Search
English Turkish Sentence Translations Page 4832
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I was sorry I ever knew you. 1 | ...seni tanımış olduğum için bile pişmandım. | Arrow-1 | 2012 | |
| But now, things have happened that | Ama şimdi, hiçbir zaman ihtimal vermediğim şeyler oldu. Annen hapiste Oliver. Duruşması yaklaşıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| You coming home. | Senin evine dönüşün. | Arrow-1 | 2012 | |
| My parents being in the same room. | Anne babamın aynı odada bulunması. | Arrow-1 | 2012 | |
| And you. | Ve sen. ...Stellmoor International'ın bu durumdan faydalanıp Queen Consolidated'i dıştan... | Arrow-1 | 2012 | |
| What if I'm finally starting to see you | Ya seni en nihayet gerçekte olduğun haliyle... | Arrow-1 | 2012 | |
| for who you really are? No, Laurel, it's | ...görmeye başlamışsam? Hayır, Laurel, bu... | Arrow-1 | 2012 | |
| And maybe Tommy was right. | Üstelik Tommy belki haklıydı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe he and I weren't meant to be. | Belki onun ve benim bir arada olmamız gerekiyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe I'm finally ready to admit that... | Belki nihayet benim de sana karşı... | Arrow-1 | 2012 | |
| that I still have feelings for you, too. | ...hala hislerim olduğunu kabul etmeye hazırımdır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Nothing's changed. | Hiçbir şey değişmedi. Yaşamım değişmedi. | Arrow-1 | 2012 | |
| My life hasn't changed. | ...bana bunu vermişti. | Arrow-1 | 2012 | |
| I haven't changed. | Ben değişmedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Walter's coming home. | Walter eve geliyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Everything's exactly as you left it. | Her şey aynen bıraktığın gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| How are you feeling, Walter? | Nasılsın Walter? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm on the mend, thank you, Oliver. | İyileşiyorum, teşekkür ederim Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, I'm so glad you're home. | Evde olduğun için öyle memnunum ki. İkimiz de memnunuz demektir bu. 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| All of us. | Hepimiz öyleyiz. Senin için enfes bir kahvaltı hazırladık. | Arrow-1 | 2012 | |
| All your favorites. | Sevdiğin her şey. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, yum, English food. | Nefis, İngiliz yemekleri. | Arrow-1 | 2012 | |
| Actually, I'm more tired from the drive than I expected. | Aslında yol yüzünden sandığımdan daha yorgunum. Ada hakkında birkaç yorum efendim. Orada neler oldu? | Arrow-1 | 2012 | |
| So I think I'd like to lie down for a bit. | Bu yüzden sanırım biraz uzanmak istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Walter doesn't really seem like himself. | Walter pek kendinde değil gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's gone through a lot. | Başından bir sürü şey geçti. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's just... going to take a little bit of time. | Biraz...biraz zaman alacak sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm really sick of us | Hepimizin başına bir sürü şey gelmesinden cidden sıkıldım, biliyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Six scientists and three security personnel | Katliam sırasında altı bilim adamı ile... | Arrow-1 | 2012 | |
| are confirmed killed in the massacre. | ...üç güvenlik görevlisinin öldürüldüğü doğrulandı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Among the dead, respected seismologist Brian Markov. | Ölenler arasında saygın sismolog Biran Markov da var. | Arrow-1 | 2012 | |
| A spokesperson for Unidac Industries | Unidac Sanayi'nin bir sözcüsü bir açıklamanın yolda olduğunu söyledi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mom, we need to talk. | Anne, konuşmamız lazım. Daha sonra Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| ...co workers, parents and families of all the victims | Tüm kurbanların mesai arkadaşlarının, ebeveynlerinin ve ailelerinin... | Arrow-1 | 2012 | |
| to see how they're coping with their loss. | ...kayıplarıyla nasıl başa çıktığını görmek için... | Arrow-1 | 2012 | |
| You! Save it. | Sen ha! Kapa çeneni! | Arrow-1 | 2012 | |
| We don't have the luxury of indulging in vendettas. | Kan davasıyla uğraşacak lüksün yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ba! Shado. | Baba! Shado. | Arrow-1 | 2012 | |
| You led Fyers right to us, you coward! | Fyers'ı doğrudan bize getirdin, seni ödlek! | Arrow-1 | 2012 | |
| Fyers was about to fire bomb the entire forest | Fyers sırf sizi ortadan kaldırmak için tüm ormanı bombalamak üzereydi. | Arrow-1 | 2012 | |
| This way, you all have a chance. | Bu yolla hepinizin bir şansı var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, pray I don't get the chance to repay your mercy. | Dua et de merhametinin geri ödeyecek şansım olmasın. | Arrow-1 | 2012 | |
| How fitting. | Ne kadar da uygun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Everyone reunited for the end. | Herkes son için yeniden kavuştu. | Arrow-1 | 2012 | |
| The end of what? What is all this for? | Neyin sonu? Bütün bunlar ne için? | Arrow-1 | 2012 | |
| HKIA, this is Ferris Air flight 637 out of Paris, | HKIA, burası Ferris Air 637 sefer sayılı Paris'ten Hong Kong'a direkt uçuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| We are steady on approach at 33,000 feet | 33,000 feet yükseklikte sabit hızla yaklaşıyoruz, rüzgar hızı 27 mil. | Arrow-1 | 2012 | |
| ETA, two hours, 15 minutes, over. | Tahmini varış zamanı 2 saat 15 dakika sonra, tamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ferris 637, this is hkia. | Ferris 637, burası HKIA. | Arrow-1 | 2012 | |
