Search
English Turkish Sentence Translations Page 227
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Until this knife stays embedded here... | Bu bıçak bu şekilde burada gömülü kalacak... | 1920 London-1 | 2016 | |
...this will be the door between this world and that. | ...iki dünya arasında bir kapı olacak. | 1920 London-1 | 2016 | |
Without this door...neither can l come out, nor can she. | Bu kapı olmadan...ne ben dışarı çıkabilirim ne de o.. | 1920 London-1 | 2016 | |
Now l must go in that world with the third knife... | Şimdi benim üçünçü bıçakla diğer dünyaya gitmeme gerekiyor... | 1920 London-1 | 2016 | |
...and stab her with it | ...ve onu bıçaklamaya. | 1920 London-1 | 2016 | |
But why in that world? | Ama neden o dünyada? | 1920 London-1 | 2016 | |
Because in this world she's just a soul. | Çünkü bu dünyada o sadece bir ruh. | 1920 London-1 | 2016 | |
But in that world, she has a body. | Ama diğer dünyada bir vucut. | 1920 London-1 | 2016 | |
And one can only stab the body, not the soul. | Ve sadece bedeni öldürebiliriz, ruhu değil. | 1920 London-1 | 2016 | |
So l must go there at any cost. | Ne pahasına olursa olsun benim oraya gitmem gerekiyor. | 1920 London-1 | 2016 | |
This means...if you succeed in that world... | Demek oluyor ki..eğer dünyada başarılı olursan... | 1920 London-1 | 2016 | |
...things will be back to normal? | ...her şey normale dönecek? | 1920 London-1 | 2016 | |
l must finish her in this world. | Bu dünyada onu bitirmek gerekir. | 1920 London-1 | 2016 | |
But those stab wounds will force her... | Ama o bıçak yarası zorlar onu... | 1920 London-1 | 2016 | |
...to give me the locket which l threw in the river. | ..nehre attığım madalyonu bana vermesi için.. | 1920 London-1 | 2016 | |
As soon as l get that locket here... | En kısa sürede benim o madalyonu almam gerek... | 1920 London-1 | 2016 | |
...we'll have to throw it in the fire. | ...ateşe atmak zorundayız. | 1920 London-1 | 2016 | |
As soon as the locket burns... the spirit will be destroyed too. | Madolyon yanarken... ruhta yok olacak. | 1920 London-1 | 2016 | |
And as soon as that happens... | Ve bu olur olmaz... | 1920 London-1 | 2016 | |
...the prince will be fine again. | ...prens iyileşmiş olacak. | 1920 London-1 | 2016 | |
But what if that spirit comes out after you go in... | Ama sen gittikten onra ruh dışarı çıkar... | 1920 London-1 | 2016 | |
...and attacks us? | ...ve saldırırsa? | 1920 London-1 | 2016 | |
For that you must do one thing. | Bunun için bir şey yapmalısın. | 1920 London-1 | 2016 | |
Until l don't return... | Geri gelene kadar... | 1920 London-1 | 2016 | |
...you must hold this coconut tightly with both your hands... | ...bu hindistan cevizini her iki elinle sıkıca tut... | 1920 London-1 | 2016 | |
...in front of this mirror. | ..bu aynanın önünde. | 1920 London-1 | 2016 | |
And remember... | Ve unutma... | 1920 London-1 | 2016 | |
No matter how hard she tries... | Sen izin vermeyene kadar... | 1920 London-1 | 2016 | |
Until you don't let this coconut budge... | ne kadar çapalarsa çabalasın... | 1920 London-1 | 2016 | |
...she can't come out. | ...o dışarı çıkamaz. | 1920 London-1 | 2016 | |
So...you must not fall week in any condition. | Yani...herhangi bir durumda, düşürmemen gerekiyor. | 1920 London-1 | 2016 | |
Keep the fire burning, Kesar ma. | Yanan ateşi tut, Kesar ma. | 1920 London-1 | 2016 | |
