Search
English Turkish Sentence Translations Page 225
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
'...deny any knowledge about a gift or the chief's letter.' | '...hediye ya da mektup konusunda inkara gideceklerinden.' | 1920 London-1 | 2016 | |
l kept thinking that my in laws are doing this. | Benim de akrabalarımın yaptığı konusunda düşünmeye başladım. | 1920 London-1 | 2016 | |
But l didn't know that the man whom l trusted the most... | Ama ben en güvenilir kişinin kim olduğunu bilemiyordum... | 1920 London-1 | 2016 | |
...turned out to be my biggest enemy. | ...en büyük düşmanım olarak ortaya çıktı.. | 1920 London-1 | 2016 | |
You sent that spirit to me... | Sen o ruhu gönderdin... | 1920 London-1 | 2016 | |
...and l kept begging you to get rid of it. | ...bu durundan kurtarman için tüm samimiyetimle sana yalvardım. | 1920 London-1 | 2016 | |
l held your hand for protection. | Kurtarman için elini tuttum. | 1920 London-1 | 2016 | |
But you let me drown. | Ama boğulmama izin verdin. | 1920 London-1 | 2016 | |
Because you held my hand for your own intentions... | Çünü kendi menfaatin için elimi tuttun... | 1920 London-1 | 2016 | |
...and also let go for the same reason. | ...ne aynı sebepten dolayı bırak. | 1920 London-1 | 2016 | |
You turned out to be my biggest enemy. | En büyük düşmanım olduğun ortaya çıktı. | 1920 London-1 | 2016 | |
By accusing me in the court. | Mahkemede beni suçladın. | 1920 London-1 | 2016 | |
By humiliating my love in front of everyone. | Herkesin önünde, aşkını küçük düşürerek. | 1920 London-1 | 2016 | |
By showing me my stature. | Benim mertebemi göstererek. | 1920 London-1 | 2016 | |
l was jailed only for few years, Shivangi... | Ben beş yıl hapiste yattım, Shivangi... | 1920 London-1 | 2016 | |
...but l am still being punished for it. | ...ama ben hala cezalandırılıyorum. | 1920 London-1 | 2016 | |
That judge heard your testimony... | Yargıcın ifadesini duyduğumda... | 1920 London-1 | 2016 | |
...gave his verdict...and snatched all my happiness. | ...karar verildiğinde.. tüm mutluluğum elimden alındı. | 1920 London-1 | 2016 | |
And me... | Ve ben... | 1920 London-1 | 2016 | |
l listened to my heart. | Kalbimi dinledim. | 1920 London-1 | 2016 | |
And decided to snatch strip you of all your happiness. | Ve tüm mutluluğuna engel olmak için yollar yaptım. | 1920 London-1 | 2016 | |
l had already passed judgment on your husband's death order. | Zaten kocanızın ölümü ile ilgili yargı hükümü geçmişti. | 1920 London-1 | 2016 | |
l only came here to put a seal on my judgment. | Ben sadece buraya geldim, mühürle onayladım. | 1920 London-1 | 2016 | |
And l did it by throwing that locket in the river. | Ve ben nehre o kolyeyi atarak yaptım. | 1920 London-1 | 2016 | |
Every tear you shed makes me so happy, Shivangi. | Döktüğün her göz yaşı beni mutlu etti, Shivangi. | 1920 London-1 | 2016 | |
lt's really hard to say. | Bunu söylemek gerçekten çok zor. | 1920 London-1 | 2016 | |
l wanted to see the same agony in your eyes... | gözlerinde aynı acıyı görmek istedim... | 1920 London-1 | 2016 | |
...which my eyes felt did once. | ...bunu da gözlerimde hissettin mi bir kez. | 1920 London-1 | 2016 | |
The agony of losing someone. | Birini kaybetme duygusunu. | 1920 London-1 | 2016 | |
What did you think...only you felt that agony? | Ne düşünüyorsun...sadece acıyı hissetttin mi? | 1920 London-1 | 2016 | |