| Adjust course to 0.6 degrees south. | Rotayı 0.6 derece güneye ayarlayın. 11 dakika, tamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| 11 minutes, over. | ...akla gelmeyecek şeyi yapmaya hazır olmalısın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Roger, HKIA. Why the course change? | Anlaşıldı HKIA. Rota değişikliği neden? Endişelenecek bir şey yok 637. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just looking to make sure you avoid a little turbulence. | Küçük bir türbülanstan kaçınmanızı sağlamaya bakıyorum sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| Roger that. Adjusting course now. | Anlaşıldı. Şimdi rotayı ayarlıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| They're altering course, sir. The plane | Rotayı değiştiriyorlar efendim. Uçak 26 dakika sonra Lian Yu sahasına girecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Good. Keep tracking it. | Güzel. İzlemeye devam et. O ticari bir uçak Fyers. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not like it can land here. | Buraya inmesi mümkün değil. Hiçbir yere inmeyecek Bay Queen. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm going to destroy it. | Onu imha edeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Arrows are black, not green. | Oklar siyah, yeşil değil. Kopyacı okçu yine. | Arrow-1 | 2012 | |
| Psychopaths are color coding themselves now. | Psikopatlar artık kendilerini renklerle kodluyorlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's helpful. Yeah, except we haven't seen | Bu yardımcı oluyor. Öyle de bir kopyacıyı... | Arrow-1 | 2012 | |
| the copycat in quite a while. | ...oldukça uzun bir süredir görmüyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, last time he took hostages to draw out the Vigilante. | Tamam, geçen sefer Kanunsuzu açığa çıkarmak için rehine almıştı. | Arrow-1 | 2012 | |
| This time, he massacres a bunch of lab nerds? | Bu sefer ise bir avuç laboratuar dehasını mı katlediyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| I want a press lockdown, nobody hears about the other archer | Basın sansürü istiyorum, kimsenin diğer okçudan haberi olmayacak... | Arrow-1 | 2012 | |
| and we need to get a list of all Unidac employees | ...ayrıca tüm Unidac çalışanlarının bir listesini alarak... | Arrow-1 | 2012 | |
| Apparently it was a tight group. | Anlaşılan oldukça küçük bir grupmuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Anyone who knows anything about the project is dead. | Proje hakkında bir şey bilen herkes ölüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| And the copycat fried all their computers and burned their research. | Kopyacı ayrıca tüm bilgisayarları kızartmış ve araştırmalarını yakmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Whatever's going on here, | Burada her ne dönüyorsa birileri bunu hiç kimsenin bilmesini istemiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where did you even get that camera? | O kamerayı da nereden buldun sen? | Arrow-1 | 2012 | |
| Come to think of it, where did you get this car? | Biraz daha düşünürsek, arabayı nereden buldun bir defa? | Arrow-1 | 2012 | |
| I borrowed it. | Ödünç aldım. Yasaya aykırı olarak. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, when I imagine being in a car with you, | Biliyor musun, seninle bir arabanın içinde olduğumu hayal ederken... | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, well, you're the one | Evet, şey, Kanunsuzu bulmama yardım edeceğini söyleyen sensin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know, but it's been two weeks, | Biliyorum ama iki hafta oldu... | Arrow-1 | 2012 | |
| and the closest we've come is snapping photos | ...elimize geçen tek şey Başlıklı'dan senin ona tapındığın kadar... | Arrow-1 | 2012 | |
| of the cop who hates the Hood just as much | ...nefret eden polisin fotoğraflarını çekmek. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't worship him. | Ona tapmıyorum. Onu bulmam gerek yalnızca. | Arrow-1 | 2012 | |
| You don't need to find him to be somebody. | Biri olmak için onu bulmak zorunda değilsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Besides, it's not like you're going to meet him any time soon. | Üstelik bu yakınlarda onunla tanışacak filan da değilsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just that the cops don't have a clue. | Tıpkı şu hiçbir fikri olmayan polisler gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| We don't know what they know. | Ne bildiklerini bilmiyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, I officially do not like that look. | Tamam, o bakışı sevmediğim artık resmileşti. | Arrow-1 | 2012 | |
| You still work at CNRI, right? | Hâlâ CNRI'da çalışıyorsun, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, Mom. | Selam anne. | Arrow-1 | 2012 | |
| Walter's upstairs resting. | Walter yukarıda, dinleniyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I think he's... doing well, don't you? | Sanırım...durumu iyi, sen ne dersin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Who took him? | Onu kim kaçırdı? Şey, bunu henüz bilmiyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's the answer that you gave to reporters yesterday. | Bu dün muhabirlere verdiğin cevap. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tell me the truth. | Zamanımda öyle birkaç polis memuru tanıdığım olmuştu. Bana doğruyu söyle. Ne demek istediğini bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I think you do. A couple months ago, | Sanırım biliyorsun. Birkaç ay önce... | Arrow-1 | 2012 | |
| when I showed you dad's notebook, you seemed | ...sana babamın defterini gösterdiğimde sanki bir şey biliyor gibiydin. | Arrow-1 | 2012 | |
| to know something. | Ra's Al Ghul öyle biri değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Something about our family being in danger. | Ailemizin tehlikede olduğuna dair bir şeyler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you suggesting that I knew something | Kocamın kaçırılışıyla ilgili bir şey bildiğimi mi ima ediyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm just suggesting that maybe you were scared. | Belki korkmuş olduğunu ima ediyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| That maybe you didn't mean for any of this to happen. | Belki bunların hiçbirinin olmasını istemediğini. | Arrow-1 | 2012 | |
| But it was harder than you thought. | Ama senin sandığından daha zordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| And now you're barely keeping your head above water. | Ve şimdi ise dibe daha da batmamak için direniyorsun. | Arrow-1 | 2012 |