Search
English Turkish Sentence Translations Page 4808
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| In 48 hours, Witness Protection | Tanık Koruma 48 içinde ona yeni bir isim, yeni bir hayat verecek... | Arrow-1 | 2012 | |
| and he'll be off the grid forever untraceable! | ...ve o sonsuza dek arazi olacak, izi sürülemeyecek! | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry. I'm sorry. | Üzüldüm. Üzüldüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| My father doesn't deserve a second chance | Babam ikinci bir şansı, ikinci bir hayatı hak etmiyor ve ben... | Arrow-1 | 2012 | |
| a second life. And I can't. | Bende var biraz para. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't take on a phalanx of U.S. marshals. | ...Eyalet Şerifi ordusu karşısında dayanamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| Not without help. | Yardım olmadan yapamam. Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's murder. | Bu bir cinayet. Adalet değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, there you are. | İşte buradasın. Bu geceki açılışla ilgili bir sorum var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hello. | Merhaba. Selam. Tek iyi yanı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, who's your friend? | Oliver, arkadaşın kim? | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh! Mom, this is Helena. Helena, this is my mother. | Anne, bu Helena. Helena, bu annem. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hi. Nice to meet you. Helena was just leaving. | Selam. Tanıştığıma memnun oldum. Helena da tam gitmek üzereydi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yes. I have a family engagement. | Evet. Bir aile toplantım var. Bize bir dakika müsaade et. | Arrow-1 | 2012 | |
| Of course. | Elbette. Nereye gittiğinizi sanıyorsunuz? | Arrow-1 | 2012 | |
| I guess I will just have to be more persuasive. | Sanırım biraz daha ikna edici olmak zorunda kalacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Fortunately... | Neyse ki... | Arrow-1 | 2012 | |
| You have a family, too. | Seni koruyor. Neyden koruyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| She was in my house. | Evimdeydi. Üstü o kadarda kapalı olmayan bir tehditte bulundu. | Arrow-1 | 2012 | |
| I want extra security around my mother and sister. | Annem ve kız kardeşimin çevresinde ekstra güvenlik istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Way ahead of you, man. Thank you. | Bu konuda seni yendim dostum. Teşekkür ederim. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's my job. | Bu benim görevim. "Sana söylemiştim" demediğin için. | Arrow-1 | 2012 | |
| Night's young. | Gece henüz başlıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where you been? | Neredeydin? Kulüp 4 saat içinde açılacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've been dealing with the vendors. | Satıcılarla uğraşıyordum. ...öğrenmek istediğim her şeyi bana anlatacaksın... | Arrow-1 | 2012 | |
| No, you haven't. Tommy... | Hayır, uğraşmıyordun. Tommy... | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry, all right. | Özür dilerim, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| But I kept this a secret to protect | Ama bunu en yakınımdaki kişileri korumak için bir sır olarak sakladım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you think that's what I care about? | Umurumda olan şey bu mu sanıyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| What, that my feelings are hurt? | Ne, hislerimin incinmesinin mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| You're a murderer. | Sen bir canisin. | Arrow-1 | 2012 | |
| A killer. | Bir katil. | Arrow-1 | 2012 | |
| You were my best friend in life, | Hayattaki en yakın arkadaşımdın ama şimdi seni sanki hiç tanımıyor gibiyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're right. I've changed. | Haklısın. Değiştim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Listen, buddy, now I can explain to you. | Dinle dostum. Artık sana açıklayabilirim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can explain to you how and why | Sana nasılını ve nedenini açıklayabi... | Arrow-1 | 2012 | |
| What'd be the point? | Ne faydası olur ki? Tek bir kelimesine bile inanmazdım nasılsa. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're not going anywhere | Fyers'ın ne planladığını öğrenene dek hiçbir yere gitmiyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Wild guess? He's planning on blowing something up. | Kaba bir tahmin? Bir şeyi havaya uçurmayı planlıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, one of those could do the job. | Şunlardan biri de işi görebilirdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| But this? | Ama bu? Bu bir savaş başlatmakla ilgili. | Arrow-1 | 2012 | |
| With who? | Kiminle Fark eder mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| We have to stop Fyers | Fyers'ı durdurmak zorundayız... | Arrow-1 | 2012 | |
| before he kills thousands of innocent people. | ...o binlerce masum kişiyi katletmeden önce. | Arrow-1 | 2012 | |
| There are tons of soldiers down there. | Aşağıda binlerce asker var. Hepsini aşıp geçsek bile... | Arrow-1 | 2012 | |
| we can't just steal a whole missile launcher. | ...koca bir roket atarı sırtlayıp çalamayız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, who said anything about stealing it? | Onu çalmaktan bahseden oldu mu şimdi? | Arrow-1 | 2012 | |
| So what's the plan? | Plan ne o zaman? Pusu mu? İmkânsız. | Arrow-1 | 2012 | |
| We can't take out all six without one radioing for back up. | Biri telsizle destek çağırmadan önce altısını birden indiremeyiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| It'd be good if we could get all the soldiers in one place. | Askerlerin hepsini tek bir yerde toplayabilseydik iyi olurdu. | Arrow-1 | 2012 | |