Were you the only one who loved me? | Sen miydin beni seven tek kişi? | 1920 London-1 | 2016 | |
You were punished alone? | Yalnızlıkla cezalandırdın mı? | 1920 London-1 | 2016 | |
Do you want to know... why l lied in the court that day? | Biliyor musun.. O gün mahkemede neden yalan söylediğimi? | 1920 London-1 | 2016 | |
What are you doing, brother in law? | Ne yapıyorsun, enişte? | 1920 London-1 | 2016 | |
Such a small punishment for such a big crime? | Böylesine büyük bir suç için bu kadar küçük bir ceza? | 1920 London-1 | 2016 | |
He tried to tarnish our family honor... | Aile onurumuzu kirletmek için çalıştı... | 1920 London-1 | 2016 | |
...and for that he must suffer to death. | ...ve bunu için ölümden acısı gerekli. | 1920 London-1 | 2016 | |
We must cut that lowlife into small pieces... | O serseriyi küçük parçalar halinde kesmeliyiz... | 1920 London-1 | 2016 | |
...and throw them to the scavengers. | ...ve akbababların önüne atmalıyız. | 1920 London-1 | 2016 | |
l would've done something similar with you! | Ben de seninle aynı şeyi yapardım. | 1920 London-1 | 2016 | |
But what to do? | Ama elden ne gelir? | 1920 London-1 | 2016 | |
The one who tried to tarnish my family honor... | Bir çalışanın, aile şerefini lekelemesi... | 1920 London-1 | 2016 | |
...is none other but my sister's husband. | ...bir başaksı değil, kızkardeşimin kocası. | 1920 London-1 | 2016 | |
lf we shed your blood... | Eğer kanın dökülürse... | 1920 London-1 | 2016 | |
...my sister will become a widow. | ...kız kardeşim dul kalacak. | 1920 London-1 | 2016 | |
Rudra! Go! Finish him. | Rudra! Git! Bitir işini. | 1920 London-1 | 2016 | |
No, brother. Don't do it. | Hayır, kardeşim. Sakın yapma. | 1920 London-1 | 2016 | |
Don't do it. | Sakın yapma. | 1920 London-1 | 2016 | |
lf he's committed a crime, then so did l? | Eğer bir suç işlemişse, o zaman benide? | 1920 London-1 | 2016 | |
Punish me... | Beni cezalandır... | 1920 London-1 | 2016 | |
Punish me, but don't harm him, brother. | Beni cezalandır..., Ama ona, kardeşim zarar vermeyin. | 1920 London-1 | 2016 | |
Please... | Lütfen... | 1920 London-1 | 2016 | |
Move aside! | Kenara çekil! | 1920 London-1 | 2016 | |
Father, stop him. | Baba, durdur onu. | 1920 London-1 | 2016 | |
Don't kill my Jai. | Bemim Jai'ya yapmayın. | 1920 London-1 | 2016 | |
l'll tell him to go far away. | Çok uzaklara gitmesini söyleyeceğim. | 1920 London-1 | 2016 | |
Father... | Baba... | 1920 London-1 | 2016 | |
Father, l never asked you for anything. | Baba, şimdiye kadar hiçbir şey istemedim. | 1920 London-1 | 2016 | |
But consider this my first and last request. | Ama bu benim ilk ve son isteğim. | 1920 London-1 | 2016 | |
And after that l'll do as you say. | Ve sonra her dediğinizi yapacağım. | 1920 London-1 | 2016 | |
Please let him go. | Lütfen bırak gitsin. | 1920 London-1 | 2016 | |
Spare Jai's life, father. | Bırak Jai yaşasın,baba. | 1920 London-1 | 2016 | |
Spare my Jai. | Beni al Jai yerine. | 1920 London-1 | 2016 | |
Please listen to me. | Lütfen beni dinle. | 1920 London-1 | 2016 | |
Please father, listen to me. | Baba lütfen, beni dinle. | 1920 London-1 | 2016 | |
Fine, if you want me to spare his life... | Eğer hayatımı feda etmemi istiyorsam öyle olsun... | 1920 London-1 | 2016 | |
...and keep the honor of our family intact. | ve ailemizin şerefi sağlam kalır. | 1920 London-1 | 2016 | |