l will return with the locket at any cost. | Herhangi bir bedel ödemeden madalyon ile birlikte döneceğim. | 1920 London-1 | 2016 | |
Veer saa! Prince! | Veer saa! Prens! | 1920 London-1 | 2016 | |
Prince! | Prens! | 1920 London-1 | 2016 | |
Prince. | Prens. | 1920 London-1 | 2016 | |
Veer saa. | Veer saa. | 1920 London-1 | 2016 | |
Veer saa, you're fine again. | Veer saa, yine iyisin. | 1920 London-1 | 2016 | |
You're fine again, Veer saa. | yine iyisin, Veer saa. | 1920 London-1 | 2016 | |
You're fine again! | yine iyisin! | 1920 London-1 | 2016 | |
Shivangi, what happened to you? | Shivangi, ne oldu sana? | 1920 London-1 | 2016 | |
'There's only one way.' | Tek bir yolu var.' | 1920 London-1 | 2016 | |
'That witch wants a soul...' | 'O bir cadı ruhu istiyor...' | 1920 London-1 | 2016 | |
'...and she won't leave until she gets one.' | '...ve alana kadar da gitmek istemiyor.' | 1920 London-1 | 2016 | |
'Are you prepared to give your life...your soul?' | Ruhuna hayat vermeye... hazırmısın?' | 1920 London-1 | 2016 | |
'lf this is the only way to save Shivangi's happiness...' | 'Shivangi'nin mutluluğunu kurtarmaya hazır mısın...' | 1920 London-1 | 2016 | |
'...then yes... l am ready to give my soul to that witch.' | '...o zaman evet..cadıya ruhumu vermeye hazırım.' | 1920 London-1 | 2016 | |
'Someone's unknown.' | 'Birilerinin bilinmeyeni.' | 1920 London-1 | 2016 | |
'Someone's defamed.' | 'Birilerinin kötülüğü.' | 1920 London-1 | 2016 | |
'Who knows...who he is?' | 'Kimin kim olduğunu...bilen var mı?' | 1920 London-1 | 2016 | |
'Someone's unaware.' | 'Birileri habersiz.' | 1920 London-1 | 2016 | |
'lf this is my pain...' | 'Eğer bu benim acımsa...' | 1920 London-1 | 2016 | |
'...then why is he touching it.' | "...o zaman neden dokunuyor." | 1920 London-1 | 2016 | |
'lf she doesn't care for me...' | 'Eğer beni önemsemiyorsa...' | 1920 London-1 | 2016 | |
'ls this love...or a tear...' | "bu mu aşk...ya da bir gözyaşı..." | 1920 London-1 | 2016 | |
'...that trickles down my eye.' | '...gözlerimden aşağı süzüldü.' | 1920 London-1 | 2016 | |
[15th of August, 1922] | 15 Ağustos 1922 | 1922-1 | 1978 | |
Hellas, wreathed in immortal glory's beams | Yunanistan, kemerleri ölümsüz zaferler çevreliyor | 1922-1 | 1978 | |
The cannon fires again of your marines | Denizcilerin yine topları ateşliyor. | 1922-1 | 1978 | |
Hellas, your sons are lavished with the immortal glory of your past | Yunanistan, oğullarının geçmişinde bolca zafer var. | 1922-1 | 1978 | |
The gaze of Alexander the Great guards watchfully their path | Büyük İskender'in bakışları uyanık bir şekilde kendi yoluna bakıyor. | 1922-1 | 1978 | |
Look the peoples of the world standing by your side | Senin yanında duran Dünya Halklarına bakın! | 1922-1 | 1978 | |
They guard the Parthenon English, French, Italians alike! | Onlar Parthenon'u koruyan İngiliz, Fransız, İtalyan ve benzerleri! | 1922-1 | 1978 | |
Hellas, peerless land, mother of the brave | Yunanistan, eşsiz toprak, kahraman anne. | 1922-1 | 1978 | |
Proud I shall be to die for you one day 1 | Gururlu ol, bir gün senin için öleceğim. 1 | 1922-1 | 1978 | |
Hellas, peerless land, fearless state, | Yunanistan, eşsiz toprak, korkusuz devlet, | 1922-1 | 1978 | |
The wreaths of Glory your sons await | Zafer çelengini senin oğulların bekliyor. | 1922-1 | 1978 | |