| What'd the stapler ever do to you? | O zımba sana ne yaptı ki? | Arrow-1 | 2012 | |
| What is it, Laurel? I'm busy. The Hood's girlfriend is back. | Ne var Laurel? Meşgulüm. Başlıklı'nın kız arkadaşı geri döndü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dad, I'm sorry about this morning. | Baba, bu sabah için özür dilerim. | Arrow-1 | 2012 | |
| But if I told you the real reason to come see me, | Ama beni gelip görmenin gerçek nedenini söyleseydim, gelmezdin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're damn right I wouldn't. | O konuda çok haklısın, gelmezdim. | Arrow-1 | 2012 | |
| So you really believe this garbage your mother's selling | Yani annenin Sarah'nın hayali bir adada yaşadığıyla ilgili... | Arrow-1 | 2012 | |
| about Sarah being alive on fantasy island? | ...sattığı zırvalıklara sahiden inanıyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| I mean, no. | Elbette hayır... | Arrow-1 | 2012 | |
| But what would it hurt to take a look | ...ama annemin bulduğu şeyler bir göz atmanın zararı olmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Even if it's just to set her straight. | Hatta sırf onun gözünü açmak için olsa bile. | Arrow-1 | 2012 | |
| Laurel, you know how long it's taken for me to get | Laurel, düşündüğüm ilk şeyin Sarah olmadığı bir yere gitmek... | Arrow-1 | 2012 | |
| to a place where Sarah isn't the first thing | ...benim için ne kadar uzun zaman aldı biliyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tell your mom I'm not making any promises. | Annene söyle, hiçbir söz vermiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| To Verdant. | Verdant'a. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know I haven't always been supportive of this venture, | Biliyorum, her zaman bu girişimin arkasında durmadım... | Arrow-1 | 2012 | |
| but I have to admit | ...ama kabul etmeliyim ki... | Arrow-1 | 2012 | |
| this nightclub is quite an accomplishment. | ...bu gece kulübü tam bir başarı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm proud of you. | Seninle gurur duyuyorum. Baban da gurur duyardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, congratulations, | Evet, tebrikler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ollie. The club doesn't totally suck. | Ollie. Kulüp tamamen berbat değilmiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thanks, Speedy. Thank you very much, | Teşekkürler Speedy. Hepinize... | Arrow-1 | 2012 | |
| all of you, for coming. | ...geldiğiniz için çok teşekkür ederim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh! There you are. | İşte buradasın. | Arrow-1 | 2012 | |
| This place is amazing. | Bu yer bir harika. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm so proud of you and Ollie. | Sen ve Ollie ile gurur duyuyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thanks. | Teşekkürler. Her şey yolunda mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, breakfast was a disaster. | Kahvaltı bir faciaydı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Breakfast? With my parents? | Kahvaltı hani? Anne babamla? | Arrow-1 | 2012 | |
| Right. That was this morning. | Doğru ya. Bu sabahtı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sorry. | Özür dilerim. Her şeyin yolunda olduğuna emin misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Because you seem completely off. | Çünkü aklın tamamen başka yerde gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm fine. I promise. | Ben iyiyim. Gerçekten. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy! Tommy. | Tommy! Tommy. Roy'u henüz aramadın mı? Ona bir mesaj bırakmıştım. | Arrow-1 | 2012 | |
| He starts tomorrow. Which reminds me, | Yarın başlıyor ki bu da bana gidip büroyla teyit etmemi hatırlatıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, Tommy. | Selam Tommy. Beni hatırladın mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Sorry to bother you, Mr. Queen. | Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim Bay Queen. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your timing is perfect. I can't dance. | Zamanlaman mükemmel. Dans edemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| They said it was urgent. | Acil olduğunu söylediler. | Arrow-1 | 2012 | |
| You ok? | İyi misin? Evet. Şampanyamız kalmamış. Teşekkür ederim. Merhaba Laurel. Merhaba Laurel. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh. I'll be right back. | Hemen dönerim. Tamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dig? | Dig? Bırak onu. | Arrow-1 | 2012 | |
| He has nothing to do with this. | Onun bununla hiçbir ilgisi yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Helena! This isn't you. | Helena! Bu sen değilsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| My father is a mobster and a murderer. | Babam bir mafya ve bir cani. | Arrow-1 | 2012 | |
| It is not like you haven't killed men like that before! | Sanki bu gibi adamları daha önce öldürmemiş değilsin! | Arrow-1 | 2012 | |
| And I tried to teach you | Ve sana hedefine cinayet işlemeden ulaşmayı öğretmeyi denedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| By applying leverage. | Koz kullanarak. Birinin zayıflığından istifade ederek. | Arrow-1 | 2012 | |
| There is a whole club full of leverage | Şu anda tepemizde bir kulüp dolusu koz var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, don't make me do something | Oliver, bana sonradan her ikimizin de pişman olacağı bir şey yaptırma. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok! Ok. You win. | Tamam! Tamam. Sen kazandın. Yardım edeceğim. Bırak gitsin. | Arrow-1 | 2012 |