Then you'll do...as l say. | Ne yapmamı istersen...yapacağım. | 1920 London-1 | 2016 | |
Why didn't you tell me? | Neden bana söylemedin? | 1920 London-1 | 2016 | |
You always thought from your heart. | Her zaman kalbinde oldun sen. | 1920 London-1 | 2016 | |
And my family... resolved every problem with a gun. | Ve ailem...silahla her sorunu çözüyordu. | 1920 London-1 | 2016 | |
Someone had to think calmly. | Sakin bir şekilde düşünmek zorundaydım. | 1920 London-1 | 2016 | |
My lie would keep you behind bars for few years. | Benim yalanlarım, parmaklıklar arasında seni bir kaç yıl tutabildi. | 1920 London-1 | 2016 | |
But my truth... | Benim gerçeğim... | 1920 London-1 | 2016 | |
But my truth...would've killed you. | Fakat asıl gerçeğim...seni öldürürdü. | 1920 London-1 | 2016 | |
And that's why... l did what l thought was right. | Ve bu yüzden... Böyle yapma düşüncem daha doğruydu. | 1920 London-1 | 2016 | |
What have l done? | Ne yaptım? | 1920 London-1 | 2016 | |
You gave such a big sacrifice to save my life. | Hayatımı kurtarmak için, böyle büyük bir fedkarlık yaptın. | 1920 London-1 | 2016 | |
l tried to kill your husband... | Ben kocanı öldürmek istedim. | 1920 London-1 | 2016 | |
No, Shivangi! | Hayır, Shivangi! | 1920 London-1 | 2016 | |
Even if l've to fight some witch or God himself... | Eğer ben cadı ve Tanrının kendisiyle mücadele etsem bile... | 1920 London-1 | 2016 | |
... l promise your husband will be unharmed. | ... sana söz veriyorum kocan zarar görmeyecek. | 1920 London-1 | 2016 | |
Nothing at all. | Hiçbir şey olmayacak. | 1920 London-1 | 2016 | |
While doing the wrong thing... l didn't realize. | Yanlış bir şey yapıyordum ...farketmemiştim. | 1920 London-1 | 2016 | |
When the time comes to make things right... | Bazen doğru şeyi yaptığımda... | 1920 London-1 | 2016 | |
...everything will go wrong. | ...bazen ters gider. | 1920 London-1 | 2016 | |
lt'll be out of my hand. | Elinde olmadan. | 1920 London-1 | 2016 | |
The spirit l sent to posses your husband... | Kocanıza göndediğim ruhun bir parcası var... | 1920 London-1 | 2016 | |
...is no longer under my control. | ...artık kontrolüm altında. | 1920 London-1 | 2016 | |
For the first time l feel so helpless. | İlk defa o kadar çaresiz hissediyorum. | 1920 London-1 | 2016 | |
We don't have much time on our hands. | Elimizde fazla vaktimiz yok. | 1920 London-1 | 2016 | |
You were right, Shivangi. | Haklısın, Shivangi. | 1920 London-1 | 2016 | |
We really don't have much time. | Pek fazla zamanımız yok. | 1920 London-1 | 2016 | |
What will we do now, Jai? | Biz şimdi ne yapacağız, Jai? | 1920 London-1 | 2016 | |
How will we free Veer saa from the clutches of that spirit... | Veer saa'yı bu ruhun pençesinden nasıl kurtaracağız... | 1920 London-1 | 2016 | |
...in such short time? | bu kadar kısa sürede? | 1920 London-1 | 2016 | |
Sometimes...in order to go forward... | Bazen... ileri gitmek için... | 1920 London-1 | 2016 | |
...one has to take a step back and mend one's mistake. | ...geriye bir adım atıp hataları düzeltmek gerekir. | 1920 London-1 | 2016 | |
l must turn back time... and go see my Guru. | Zamanı geri çevirmek gerekir... vw gidip Gurumu görmem gerek. | 1920 London-1 | 2016 | |
He'll definitely give me a solution. | Kesinlikle bana bir çözüm verecek. | 1920 London-1 | 2016 |