Search
English Turkish Sentence Translations Page 4825
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Who was he? | Kimdi o? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, that's the thing. When you're alive, you get a name. | Şimdi mesele şu. Yaşarken bir isim alırsınız. | Arrow-1 | 2012 | |
| When you wind up down here, you get a number. | Buraya düştüğünüzde ise bir numara alırsınız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Meet 26. | 26 ile tanışın. | Arrow-1 | 2012 | |
| See, your pal the Hood, | Gördüğün gibi arkadaşın Başlıklı küçük tek adamlık savaşını... | Arrow-1 | 2012 | |
| since he started his little one man... | ...başlattığından beri 26'yı katılaşması için buraya gönderdi bile. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe this guy deserved it. Maybe he did. | Bu adam belki bunu hak etmiştir. Belki etmiştir. | Arrow-1 | 2012 | |
| But that's not how justice works. | Ancak adalet böyle işlemiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| You see, the vigilante, | Yani Kanunsuz kendinden başka kimseye hesap vermek zorunda değil... | Arrow-1 | 2012 | |
| and that's a very dangerous power to give to any one man. | ...ve bu tek bir kişiye verilmeyecek kadar tehlikeli bir güç. | Arrow-1 | 2012 | |
| And how do you know tomorrow he won't just as easily take it? | Peki yarın bunu aynı kolaylıkla geri almayacağını nereden biliyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Get out of here. | Çıkın buradan hadi. Gidelim. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's safe now, Laurel. | O artık güvende Laurel. | Arrow-1 | 2012 | |
| With a hard road ahead of him. | Önünde oldukça zorlu bir gelecekle birlikte. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, he's lucky to have you in his life. | Sen hayatında olduğun için çok şanslı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know the feeling. | Bu hissi biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| When you first got home, | Eve ilk döndüğünde... | Arrow-1 | 2012 | |
| I didn't think that you changed much. | ...senin çok fazla değişmediğini düşünmüştüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| But you have, and... | Ama değişmiştin ve... | Arrow-1 | 2012 | |
| It's nice to see. | ...ve bunu görmek güzel. | Arrow-1 | 2012 | |
| I have a delivery van coming in for Ms. Lance, | Bayan Lance için bir kurye aracı geldi. Kimliği onaylandı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thanks for the heads up. | Haber verdiğin için teşekkürler. | Arrow-1 | 2012 | |
| For...Ms. Lance. | Bayan...Lance için. | Arrow-1 | 2012 | |
| What a beautiful home. | Ne kadar güzel bir ev. | Arrow-1 | 2012 | |
| Such pain here. | Ne kadar acı var burada. | Arrow-1 | 2012 | |
| A sense of loss and regret, | Bir kayıp ve pişmanlık hissi. | Arrow-1 | 2012 | |
| you can feel it, | Bunu ta lambrilere kadar hissedebiliyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy... | Tommy... Siz ikiniz Taylor'la kalır mısınız? | Arrow-1 | 2012 | |
| Where are you going? It's an old house, | Sen nereye gidiyorsun? Bu eski bir ev... | Arrow-1 | 2012 | |
| fuses blow all the time, it's probably nothing, | ...sigortalar sürekli atar. Muhtemelen önemli bir şey değildir. | Arrow-1 | 2012 | |
| just please... | Siz lütfen... | Arrow-1 | 2012 | |
| He's here. | Adam burada. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where's the child? | Çocuk nerede? Bu ev oldukça büyük... | Arrow-1 | 2012 | |
| and I don't particularly care to check every room. | ...ve ben de hemen her odayı kontrol etmeye can atmıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Very well. | Pekala. İstediğin gibi olsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Laurel... Laurel, don't... | Laurel. Laurel, yapma... Hayır, Ollie hâlâ dışarıda. | Arrow-1 | 2012 | |
| What happened to you on that island? | O adada ne oldu sana? | Arrow-1 | 2012 | |
| You're about to find out. | Öğrenmek üzeresin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Death by poker. | Şömine demiriyle ölüm. Bu yeni bir şey işte. | Arrow-1 | 2012 | |
| He was going to shoot me. | Adam beni vurmak üzereydi. | Arrow-1 | 2012 | |
| And then, uh, mister... | O anda Bay...Robbins demiri kaptı ve... | Arrow-1 | 2012 | |
| saved my life. | ...hayatımı kurtardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mr. Robbins was a real hero. | Bay Robbins gerçek bir kahraman gibi davrandı. | Arrow-1 | 2012 | |
| If it weren't for him, we'd all be dead. | O olmasaydı hepimiz ölmüş olurduk. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've got enough details for my report. | Raporum için yeterince detay aldım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll clear my boys out of here. | Adamlarımı buradan çıkarayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You still love her. Don't you? | Onu hâlâ seviyorsun. Öyle değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| It doesn't matter how I feel. | Ne hissettiğimin önemi yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Because of what I do... | Yaptığım şey yüzünden... | Arrow-1 | 2012 | |
| I could never be with her. | ...asla onunla birlikte olamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| You see, you don't have anything to be afraid of. | Kısacası, korkmanı gerektiren bir şey yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| She is never... | O asla... | Arrow-1 | 2012 | |