Dying for you is the sweetest death under the sky | Ölüm senin için gökyüzünün altında hoş. | 1922-1 | 1978 | |
The one who dies this day will never die! | Bu gün ölen biri asla ölmeyecek! | 1922-1 | 1978 | |
I like this one and that one too | Ben bunu, en çokta bunu sevdim! | 1922-1 | 1978 | |
I like them both so keep your hands off | İkisinide seviyor ellerinden tutmak istiyorum. | 1922-1 | 1978 | |
I won't give you my nuts I like so much | Sana güzel olmayan bir şey vermeyeceğim. | 1922-1 | 1978 | |
Keep your mouth shut or, else, we'll get into trouble. | Ağzını sıkı tut, yoksa başımız belaya girer. | 1922-1 | 1978 | |
There's a hearsay that our Italian allies give the Turks a leg up. | Müttefikimiz İtalyanlar Türklere el vereceklermiş! | 1922-1 | 1978 | |
Do you think the Italians might double cross us? | İtalyanların bize çift haç çıkaracaklarına inanıyor musun? | 1922-1 | 1978 | |
Don't be afraid, brother. That's baloney. | Korkma, kardeşim. Bu saçmalık. | 1922-1 | 1978 | |
I also heard people say that... | Ben de insanların söylediklerini duydum.. | 1922-1 | 1978 | |
Don't tell anyone a word, otherwise we're lost, all right? | Kimseye bir kelime söyleme, aksi halde kayboluruz, tamam mı? | 1922-1 | 1978 | |
...that our French allies sell weapons to Kemal. | ...ama bizim Fransız Müttefikler Kemal'e silah satıyormuş! | 1922-1 | 1978 | |
I like them both so keep your hands off | İkisinide seviyorum, ellerinden tutmak istiyorum. | 1922-1 | 1978 | |
Did you see her? She's down in the stalls. | Onu gördün mü? Aşağıda ahırlarda! | 1922-1 | 1978 | |
At the second front line. | İkinci cephe hattında. | 1922-1 | 1978 | |
Don't say a word. The army is going away. | Tek kelime söyleme. Ordu gidiyor. | 1922-1 | 1978 | |
The streets are full of tramps staring at you | Sokaklar bize bakan serseri dolu. | 1922-1 | 1978 | |
but you haven't understood a thing. | Ama sen hiçbir şey anlamış değilsin! | 1922-1 | 1978 | |
I'm a woman... | Ben bir kadınım, ve bunu hissediyorum. | 1922-1 | 1978 | |
Right this moment | Tam şu anda.. | 1922-1 | 1978 | |
there are 15.000 Greek soldiers in Smyrna. | Smyrna'da 15.000 Yunan askeri var. | 1922-1 | 1978 | |
The warships of the allies are docked at the port. | Müttefik savaş gemileri limanda demirledi. | 1922-1 | 1978 | |
English ships, Italian ships, French ships... | İngiliz gemileri, İtalyan gemileri, Fransız gemileri, | 1922-1 | 1978 | |
And you're afraid of three tramps on the corner... | Ve sen köşedeki üç serseriden korkuyorsun.. | 1922-1 | 1978 | |
Tomorrow we're going to get the tickets | Yarın bilet almak için gidiyoruz. | 1922-1 | 1978 | |
It's all over. This city will drive me mad. | Her şey bitti. Bu şehir beni deli edecek. | 1922-1 | 1978 | |
All eyes were fixed on you at the theatre. | Bütün gözler tiyatroda sendeydi. | 1922-1 | 1978 | |
The Italians stare. They do nothing else than staring. | İtalyanlar bakıyor. Onlar bakmaktan başka bir şey yapmaz. | 1922-1 | 1978 | |
That's all they know to do. | Yani onların yaptıklarını biliyorum. | 1922-1 | 1978 | |
Unless we leave, | Cumartesi günü İtalyanların verdiği resepsiyona gidebiliriz. | 1922-1 | 1978 | |
We will have gone away by Saturday. | Cumartesi günü uzaklarda olacağız. | 1922-1 | 1978 | |
All people we know will be there. | Bütün tanıdığımız insanlar orada olacak. | 1922-1 | 1978 | |
Captain Ferro, Bertini... | Yüzbaşı Ferro, Bertini... | 1922-1 | 1978 |