onların şiddet yanlısı hoşgörüsüz ve daha kötüsü | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| backward looking version of Islam | gerici olan İslam anlayışı versiyonu | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| remained at the heart of Saudi Arabian society. | Suudi Arabistan toplumunun kalbinde yaşamaya devam etti. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| And the deal made that day on the Great Bitter Lake | Ve o gün Büyük Acı Göl'de yapılan anlaşma | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| meant that America would get its oil | Amerika'nın petrolü alacağı ama aynı zamanda | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| but it would also be protecting Wahhabism | kendine ait küresel amaçları olan | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| a force that had its own global ambitions. | Vahabilik'i koruyacağı anlamına geliyordu. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Ambitions that were very different from America's. | Bu amaçlar, Amerika'nın amaçlarından çok farklıydı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Who's the turban job on the throne? | Tahtta oturan türbanlı kim? | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| You mean the Khasi. | Khasi'yi mi diyorsun? | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| That's Randy Lal. | O Randy Lal. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Randy Lal, the Khasi of Kalabar. | Randy Lal, Kalabar'ın Khasi'si. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Ooh! | Ooh! | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| How do you know he is, then? | O olduğunu nereden biliyorsun ya? | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| How do I know he's what? Randy. | Neyi nerden biliyorum? Randy'yi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| That's his name! Ooh! | Bu onun adı! Ooh! | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| He's very good looking, isn't he? | Çok yakışıklı ama değilmi? | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Yes, only the most richest and powerful rajah in northern India, | Evet, Kuzey Hindistan'daki en zengin ve güçlü rajalardan biri, | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| He's smiling at us. Smile back. | Bize gülümsüyor. Karşılık ver. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Coo ee! | Ku iii! | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| You don't have to go raving mad. | Deli gibi çıldırmana gerek yok. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| My father, who are those people? | Baba, o insanlar da kim? | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| That, light of my darkness, is Sir Sidney Rough Diamond, | Karanlığımın ışığı, o Sir Sidney Rough Diamond, | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| a British governor whose benevolent rule | hayırsever kuralları ve bilge rehberliği olmadan | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| and wise guidance we could well do without. | iyi yapabileceğimiz bir Britanya valisi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| By the mid 1950s, the American engineers had built | 1950'lerin ortasında, Amerikan mühendisler Helmand'da | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| the giant dams that were going to create what they called | "bitki ve gücün yeni harikalar dünyası" dedikleri şeyi ortaya çıkaracak olan | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| "a new wonderland of vegetation and power" in Helmand. | dev barajları inşa etmişlerdi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| But the project was running into problems | Ama proje problemlerin içine doğru gidiyordu | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| and it was beginning to lose its innocence. | ve masumiyetini yitirmeye başlıyordu. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| As the giant dams were completed, they had an unexpected effect. | Dev barajlar tamamlandığında beklenmedik bir etkileri oldu. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| They raised the level of the water table | Yeraltı su seviyesini yükselttiler | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| and started to bring salt to the surface. | ve tuzun yüzeye çıkmasına sebep oldular. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| And one of the plants that thrived in this new soil were poppies. | Ve bu yeni toprakta yetişen bitkilerden biri de haşhaştı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Some of those leading the project said they should stop. | Projeye önderlik edenlerden biri durmaları gerektiğini söyledi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| But the American government stepped in and insisted that they should | Ama Amerikan hükümeti devreye girdi | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| continue because by now the dams had become a central part | ve devam etmeleri konusunda ısrar etti çünkü artık barajlar | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| of the struggle with the Soviet Union. | Sovyetler Birliği ile olan mücadelenin ortasındaydı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| All sides in the Cold War began to compete to offer Afghanistan | Soğuk savaşın bütün tarafları ülkeyi modernleştirmek için | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| bigger and better schemes to modernise the country. | Afganistan'a daha büyük ve iyi planlar teklif etme yarışına başladı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Afghan politicians exploited this ruthlessly. | Afgan siyasetçiler, bunu acımasızca kötüye kullandılar. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| The Prime Minister, Mohammed Daoud, spent his time travelling the world | Başbakan Muhammed Davud, zamanını dünyayı dolaşarak | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| playing the countries Russia, America and China | ülkeleri kandırıp Rusya Amerika ve Çin'i | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| off against each other. | birbirine düşürmeye harcadı. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Daoud wanted to use the modernization as a way of consolidating his power. | Davud, modernleşmeyi gücünü pekiştirme yolu olarak kullanmak istedi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Afghanistan was a fragmented country. | Afganistan kendi içinde parçalanmış bir ülkeydi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Power was divided between ethnic groups and tribes. | Güç, etnik gruplar ve kabileler arasında bölünmüştü. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Daoud was a Pashtun and he saw how the dam project in Helmand | Davud bir Peştun'du ve Helmand'daki baraj projesinin | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| could be used to consolidate the Pashtun grip on the whole country. | Peştunlar'ın bütün ülkedeki etkinliğini pekiştirmekte kullanılabileceğini gördü. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| He persuaded the Americans to make the project even bigger, | Amerikalıları projeyi daha da büyüterek, | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| to turn it into a giant piece of social engineering. | dev bir toplum mühendisliği haline dönüştürmeye ikna etti. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Thousands of Pashtun nomads, | Zamanlarını, Pakistan sınırı bölgesinde, dolaşarak geçiren | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| who spent their time roaming the border area with Pakistan, | binlerce Peştun göçmen, barajların oluşturduğu | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| would be settled in the new farmland created by the dams. | yeni tarım alanlarına yerleştirilecekti. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Daoud presented it as just another innocent piece of modernisation | Davud bunu modernleşmenin masum bir parçası olarak sundu | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| and the Americans happily agreed. | ve Amerikalılar buna neşeyle katıldılar. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| What they didn't realise was that they were unwittingly being sucked | Anlamadıkları, farkında olmadan Afgan siyasi güç mücadelesinin | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| into Afghan power politics. | içine çekildikleriydi. | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 | |
| Not only was Daoud increasing Pashtun power, but he | Davud, sadece Peştun gücünü arttırmıyor aynı zamanda | Adam Curtis Bitter Lake-1 | 2015 |