| ever going to know my secret. | ...sırrımı bilmeyecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| It doesn't matter if she knows. | Onun bilmesi önemli değil. Ben biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I don't know how to be with Laurel | Ancak sürekli bir gün senin gerçekte kim olduğunu öğrenirse... | Arrow-1 | 2012 | |
| knowing the entire time... | ...seni seçebileceğini bilerek... | Arrow-1 | 2012 | |
| that if she ever found out who you really are... | ...onunla nasıl birlikte olabileceğimi... | Arrow-1 | 2012 | |
| she would choose you. | ...bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you for everything you tried to do for Eric and Nancy. | Eric ve Nancy adına yapmaya çalıştığınız her şey için teşekkür ederim. | Arrow-1 | 2012 | |
| And for keeping Taylor safe. | Ve Taylor'u güvende tuttuğunuz için de. | Arrow-1 | 2012 | |
| You keep being a good boy, ok? | Uslu bir çocuk olmaya devam et, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy, I really need to talk to you... | Tommy, seninle cidden konuşmam lazım. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's my stuff. | Eşyalarım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not sure that I'm ready | Aradığın türden bir bağlılığa hazır olduğumdan emin değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't want to hurt you in the long run, so... | Uzun vadede seni incitmek istemiyorum, dolayısıyla... | Arrow-1 | 2012 | |
| Wait. We both almost lost our lives, | Dur biraz. Her ikimizde neredeyse hayatımızı kaybediyorduk... | Arrow-1 | 2012 | |
| and I'm emotional, too, but you can't be serious. | ...ve ben de duygusal bir haldeyim ama ciddi olamazsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| This is me serious, Laurel. | Bu benim ciddi halim Laurel. | Arrow-1 | 2012 | |
| But... | Ama...Ama bu hiç mantıklı değil. Yani neden... | Arrow-1 | 2012 | |
| Why now? | Neden şimdi? Hatta hepsi neden? | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought that I wanted this. | Bunu istediğimi sanıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| And the other night made me realize I don't. | Ama geçen gece bunu istemediğimi fark etmemi sağladı. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're lying. | Yalan söylüyorsun. Ben yalancı değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| If you've changed, and I know that you've changed, | Eğer değiştiysen ki değiştiğini biliyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| then you wouldn't... | ...o zaman bunu...bunu hiçbir zaman yapamazdın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Then I guess I haven't changed as much | O halde sanırım hepimizin sandığı kadar değişmemişim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know. | Biliyorum, benim bir gerzek olduğumu düşünüyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I always thought you were an idiot. | Bir gerzek olduğunu hep düşünüyorum zaten. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now I think you're brain dead. | Şimdi ise beyinsiz olduğunu düşünüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, you're probably right. | Evet, muhtemelen haklısın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, I don't understand this, Roy. | Bak, bunu anlamıyorum Roy. | Arrow-1 | 2012 | |
| Why is finding the Hood so important to you? | Başlıklıyı bulmak senin için neden bu kadar önemli? | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't stop replaying that night in my head. | O geceyi kafamda tekrar tekrar canlandırmaktan kendimi alamıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| The night I got kidnapped by that psycho, I just... | O sapık tarafından kaçırıldığım gece ben... | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought I was going to die. | ...ölmek üzere olduğumu sanıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're wrong, I owe him everything. | Yanılıyorsun. Ona her şeyi borçluyum. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I can't go back to the way things were, Thea, | Eski halime dönemem Thea... | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't just go back to being nothing. | ...tekrar hiçbir şey olmaya dönemem. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're the one that keeps telling me | Olduğumdan daha iyi biri olabileceğimi söyleyip duran sensin ve bu... | Arrow-1 | 2012 | |
| This is my chance to be. | ...bu benim daha iyi biri olmak için tek şansım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't explain it, but... | Bunu açıklayamıyorum ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| It feels like my life is connected to his. | ...sanki hayatım onunkine bağlanmış gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| So let's find him. | O halde bulalım onu. | Arrow-1 | 2012 | |
| And you mean the world to me. | Ve sen de benim için dünyaya bedelsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| So let's find him. | O yüzden onu bulalım hadi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Vigilante, here we come. | Kanunsuz, bekle bizi geliyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Was hoping you'd be here. | Burada olmanı umuyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I want us to get back on the same page. | Yine hemfikir olduğumuz halimize dönelim istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, we're not even in the same book, | Oliver biz aynı şeyleri bile düşünmüyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| you and me, not anymore. | Sen ve ben, artık olmaz. | Arrow-1 | 2012 |